Bar Psikoloğu ile Psikolog Ayağınıza Geldi Hanımmm

Sıkı durun! Sizleri Türkiye'nin en iyi ve tek psikogösterisi ile tanıştıracağız. Daha önce psikoloğa gittiniz mi? Peki, bir barda psikoloğa gitmeye ne dersiniz? Psikolog ayağınıza geldi hanım! Gelelim Bar Psikoloğu konseptinin ayrıntılarına. 

"Bar Psikoloğu" karakterin ismi. Dünyada ilk defa yapılan bir iş hatta patenti bile var. Bar Psikoloğu karakterinin sahibi Ferhat Aydın, ODTÜ mezunu bir psikolog. Toplam iki saat süren gösterinin ilk 50 dakikasında psikologluk mesleğine dair terapilere, klişelere değiniliyor, ikinci bölümde ise karşılıklı soru-cevap şeklinde ilerleniliyor.  

 Dikkat dikkat! Yazı sonunda aydınlanma yaşayabilirsiniz. 

 

Kaynak: blog.adgager

 

İnsanların kırılma noktaları var hayatta ve ondan sonra yeni bir şeyler yapabiliyorlar. Sizin kırılma noktanız neydi?

Aslında tek bir olay değildi bu birkaç olayın üst üste olmasıyla gerçekleşti diyebilirim. Terapist olmak hayaliyle psikoloji eğitimi alan, tecrübe kazanmak için kalkıp hiç tanımadığı bilmediği güneydoğu illerinde çalışan sonra İstanbul'a dönüp yine terapist olmak için çabalayan ama yine de bu hayaline ulaşamayan bir psikoloğun bıkmadan usanmadan ¨Başka ne yapılabilir¨ diye sormasıyla başlayan bir süreç.

Hem ekonomik anlamda hem de iş tatminiyle ilgili çok sıkıntılı olduğum bir dönemde ben kendimi biraz daha iyi hissetmek, sosyalleşmek ve yeni insanlar tanımak amacıyla barlara gitmeye başladım. Tanıştığım insanların mesleğimi öğrendikleri an da ¨Aa psikolog musun?¨, ¨Hipnoz yapıyor musun?¨, ¨Ben bir kere psikoloğa gittim, bana bunları dedi.¨ gibi o kadar çok soru gelmeye başladı ki ben o birkaç aylık süreçte ¨Milletin ne kadar ortak derdi var, ne kadar da meraklılar ve ne kadar da benim mesleğimi bilmiyorlar.¨  kısmını keşfettim. Tam o süreçte Taksim'de gittiğim barın sahibine dedim ki benim kafamda böyle bir şey var. İnsanlar gelsin sohbet etsinler ama ben sahnede olayım ve bana soru sorsunlar çünkü zaten soruyorlar. (Gülüşmeler) "Bence tutmaz ama bir yap bakalım" dedi. Sonra ben Facebook'tan kafama göre bir etkinlik açtım. Sabah bir uyandım 100 kişi geliyor, ertesi gün bir baktım 200 olmuş, 300-500 derken 5. gün de en son 550 kişiydi ve 50 kişilik bir mekandan bahsediyoruz. Sonra her hafta yapmaya başladım. "Aa bu iş tuttu süper." derken bir baktım 10 kişi gelmeye başladı. Bir gün sadece bir kişi geldi. Sonra ben Marmaris'e gittim bir sene orada yaşadım. Yani şu hayatımı çok değiştirdi diyebileceğim bir olay yok. 3-5 tane ana hat var. Onun dışında sayısız hayal kırıklığı var. Bunların üzerine de pes etmeyen ve aldığı geri bildirimlerle potansiyelini ve yetkinliğinin farkında olmaya çalışan ¨Evet ya neden olmasın¨ diye adım atan bir psikolog olarak başladı bu süreç ama ben hep bar psikologluğu yaparken özel okullarda çalışmaya devam ettim. Geçtiğimiz haziran ayında tamamen istifa ettim çünkü bir arada yürümemeye başladı ve bar psikoloğuna daha yoğunlaşmıştım.

 

"Çocuklarla çalışıyorum." dediniz. Sizin çocukluğunuzu merak ediyorum.

Mesela çocukluğumun nesini merak ediyorsun? Tam bir psikolog gibi konuştum. (Gülüşmeler)

 

¨Ailem bana yapmasaydı¨, ¨Neden öyle oldu¨, ¨Ben bunu yapmayacağım¨ dediğiniz bir şeyler var mı?

Birkaç şey mi? Sadece bundan bir röportaj çıkabilir. (Gülüşmeler.)

Tabii ki var. Mükemmel anne baba yoktur. Gösteride bazen "Benim çocukluğum çok iyi geçti." diyorlar. Bir dakika, asıl sıkıntı burada, çocukluk güzel geçemez! Benim de annemin babamın bazı konularda yanlışları vardı ama bir yandan da şöyle düşünüyorum ¨Ben kendimden memnun muyum¨, ¨Yaptığım işten, hayatımdan, sorgulayan halimden memnun muyum¨. Memnunum. Bana bu temelleri atan annem babam bir yerde bir şeyleri iyi yapmış olmalılar. Sabaha kadar suçlayabiliriz ama iyi yönlerini konuşsak olsak belki 3 gün konuşuruz. Tabii ki bu yaşla birlikte anne babaya karşı hissedilen şeyler çok değişiyor. Bu ülkenin babalarının ve annelerinin genel problemi sevgilerini gösterememek. 

"Yetenekli Çocuğun Dramı" diye bir kitap var. Bir insan neden psikolog olur, neden terapist olur biraz bununla ilgili. Küçüklükten itibaren ebeveynin verdiği bakımın yetersiz olduğunu sezen çocuk; ortalığı karıştırmadan, uyum sağlayıp bir şekilde durumu kotarmaya ve yaşamaya çalışıyor ama her şeyin farkında. Bu çocuğun büyüdüğünde sezgileri, iletişim becerisi kuvvetli oluyor çünkü farkındalığını geliştirmek zorunda kalıyor.

 

blog.adgager

 

Sizi etkileyen bir öğüdü öğrenmek istiyorum.

Ortaokulda Türkçe ödevimi yaparken bulduğum bir söz beni etkilemişti ¨Yaşadığın gibi inanmazsan bir süre sonra inandığın gibi yaşamaya başlıyorsun¨ Bu her şey için geçerli bir durum. İnandığın gibi yaşamadığında bir süre sonra her şey ters tepiyor. Psikolojide de bu durumun bir adı var: Bilişsel Tutarsızlık. İnancımı ve kendimi sorguladığım o yıllarda bu söz beni çok etkilemişti.

 

Ailenizde karakteriyle sizi etkilemiş birisi var mı?

Amcamın sorgulayan hali bana hep karizmatik gelmişti. Mesela küçükken amcama şöyle bir şey varmış dediğimde "Nerede gördün, nerede okudun?" diye sorardı. Ben de ondan bilginin kaynağını sorgulamayı öğrendim.

 

Üniversiteyi seçerken puanınıza göre mi seçtiniz yoksa gerçekten psikoloji okumak mı istiyor muydunuz?

Ben lise hazırlıktayken masama ODTÜ Psikoloji afişi asmıştım. Liseyi bitirip sınava girdiğim zaman 7 tane tercih yaptım hepsi psikolojiydi. ODTÜ 50 kişi alıyordu 50. kişi olarak girdim. (Gülüşmeler) Bölümümden her zaman keyif aldım. Hala keyif alıyorum. Hiç pişman olmadım. Türkiye'de mesleğimin bazı zorlu tarafları var ama işimi eğlenceli bir işe çevirerek o kısmını törpülediğimi düşünüyorum.

 

Yüksek lisansınız var mı?

Yüksek lisansım yok ama yüksek lisans yapmayı istiyorum.

  

Kaynak: Ferhat Aydın

 

İlk sahnenizi merak ediyorum.

Ooo. (Gülüyor) İnanır mısın ilk zamanlar Powerpoint sunum vardı. Sunumda karikatürler, capsler, videolar ve sahnede dolanan, amaçsız hareket eden birisi vardı. 1 sene kadar o sunumu kullandım.

 

Sunum kullanmayı ne zaman bıraktınız?

BKM'de gösteri öncesi asistanım sunumu getirmeyi unutunca sunum olmadan sahneye çıkmak zorunda kaldım. Baktık çok da güzel oldu. O günden sonra sunumsuz devam ettim.

 

Kendinizdeki gelişmeyi gözlemleyebiliyor musunuz?

3 senede 160 gösteri yaptım. Aradaki farkı çok net görüyorum. 

 

Bilgilerinizi aktarmak istediğiniz bir insan var mı? Stajyer bar psikoloğu olacak mı?

Junior bar psikologları yetiştireceğim. 10-12 kişilik bir kadro oluşturmayı düşünüyorum. Tabii bunun zamanı var. Önce teorik eğitim, benimle gösterilere gelip ortamı gözlemleme, hangi alkolün hangi psikolojik etkisi olduğuna varana kadar temel bir eğitim vermek istiyorum. Mesela "Rakıyı niye içersin, Şarabı niye içersin" gibi konular bile konuşulmalı. Olacak inanıyorum. Şu an da asistanım psikoloji okuyor zaten. O benimle her yere geliyor.

 

 

 

Öğrendiğiniz düşüncelerle inandığınız felsefelerden kendinize zıt düştüğünüz noktalar oldu mu?

Günlük hayatta psikolog olmaya çalıştığın anda hapı yutarsın. Psikologculuk oynamaya başlamak çok tehlikeli. Öğrendiklerimle çok zıt düştüğüm durumlar tabii oldu ama unutulmamalıdır ki psikologlar da insandır. (Gülüşmeler)

 

Hayattaki en büyük korkunuz nedir?

Benim bu hayattaki en büyük korkum fiziksel sağlığımı kaybetmek. 

 

Hiç aşık oldunuz mu?

Evet, oldum. Lisedeydim.

 

İnsan birkaç kere aşık olabilir mi?

Bence insan maksimum iki ya da üç kere aşık olur.

 

Kaynak: e-samsun

 

Size bir şans verilseydi hangi psikolojik deneyi Türkiye'de uygulamak isterdiniz, neden?

Geçmişte yapılan çok iyi tasarımlı deneylerin çoğu günümüzde yapılması etik olmayan deneyler. Deney olarak değil de konu olarak söyleyebilirim. Eğer olursa sosyal psikoloji alanında master yapmak istiyorum. Enerjiyle ve burçlara inanan insanların nasıl bir kafa yaşadıklarını merak ediyorum. (Gülüşmeler)

 

Sizden birkaç kitap önerisi alabilir miyiz?

Engin Gençtan'ın her türlü kitabını tavsiye ederim. Ayrıca eğer psikolojiye meraklıysanız "Psikoanaliz" diye bir kitap var. Aşkla ilgili ise "Aşkın Son Sözünü" önerebilirim. İlişkiyi bir romanın içinde anlamak isteyenler için "Aşk Dersleri" kitabını, Sinan Canan'ın beyin ile ilgili olan kitaplarını, Alper Canıgöz'ün romanlarını öneririm. Son olarak ise "İnanıyorum Öyleyse Gerçektir"i de listemize ekleyelim.

 

Sosyal medyanın günümüzdeki kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok uzun ve Türkiye'de acilen çalışılması lazım olan bir konu. Sosyal medya, sahte de olsa birçok kişinin özgüvenini geliştirebiliyor. Dipnot olarak selfie hastalık değil bu arada onu söyleyeyim. (Gülüşmeler) Sorun internette değil kişinin yalnızlaşmasında. Kişinin başka dinamiklere olan ihtiyacını karşılayamaması ve bir şeye aşırı yüklenmesiyle alakalı mesele. Black Mirror 3. sezon 1. bölüme çok yakın bir kafa yaşıyoruz. Olmak istediğimiz ideal benlik ve olduğumuz benlik bir de olduğumuzu zannettiğimiz bir benlik var. Olduğumuzu zannettiğimizle olduğumuz arasında ne kadar fark varsa o kadar sıkıntı. Ben gerçekten kimim, kendimi nasıl algılıyorum, insanlar beni nasıl algılıyor bunlar önemli şeyler. 

 

İlişkilerde isim koymak bize toplumun dayattığı bir durum mu? Yoksa biz de bir şeyleri kalıba sokmak istiyor muyuz?

"Toplumun bize dayattığı bir şey." dersem çok olumsuz bir durummuş gibi olur. Özümüzde, doğamızda böyle bir durum yok da toplum bunu bize dayatmış gibi olur ki öyle bir durumun söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Bence bu durum insanın kendisini güvende hissetme ihtiyacıyla alakalı olan bir şey.

 

Tasavvufla ilgileniyor musunuz?

Tasavvuf çok içselleştirilmesi ve hazır olunması gereken bir düşünce ve inanç. Sevdiğim takip ettiğim insanlar var. Bu insanlarla tanışma şansım oldu. 

 

KAFAMDAKİ HAYAT TARZI TÜRKİYE'DE SADECE İZMİR'DE VAR.

 

İzmir'e İzmirlilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Zamanında çok İzmir'e yerleşmeye çalıştım ama iş bulamadım. İzmir'de herkes mutlu. Burada dertleri kederleri rakı masasında hallediyorlar. (Gülüşmeler) Ben fahri İzmirliyim. Kafamdaki hayat tarzı Türkiye'de sadece İzmir'de var. En keyifli en eğlenceli gösteriler hep burada oluyor. İzmir'in seyircisinin bende ayrı bir yeri var. Bir ayağım hep burada olacak.