07 May 2019
Kardelen Uysal

3. LGBTİ+ Gençlik Festivali Yarın Başlıyor

Genç Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Gençlik Çalışmaları ve Dayanışma Derneği, (kısa adı Genç LGBTİ+ Derneği) gençlerin sorunlarını araştırmak, onlarla dayanışma sağlamak, çözüm önerileri sunmak için İzmir’de kurulan bir dernek. Pek çok ayrımcılık türüne karşı olan dernek, her türlü ayrımcılıkla da mücadele içinde olmayı amaçlıyor. Aynı zamanda yüzyüze akran danışmanlığı, online danışmanlık, akademik ve hukuki danışmanlık gibi hizmetler de sunuyor.

3. LGBTİ+ Gençlik Festivali 8-12 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu beş günlük programda atölyeler, konserler, paneller ve daha fazlası katılımcıları bekliyor. Festival ekibinden Burak Köse ve Ata Alan ile toplumsal dönüşümü sağlamak için gerekenleri, LGBTİ+ hareketinin toplumsal olarak desteklenmesi için neler gerektiğini, diğer kimlik mücadeleri olan gruplarla kesiştikleri noktaları ve festivali konuştuk.

 

 

Görselde festival ekibinden dört kişi kameraya gülümseyerek poz veriyor. Arkalarındaki kapıya LGBT bayrağı asılı. Sol taraflarında ise kütüphane göze çarpıyor.

 

Din, cinsel yönelimler, toplumsal ahlak... Ben bilirimciler dünyayı yönetmeye çalışıyorlar, kimliklerinizle var olmamanız için ellerinden geleni yapıyorlar. Toplumsal dönüşümü sağlamak için neler gerekli sizce?

Ata Alan: Aslında en temelinde, bu dönüşümü sağlamak için çalışan aktivistlere, alana profesyonel bir ışık olacak akademisyenlere ve bolca motivasyona ihtiyaç var. “Ben bilirimciler” fobi temeliyle oluşturulmuş mitlerle argüman üretiyorlar ancak ne şanslıyız ki bilimin dahi cinsiyetin bir skala olduğunu, ikili olamayacağını söylediği bir dönemdeyiz. Farkındalık temelli etkinliklerin çoğaltılması/çeşitlendirilmesi, interaktif atölyeler ile herkesle bir arada söz üretmeyi sağlamak ve LGBTİ+’yı her yerde dikte ederek görünür kılmak ile yöntemsel olarak bu dönüşüm sürecini ilerletebiliriz.

 

 LGBTİ+’lar toplumsal olarak diğer dezavantajlı grupların aldığı desteği alamıyor. Oysa gözle görülür bir ayrımcılık ve buna dayalı şiddet söz konusu olan. Sizce LGBTİ+ Hareketinin toplumsal olarak desteklenmesi için neler gerekli?

Burak Köse: Bu soruya 5-6 yıl önce cevap vermemiz gerekseydi cevap çok farklı olabilirdi. LGBTİ+ hareketi günümüzde farkındalığı artan ve büyüyen bir ivmeye sahip. Toplum bilmediği şeylerden çekiniyor ve desteklemiyor, hatta saldırıyor. Bizler artık daha görünürüz. Onur Yürüyüşleri’nde çok sevdiğim bir slogan vardır: “Okulda, mecliste, işte… Lgbti+lar her yerde” Gerçekten her yerdeyiz ve olmaya devam edeceğiz de. Birinizin öğretmeni, doktoru, ev sahibi, komşusu, arkadaşıyız bir yerlerde. Şiddet genelde güç ilişkisinin getirdiği hiyerarşiyle gelir. Özel olarak bir destek beklemiyoruz. O güç ilişkisi mutlaka bir gün birimizin başına gelerek canını sıkacak ve gelirken nefreti, ön yargıyı ve tüm bunların sonucu olarak fobiyi yanında taşıyacak. Dolayısıyla hepimizin sorunu ortak zeminde. Herkesin eşit zeminde var olmasını sağlamak, dünya üzerinde yaşayan herkesin bir gün şiddete maruz kalmaması için yapılabilecek tek şey.

 

 Ofise asılmış bir grup kuralları var görselde.Şunlar yazıyor: Gizlilik ilkesi,  'Ben' dili kullanmak ve paylaşımların sona ermesini beklemek, yargılayıcı üsluptan kaçınmak ve tavsiyede bulunmamak, hakaret ve aşağılama içeren ve ayrımcı (cinsiyetçi, homo/bi/transfobik, yaşçı vb.) söylemlerde bulunmamak, herhangi bir türde şiddet (fiziksel, psikolojik, sözlü biçimsel vb.) uygulamamak, sohbet esnasında telefonları kapatmak veya sessize almak.

 

LGBTİ+ Hareketi diğer kimlik mücadeleri ile nasıl kesişiyor? Arada bir dayanışma söz konusu mu?

Burak Köse: Elbette dayanışmadan bahsetmek mümkün. Hepimiz temelde ön yargıyla mücadele ediyoruz. Bu ön yargının beslediği bilmeme durumu ya da yanlış bilme haliyle fobiler, şiddetler, ayrımcılıklar ve dezavantajlı gruplar oluşuyor. Dolayısıyla baktığımızda hepimiz aynı şeylere karşı mücadele ediyoruz. Bu dayanışma halinin bizleri güçlendirdiğini ve daha kuvvetli kıldığına inanıyoruz. Ortaklaşabileceğimiz her mücadele alanına açığız ve o alanlarda olmaya devam edeceğiz.

 

Diğer ülkelerde LGBTİ+’ların eşit bir düzlemde yaşayabilmesi için oluşturulan ve Türkiye’de de olmasını istediğiniz yasalar neler?

Ata Alan: Burada öncelikli olarak konuşmamız gereken elbette ayrımcılığı yasaklayan maddelerde LGBTİ+ temsili, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında birçok ülke ayrımcılığı kanunen yasaklarken Türkiye Anayasasının 10. maddesinde ne yazık ki cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim tanımı bulunmuyor. Aile kavramına her ne kadar eleştirel bir yerden baksak da sadece heteroseksüellerin evlilik hakkının varlığı yine ayrımcılığı yeniden üretmektir. Elbette evlilik eşitliği talebiyle beraber evlat edinme hakkını da eklemeliyiz. Cinsiyet tanımlarının var olmadığı bir örnek gösteremeyeceğimiz için Avustralya, Hindistan, Nepal, Almanya gibi ülkelerde var olan üçüncü cinsiyet veya interseksin anayasal tanımı interseksler için hayati önem taşıyor.

 

Genç LGBTİ+ Derneği’nin vejetaryen beyanı var. Sponsorluk anlaşmalarında ve organizasyonlarında et endüstrisi ile hiçbir anlaşma yapmıyor, vejetaryen beslenmeye özen gösteriyor. Bu duruşa nasıl karar verdiniz?

Burak Köse: Genç LGBTİ+ Derneği vejetaryen beyanı olan bir dernek. Sadece standlarında değil faaliyet yürüttüğü tüm alanlarda vejetaryen/vegan ürünler kullanıyor. Bizler her türlü ayrımcılığın karşısında durarak, ayrımcılığı üretmeden, tüketerek bitirmeyi amaçlamaktayız. Sadece LGBTİ+ alanında eşitliği değil, cinsiyetler, ırklar, türler arasındaki eşitliği savunuyor ve bunun üzerine faaliyet yürütmeyi hedefliyoruz. Dolayısıyla savunduğumuz şeylerin bir ürünüydü vejetaryen/vegan olmak. Eşitliğin herkes için olduğunu düşünüyor ve buna uygun politikalar izlemeye çalışıyoruz.

 

Derneğin misyonları arasında LGBTİ+’ları kapsayan politika ve hizmetleri oluşturmak var. Bunları nasıl örneklendirebiliriz?

Ata Alan: Genç LGBTİ+ Derneği, LGBTİ+ Gençlik alanında çalışan bir dernek ve kendi içerisinde çeşitli hizmetler sağlarken aynı zamanda LGBTİ+’lara yönelik üretilen veya üretilmesi gereken sosyal politikaları etkilemek gibi bir amacı var. Hukuki, akademik, psikososyal alanda danışmanlık hizmeti sağlarken, profesyonel alanlara yönelik uzman yönlendirmesi de yapıyor. Bununla beraber ofisimizde bulunan LGBTİ+ kitaplığı ve ücretsiz kondoma erişim de danışmanlığa girmeyen hizmetlerimiz arasında. LGBTİ+’ların kendilerini güçlendirmesi ve sosyal izolasyonu aşmaları için kültürel, akademik ve sosyal etkinliklerimizi düzenli bir şekilde organize ediyoruz. Bunlarla beraber kent ve ulusal politikayı etkilemek için bir savunuculuk faaliyeti olarak 2018 Genel Seçimlerinde milletvekillerine sunmak üzere LGBTİ+ Hakları Taahhütnamesi ve 2019 Yerel Seçimlerinde SPoD ile beraber Belediye Başkan Adaylarına sunmak üzere LGBTİ+ Hakları Protokolü hazırladık. 2018’de kampanya planlaması ve yürütücülüğü ile ilgili kapasite geliştirmeye yönelik Kampanya Okulu organizasyonuyla alanda çalışan aktivistleri güçlendirirken bir yandan da savunuculuk faaliyetinin yaygınlaşmasını hedefledik.

 

Görselde festivalin afişi bulunmakta. Rengarenk kadınlar ve erkekler bulunuyor görselde. Hepsi mutlu, bazılarının elinde gökkuşağı renklerinde bayrak ve balonlar var.

 

Festivalin içeriğinden bahseder misiniz? Bu festival ile neyi amaçlıyorsunuz? LGBTİ+’ların güçlenmesi ve toplumsal dönüşüm için nasıl katkıları olacak sizce?

Burak Köse: LGBTİ+ Gençlik Festivali bildiğiniz gibi 3. kez gerçekleşiyor bu sene.  Bu bir gençlik festivali, katılan herkesi güçlendirmek, herkesle sosyalleşmek, ortaklaşmak, keyifli vakit geçirtmek amaçlarımız arasında. Bu sebeple çeşitli panellerin, söyleşilerin, atölyelerin, partilerin ve forumların var olduğu hem kapasite geliştirme bağlamında hem öz-farkındalık hem de eğlenmek için bir program hazırlıyoruz. Bazen sadece görünür olmak bazen ise bir araya gelmek bizim için inanılmaz güçlendirici olabiliyor. Biz birlikte güçlenen ve büyüyen bir ekibiz.

 

Bu festivale kimler gelmeli?

Burak Köse: HERKES! HERKES GELMELİ FESTİVALE!  Ayrımcılığa, ötekileşmeye karşı dayanışmayı büyütmek isteyen herkesle buluşmak ve ortaklaşmak için sabırsızlanıyoruz.