Açık Stüdyo - Sanatta Görünürlük

Şafak Ersözlü'yü ve Açık Stüdyo'yu yakından tanıma zamanı geldi! Sanat adına İzmir'de çok güzel oluşumlar var. Bunların başında gelen Açık Stüdyo: Şehrin kara kutusu. Mısır dansından performans okumasına, enerji egzersizlerinden sinema konuşmalarına birçok etkinliğe bünyesinde yer veriyor. Bu şahane oluşumu Şafak Ersözlü ve Bahar Nihal Ersözlü hayata geçirmiş. Şafak Ersözlü ile buluştuk, kendisine ve Açık Stüdyo'ya dair sıcak bir sohbet gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!

 

Eğitim geçmişinize baktığımda görüyorum ki, Prag'da misafir öğrenci olarak bulunmuşsunuz. Prag'ın size katkıları neler ve bugün yaptığınız işe etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki. Ben sahne sanatları eğitimine Şahika Tekand yönetiminde Stüdyo Oyuncuları’nda Performatif Oyunculuk ve Sahneleme üzerine çalışarak başladım. Performans olgusuyla tanışmam ilk kez orada oldu. Daha sonra Bilgi Üniversitesi Sahne Sanatları Alanı'na girdiğimde performans hakkında derinleşme fırsatım oldu. Fakat hem oyunculuk kökenli biri olmam ve hareketle ancak ileri yaşlarda tanışmam dolayısıyla hem de Bilgi’deki disiplinlerarası yaklaşımın getirdiği bir sonuç olarak, teknik anlamda dans eğitimine çok yoğun bir biçimde tabi olmamıştım. Yaklaşık bir yıl boyunca orada misafir öğrenci olarak bulunduğum sürede aslında çağdaş dans eğitiminin teknik anlamda nasıl bir şey olduğunu görme fırsatım oldu. Oradan yaptığım çıkarımla tez aşamasındaki yüksek lisans öğrenimimi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans Ana Sanat Dalı’nda sürdürüyorum. Prag'daki Duncan Center Konservatuarı’nda aldığım sanat eğitiminde tekniğin tek başına yeterli olmamakla birlikte çok önemli ve kilit bir noktayı oluşturduğunu görme fırsatım oldu.

Duncan Center, Isadora Duncan'ın öğrencilerinin silsilesi ile devam eden bir okul. Anadolu’da sanatın usta çırak ilişkisine dayanan bir tarafı vardır. Buna meşk silsilesi denir. O meşk silsilesi orada da var. Bu bizim Tai Chi eğitiminde de önemsediğimiz bir şey oldu. Ustalarımızın ustası, Yang Cheng Fu… 

 

Tai Chi eğitimi...

Tai Chi öğrencisiyim. Eşim Bahar Nihal Ersözlü, Tai Chi eğitmenliği yapıyor. İkimiz de hala Süha Ertekin’den eğitim almayı sürdürüyoruz.

 

 

  Kaynak: Açık Stüdyo

 

Eşinizin Tai Chi macerası nasıl başladı?

Ben Prag'a giderken ikimiz de meditasyon - hareketli meditasyonla ilgili bir yol arayışı içindeydik. Tai Chi ile bu arayışımız sonucunda karşılaştık. Süha Ertekin ile bu sayede tanışma fırsatımız oldu. Kendisi eğitmenimiz oldu. 2008 yılından beri eşim onun öğrencisi. Ben de 2010 yılında sürece dahil oldum.

 

 

Arayış içindeydik dediniz. Açık Stüdyo'yu açma fikri sizin bir kırılma noktanızdan sonra mı oldu?

Evet. Çok kapsamlı bir cevabı var aslında bunun. Umarım dilim döndüğünce anlatabilirim. Benim sahne sanatlarına başlamam aslında 2003 yılında, savaş karşıtı bir sokak gösterisiyle oldu. Onun öncesinde tiyatroyla herhangi bir ilgim olmamıştı. Çeşitli oyunlar izleyen genç bir üniversite öğrencisiydim sadece. İstanbul'da Haydarpaşa Garı'nda Militurizm adında bir etkinlik düzenleniyordu. Militurizm kapsamında biz de savaş karşısı bir sokak gösterisi yaptık. Orada aldığım haz beni bu mesleğe yönlendirdi. Belki de tiyatroyla olan ilişkim sokak tiyatrosuna dayandığı için hiçbir zaman bir televizyon yıldızı olmak ya da reklam oyuncusu olmak gibi bir hayalim olmadı. Ben kendi tiyatromu yapmak istiyordum. Daha sonra eğitimim sürecinde sadece performans paradigması için ayrılmış bir mekanın gerekliliğini gördüm. Bir stüdyo açma hayalim hep vardı. Kendi işlerimizi hazırlamak, kendi deneyimimizi ve bilgimizi paylaşmak istiyordum. İstanbul'da çok uzun yıllar yaşadım. Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda oyuncuydum. Bir toplu işten çıkartma oldu. 2015 yılında 60 sanatçıyı işten çıkarttılar. O vesileyle İstanbul’dan uzaklaşma fırsatı bulduk.

 

Biraz da Sanatta Görünürlük Festivali'nden bahsedelim.

İzmir'e geldiğimiz zaman İstanbul'da yakın dostlarımız Metehan Kayan ve Su Güzey yürütücülüğünde Sanatta Görünürlük Festivali adında bir etkinlik yapılıyordu. Biz de neden bunu İzmir'de yapmadığımızı düşündük. Bu alan İzmir'de boştu. Bir şeyler yapan değerli insanlar vardı ama burada bir çağdaş dans ve performans izleyicisi gelişmemişti. Böyle bir olgunun varlığından insanları haberdar etmeye yönelik faaliyet gösteren bir örgütlenme yoktu. Bu nedenle festivali İzmir'e taşıma kararı aldık. Bunun sonucunda da gördük ki aslında İzmir'de çok sayıda insan kültür işleri yapıyor, çağdaş dans – performans alanı çok gelişmiş olmamakla beraber bununla ilgili bir şeyler yapan arkadaşlarımız da var. Dedik ki, biz bu enerjiyi bir mekan özelinde merkezleyelim. İzmir'in ilk ve tek çağdaş performans stüdyosunu yaratmaya çalışıyoruz. Belki yarattık ama bu devam eden bir süreç. Devamlılığını ve sürdürebilirliğini sağlamaya çalışıyoruz. Alanı kurduk ve açtık. Belirli ölçüde görünürlüğünü de sağladık. Birtakım uluslararası ağların parçası haline getirdik. Geçen yıl kolektif olarak Tandem Türkiye kapsamında Polonya ile, bağımsız oyuncu olarak benim  Pafos 2017 (Kıbrıs) ile çalışmalarımız oldu. İsveç’ten Sybrig Dokter’i (Weld Company) misafir sanatçı olarak ağırladık. Bu yıl yine Tandem desteğiyle ve Teos Yazar Evi iş birliğiyle Yunanistan’dan Entropia (Atina) ile ortak çalışmalarımız oldu. Civil Society Exchange kapsamında Bulgaristan’dan Sofia Underground Uluslararası Performans Sanatı Festivali ile Sanatta Görünürlük Festivali – İzmir arasında bir ortaklık kurduk. Bu yıl (2018) Temmuz ayında New York’tan Yoshiko Chuma ve Brüksel’den Tijen Lawton Kültür İçin Alan desteğiyle misafirimiz olacak. Dans sanatçılarımız Serenay Oğuz ve Pınar Özer ile birlikte çalışıp Mavi Bahçe Kent Meydanı’nda kamusal alan performansları gerçekleştirecekler.  Şu an bu üretim ilişkilerinin sürdürülebilirliği en önemli meselemiz. 

 

Performans sanatı ve performans arasındaki fark nedir?

Şu anda çağdaş sahne sanatlarında tiyatro, dans gibi alanlar arasındaki sınırlar (her alanda olduğu gibi) belirsizleşmiş durumda ve disiplinler iç içe geçerek daha melez işler üretiyorlar. Yeni üst paradigma performans. Performansın içine aslında Tai Chi de giriyor, yoga da giriyor, tiyatro da giriyor, müzik de giriyor... İcraya dayalı, şimdi ve burada, kendin olmaya ve/veya başkalaşmaya dayalı insan edimlerini aslında "performans" üst başlığı üzerinden inceleyebiliriz. Şunu ayırt etmek gerekiyor ki bence en çok karıştırılan nokta bu: Performans deyince yalnızca performans sanatını kast etmiyoruz. Performans sanatını da kapsayarak sahne sanatlarının tüm disiplinlerini, ayrıca beden odaklı çalışmaların da tamamını kastediyoruz. Kastettiğimiz her konuda pratiğimiz olmasa da performatif pratiklerin tamamına ilkesel olarak açığız. 

 

Sanat markalaşıyor mu sizce?

Markalaşmayan şey yaşayamıyor, ne yazık ki.

 

  Kaynak: Açık Stüdyo

 

Değişim programları kapsamında kimlerle partner oldunuz? Süreç nasıl ilerliyor, neler yaşanıyor?

Geçtiğimiz yıl Tandem Türkiye (2016-2017) kapsamında Studio Matejka (Polonya) adında bir fiziksel tiyatro topluluğuyla birlikte budalasultan kolektifi olarak (Açık Stüdyo’nun yerleşik ve kurucu sanatçı inisiyatifi) bir mekana özgü performans eseri ürettik. Studio Matejka adına Matej Matejka, Ewa Zurakowska ve Mertcan Semerci İzmir’de misafirimiz oldu. Bizden ise budalasultan adına ben, Bahar Nihal Ersözlü, Metehan Kayan, Serenay Oğuz ve Sarp Keskiner sürece katıldı. Sunum ve atölye çalışmalarıyla İzmir ve Wroclav arasında devam eden yaratıcı süreç Temmuz 2017’de Gorzanow Sarayı’nda (Polonya) yaklaşık 42 kişiden oluşan bir yaratıcı ekip tarafından gerçekleştirilen mekana özgü bir performans eseriyle sonlandı. Performansın videosu Youtube üzerinde Palimpsests of Space: Reconstruction adıyla aratılarak ya da  “https://www.youtube.com/watch?v=kbj8SWdc5_8” linki aracılığıyla izlenebilir. Bu yıl Sanatta Görünürlük Festivali – İzmir ile Sofia Underground International Performance Art Festival, Civil Society Exchange kapsamında partner oldu. Nisan 2018 sonunda ben, Sanatta Görünürlük Festivali – İzmir adına onların festivaline katıldım. SGF-İZMİR’in sunumunu yaptım ve budalasultan adına Enstasis adlı solo eserimizi performe ettim. Eylül’de gerçekleşecek SGF-İZMİR’de ise Sofia Underground tarafından gelecek sanatçıları İzmir’de SGF-İZMİR sanatçıları ile birlikte misafir sanatçı olarak ağırlayacağız. Misafir sanatçı programının çıktıları program sonunda canlı paylaşılacağı gibi sürecin dökümantasyonu da daha sonraki etkinliklerde gösteriliyor olacak. Ayrıca SGF-İZMİR’e çok sayıda isim İstanbul’dan yalnızca işlerini icra etmeye de geliyor olacak bu yıl. Yine bu değişim programı kapsamında SGF-İZMİR ve Sofia Underground ekiplerinden oluşan bir grup birlikte Türkiye ve Bulgaristan dışında üçüncü bir ülkedeki bir başka kültürel etkinliğe katılıp ortak bir deneyim kazanacaklar. Programın bu kısmı üzerinde hala çalışıyoruz. 

 

Ailenizde sanat dalıyla ilgilnen birisi var mı?

Babam Ünal Ersözlü ve eşim Bahar Nihal Ersözlü… Her ikisi de şair. 

 

Babanızın en sevdiğiniz şiirini bizimle paylaşır mısınız?

 “Arayın bulursunuz

İsteyin alırsınız

Çalın kapıları

Açılır çalarsanız”

 

Sanat alanında ego olduğunu düşünüyor musunuz?

Her alanda ego olduğunu düşünüyorum.

 

 

  Kaynak: Açık Stüdyo

 

Alkış almak sanatçıyı bir süre sonra değiştiriyor mu?

Bir tür bağımlılık yaratıyor. Çünkü görülme arzusuna sahibiz. Canlı olarak sahnede bulunan her insan belki de bir bakıma teşhircidir. Performans ya da sahne sanatçısı, teşhirciliği yüceltmiş; toplumsal olarak kabul edilebilir bir hale getirmiş ve mesleğe dönüştürmüştür aslında sanatçı olmasa belki de hasta olacaktır.

 

¨Bakın bana, görün beni” mesajı var sanırım. Bununla ilgili hiç psikolojik araştırma var mı?

Eminim vardır. Bu duruma psikolojide süblimasyon deniyor. Tıp alanından gelmiyorum ama dans hareket terapileriyle biraz uğraşmışlığım var. Oradan biliyorum.

 

Süblimasyon nedir?

Süblimasyon, yüceltme diye çevrilir genelde. Toplumsal açıdan baskı altında tutulan bazı güdüler doğrudan doyuma ulaşamazlar ancak toplumca benimsenebilecek ve onay kazanacak şekilde ortaya çıkarak doyum bulabilirler. Görülmediğine inanmış olduğu için yaşadığını hissedemeyen birinin oyuncu ya da dansçı olarak yaşadığını hissetme yolu bulması gibi.

 

Sizce teknoloji sanatı değiştiriyor mu?

Tabii ki değiştiriyor.

 

Hangi noktada değiştirdiğini düşünüyorsunuz?

Estetik olarak değiştiriyor. Sahne tasarımlarına dahil oluyor. Çeşitli yazılımlar, sensörler, projeksiyonlar eş zamanlı multimedya çalışmaları tiyatro eserlerinin içine dahil oluyor. Sahne tasarımını değiştiren çok sayıda yeni olanak var. Tasarımcıların hayal gücünü işleyiş açısından değiştiriyor. Tüm bedensel alışkanlıklarımızı, beden algımızı değiştirdiği için tüm yaşamı değiştiriyor. Sanat da bunun bir parçası.

 

Açık stüdyodaki Mısır Halk Dansları etkinliği çok farklı, aklınıza nasıl geldi?

Mısırlı dansçı Besma Karaca, kendisi İzmir'de yaşıyor; bana ulaştı ve Açık Stüdyo’da çalışma yapmak istediğini söyledi. Birlikte Mısır Halk Dansları adlı atölye çalışmasını tasarladık.   

 

Kitap okumayı sever misiniz?

Tabii ki...

 

Sizi etkileyen bir kitabı bizimle paylaşabilir misiniz?

Yol yayınlarından çıkmış olan, “Soğuk Doruktaki Adam”. Eski Çinli şair, Han Şan tarafından yazılmış metinleri içeriyor. 

 

Sihirli bir değneğiniz olsa ne yapmak isterdiniz?

Herkesin kalbine Tai Chi sevgisinin tohumlarını ekmek isterdim.

 

Neden Tai Chi?

Çünkü Tai Chi sayesinde kesintisiz hareket içinde sürekli denge ile beden-zihin-ruh birliği sağlamanız mümkün. Akış deneyimi zevk verir.