05 Tem 2020
Kardelen Uysal

Ödüllü Yazarlardan Bir Solukta Okunacak Romanlar

Geçmişle sohbet etmek, yeni sorulara sahip olmak, soruların yanıtlarını bulmak, kainatın seslerine kulak vermek... Edebiyat bize tüm bunları ve çok daha fazlasını sağlar. Kitabın her türlüsü kıymetlidir, büyülü dünyaların kapısını aralar. Bu sefer Man Booker, Nobel gibi ödülleri kazanmış yazarların elinizden bırakamayacağınız romanlarını derledik. 

Utanç - John Maxwell Coetzee

Man Booker ve Nobel ödüllerinin sahibi Güney Afrikalı yazar ve akademisyen J. M Coetzee, kendine has duru ama bir o kadar da çarpıcı diliyle Utanç’ta okuyucusuna yeni Güney Afrika’nın öyküsünü anlatıyor. Bir kız öğrencisiyle ilişkiye giren Profesör David Lurie’nin düşüş hikayesinin ekseninde ırk ayrımının yeni boyutlarına şahit oluyoruz. Lurie, skandalın ardından çiftlikte yaşayan kızının yanına sığınır, topluma ayak sağlamaya çalışırken kızıyla birlikte dehşet verici bir saldırıya uğrar. Bu kasvetli ve vurucu kitap insan olmanın ne anlama geldiğini de irdeliyor.

Hanım Ana’nın Cenaze Töreni - Gabriel García Márquez

Neustadt Uluslararası Edebiyat ve 1982 Nobel Edebiyat ödüllerinin sahibi Márquez, büyülü gerçeklik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul ediliyor. Latin Amerika’da Gabo olarak bilinen 20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan Márquez, kitaba adını veren bu uzun öyküsünde hayali bir cenaze töreni üzerinden okuyucusunu gezintiye çıkarıyor. Usta yazar mizah, fantezi, trajikomik ögeleri ustalıkla harmanlıyor.

Gömülü Dev - Kazuo Ishiguro

Nobel Edebiyat Ödülü ve Man Booker Ödülü’ne sahip Japon asıllı İngiliz romancı Ishiguro’nun, Beni Asla Bırakma adlı romanı Times tarafından İngilizce yazılmış en iyi 100 roman arasında gösterilmişti. Roza Hakmen tarafından çevrilen Gömülü Dev’de Ishiguro, Romalılar’ın Britanya’yı terk ettikleri yıkık bir zaman dilimine yerleştiriyor hikayesini. Axl ve Beatrice’in yıllardır görmedikleri oğullarına kavuşmak adına çıktıkları yolculuğu anlatıyor. Tehlikeli topraklarda yapılan bu yolculukta karşılaşacakları insanlar ve sonra hep birlikte sürüklenecekleri bir yol var.

Sözcükler - Jean-Paul Sartre

Fransız aydınlarının en etkili isimlerinden biri olan Jean-Paul Sartre, 20. yüzyıla damgasını vuran en önemli yazar ve düşünürlerinden biridir. Sartre, kazandığı Nobel Ödülü’nü reddetmişti. Varoluş felsefesinin öncüsü Sartre’ın kendi yaşamını anlattığı Sözcükler’de kendini edebiyata verişini, düşüncelerinin şekillenişini anlatıyor. 1954 yılında bitirdiği kitabı 1964 yılında yeniden kaleme almıştı.

Yaşamaya Bak - Nadine Gordimer

Apartheid karşısındaki duruşuyla tanıdığımız aktivist yazar Nadine Gordimer, eserlerinde daima insanlığa, özgürlüğe vurgu yapan cesur yazarlardan. Dokuz yaşında yazı yazmaya başlayan Gordimer hem Man Booker hem Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. Yaşamaya Bak’ta Gordimer, Güney Afrika’da yaşayan aktivist ve ekoloji uzmanı Paul’un ironik hikayesini anlatıyor. Paul kanserdir ve tedavi nedeniyle yaydığı radyoaktivite çevresi için tehlike oluşturmaktadır. Paul’un yaşadığı kişisel çelişkiler, Güney Afrika’nın tarihi ve bugünü arasındaki çelişkiyle de parallelik gösterir. Gordimer, sonsuza kadar sahip olacağımızı sandığımız şeylerden vazgeçmek zorunda kalındığında yaşananları anlatırken, gezegenin ve insanların her şeye rağmen kurtarılması gerektiğine dair de hümanist bir destan yazıyor.

Meridian - Alice Walker

Amerikalı şair, yayımcı ve feminist aktivist Alice Walker, 1960’ların İnsan Hakları Hareketi içinde yer aldı. Renklerden Moru adlı romanıyla Pulitzer Ödülü’nü kazanan ilk Afrikalı-Amerikalı kadın olan Walker’ın bu kitabı Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlandı.

Meridian adlı romanın konusu şöyle: Meridian Hill, lisede hamile kalır ve hayatına sadece annelik yaparak devam etmek istemediğine karar verir. Saxon College’da Sivil Haklar Hareketi’ne katılır ve kendini bir aşk üçgeninin içinde bulur. Bir evlat ve bir aktivist olarak kendisinden beklenildiği gibi davranamaz Meridian. Toplumsal eşitsizliğin, şiddetin, bağışlamanın, kararlılığın romanıdır Meridian.

Kafamda Bir Tuhaflık - Orhan Pamuk

2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Orhan Pamuk, bu ödülü en genç yaşta kazanan yazarlardan biri oldu. Nobel’i alan ilk Türk olan Pamuk’un kitapları onlarca dile çevrildi, yüzü aşkın ülkede  yayınlandı. Babamın Bavulu adlı konuşmasında “Kağıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Edebiyata, roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum. Bir alışkanlık ve tutku olduğu için yazıyorum. Unutulmaktan korktuğum için yazıyorum. Bir türlü mutlu olamadığım için yazıyorum. Mutlu olmak için yazıyorum” demişti. Konuşmanın tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.

Kafamda Bir Tuhaflık isimli büyüleyici roman “Bu, boza ve yoğurt satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatının ve hayallerinin hikayesi” diye başlar. Modern bir destan niteliğindeki roman için Pamuk altı yıl çalışmışır. 1969 ile 2012 yılları arasında İstanbul sokaklarında pilavcılık, bozacılık, yoğurtçuluk yapan Mevlüt, bir yandan şehrin büyük bölümünün yıkılıp yeniden inşa edilmesine, sokakların insanlarla dolmasına şahitlik eder. Ülkenin içinden geçtiği dönemleri de içine alan roman, sorulara yanıt ararken bir aşk hikayesini de peşinden sürüklüyor, aile hayatıyla şehir hayatının çatışmalarını ele alıyor.

Mutlu Ölüm - Albert Camus

“Mutluluk bir insanın kendisi ile yaşadığı hayat arasındaki basit uyumdan öte ne olabilir ki?” diyen Camus, absürdizm ve varoluşun en önemli temsilcilerinden. Günümüzde insanların sorularına ve yanıt bulma çabalarına hala eşlik eden Camus, 1957 yılında Nobel Edebiyat Ödülü konuşmasında "Özgürlük tehlikeli, onunla yaşamak zordur, ancak bir o kadar da mutluluk vericidir" demişti.

Mutlu Ölüm, Camus'nün yaşamını kaybetmesinden 10 sene sonra yayımlanıyor. Kendi hayatından altı öyküyü içeren kitap hayatı boyunca mutluluğu arayan bir adamın hikayesini anlatıyor okuyucuya. 

Büyülü Dağ - Thomas Mann

20. yüzyılın en önemli Alman yazarlarından Thomas Mann, toplumsal eleştirileriyle de tanınan yazarlardan. Bildungsroman türünde önemli eserler veren Mann, Büyülü Dağ'ı kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yazmış. Genç bir gemi mühendisi olan Hans Castorp, İsviçre sanatoryumuna kuzenini ziyaret etmek için gider fakat orada kendisinin de tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenir. Sanatoryumda 7 sene geçirir. Burada ruhu bir değişim geçiren Castrop, platonik bir aşka kapılır, Batı felsefesinin iki kutbunu tanır, doktorların dünyasını ve hastaların yaşamını öğrenir. 

Küçük Şeylerin Tanrısı - Arundhati Roy

Arundhati Roy, savaş karşıtı eylemci kimliğiyle de tanınan Hint bir yazar. Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanıyla Man Booker’ı kazanan Roy, Vicdan Jürisi başkanlığını üstlenmesiyle de biliniyor. Roy, Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanında yasak bir aşkın çökerttiği ailenin hikayesini şiirsel bir anlatımla sunuyor okuyucularına. Varlıklı bir ailenin kızı olan Ammu, sınıfın alt tabakasından bir işçiye aşık olur. Üstelik bu aşkın tanıkları arasında kadının çocukları da vardır. 1960’lı yılların sonunda Hindistan’ın güneyinde geçen bu öykünün arka planında siyasal çalkantılara, kast sistemine, toplumsal tabulara yer veriyor. Bir solukta okuyacağınız, izi kalacak kitaplardan.

Babasız Evler - Heinrich Böll

İkinci Dünya Savaşı sırasında savaşan, esir düşen ve yaralayan Böll, öyküleriyle tanınıyor. 20. yüzyılın klasikleri arasına giren yazarın eserlerinde eleştirel düşünce ve insani yaklaşımlar ön planı çıkıyor. Savaşı yetim kalan çocuklar ve yalnız kalan kadınların gözünden anlatan Babasız Evler, savaşın etkilerini derinden anlatan bir kitap. Savaş sonrası travmalar, yaşanan zorluklar beş kişinin gözünden anlatılıyor. 1950'li yılların başlarında Rhein Irmağı'nın kıyılarındaki şehirlerde geçen roman, savaş yüzünden parçalanan ailelerin yaşadıklarını merceğe alan kuvvetli bir eser. 

Sevilen - Toni Morrison

Afro-Amerikan edebiyatının tanınmasında büyük paya sahip Toni Morrison, hem Pulitzer hem Nobel Ödülü’nü kazanan yazarlardan. İşçi sınıfı bir aileden gelen Morrison, eserlerinde genelde ırkçılığı konu edinmesiyle tanınıyor. Sevilen adlı roman çocuklarıyla birlikte kölelelikten kaçan Sethe adlı bir kadının özgürlük mücadelesine tanık ediyor okuyucusunu. Sethe, geçmişle bir hayalet gibi savaşırken bir yandan da toplumla, kadınlığıyla ve anneliğiyle içsel bir hesaplaşmanın içine giriyor. Doğaüstü ayrıntılarla süslenen bu şiirsel romanı kaçırmayın.

Cennet Başka Yerde - Mario Vargas Llosa

Perulu öykü, oyun ve roman yazarı Llosa, Latin Amerika edebiyat dünyasının en önemli isimleri arasında. Edebiyat Ne İşe Yarar adlı yazısında "kitap okumayan, edebiyata el sürmemiş bir insanlık, kaba ve ilkel dili yüzünden ürkütücü iletişim sorunları yaşayan bir sağır-dilsizler topluluğuna döner" diyen yazar edebiyat alanındaki eleştiri yazılarıyla da tanınıyor. Llosa, Cennet Başka Yerde isimli romanında iki zıt karakterin hikayesini anlatıyor. Hayatını kadınların ve işçilerin temel haklarını kazanmasına adayan, sosyalist feminizmin kurucularından Flora Tristan, cinselliğin erkeklerin kadınlardan intikam alak için kullandıkları bir şiddet türü olduğuna inanıyor. Paul Gaugin ise resim yapma tutkusuyla dolu eski bir borsa simsarı. Gaugin, cinselliğin yaratıcılığın kaynağı olduğuna inanıyor. Gaugin ile hiç görmediği anneannesi Flora'nın, iki zıt karakterin ve büyük kentlerin buruk, vahşi kıyıların hikayesi...

Bonus: Yaşar Kemal - Hüyükteki Nar Ağacı

Yaşar Kemal, Türkiye’nin edebiyat mirasına pek çok değerli eser bırakmış, yaşamış en büyük yazarlardan biri.  Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü kazandığında “Anadolu sayesinde dünya kültürüne katkı sağlayacağız. Kitaplarımı okuyanlar barışçı olsunlar.” diyen Yaşar Kemal Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanamadı ancak aday gösterildi. Kemal,  eserlerinde uzun ve zorlu yollarda yürüyen kahramanları, köyleri, işçileri, yörük obalarının dertlerini, ağalık sisteminin karşısında duran insanları anlatır.

Hüyükteki Nar Ağacı’nda saygıyla andığımız büyük yazar, insanın doğayla olan ilişkisini anlatıyor. Traktörün piyasaya girmesiyle işsiz kalan mevsim işçilerinin, yarıcıların dramını anlatıyor. Umut dolu bir yolculuğun bu hüzünlü hikayesi içinizde isyan çıkaracak cinsten bir başyapıt.