13 Eki 2017
Gülay Güler

Deniz Sarıhanlıoğlu - Nam-ı Diyar Gezgin Kereviz



 
 
Dikkatli bir okuyucu olunca, mecra sosyal medya da olsa, captions'lar beş cümleyi geçmese de yazan kişinin üslubu olup olmadığını anlayabiliyoruz. Okurken bu üslupta yazanın kişiliğini merak ediyor, keşke gerçek hayatta da tanışsak ne güzel olurdu demeden edemiyoruz. Deniz Sarıhanlıoğlu yani Gezgin Kereviz üslubunu beğendiğim ve gerçekte nasıl biri diye merak ettiğim bir life style blogger'ıydı.
"Üslub-u beyan, ayniyle insan."
Deniz Sarıhanlıoğlu yani Gezgin Kereviz, o gün ne yaşıyor, o an ne hissediyorsa kendi üslubunca bize anlatıyor. İzmirli olmaktan gurur duyan Deniz, İzmir'i ve İzmir çevresini gezmeyi ve anlatmayı tercih ediyor. İşini güzel yapan, hayatı güzel yaşayan Gezgin Kereviz'i çoğumuz tanıyoruz ama biz Deniz hakkında bilmediklerinizi anlatıyoruz. Buyurun başlasın. 

Kaynak: Gezgin Kereviz

Gezgin ve blogger olmadan önce kimdin ve ne yapıyordun?
Özel bir hastanede halkla ilişkiler departmanında çalışıyordum. Yakın bir zamana kadar da hem blog yazıp hem işime devam ediyordum.
 
Gezgin Kereviz olma hikayeni anlatır mısın? 
Gastronomi ile çok ilgiliydim ve bu ilgi sebebiyle restoran açtık. Restoranda tadım günü yapmaya karar verdik ve 3 yeni meze hazırladık. Bir işletmeci olarak tadım için yemek blogger'larını davet ettim. Restoranın sosyal medyasını da ben yapıyordum, fotoğraflarını çekiyordum. Blogger arkadaşlarla konuşurken ben de bir şeyler yapabilirim fikri oluştu. Asıl çıkış noktam ise City of İzmir Projesi diyebilirim. Kendi şehrim olduğu için proje beni çok heyecanlandırmıştı. İnstagram hesaplarında İzmirlilerin çektiği fotoğrafları paylaşıyorlardı. Benim de Foça'da çektiğim bir fotoğrafı yayınladılar. Fotoğraf yayınlanınca benim kişisel hesabıma çok fazla takipçi gelmeye başladı. İçerikler yazmaya başladım sonra devamı geldi. O heyecan hiç bitemedi hep devam ediyor. 2 buçuk yıldır blogger'lik yapıyorum.
 
 
Hep Gezgin Kereviz'miydin? 
Nick name olarak tüm kişisel hesaplarımda komik diye Deniz Kereviz'i kullanıyordum. Hatta arkadaşlarım bana Kereviz diyorlardı. İçerik amaçlı çalışmaya başlayınca "madem geziyor bu kız" Gezgin Kereviz olsun adı dedik. 
Logo yapıldı ve site yenilendi.
 
İnstagram'da yakaladığın kitle nasıl oluştu? 
İnstagram'daki kitle kendinizi samimi bir şekilde anlattığınızda doğal olarak oluşuyor. Samimiyet çok önemli. Ben kendi başımdan geçen hikayeleri anlatıyorum ve ilk amacım insanları motive etmek. Her gün kalkıp onları motive edecek cümleler kuruyorum. Bunun bir kurgusu var aslında. Benim Caption'larım dört beş cümleyi geçmez. Çok uzun yazmıyorum. Nadir durumlarda içimden dökülürse yazıyorum tabi. Güne bir selam ile başlıyorum sonra ortaya bir fikir atıyorum. O fikir ile ilgili kafamda komik bir şey oluşursa onu paylaşıyorum. Çok nadiren de birilerine sallıyorum. En sonunda ise bir motivasyonla kapatıyorum. 
Kurgum budur.

 

Paylaşımlarını neye göre seçiyorsun ve planlamanı nasıl yapıyorsun? 
Ben anlık olarak yazıyorum. Çok nadir olarak öncesinden çalışıyorum. Fotoğraf seçimi benim için çok önemli. O gün bana ne hissettirdiyse onu paylaşmaya çalışıyorum aslında. Bir seyahatte neyi ön plana çıkarmak, neyi göstermek istiyorsam onu paylaşıyorum. Fotoğrafı paylaşırken de o an fotoğrafa baktığımda ne hissediyorsam onu yazıyorum.

Blogger'lık, instagrammer'lık son dönemde gelişen meslekler haline geldi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Dijital bir çağda yaşıyoruz. Bu iş artık sadece dijital, kağıt devri kapandı. Herkes bütün okumalarını ve izlemelerini dijital ortamda yapıyor. Ticari bir boyutu da var, ticaretle uğraşan herkesin de kendini dijital ortamda göstermesi gerekiyor. Ben bir noktadan sonra televizyonun da izlenmeyeceğini düşünüyorum. Youtube izleyecek insanlar. Benim 10 yaşında kızım var televizyonda takip ettiği programları görmüyorum ama youtube'da düzenli olarak takip ettiği Youtube kanalları var. Alacakları bilgiyi oturup seksen dakikada izlemektense on beş dakikada izlemeyi seviyor insanlar; çünkü kimsenin vakti yok.  
Dijital mecra herkesin kişisel zevklerini rafine halde sunabiliyor. Televizyon ve gazete ise dayatıyor. Ben buyum diyor. Dijital mecrada o yok. İstediğin insanları, hayatları, ürünleri takip ediyorsun.

Genel olarak insanları neden takip ediyoruz. Elde etmek istediklerimiz hayatları izlemek için mi?  
Genellikle böyle. Biz hep mutsuzuz ama başkaları muhteşem hayatlar yaşıyor diye düşünüyoruz. Bana bireysel olarak eleştiriler de geliyor tabi. Eleştiriler de şöyle oluyor. "Sen zaten zenginsin, gezersin" kafasında oluyor. Aslında ben bir şeylerin yerine seyahat etmeyi tercih ediyorum. Ben 10 yıl önce aldığım mobilyaları değiştirmiyorum. İki spor ayakkabım varsa beş tane daha olsun demiyorum. Onun yerine seyahat etmeyi tercih ediyorum. İnsanlar bunu keşke anlasalar. İnstagram'da yaptığım paylaşımlar Gezgin Kereviz'in hayatı. İnsanlar Gezgin Kereviz’i takip etmek istiyorlar. Bir de Deniz Sarıhanlıoğlu var. Deniz, yemek pişiriyor, misafir ağırlıyor, uykusuz kalıyor ama erkenden toplantıya girmesi gerekiyor. O takip edilmek istenen bir hayat değil ki. Takip etmek istedikleri hayat Kereviz'in sırt çantasını takıp her gün bir yerde olanı. 

Sence gezmenin en güzel yanı ne?
Gezmenin en güzel kısmı yeni insanlar tanımak. Ben yenilikten besleniyorum. Yeni şeyler öğrenmek, yeni bir müzik dinlemek, yeni bir şehri keşfetmek beni çok heyecanlandırıyor. Üslubumca yazabildiğim için birçok yere davet ediyorlar beni. Ben de gidiyorum, bir şehir görüyorum. Kendim gezmeye kalksam belki bu kadar detaylı görmeyebilirim. Bu davetler sayesinde yeni insanlar tanıyorum, bunlar beni çok besleyen şeyler.
 
En çok etkilendiğin yer neresi? 
Ordu'da Turnalık Vadisi'ne çıkmıştım. Aşağısı iki bin metre uçurumdu. Orada özgürlük işareti yaptığım bir fotoğraf paylaşmıştım. Ben yükseklikten çok korkan biriyim ama orada hiç korkmadım. Manzara gerçekten sonsuzluk hissi yaratıyordu.(İlk fotoğraf)
 

 
 
"İzmir'de en çok Kordon'u seviyorum. Kordon'da yürürken bir zamanlar faytonların geçtiği bu yerde beş yaşında yürüdüğüm halimi hatırlayabiliyorum"

Sence İzmir'de keşfedilmesi gereken yerler nereler? 
İzmir lokasyon olarak çok şanslı bir yer. İstanbul'da, Ankara'da ya da Anadolu'da bir yerde bütün bir yıl çalışıp sadece 15 gün tatil yapabiliyor insanlar. iki üç günleri zaten yolda geçiyor. Biz burada her yere ortalama 45 dakika mesafedeyiz. Urla, Çeşme, Foça, Kuşadası gibi sahil kasabalarına biz çat diye gidebiliyoruz. Akşam yemeğimizi yiyip evimize dönebiliyoruz. Ayrıca İzmir'de inanılmaz bir tarih var, bu topraklarda büyük bir gastronomi kültürü var. Bunun fark edilmesini çok istiyorum. İzmir'de en çok Kordon'u seviyorum. Kordon'da yürürken bir zamanlar faytonların geçtiği bu yerde beş yaşında yürüdüğüm halimi hatırlayabiliyorum. Güzelbahçe'deki balıkçıları çok seviyorum. Foça'da bir balıkçım var Fokai onu çok severim.
 
Blogger olmak isteyenlere verebileceğiniz ipucu var mı?
"Dışarıdan göründüğü gibi değil" demek çok klişe bir cümle gibi görünse de, kullanacağım. Aslında her yeni gün, bir çocuk doğuruyorum. O sancıyı düşünün. Herkesin kalbine dokunabilecek bir şey yazmaya çalışıyorum, bunu iyi bir fotoğrafla yapmaya çalışıyorum. Fotoğrafçı mıyım değilim, yazar mıyım değilim ama derdimi her gün iyi anlatacak kadar iyiyim. O motivasyonları yoksa bu işe kısa bir süre için girmesinler, enerjilerini başka bir işe yöneltsinler.
 
Blogger'ların kendilerini geliştirmeleri gerektiğini düşünüyor musun? 
Kesinlikle düşünüyorum. Her anlamda. "Bir şey yap, güzel olsun." demiş Şems-i Tebrizi. Yapabiliyorsak iyisini doğrusunu yapalım her işin. Çok uğraşırım yazılarımla. Yazarım, olduğu gibi bırakmam sonrasında anlamı güçlü bir şekilde veremediğimi düşünürsem tekrar yazarım. Gün içinde de değiştirdiğim oluyor. Bunu fark eden takipçilerim bile oluyor. "Hımm, değiştirmişsiniz yazıyı" diyorlar.
 
Takipçilerin ile aran nasıl?
Çok iyi. Ben çok DM'leri yanıtlayan bir insanım. Günde 15, 20 mesaj geliyor. "Merhaba" dışındaki mesajların hepsini cevaplıyorum. Hayatlarına dahil olmayı çok seviyorum.

İzmir blogger dünyası hakkında ne düşünüyorsun?
İzmir, İstanbul'dan sonra dijital mecrada en fazla içerik üreten şehir. Bu yüzden çok mutluyum ve bu çeşitliliği seviyorum. Her zaman kolektif işlerin gücüne inanan bir insan oldum. Ne kadar berabersek o kadar güçlüyüz.
 
Bir sonraki durak neresi?
Bodrum. 29. Bodrum Cup Yelkenli Yarışları'na katılacağım. 
 
Kendini hangi tarz blogger olarak tanımlarsın?
Lifestyle diyebilirim. Bütünüyle gezi diyemem ayıp olur. Benden kat kat gezen insanlar var. Ben biraz lokal seviyede kalıyorum, yurt dışına da gidiyorum ama çevremdekileri tanıtmayı daha çok tercih ediyorum. Özellikle İzmir ve çevresini anlatmayı çok seviyorum. Beni yeni takip edenlerin "Aa siz İzmirlisiniz" demeleri çok hoşuma gidiyor. İzmirli olmayı çok seviyorum.
 
Hedeflerin neler?
Tabii ki çok fazla takipçiye ulaşmayı istiyorum. Aslında bu işleri güçleştiriyor. Ne kadar fazla kitleye ulaşırsan takipçi kitlen kozmopolitleşiyor. Hareket kabiliyetin kısıtlanıyor. Her işte olduğu gibi işler büyüdükçe, zorlaşıyor. Anlatmak istediklerimi daha fazla kişiye anlatmayı çok istiyorum ve bunun için uğraşıyorum. Dolayısı ile de daha fazla projenin içinde yer almak istiyorum ama işleri de seçiyorum.

Hangi sosyal medyalarda varsın?
İnstagram, facebook ve kendi web sayfam var. Kendi web sitem biraz yanlış kurgulandı onu yenilemeye çalışıyoruz. Yenilendikten sonra bütün güncel yazılarım orada olacak.

Paylaşmaya ayırdığın süreç, gezmeye engel oluyor mu?
Paylaşmayı seven insanlar olduğumuz için bu işe yöneldik. Benim yapmak istediğim şey aslında şu: Dijital mecra olmadığını hayal et, kapat gözlerini, ben yürürken yolda bir şey gördüğümde, yanımdan geçen birinin omuzundan da sarsabilirim, "bak burada bu var" diye. Benim zaten yapım bu, paylaşmam lazım.

Takip ettiğin blogger'ları öğrenebilir miyiz?
Bahar Akıncı'yı çok severim, çok da yakın bir arkadaşım. Barkın Özdemir ile hiç tanışmadık ama onu çocuğum gibi görüyorum. Kamboçya'da bir yerde bir şey paylaştığında "Aman çocuğum, üşütme oralarda" diye mesajlar gönderiyorum o kadar seviyorum onu. İzmir'den Gurme izmir, Sosyal yiyiciler, hesaplarını çok seviyorum. 
 
Kendinde en sevmediğin özelliğin nedir?
Cool bir insan değilim; çok tez canlıyım, heyecanlıyım, her şeyi paylaşmak istiyorum. Olumlu ya da olumsuz hep bir telaş içerisindeyim. Biraz cool olup, daha çok dinleyip, pozisyon alabilip sonra hareket etmeyi çok isterdim.
 

 


Otuzbeşlik okurlarına son olarak ne demek istersin?
Yola çıkın!
 
“Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?
O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor?
Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin?
Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun.
Çünkü her insan ölecek yaşta…”
Şems-i Tebrizi