12 Nis 2018
Kardelen Uysal

Dogo - Mutlu Ürünler Mutlu Takipçiler

Cıvıl cıvıl ayakkabılar, çantalar, dekorasyon ürünleri ve çok daha fazlasını üreten İzmirli bir marka olan Dogo, dünyada ilk kez ayakkabı üzerine desen basmayı başaran genç ve yaratıcı bir ekip tarafından kuruldu. İzmir’de 80’den fazla çalışanı ile başarıdan başarıya koşan Dogo, kullanıcılarını mutlu eden birbirinden farklı ve neşeli tasarımlara sahip. Yaşadığımız gezegenin kıymetini bilen Dogo, çeşitli sosyal sorumluluk projeleri de yürütüyor. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gökçe Peksarı ile markayı mercek altına aldık.

Dogo'nun ürünlerini web sitelerinden inceleyebilir ve satın alabilir, Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.

 

Kaynak: Dogo 

 

Tasarımlarınız hem Türkiye'de hem de yurt dışında çok beğeniliyor. İran'da, Amsterdam'da, İstanbul'da, İzmir’de ve daha pek çok yerde markanın hayranları var. Sizce bu başarının sırrı nedir?

 Trendleri değil, elimizden geldiğince mutluluğu takip etmeye çalışıyoruz. Mutlu ürünler tasarladığında dünyanın her yerinde mutlu bir takipçi kitlesine sahip oluyorsun. Mutluluk bulaşıcı bir şey ve Dogo mutlulukla iletişimi çok yüksek bir marka.



Down sendromlu çocuklarla ilgili projeniz nasıl başladı? Bu konuda neler yapıyorsunuz?

Proje 2015 yılında, Down Sendromlu çocukların hayal dünyalarının zenginliğinden bahsedildiği bir sohbete duyarsız kalmamamızla başladı. Proje ekibi bu fikri sürdürülebilir bir modele dönüştürmek için bir defaya mahsus bir atölye çalışmasından öte, Türkiye’nin her yerinden Down sendromlu çocuk ve gençlerin katılımına açık olan özel bir koleksiyon hazırlanmasına karar verdi.  2013 yılında İzmir’de kurulmuş olan Ulusal Down Sendromu Derneği (UDSD) ile projemizi hayata geçirdik.

Projeye bu sendroma neden olan fazladan bir kromozoma dikkat çekmek için “TASARIMLARIMIZA +1 DEĞER KATIYORUZ” ismini verdik. Ulusal Down Sendromu Derneği ile "Önemli olan ne çizdiğin değil, hayalin!" diyerek çıktığımız yolda, bu yıl üçüncü koleksiyonumuzu tamamladık. Down sendromlu bireylerin tasarımlarından oluşan koleksiyonlarımızı internet sitemizde, yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yirmiyi aşkın mağazamızda satışa sunduk. Bu özel tasarımların Amerika, Avrupa ve Orta Doğu'ya ihracatını gerçekleştirmek bize ayrı bir gurur yaşattı. Ayrıca "Tasarımlarımıza +1 Değer Katıyoruz" projemiz, Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından "Sosyal Etki" alanında geçtiğimiz sene sonunda ‘Sürdürülebilir Kobi’ Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödülün de hem firmamız hem de Ulusal Down Sendromu Derneği çalışmalarında yaratmak istediğimiz farkındalık adına çok büyük katkı sağladığına inanıyoruz. 

 

 

Kaynak: Dogo  

 

Bildiğimiz kadarıyla hayvansever bir markasınız. Bu ilgi sevgi nereden?

Evet, hayvansever bir markayız. Sokak hayvanları ile ilgili sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyoruz. Ürünlerimiz vegan ve bununla gurur duyuyoruz. Ancak önceliklerimiz sadece hayvanlar ile sınırlı değil. Çocukların tasarım ile ilgili farkındalıklarını artırmaya yönelik workshoplar düzenliyoruz. Üniversiteler ile girişimcilik, inovasyon ve e- ticaret alanındaki birikimlerimizi paylaşıyoruz. Biraz önce bahsettiğim gibi Down sendromlu bireylerin sosyal ve ekonomik hayata tasarım yetenekleri ile katılımlarını destekliyoruz. DOGO’nun çevresine duyarlı ve sorumluluk sahibi bir marka olduğunu söyleyebilirim.

 

Kendi işini kurmak isteyen genç insanlara verebileceğiniz tavsiyeler var mı?

Geçen sene Amerika’da 500 binin üzerinde patent başvurusu yapılmış. Türkiye’de ise yalnızca 8 bin küsur… Ülkemizi ileriye taşıyabilmek için kesinlikle girişimci bir nesle ihtiyaç var. Şu an ülkenin her bir mecrasında girişimcilik ve inovasyon pompalanıyor ve her geçen gün etrafımızda daha çok başarısız girişimci görüyoruz. Donanınımımıza yatırım yapmamız lazım önce. Dünyayı dolaşmalı ve dünya insanı olabilmeliyiz. En sonunda da harika bir iş planı yazmayı öğrenmeliyiz. Karşımıza çıkabilecek sıkıntılarda B planlarımız her zaman cebimizde olmalı.

 

 

Bir markaya sahip olmanın avantajları ve dezavantajları neler?

Avantaj ya da dezavantajdan ziyade bir markanın marka olabilmesi için planlanan mecralarda, planlanan müşteri gruplarınca kabul görüyor olması gerekir. Bu uzun soluklu süreçte doğru adımları atarak ortaya gerçek bir marka çıkardıktan sonra karlılık ve iletişim anlamında her başarınızla kendi markanızı güçlendirmeye keyifle devam ediyorsunuz.

  

Bildiğim kadarıyla ürünleriniz geri dönüşüme uygun maddelerden yapılıyor. Doğaya ve insana saygılı bir marka olma konusunda diğer markalara neler önerirsiniz?

Doğaya ve insana saygılı birey veya marka olmak konusunda toplumsal bilinci artıramazsak dünyada huzur içinde yaşama şansımızın kalmayacağına inanıyoruz. Bu anlamda bilinçli bir marka olarak, kullandığımız malzemelerin doğa dostu olmasına, kanserojen madde içermemesine ve teknik imkan tanıdığı müddetçe geri dönüşümlü olmasına hassasiyet gösteriyoruz.

 

 

Sizin ürünlerinizi kullananların nasıl hissetmesini istiyorsunuz? Tasarım aşamasında ana duygunuz nedir? Ürünlerde hep bir iyimserlik, neşe hali var. 

Mutlu olmalarını istiyoruz. Dogo bir ihtiyaç markası olmamakla beraber biz kendisini “mutluluk ihtiyaç markası” olarak konumlandırıyoruz. Yaptığımız tasarımlar ve o tasarımları uyguladığımız ürünlerle insanların duygularını yakalamaya çalışıyoruz. İnsanlar sevdikleri bir dönemi, bir müzik grubunu ya da sevimli bir dört ayaklıyı üzerlerinde taşımaktan mutluluk duyuyorlar.

 

İşlerin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiş miydiniz? Yurt dışına açılmaya nasıl karar verdiniz? İlk mağazanız yurt dışında açıldığında ne hissettiniz?

Aslında yolun başında olduğumuzu düşünüyoruz. Henüz girdiğimiz hiçbir pazarda DOGO’nun potansiyelini tam olarak kullanabileceğimiz derinliğe ulaşmadık. İlk mağazadan ziyade ilk ihracatımızı gerçekleştirmemiz mihenk taşıdır. Türkiye’nin kilogram başına ihracat rakamı 1,44 USD seviyelerindeyken DOGO markası ile 35 USD’dan ihracat gerçekleştirmek, bir Türk markası olarak yurt dışında ürünlerimizi satışa sunmak, ülkemize döviz kazandırmak bizler için çok anlamlı.

DOGO tabelası ile Avrupa, Amerika, Orta Doğu’da mağazalarımızın açılması ise bizim ve tüm paydaşlarımız için büyük bir gurur.

 

 

 

Son olarak ağabey-kardeş çalışmak nasıl bir şey? Keyifli mi?

Her zaman kendimi çok şanslı hissetmeme neden olan ağabeyim ile çalışmak muhteşem bir keyif.  Ondan çok fazla şey öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Türkiye’de işletmelerin %95’inin aile işletmesi olduğu düşünüldüğünde yönetim anlayışımız ile ilgili önem verdiğimiz birkaç konudan bahsetmek isterim. En başta sevgi, saygı ve güven duyuyoruz birbirimize. Kararlarımızı oy çokluğu ile değil oy birliği ile alıyoruz. Dürüst ticarete inanıyoruz ve sahip olduğumuz değerler için her zaman sağlam bir duruş sergiliyoruz.

 

 

Kaynak: Dogo