Gamze Görgünay - Saray İncisi

 

İlk kişisel sergi için ¨Saray İncisi¨ biraz iddialı gelmişti bana ama eserleri gidip gördükten ve hikayesini dinledikten sonra kelimelerin ne kadar yetersiz kaldığına tanık oldum. Neredeyse her motifin bir hikayesi var ve bu motifler Gamze Görgünay'ın usta elleriyle ayrı bir hayat bumuş. Bu isim aklınızda olsun çünkü daha çok güzel işlere ve başarılara imza atacak bizden söylemesi.

 

Sanatçı Gamze Görgünay, “Saray İncisi” isimli ilk kişisel sergisini Atölye 21/1’de sanatseverlerin ziyaretine açmıştı. Görgünay, çalışmalarında ağırlıklı olarak sıraltı ve sırüstü fırça dekor teknikleri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu alanda yurtiçi ve yurtdışında birçok sempozyuma katılmış ve yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. Eğitimini ise D.E.U G.S.F Geleneksel El Sanatları Bölümü Eski Çinicilik ve Çini Onarımları Ana Sanat Dalında Lisans ve Yüksek Lisansını tamamladıktan sonra 2015 yılında Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü Doktora Programından mezun olmuştur. En büyük destekçim ailem diyen Görgünay, annesi ve kardeşiyle yaşamakta. Sanata destek olan aileler taktire şayan doğrusu.

 

Kaynak: Gamze Görgünay 

 

Sanat dolu bir eğitim hayatı güzel sanatlar lisesinde mi başladı?

Güzel sanatlara olan ilgim çok küçük yaşlara dayanıyor. Güzel sanatlar lisesinde okumadım. Çocukken fotoğraf makinem yanımda gezerdim, filmleri tabettirmek için harçlıklarımı biriktirir seçtiğim fotoğraflara bakarak resim yapardım. Duygularımı ifade etmek için resim yapmak benim en iyi yolumdu. Bu yüzden de eğitimimi bu yönde belirlemek sonradan alınmış bir karar değildi, hep istiyordum.

 

Serginin hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

'Saray İncisi' benim ilk kişisel sergim. Aslında uzun zamandır bu sergiyi açmak düşüncesi içerisindeydim ama uygun zaman ve koşullar oluşmamıştı. Bu konuda Meltem'in çok desteği oldu. Meltemle 15 yıllık bir dostluğumuz var. Kendisi bu mekanın sahibi yetenekli bir ressam.

Atölye ve aynı zamanda sanat galerisi olan bu mekanın üstlendiği misyon gereği geleneksel sanatların kendine daha fazla yer bulması, daha çok izleyene ulaşması fikri bu serginin gerçekleştirilmesini mümkün kıldı. Yapının mimarisi ile son derece uyum içerisinde olacağını biliyorduk bu yüzdende birkaç tadilat yaparak serginin konseptiyle birlikte düşünerek tasarladık.

Meltem Özden: Aslında Gamze'nin bir sergi yapma zamanı çoktan gelmiş ve geçiyordu bile... Tabi ki herkes kendi zamanını yaşar ancak Gamze'nin derli toplu işlerinin sunumunu ben dahil herkes merak ediyordu.

Bu büyüklükte bir mekanı ayakta tutabiliyor olmanın, kolay olmamakla birlikte pek çok disiplinden sanatçıya ev sahipliği yapabilmesi açısından hem gereklilik hem de önem taşıdığı kanaatindeyim. Atölye aynı zamanda belirli günlerde canlı model atölyesi geleneğini de sürdürüyor.

 

 

Kaynak: Gamze Görgünay 

 

Serginin ismi nereden geliyor?

Çiniler Osmanlı mimari yapılarında kendini göstermektedir. Sofralarımıza olan yolculuğu ise saraya bir şekilde ulaşan Çin porselenlerine duyulan hayranlık olmuştur. Çini ve porselen için saray sanatı demenin hiç de yanlış olmayacağı kanaatindeyim. Hatta Avrupa'da porselenlerin değerini daha da arttırmak amacıyla çeşitli değerli taşlarla bezeyerek daha kıymetli olması sağlanmıştır. Öyle ki porselen 'Beyaz İnci' olarak da adlandırılmıştır. Porselen yüzyıllarca geleneksel bir saray sanatı olarak yaşatılmış, yüzeyi çoğu zaman tuval olarak düşünülmüş, özenle hazırlanan yemek masaları seçkin kimselerin kültürünün bir parçası olmuştur. Aynı zamanda bir prestij sembolüdür.Hem mekanı, hem de tüm bu nitelikleri düşünerek sergi adının 'Saray İncisi' olmasına karar verdim.

 

Serginizin özel bir konsepti var mı yoksa bugüne kadar olan işlerinizden mi oluşuyor?

Tabii ki serginin konsepti var. Az önce de belirttiğim gibi çini ve porselen atölyeleri saray desteği görmekteydi. Özellikle Osmanlı döneminde 17.yy'ın ilk ilk yarısına kadar böyleydi. Saray çevresinde kurulan atölyelerde pek çok sanatçı çalışmıştır. Örneğin Baba Nakkaş saray sanatçıları arasında önde gelen bir isimdir. Adıyla anılan Baba Nakkaş artık bir üsluptur. İznik ve Kütahya olmak üzere başlıca iki çini merkezimiz bulunmaktadır. Bu iki kentinde kendine has dekor üslupları sergide yer almaktadır.

Avrupa'da kurulan pek çok atölyenin de kendine has dekor üslupları oluşmuştur. Bunlara bazen önemli kişilerin isimleri verilmiştir. Hatta porselende kullanılan çok meşhur bir pembe Madamme Pompadour Pembesi olarak bilinmektedir. Kraliçe Victoria için tasarlanan meşhur kelebek ve çiçek buketinden oluşan desen ya da yine Macar-Herend porselen desenlerinden biri olan 'Rothschild' gibi.. Bu desenlerden bazılarının çok güzel öyküleri bulunmaktadır ancak biz bunları izleyicinin merakına bıraktık.

 

Çok sevdiğiniz öyküsü olan bir deseni anlatır mısınız?

Rivayete göre 18.-19.yy' da güzel bir kadınla evlenen Kont Rothschild eşine çok değerli bir kolye hediye eder. Genç kadın bir gün kolyesini kaybeder, Kont pencereden bakarken, eşini bahçelerinde çalışan bahçıvandan kıskanır ve kolyeyi ona verdiğine inanır. Genç ve güzel eş malikaneyi terkeder. hizmetliler ise evin her yerini ararlar ve sonunda kolyeyi bir saksağan yuvasında bulurlar. Saksağanlar parlak taşlara olan zaaflarıyla bilinirler. Bunu öğrenen Kont kendisini affettirmek için üzerlerinde bu saksağanları ve kolyeyi hikayeleştiren desenlerin bulunduğu porselen bir yemek takımı siparisi verir. Böylece bu desenin adı Rothschild olarak tarihe geçer.

 

Sergide bir örneği var mı?

Evet, elbette var.

 

Genellikle hikayesi olan desenlerimi çalıştınız?

Hayır, konsepti buna göre belirlemedim ama öykülerini gelen izleyicilere anlatıyorum.

 

Bu öyküler açıklama kısmında var mı?

Desenlerin merak tetikleyici olduğunu düşünerek hazırcılık yapmak istemedik. Bu nedenle açıklama kısmı yok. Soru-cevap şeklinde merak edenler öğrensin istedik.

Meltem Özden: Bütün porselenleri hikayeden bağımsız olarak da değerlendirmek lazım. Düşünsel ve görsel boyutta izleyiciye hizmet ediyor. Başka birşeye işaret etmeden de sadece sanat eserine yöneliniyor olması da önemli.

 

 

Kaynak: Gamze Görgünay

 

Yeni sergi gelecek mi?  

Yakın zamanda böyle bir düşüncem yok.ama yapmak istediğim, planladığım projeler var, bunlarda zaman içinde kendiliğinden yeni bir sergiyi doğuracaktır.

 

Sizi ve sanatçı kimliğinizi etkileyen bir ismi bizimle paylaşır mısınız?

Çok değerli bir büyüğüm, hocam hatta dost bildiğim Esin Alptuna'nın bende emeği ve desteği çok büyüktür. Benim için çok değerli bir insan ve saygı duyduğum yetkin bir hocamdır. Bu serginin oluşmasında ki katkı çok fazla.

 

Bugüne kadar aldığınız en iyi öğüt nedir?

Hayatımızın birçok döneminde bize farkında bile olmadan yön veren birçok insan olmuştur. Aslında öğütlerden çok hoşlanmam ama tabii ki kulak verdiğim birçok öğreti olmuştur. Spesifik bir örnek veremem.

 

Bir kitapta sizi çeken özellikler nelerdir?

Dili kullanma şekli benim için çok önemli, çok karmaşık ve upuzun paragrafları en güzel betimlemelerle akıcı bir hale sokabiliyorsa işte o kitabı soluksuz okuyabiliyorum. Betimlemeler çok önem arz ediyor bu şekilde hayal gücümü daha fazla çalıştırabiliyorum. Özellikle fantastik ve bilimkurgu romanları çok severim.

 

Son olarak ne söylemek istersiniz?

İnsanların bilgiyi saklamak gibi bir refleksi var bu beni çok rahatsız ediyor. Bilgi ulaşılabilir olma özelliği taşımalıdır. Aksi halde yani eğer aktarım olmasaydı herkesin herşeyi yeniden keşfetmesi gerekirdi. Bu çok saçma, bende bildiğimi paylaşmaktan çekinmiyorum çünkü yalnızca bana ait olmadığını yada olmaması gerektiğini biliyorum. Öğrenme süreci yaşam bitene kadar devam edecekse neden buna mani olmaya çalışayım ki.. Bu bana insanın bindiği dalı kesmeye çalışması gibi geliyor. Kibirli olmaya lüzum yok ve böylece biraz daha komün hareket edilebilmeli diye düşünüyorum. Herkesin birbirinden beslenebilmesi ve nitelikli işlerin ortaya konabilmesinin bu yolla mümkün olabileceğine inanıyorum.