Hacımemiş'in Tadı Kışın Çıkar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yoksa siz Alaçatı’yı sadece yazla özdeşleştirip yalnızca yaz aylarında orada olmak isteyenlerden misiniz? Eğer böyle düşünmüyorsanız, size hiç durmayın imkanınız varsa, her nerede yaşıyor olursanız olun, en yakın zamanda soluğu Alaçatı’da alın derim! 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zamanınız uzun ya da kısa olsun, bana kalırsa Alaçatı'da en az iki gün ayarlayabilseniz size üzerinizdeki 'eyvah yaz bitti', 'sonbahar depresyonu yaşıyorum', 'nasıl yani kış mı geldi ama ben hazır değilim' gibi streslerin tümünü atma garantisi veriyorum. Emin olun yaz tatilinde bu şirin yerde aynı huzuru bulabilmeniz mümkün değil. Bilirsiniz bir ülke, şehir veya mekan biraz tanınıp her hangi bir özelliğiyle dikkat çekince ister istemez herkes tarafından merak edilir ve aşırı bir ilgi görür, özellikle son yıllarda sosyal medyanın da etkisiyle bu durum daha da arttı. Geçenlerde bir arkadaşım "Ben de gittim gördüm demek için cehennemin dibine gidip fotoğraf çekecek çok insan tanıyorum" dedi. Katılmamak mümkün değil. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok değil bundan 5-6 yıl önce Alaçatı’ya İzmir ve İstanbul’un Çeşme müdavimlerinden başka gelenler oldukça azınlıktaydı. Sörfçüler, bazı ünlüler ve keşfetme merakı olan yerli turistlerin rağbet ettiği bir yerdi ancak Alaçatı'da son yıllarda inanılmaz bir yoğunluk yaşanıyor. Bu durum turizm açısından hareketlilik yarattığı için sevindirici olsa da maalesef biz İzmirliler için biraz kaygı verici bir durum. Nüfusun arttığı birçok yerdeki gibi bozulmalar olmasından yani Alaçatı’yı Alaçatı yapan özelliklerini yitirmesinden korkuyoruz.  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Neyse şimdi biz gelelim esas konumuza! Alaçatı’ya yel değirmenleri tarafından girdiğinizde buranın en ünlü caddesi Kemalpaşa'dan aşağı doğru balık restoranları, kafeler, kumrucular, kahveciler, dondurmacılar, buzlu badem ve süt mısır satan sokak satıcıları ve küçük şık butikler arasından kendinizden geçerek yürüyeceksiniz. Sokağın neredeyse tamamını kaplamış sandalye ve masalar arasından kalabalığı yararak ilerlerken daha ferah, daha nezih bir ortamda soluklanmak isterseniz buyrun HACIMEMİŞ MAHALLESİ’NE! 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Rengarenk pencere ve kapıların süslediği cumbalı taş evleri, sokaklarından kırmızı, mor, beyaz, fuşya renkli begonviller ve sardunyaların sarktığı göz alıcı mekanları, bildiğiniz mavi sandalyeli köy kahvelerini andıran kafeleri, kaneviçe işlemeli masa örtüleri olan restoranları, Arnavut kaldırımlı taş sokakları olan bir masal köyünü andıran küçücük, şirin ve huzur dolu bir mahalle HACIMEMİŞ. Sadece bunlardan ibaret değil üstelik! Antikacı dükkanları, sanat galerileri, tasarım mağazaları, seramik ve cam atölyeleriyle son derece nezih ve modern bir atmosfere sahip Hacımemiş Mahallesinde kendinizi büyülü bir güzellikle karşı karşıya bulacaksınız. Özellikle sonbahar ve kış aylarında giderseniz kalabalık ve karmaşadan uzak, mimari dokusu özenle korunan görkemli, otantik ve huzur verici butik taş otellerden birinde konaklayabilirsiniz. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mahallenin adının nereden geldiğini merak edenler içinse kısaca tarihine bir göz atalım; Alaçatı’nın tarihindeki en önemli şahsiyet kuşkusuz HACIMEMİŞ AĞA. Osmanlı’da kısa bir süre sadrazamlık yapan HACIMEMİŞ AĞA, Yumru ve Buca derelerinin sebep olduğu koca bataklığı kurutmuş ve Alaçatılıları sıtmadan kurtarmıştır. Yani Alaçatı’nın makus talihini yenmesine vesile olarak bir nevi tarihin akışını değiştirmiştir. Bataklığı kurutmak için yapılacak kanalda çalıştırılmak üzere çoğunluğu Sakız Adası’ndan yoksul Rumları getirtmiştir. O zamanın toprak zengini Türk aileler Rum işçilere, imar edip işlemeleri şartıyla tarlalarını vermişlerdir. İşte bugünün Alaçatısı 1850-1902 yılları arasında inşa edilmiştir. Bugün hepimizde hayranlık uyandıran taş evler, kavurucu yaz sıcağına karşı kuzey-güney yönünde ve güneşi minimum görecek şekilde yapılmıştır. 19. Yüzyılın sonlarında Alaçatı, özellikle bağları ve şarabı ile önemli bir üretim ve ticaret merkezi haline gelmiştir. 1990’lı yıllarda ise rüzgar sörfü tutkunlarının limana gelip gitmesiyle bu güzel kasaba giderek önem kazanmış ve "kentsel sit alanı" ilan edilerek korunmaya alınmıştır. 

Tabii ki Alaçatı’nın simgesi haline gelmiş yel değirmenlerinin de yörenin en eski yapılarından olduğunu belirtmeliyiz.  

Peki buraya kadar olan kısımda, bu mevsimde Alaçatı’ya gelme fikri hiç aklında olmayanların zihinlerini biraz kurcalayabildiysem ne mutlu bana. Öyleyse devam ediyoruz ve biraz da Hacımemiş Mahallesi’ndeki muazzam mimariye sahip eşsiz güzellikteki huzur veren mekanlardan söz etmek istiyorum. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yaz aylarındaki mekanların bazıları kapılarını kapatmış olsa bile attığınız her adımda, gördüğünüz her mekanın sizi kendi içine çekeceğinden emin olabilirsiniz. O zaman siz de benim gibi yapın ve yeme –içme mekanlarından tutun da galerici, antikacı ve tasarımcı tüm mekanların atmosferinde ayrı ayrı kaybolun. Konakladığınız huzurlu, naif taş otelinizde anne pişisi ve reçelleriyle kahvaltınızı yapın sonra da kendinizi bu büyüleyici mahallenin masal sokaklarına atın. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Durup önce bir Komşu Kahve’de kahvenizi yudumlayın ve dinginliğin tadına varın. Tam karşısındaki meşhur Dutlu Kahve'ye de akşamüzeri gün kızıllaştığında oturup soluklanın derim. Muhtemelen mahallenin yerli tüm sakinleri o saatlerde kahvede oturup hoş beş ediyor olacaklardır. Alaçatı'nın eski hallerini bir de onların ağzından dinleyin. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kahveniz bitince OLd Stories, Fuşya, Pop, Rue 1387 ve Bazen gibi daha pek çok benzeri tasarım harikası dükkanları inceleyip ruhunuzu dinlendirin. Evvel Zaman ve No:23 gibi antikacılarda zaman yolculuğuna çıkıp rutin olan her şeyden kısa bir süreliğine uzaklaşın. Köyün Delisi, Hacımemiş Palas, Delinin Sofrası gibi zevkli mimarilere sahip mekanlara mutlaka uğramalısınız. Şahane ambiyansı olan Kapari Bahçe'de ( ki kesinlikle favorim) küçük mola verip farklı tatlar deneyebilirsiniz. Hemen yanındaki Asma Yaprağı’nda Ege’ye özgü yerel lezzetlerle dolu bir sofrada hem gözünüze hem de damak tadınıza şölen yaşatacak özel lezzetlerden bir ziyafet çekebilirsiniz. Daha önünden geçerken bile şirinliğiyle ilginizi çekecek Kuş Kafesi’nde muhakkak bir şeyler içerken yaşadığınız anı ölümsüzleştirmek isteyeceğinizden eminim. Geçtiğiniz her sokakta adeta üzerinizde birikmiş olan negatif enerjiden damla damla arındığınızı hissedeceksiniz, Ege insanının yaşam enerjisinin size bulaşmaması işten bile değil. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Henüz yeni açılmış olan Alaçatı Lounge, Kult, Takılı Cafe, Eflatun, Zeplin, Bahar’dan, Alaçatı Limoni, Alaköy Alaçatı, Martı Alaçatı gibi otantik, başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz harika mekanların her birinde muhteşem lezzetler denemek isteyecek ve günün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Akşam saatlerinde yemek içinse Şerefe Balık Meyhane’ye gidip te seçiminizden pişman olacağınızı hiç sanmıyorum. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hemen belirtmeliyim ki ismini yazamadığım pek çok mekanı siz kendiniz zaten ara sokaklarda yürürken keşfedeceksiniz. İnanın yalnız birini övmek diğerlerinin hepsine haksızlık olur. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Umarım şu ana kadar yazdıklarımla size huzur ve sükunetin resmini hayal ettirebilmişimdir! Soğuk ve gri şehirlerden sıkılmadınız mı?  Mavinin en güzel tonunun,beyazın saflığıyla buluştu��u, taş duvarları rengarenk çiçeklerle süslü eşsiz güzellikteki bu mahalle sizi özlem duyduğunuz olağanüstü anlarla dolu anılarla saracak. İnanın uzun bir tatil için ya da küçük kaçamaklar için aklınıza gelen ilk yer Alaçatı olacak!  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyada Tanrı’nın tabiat anlamında torpil geçerek yarattığı yerlerden olan Alaçatı, tarihte becerikli ellerin şekillendirdiği mimarisiyle güzelliklerden keyif almayı bilen her insanın gezip görmesi gereken nadide bir yer. Öyleyse hadi şimdi daha fazla vakit kaybetmeyin ve buyurun bizim mahalleye misafirliğe gelin. 

 

‘‘BİR MİSAFİRLİĞE GİTSEM 
BANA TEMİZ BİR YATAK YAPSALAR, HERŞEYİ ADIMI BİLE UNUTUP UYUSAM… 
KALKTIĞIMDA YATAĞIM HALA LAVANTA KOKSA 
KEKİKLİ ZEYTİNLİ BİR KAHVALTI HAZIRLASALAR 
NERDE OLDUĞUMU HATIRLAMASAM 
HATTA ADIMI BİLE UNUTSAM’’ 
                                                                            MELİH CEVDET ANDAY 

Yazımı Melih Cevdet ANDAY’IN bu güzel şiiriyle noktalıyorum çünkü hayal ettiği yer tam olarak HACIMEMİŞ'in ta kendisi...