06 Şub 2018
Sibel Demirçivi

Masalsı fotoğrafların ressamı - İlhan Eroğlu

Dünyanın birçok yerinden güzel kareler sunan fotoğrafçı İlhan Eroğlu’na; fotoğrafçılık hakkında merak ettiklerimi, gezilerini, İnstagram fenomenliğini, düzenlediği fotoğraf turlarını ve daha birçok konuda merak edebileceğiniz soruları da sordum. Kendisi de büyük keyifle yanıtladı. Buyurun sohbetimize…
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraf: İlhan Eroğlu
 
İlhan Eroğlu kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1978 Ankara doğumluyum. Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunuyum. Babam asker mensubu, ilkokula başlayacağım zaman babamın İzmir’e tayini çıkıyor ve o gün bu gündür İzmir’deyim. Ayrıca İzmir'i çok severim.
 
Fotoğrafçılığa başlama serüveninizi anlatır mısınız?
Mobil araba koleksiyonum var. Yurt dışından getirtiyorum 2000-2700 parça elle yapılan zahmetli bir işçilik. Evde küçük bir stüdyo kurmuş, sonsuz fonda fotoğraflarını çekimlerini yapıyordum. Fotoğraf makinesini bu sayede tanıdım. Fotoğrafçılığa başlamamsa ise şöyle oldu: Gezmek benim için bir tutkuydu ve birçok güzel yer gördüm sonra bunları fotoğraflamaya başladım. Bu güzellikleri insanlarla paylaşmak hoşuma gitti. Bir süre sonra sadece fotoğraf çekmek için gezmeye başladım. Bu arada benim asıl işim tekstil. Tekstil her zaman ilgimi çeken bir alandı. Beş yıl tekstil firmasında çalıştım, sonra kendi işimi kurdum. Ortağımla beraber işi yürütüyoruz. 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraf: İlhan Eroğlu
 
Fotoğrafçılıkla ilgili herhangi bir eğitim aldınız mı?
Fotoğrafçılıkla ilgili hiçbir eğitim almadım. Bir işi seviyorsanız mutlaka yaparsınız. Fotoğraf makinesini arabalar sayesinde biraz öğrenmiştim. Daha sonra fotoğraf çekerek, araştırma yaparak, çok şey öğrendim. Birçok kursta öğrenemeyeceklerimi hatta. Çok fazla pratik yapmam benim için avantajdı, bu sayede farklı farklı yöntemler keşfettim ve böyle üzerine koya koya devam ettim. Benim fotoğrafçılık mazim çok eski değil, 6 yıldır fotoğraf çekiyorum.
 
Fotoğraflarınız masallardan birer sahne gibi, genelde doğa ve manzara fotoğrafları çekmeyi mi tercih edersiniz?
Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, bu sizin için hobiyse; her şeyi çekin, profesyonelleşmek istiyorsanız bir alana odaklanmanız lazım. Zaten vaktiniz de ona yeter. "Ben hem çok iyi portre çekeyim hem çok iyi manzara çekeyim hem makro çekeyim..." derseniz bunu yapamazsınız zaten. Hepsini yarım bırakmış olursunuz. Dünyada da bu böyledir. "Hem çok iyi yemek yapıyım hem de çok iyi yarışçı olayım." demek gibi. Portre çekmek ile manzara fotoğrafçılığının birbiriyle hiç alakası yok.
 
Çekim zamanı olarak gün doğumu/batımı seçiminizin özel bir nedeni var mı?
Renkler, soft ışıklar, mavi saatler ve şehrin ışıkları daha dramatik bir etki yaratıyor. Gün ortasında çekilen fotoğraf sizin yanınızda telefonla çekilen fotoğrafla hemen hemen aynıdır. Manzara fotoğrafında kendinizi ön plana gün doğumu ve batımı ile çıkartabilirsiniz.
 
Photoshop kullanımında neye dikkat edersiniz?
Ben biraz daha resimsel yaklaşıyorum. Ressam nasıl resim yaparken; sıcak-soğuk renkler ilişkisine, kendi odak noktasını ön plana çıkarmaya ve ışık-gölge oyunlarına dikkat ediyor ise, ben de Photoshop'ta bunlar üzerinde yoğunlaşıyorum. Manipülasyon yapmıyorum ama karşı da değilim.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraf: İlhan Eroğlu
 
Dünyayı fotoğraflayarak geziyorsun, kaç ülkeye gittin?
Muhtemelen otuzdan fazla ülkeye gittim. En çok Endonezya'dan etkilendim. Endonezya'ya 6-7 defa gitmişimdir. Çok inanılmaz yerler gördüm yanar dağlar, ışık hareleri ve mağaralar. İtalya’nın yukarı kısımlarından çok etkilenmişimdir: Dolomitler, dağlar... Almanya; Bavyera eyaleti da benim favorilerimdendir.
 
Gitmek için heyecanlandığın ve ayrıca defalarca gitsen de bıkmayacağın ülkeler hangileri?
Yakın zamanda Fas’a gideceğim. Farklı bir ülke olması beni çok heyecanlandırıyor. İtalya’ya gitmekten asla bıkmam, neredeyse iki ayda bir gidiyorum.
 
Fotoğraf çekimi sırasında başına gelen enteresan bir olay var mı?
Endonezya’da başıma gelen iki tane enteresan olay var onları anlatayım size. Gün doğumu çekmek için dağa tırmanmamız gerekiyordu. Oradan Bali Adası'nın en büyük dağını çekecektik. Köylüler haftanın belli günleri turistleri dağa çıkarıyorlardı. Ciddi bir tırmanıştı, bizimle beraber tırmanan turistler de vardı. Bir kısmı yarıda bıraktı  ve döndü, bir kısmı gelmedi, bir kısmı gün doğumunu kaçırdı. Kıvrımlı yoldan ellerimizde el fenerleriyle iki saat yokuş çıktıktan sonra zirveye ulaştık. Kimi yerlerde dört ayak üzerinde yürüyorduk; çünkü lavlar kurumuştu, kayıyorduk. Zirveye vardığımızda her tarafımızdan ter akıyordu hemen fotoğraf çekemedik, dinlenip kendimize gelmeye çalıştık. Bizimle beraber o yolu çıkan Endonezyalı bir genç bize yolda yardım ediyordu. Kocaman bir sırt çantasıyla yokuşu çıkıyordu. Meğer sırt çantasında kola ve su şişeleri varmış. Yukarı çıktığında sadece onları satabilmek için. İşi bu, biz de çok etkilenip, içebildiğimiz kadar içmiştik. İkinci olaysa: Bromo yanardağı çok etkileyici ve fotojeniktir. Oraya gittiğiniz zaman kendinizi başka bir Dünya’daymış gibi hissediyorsunuz. Ben oraya fotoğraf turu yaptım, katılanlardan bir kadın görünce çok etkilenip ağlamıştı. Benim de en etkilendiğim manzaralardan biridir. Yanardağın ağzına kadar çıkıyorsunuz ve dipten lavların püskürtmesini görüyorsunuz. Hiçbir şeye değişilmeyecek bir an.
 
Senin gibi dünyayı fotoğraflayarak gezmek isteyenlere önerin neler? 
Maddi imkânlar doğrultusunda bu işte hiç sınır yok. Bazıları bu işi çok pahalı zannediyor. İnanın bazen yurt dışına gitmek Antalya’ya tatile gitmekten de ucuzdur. Uçak biletlerini takip etsinler. Çok komik rakamlara uçuluyor. İzmir İstanbul uçak biletinden daha ucuza Çek Cumhuriyeti'ne gidip gelebiliyorsunuz. Ayrıca Çek Cumhuriyeti İstanbul’dan ucuzdur, daha az para harcarsınız. Eskisi gibi değil artık. Yeter ki iyi araştırın, takip edin.
 
Arkadaşın Seçkin Yılmaz’la beraber fotoğraf gezileri de düzenliyorsun, bunlardan bahseder misin?
Güzel fotoğraf çekmek isteyenler ve bu işin nasıl yapıldığını görmek isteyenler için ideal turlar düzenliyoruz. Fotoğraf noktalarına gidiyoruz. Orada nasıl fotoğraf çekildiğini, sonrasında nasıl işlenmesi gerektiğini anlatıyoruz. Endonezya ve İtalya gittik. Çek Cumhuriyeti'ne, kuzey ışıklarına ve Norveç’e gideceğiz. Maksimum 16 kişiyle gidiyoruz. Otellerimizi, uçak biletleri, transferlerimizi kendimiz ayarlıyoruz. Hazır paket halinde planlıyoruz. Gezilerimiz çok eğlenceli geçiyor. Bir sonraki tura katılacakların %70 bir önceki tura gelenlerden oluşuyor. Hatta öyle bir sinerji oldu ki ben olmadan da sık sık bir araya gelip buluşuyorlar.
 
Gezilerin %5’lik gelirini ilkokul çocuklarına kitap olarak bağışlıyorsunuz. Hatta demişsiniz ki “Yatmadan önce çocuklar mutlaka kitap okumalı, yoksa rüyalarına nereden başlayacaklarını nasıl bilsinler.” çok etkilendim doğrusu.
Arkadaşım Seçkin Yılmaz bu konularda çok duyarlıdır. Kendisi bu tarz bağışları zaten düzenliyordu, bunu bizim turlara adapte etti. Seçkin bunu 5 yıldır yapıyor. Kitaba ihtiyacı olan okullar www.kitapagaci.org üzerinden ulaşıp mesaj atıyorlar. Okulları belirleyip, kitaplar gönderiyoruz ve son olarak çocuklar kitaplarla beraber çekilmiş fotoğraflarını bize gönderiyorlar.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraf: İlhan Eroğlu
 
Birbirinden güzel ülkeler gezdikten sonra yuvana İzmir’e dönüyorsun, bu şehir senin için ne ifade ediyor?
Türkiye’de yaşamak istediğim tek yer İzmir’dir. İstanbul’a gittiğim zaman çok boğuluyorum.
İzmir’in insanı daha sakin, duyarlı ve rahat. Biz burada biraz daha tembeliz ama sinirli değiliz, birbirimize daha iyimser yaklaşıyoruz, benim için bu önemli. Bir de İzmir’i seviyorum arkadaşlarda Bostanlı'da, Alsancak, Çeşme ve Foça’da zaman geçirmek keyif veriyor. Şunu söylemeden de geçemeyeceğim; İzmir bir nebze daha iyi ama şehirlerimiz yeterince temiz değil. Türkiye’de birçok yere gittim hepsinde aynı problem var. İtalya’nın en kötü köyü bile daha temiz.
 
Türkiye’de fotoğraflarken keyif aldığın yerler?
Amasra ve Mardin’den çok etkilendim. İstanbul’un bazı yerlerini fotoğraflamayı çok seviyorum; mesela Ortaköy Camii.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Fotoğraf: İlhan Eroğlu
 
İnstagram'da 700 bine yakın takipçin var ve diğer sosyal medya hesaplarında çok ilgi görüyor. Fenomen olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki, sosyal medya işin için ne ifade ediyor. Dünyanın birçok yerinden insanların fotoğraflarını beğenmesi senin için anlamı ne?
İnstagram için şunu söyleyebilirim işinizi iyi yapıyorsanız, mutlaka sizi bir yere getiriyor ama İnstagram'da çok vakit geçirip de yeterince iyi işler yapmıyorsanız düşüşe geçersiniz. Anadolu’da yufka açan kadının da İnstagram'ı var.  Hatta onun benden çok izlenmesi var; çünkü yufkayı çok iyi açıyor. İşinizi iyi yapmanız sizi bir yerlere getiriyor. İnstagram kesinlikle bir motive kaynağı. Birçok insana ulaşıyorsunuz, gelen tepkiler beğeniler sizi bir sonraki işe motive ediyor. 100 beğenide alsanız 1000 beğenide alsanız bu böyle. 100 beğeni alan 200’ü 1000 beğeni alan 1500 almak için uğraşıyor. 
 
 
Ekşi sözlükte senin için “memleketin yüz aklarından” deniyor. Şaşırmamak gerek; çünkü birçok önemli gazete, dergi, reklam ve markalar için fotoğrafların kullanılıyor. Ayrıca Sony fotoğraf makinelerinin de Türkiye elçisisin. Çok güzel işlere ve başarılara imza atmışsın. Peki, bundan sonraki projelerin neler?
Bunu yakın bir tarihte arkadaşım İlkin Karacan gösterdi. "Bak senin için böyle yazmışlar." dedi oradan biliyorum. Çok teşekkür ediyorum öyle düşündükleri için. Çok düşünmeye fırsat kalmadan yeni bir proje çıkıyor zaten. Bir sonraki plan, bir sonraki proje seni buluyor. Fotoğraf satışları da oluyor. İtalya’daki bir firma İtalyan fotoğrafçıyla değil de gelip benimle sözleşme imzalıyor olması çok önemli. Ama en çok ne yapmak istiyorum diye soruyorsanız daha çok fotoğraf turlarına yönelmek istiyorum.