19 Şub 2019
Otuzbeşlik

Polat Canpolat: "Antik Yunan Aslında Çok Renkli."

Polat Canpolat, harika bir sahne tasarımcı. Kendisini bu kadar değerli ve özel kılansa işine duydugu saygı ve özen. Canpolat, işini doğru yapmak adına tüm dönemleri özenle incelemiş hatta doğru bilinen yanlışları çıkarmış. Mesela hep bildiğimiz Antik Yunan döneminin beyaz elbiseleri... Mağazada uçuş uçuş beyaz bir elbise görünce bile yapıştırıyoruz hemen etiketi. Aaa Helenistik bir elbise... Halbuki Antik Yunan renkli bir dünyaymış. Benim dünyam aydınlandı. Siz de sahne tasarımına ilgi duyuyorsanız, buyrun röportajımıza...

 

Seni biraz daha yakından tanımak isteriz. Polat Canpolat kimdir? 

Ben profesyonel sahne tasarımcıyım. Tüm çalışma deneyimim ve eğitimim sahne tasarımı üzerine oldu. Elbette, her insanın hayatında olduğu gibi, farklı iş girişimlerinde bulundum fakat o girişimlerin her zaman bir yanı sanat ve tasarım ile ilişkili idi. Şu anda da Haliç Üniversitesi Sahne ve Dekor Tasarımı Programı’nda öğretim görevlisiyim ve program koordinatörüyüm. 

  

Bu sektöre nasıl giriş yaptın? 

1998’de Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Tasarımı Ana Sanat Dalı’nda eğitimime başladığım andan itibaren birçok özel ve ödenekli tiyatroda, farklı proje ve organizasyonlarda tasarımcı olarak yer aldım. Okulun ilk yıllarında sahne arkasında görevler aldım fakat tasarımcı olarak ilk profesyonel işim 2001 yılında İzmir Sanat Çocuk Tiyatrosu’nda oldu. O zaman İzmir Sanat Çocuk Tiyatrosu, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulmuş ödenekli bir tiyatroydu ve beş yıl boyunca, tiyatro kapatılana kadar tüm oyunlarının tasarımlarını ben üstlendim. Daha sonra en uzun süre aralıksız çalıştığım Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun kadrosuna katıldım. 

 

 

Dönemler hakkında nasıl ve nerelerden bilgi sahibi oluyorsun? 

Dönemine göre değişiklik gösterse de temel olarak kostüm tarihi, mimarlık tarihi, mobilya tarihi gibi kaynaklarla araştırmaya başlanır. Buna ek olarak müze katalogları, gravürler, gezgin günlükleri gibi birçok kaynaktan faydalanıyorum. Bazen de araştırma yaparken görseller sizi yanıltabiliyor. Dönemin sosyolojisi çok önemli. İnsanların inançlarını, gelir kaynaklarını, yaşama bakışlarını, hayat rutinlerini, ilişkilerini iyi bilmeniz gerekir. Eğer karakterin hayatını hayalinizde kurgulayabilirseniz, ne giydiğini, nerede yaşadığını, aksesuarları nasıl kullandığını da anlarsınız ve görsellerdeki hatalara kapılmazsınız. 

Tabii iş yalnızca döneme hakim olmakla bitmiyor. Karakteri en doğru şekilde tasarıma yansıtmak ve günümüz seyircisinin hatta günümüz Türk seyircisinin, anlam kodlarına göre yeniden düzenlemek gerekiyor. 

  

Bir de doğru bildiğimiz yanlışlar var. "Antik Yunan kostümlerinin beyaz olmadığını anlatmaya devam ediyorum, aslında çok renkliler." demişsin. Neden Antik Yunan denince aklımıza sadece beyaz geliyor? 

Bunun sebebi heykeller. Başlangıçta heykeller günlük hayattakine uygun şekilde boyanırdı. Bunu Yunan ve Roma heykelleri üzerinde yapılan pigment analizlerinden anlıyoruz. Orta çağın tahribatından sonra renkler ve desenler kayboluyor. 18.yy’ da Neo-klasik akımla beraber tekrar antik kaynaklara dönüldüğünde, betimlemelerin renksiz olduğu görülüyor ve bu kabullenme uzun süre devam ediyor. Biraz önce de dediğim gibi herhangi bir görseli, dönemin toplumsal yaşamının diğer dinamiklerinden bağımsız değerlendiremezsiniz. En azından aynı coğrafyada yaşayan diğer toplumlara bakmanız gerek. Bizans mozaikleri bu kadar renkliyken, bugün Ege’de yaşayan halklar bu kadar renk ve desene sahipken antik Yunan’ın beyaz olma ihtimalinin olmadığı çok geç anlaşıldı ki Avrupa’da bu yanılgı hala hakim. 

 

 
 
 
Bu gönderiyi Instagram'da gör
 
 
 

Polat Canpolat (@polat.canpolat)'in paylaştığı bir gönderi ()

  

Burning Man için bir kostüm tasarlayacak olsan nasıl olurdu? 

Burning Man gitmeyi çok istediğim bir toplum ve sanat deneyi (organizatörleri festival denilmesini istemiyor). Neredeyse 30 yıldır devam eden underground bir hareketken bugün marka ve tasarımcıların ünlü isimlerle boy gösterdiği bir şov alanına dönüştü. Bunu temel alırsak çok gösterişli ve pahalı aksesuarlı bir tasarım öne çıkacaktır. 

Ayrıca her sene tasarımcılar için bir tema belirleniyor. Bu yıl tema “Metamorfoz”. Temaya uygun olarak insan bedenini bozan, uzuvların abartıldığı, bozulduğu veya yenilerinin eklendiği, sfx ( özel efekt ) makyajla da desteklenecek bir tasarım da olabilir. 

Tasarımı en çok etkileyen faktörlerden birisi de çöl şartları. Bunu en iyi kavramanın yolu bu şartları deneyimlemek olurdu. Belki Patara veya Kilyos sahilde biraz gözlemleyebilirim ve mutlaka daha önce orada bulunmuş birisiyle bu konuda görüşmem gerekir. Gördüğüm kadarıyla kum fırtınaları post-Appocalypse dediğimiz bir tarzı zorunlu kılıyor. Yüzünüzü kapatmanız hatta toz maskesi takmanız, Goggles gözlük kullanmanız gerekiyor. Son zamanda çalıştığım bir maske serisi tamamen post-appocalypse estetik üzerine ve seriden iki maske Burning Man’de kullanılmak üzere, bir müzisyen ve bir katılımcı tarafından, satın alındı. 

  

Hazırladığın kostümlerden ve oyunlardan hangisi senin için unutulmaz? Hikayesi nedir? 

2010, Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu, “Marat-Sade” oyunu. Tasarım ve realizasyon süreci zahmetli ve çok bileşenli bir süreçtir. Önce masada yönetmeni ikna edersiniz sonra tasarımınızı en doğru şekilde atölyelerden çıkmasını, çıkan ürünün oyuncuya uymasını ve oyuncunu doğru şekilde kullanmasını, zamanlamalarının doğruluğunu vs. sağlamaya çalışırsınız. Ayrıca afişte yer almak amacınız olabilir, kişisel başka amaçlarınız da olabilir ki benim vardı. Bu da ekstra bir çaba gerektirdi. 

Yönetmen ile aynı frekansta olmak beni bir hayli mutlu etti ve çok az tasarımcının elde ettiği bütüncül bir iş yapma olanağı buldum. Kostüm, aksesuar, grafik, stop-motion, kuklalar vb. her aşamasına hakim olabildiğim bir projeydi. Bornova’da değil de daha büyük bir organizasyonda yapılsa yıllarca oynayabilecek bir oyundu. 

  

Bir çizgi kahraman olsan nasıl olurdun? Özel yeteneğin ve kostümün nasıl olurdu? 

Eğlenceli bir soru ama sıkıcı bir cevap geliyor. Fantazyayı hep sevmişimdir ama hiçbir zaman bir cos-player olmadım. Bir karaktere bürünmek istemem, benim işim karakteri giydirmek. Zaten tayt ve pelerin çok bana göre değil. (Gülüyor.) 

Sahnede oyun devam ederken arkada sürekli geziniriz ve görülmemeye çalışırız o yüzden görünmezlik kullanışlı bir yetenek olurdu benim için ama onda da kostüm yok. 

 

 
 
 
Bu gönderiyi Instagram'da gör
 
 
 

Polat Canpolat (@polat.canpolat)'in paylaştığı bir gönderi ()

  

Hangi dönemde yaşamak isterdin? 

Geçmiş dönemler konfor bakımından günümüzden çok eksik. Bu yüzden geçmişte yaşamak isteyeceğim bir dönem yok. Her dönemi gezip gelmek isterdim ama sürekli yaşayabileceğim en güzel zaman 2000’ler. Tabii asıl merak ettiğim gelecek. 

  

Eklemek istediğin bir şeyler var mı? 

Bir yıldır İzmir’de değilim. İzmir, maalesef sahne tasarımcı için yaşayabileceği bir ortam sağlamıyor. İzmir’in büyükşehir şehir tiyatrosunun olmaması gerçekten üzücü. Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu bu ihtiyaç için tek adres. Fakat büyükşehir şehir tiyatrosunun misyonu daha geniş olmalıdır. Kendi atölyeleri, farklı birimleri (çocuk, gençlik, kukla vb.) sahne makinistleri ve sahneleri olan büyük bir yapı olmalıdır. 

Burada tabii ki görev İzmirlilere düşüyor. Şu anki sığ ve yetersiz kültürel hayatını canlandırmak için talepte bulunmamız gerekiyor. Umarım daha çok tiyatronun, daha çok sahnenin olduğu bir İzmir’e kavuşuruz. 

Teşekkürler.