25 Ağu 2016
Gezgin Kereviz

İzmir Fuarı'nda Çocuk Olmak

 
Çocuk kalbimin kaldıramayacağı kadar heyecan dolu bir olaydı. Günler öncesinden evimizde, büyüklerimizin fuar anıları dönmeye başlar, elbiseler hazırlanır, yenilecek dondurmaların, binilecek lunapark oyuncaklarının sözleri alınırdı. Koca bir şehri içine alan, mutluluk yaratan bir olguydu İzmir Fuarı.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: İzfaş
 
Küçük bir kız çocuğuyken de, şimdi olduğu gibi, özel gün ve durumları çok severek, bekleyerek ve gelip çattığında dibine kadar tadını çıkararak geçerdi günler. Bayram gibi, yılbaşı gibi, ramazan ayı, doğum günleri gibiydi İzmir fuarı… Bir ay önceden gelecek sanatçıların konser, tiyatro afişleri Basmane’den taa Göztepe’ye, Karşıyaka’dan, Buca’ya kadar bütün şehri kaplardı. Emel Sayın’ın uzun bakımlı elleri, Nükhet Duru’nun kıvrık kirpikleri, Zeki Müren'in gözlerimizi alan abartılı sahne kostümleri hala aklımda. Ateş Böceği Ercan, Halit Kıvanç, Selami Şahin... ne renkli, ne şatafatlıydı her şey.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: İzfaş

Fuarın ilk günü babam işten gelince çabuk çabuk yenirdi yemek. Işık hızıyla hazırlanılırdı, aman geç kalınmasın. Arabamız yoktu ama körüklü belediye otobüsü ile neşe içinde giderdik fuara ailecek. Uzaktan ilk görünen lunaparktaki dönme dolabın ışıkları, nam-ı diğer  Ege Güneşi’ydi. Ardından girişteki bilet kuyruğu, şık giyimli, özenle taranmış saçlarıyla kadınlar, tiril tiril gömlekli erkekler, süslü püslü çocuklar, cümbüştü Fuar.

Kaynak: Posta Gazetesi
Uçan balonun, uçmasın diye bileğimize bağlandığı doğrudur, naylon ip bileği keser gıkımız çıkmazdı ama elden kaçıp gökyüzüne yükselirse, ortalığı yıkar, anneyle babayı evlattan soğuturduk. Sıcaktan bunalınca buz gibi Tariş şırası (üzüm suyu) içmek için yine sıra beklerdik ama kimse şikayet etmezdi sonunda şahane Tariş şırası var diye. Ortasında dev bir üzüm salkımı olan havuz şıra doluydu, önünde fotoğraf çektirmeden olmazdı.
 
En büyük eğlencelerimden biri, Ülker’in şişme havuzunda Barış Manço şarkıları eşliğinde zıplamak, üstümüze atılan çikolatalı gofretleri kapışmaktı. İzmir Fuarı’nda çocuk olmak çok ama çok eğlenceliydi. Paraşüt kulesinden atlamayan erkeğe kız vermezler diye, korkudan titreye titreye kuleye tırmanan ağabeyleri izler, gülmekten karnımıza ağrılar girerdi.
 
Göl Gazinosuna gidebilmek çok havalı bir şeydi, önündeki büyük havuzda kuğu şeklindeki deniz bisikletlerine binmeden dönmek olmazdı. Bazen koca koca amcalar teyzeler biner, düşme tehlikesi atlatınca da kahkahalar çığlıklara karışırdı.


Kaynak: İzfaş
 
İzmir fuarı evvel ezel çok önemli bir sosyal ortam İzmir için. 1922 doğumlu büyük babamın annesi ve babası Manisa’nın Turgutlu ilçesinden, günler öncesinden Basmane’deki otellere rezervasyon yaptırıp valizleri ile gelip izlerlermiş fuar programlarını. Alsancak, Karşıyaka iyice bir gezilir alışveriş yapılır öyle dönülürmüş.
 
Çocuktuk, büyüdük ama fuarı hep sevdim, bir dönem çalıştım, içinde yanında yakınında bulunmak istedim. Şimdi ise beni çok heyecanlandıran otuzbeslik.com için yazdığım ilk yazıya konu oldu İzmir fuarında yaşadığım çocukluk günlerim. Gelin görün isterim, şehrin içinde yemyeşil bir alanın korunduğu ve hala kurulduğu dönemdeki amacıyla kullanıldığı mis gibi bir yerdir İzmir Fuarı. Bir milyon yıl daha orada olması dileğiyle.