19 Haz 2020
Kardelen Uysal

Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi: Sanat kamusal hizmettir

Pandemi döneminde pek çok meslek grubu büyük zorluklarla karşılaştı. En çok zorlanan gruplardan biri de özel tiyatrolar oldu. 81 ilden 2 bin tiyatro emekçisi bir araya gelerek ortak bir çağrıda bulundu: "Tiyatromuz yaşasın. Bu defa alkışlarınızı değil, imzalarınızı istiyoruz #tiyatromuzyaşasın diyenlerle beraber bu kararlı mücadeleyi büyütmek için yola çıkıyoruz. Bildiriyi sadece imzalamayın tüm inandıklarınızla ve sevdiklerinizle paylaşın, yaşasın tiyatro."

 

Emek Sahnesi kurucusu Pınar Yıldırım ve Oyun Sandalı kurucularından Harun Güzeloğlu ile tiyatro emekçilerinin yaşadıkları mağduriyetleri, taleplerini, sürdürülebilir bir tiyatro için neler yapılması gerektiğini, yasaları ve önümüzdeki süreci konuştuk. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi'nin imza kampanyasına 30 binden fazla kişi katıldı, katılmaya da devam ediyor. Taleplerini öğrenmek ve imzanızla destek olmak isterseniz www.tiyatromuzyasasin.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Her türlü toplumsal olayda ve pandemi gibi krizlerde ilk gözden çıkarılanlar arasında tiyatro emekçileri var. Bunun nedeni nedir sizce? Tiyatroları salt eğlence aracı olarak görenlere ne söylemek istersiniz?

Harun Güzeloğlu: Öncelikle merhaba, herkese zor da olsa sağlıklı günler dilerim. Normalleşme denilip çalışma hayatının yeniden başlatıldığı şu garip günlerde, vaka sayıları tiyatroların kapatıldığı günlerin kat be kat üstünde. Buradaki tuhaflık çok uzun süredir bizim gerçeğimiz aslında. Yaşanan her olumsuz toplumsal vakada önce oyunlar iptal edilir. Sezon dediğimiz çalışma süremiz ödenekli tiyatrolara göre dizayn edilir ve nedense gerçeğimize dönüşür. Burada, bu sezon baskısını kabullenen bizlerin de günahı var. Evet devletin popülist aygıtları üstümüzde tepiniyor, biz de yeterince ortak ses çıkaramıyoruz. Temel problemimiz bu bence. Kendini yeterince anlatamazsan, güçlü tepkiler üretemezsen gelir birileri sizin yerinize sizi tanımlar. Kendi gördüğü yerden bir kategori oluşturur, sizi oraya koyar, siz de yok ben o değilim diye anlatmaya çalışmaktan yorulursunuz. Türkiye’de sanat politikaları özellikle son yirmi yıldır böyle oluşturulmaya çalışıldı. Ama ilginçtir ki çarpık veya yanlış dahi olsa ülkemizin öyle bir sanat politikası yok. Popülist bir politika yaratma hevesi egemen orada. Her bürokratın kafasına göre takıldığı git gide gericileştirilmiş bir yapıda sizi görüp görebilecekleri yer sadece “eğlencelik” bir “şey” olduğunuzdur. Bu tanımlamada da beis görmezler, çünkü bizde de aynı düşünenlerin sayısı az değil maalesef.

 

Pınar Yıldırım: Tiyatrolar ilk kapanan yerler arasındaydı. Alışveriş merkezleri, camiler, barlar açıktı daha biz kapatıldığımızda. Futbol maçları henüz oynanıyordu. Akla ilk tiyatroların kapatılması geldi. Ödenekli tiyatrolar dışında kalan tiyatroların yalnızlığı, terk edilmişliği ve güvencesiz yaşamları her haliyle gün yüzüne çıkmış oldu. Koca bir tarih, meslek etkinlik kapsamına alınıyor.

Pandemi sürecinde özel tiyatro çalışanları diğer meslek gruplarıyla eşit mağduriyetler mi yaşadı? Bu istekler pandemi öncesinde de özel tiyatroların dertleri arasında yok muydu? Daha önce bununla ilgili nasıl taleplerde bulunuldu ve nasıl çalışmalar yapıldı?

Harun Güzeloğlu: Mağduriyetlerimiz çoğu emekçiyle aynıydı. Pandemi sürecinde ortaya çıkan hak mağduriyetleri inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu anlamıyla çok fazla insan ortak problemler yaşadı. Biz de o problemleri en yakıcı haliyle yaşayan meslek gruplarının başında geliyoruz diyebilirim. Çünkü yasal bir mesleki tanımı olmayan, meslektaşlarımızın pek çoğunun güvencesiz koşullarda ve yevmiyeli/gündelik çalıştığı bir alan bizimkisi. İsteklerimiz yeni değil elbette ama bu istekleri karşılamak isteyebilecek bir makam ve bu istekleri uzun soluklu taşıyabilecek bir örgütlülüğümüz yok. Sadece gişe geliriyle yaşayan tiyatrolar bu boyuttaki vergi, SGK, stopaj, işletme elektriği, maaş, kira vb. giderleri karşılayamaz. Olmuyor, yıllardır bunu herkes biliyor. Haliyle problemler çözülemedikçe kayıt dışılığa yönelebiliyorsunuz. Onlarca büyük holding vergi aflarından, indirimlerden, istihdam teşviklerinden vb. faydalandırılırken, biz kesilen her biletin vergisini çatır çatır ödüyoruz. Pandemi en çok da bu alışılmış olağan dışılığın sürdürülemez olduğunu göstermiş oldu. Ya adına “özel” deyip tacirleşmeye zorladığınız tiyatrolara beton tacirleriyle aynı teşvikleri vereceksiniz ya da bizim kamusal hizmet veren sanat kurumları olduğumuzu kabul edip ödenekli tiyatrolar benzeri bir modeli hayata geçireceksiniz. Başka türlüsü mümkün değil. Bu süreçten zaten sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek prodüksiyon tiyatrolarından başka kimse eski normaliyle çıkamaz. Kaldığı yerden başlayamaz. Daha önce yasal düzenlemelere dair kapsamlı ve önemli çalışmalar yapılmış. Biz de benzeri çalışmalara başladık. İnisiyatif içinden görev alan arkadaşlarımız harıl harıl çalışıyor. Ama o üzerinde epey uğraşılan düzenlemelerin neden yasalaşamadığına bugünden bakınca benim görebildiğim şu maalesef: O yoğun emek ve bilgiyle yapılan çalışmalar yaygın ve ulusal ölçekte güçlü bir talebe dönüştürülememiş. Türkiye’de -Dünya’nın başka kapitalist ülkelerinde de aynı- hak talepleriniz güçlü ve örgütlü bir sese dönüşmezse karşılanmaz. Bunu artık ezberlememiz Buradaki son cümleler tamamen şahsi tahminlerim üzerinden edindiğim fikirlerim.

 

Pınar Yıldırım: Aynı evde yaşayan iki kişi var. Biri tekstil sektöründe çalışıyor diğeri tiyatrocu. İkisi de karantinada. Tekstil alanında olan kişinin maaşı tam olmasa da yatıyor, tiyatrocu akşam oyuna çıkmadığı sürece geçinecek bir maddi geliri yok. Ben size sorayım bu havuz probleminde tekstilcinin havuzu mu daha çabuk dolar, tiyatrocunun mu ? Bu süreçte birçok arkadaşımız evlerini kapattı, yardım fonlarına başvurdu. Daha önce oyuncu güvencesi ile ilgili girişimler olmuş ancak sonuç alınamamış diye biliyorum. Şu anda da kurulan çatı örgütleri bu konuyla ilgili çalışmalara başladı.

Sürdürülebilir bir tiyatro için sağlanması gereken koşullar nelerdir? Tiyatroların kamusal hizmet üreten sanat kurumları olarak görülmesini ve tedbirler konusunda destek verilmesini istiyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Harun Güzeloğlu: Tiyatro yasasının tüm tiyatro emekçilerini ve toplulukların tiyatro yapma biçimlerini koruma altına alacak biçimde çıkarılması. Ben başkaca bir koşul göremiyorum. Aksi hali şu koşullarda “güçlü olan kazansın” demektir. Bu bakış açısı büyük bir travma oluşturur ve tiyatromuza etkileri de yıllarca sürebilir. Anayasamızın, hala çok eksik bulduğumuz haliyle bile 64. maddedeki “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur.” hükmünün yerine getirilmesi gerekmez mi? Hele de pandemi gibi tüm dünyayı etkisine almış bir olay başımıza gelmişken. Yani çok özel bir şey değil talebimiz. Ülkemizdeki yasal hüküm ortada, biz de bu ülkenin sanat faaliyeti üreten sanatçılarıyız. Yoksa pandemiye başka bir ülkede mi yakalandık? Oyunlarının tamamı iptal edilen ve sıfır gelirle üç aydır yaşamaya çalışan bizler değil miyiz? Bir de yükü daha büyük olan sürekli kira borcu biriken salonlar ne olacak? Oraya giden seyirci, orada çalışan oyuncu, teknisyen vb. bu ülkede yaşamıyor mu?

 

Pınar Yıldırım: Biz bağımsız tiyatrolar olarak, mart ayından itibaren, benzer çözümleri defalarca ve farklı mecralarda şu maddelerle dile getirdik:

1. Ödenekli tiyatroların dışında kalan tiyatroların KDV, gelir vergisi, stopaj vergilerinden muaf tutulması.

2. Elektrik, su, doğalgaz gibi giderlerin Ocak 2021 tarihine kadar dondurulması. Sonrasında da indirimli olarak tiyatrolara sağlanması.

3. 2021 Ocak ayına kadar salonu olan özel tiyatroların kira bedellerinin devlet destekleriyle sağlanması.

4. Özel tiyatrolarda çalışan personellerin SGK primlerinin ödenmesini 2021 ocak ayına kadar gerekli kurumlarının üstlenmesi.

5. Tiyatro oyuncu ve emekçilerinin asgari yaşam koşullarının maddi olarak sağlanması.

6. Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolara devlet desteği yönetmeliğinin şartlara uygun olarak düzenlenmesi. (Kültür Bakanlığı bu konuda bazı olumlu düzenlemeler yaptı son dönemde.)

7. Zaman kaybetmeden ödenekli tiyatroların dışında kalan tiyatroların faaliyetlerini düzenlemek üzere bir tiyatro yasası yapılmalı. Özel tiyatroların üzerinden ticari kuruluş yaftası çıkarılmalı, özel sanat kuruluşu tanımı oluşturulmalı.

 

Bizler kamu hizmeti veren kuruluşlarız, ticarethane kimliği üzerimizden çekilmeli ve tiyatro yasası çıkmalıdır.

Çıkmasını talep ettiğiniz bir tiyatro yasası var. Bu yasa tiyatro emekçilerinin korunması adına neden bu kadar önemli?

Harun Güzeloğlu: Çünkü insanlık korunmak adına daha yeni ve doğru bir model üretmedi. Sizi, her yurttaşı ancak ve ancak adil yasalarınız koruyabilir. Tiyatro mafyası kuramayacağımıza göre, yasal koruma sanatçılar için olmazsa olmazdır. Önemi de şu; haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz her başlıkta sizin hak mağduriyetinizi çözmek için başvurulabilecek bir yasa olmadan çözüm bulamazsınız. Yoksa her dönemin muktedirinin iki dudağının arasından çıkacak söze kalırsınız. Yıllardır çözülemeyen bütün sorunlarımızın ana sebebi bu.

 

Pınar Yıldırım: Anayasadaki 64. madde sanatın ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi ve desteklenmesini, 2. maddesi de sosyal devlet olmanın yükümlülüklerinden bahseder. Anayasada bu maddeler ışığında kamusal düzenlemeler oluşturulmalı, detaylandırılmalı ve bu doğrultuda kapsamlı bir Tiyatro Yasası çıkarılmalıdır. Bu yasa ile de tüm tiyatroların ve mesleklerini icra eden tüm yaratıcı, icracı tiyatro emekçilerinin nitelikli tiyatro yapma, nitelikli oyun üretme koşullarının yaratılması, düzenlenmesi, haklarının korunması ve teminat altına alınması sağlanmalıdır. Sanat alanında kamusal akıl ile üretim yapan tiyatrolara tüm dünyada olduğu gibi özerk bir işleyiş hakkı ve kamu desteği sağlanmalı ve bu yasalarla teminat altına alınmalıdır. Kamu desteği ve özerk bir yapılanma olmadan sanatsal üretim ve nitelikli yaratım özgürce yapılamaz. Kamusal akılla üretim veren tüm tiyatrolar piyasa koşullarına yenik düşmeden desteklenmeli ve korunmalıdır. Bu tanımlar ve tarifler yapılmadan yürütülen sanat alanındaki işleyiş, piyasa koşullarına yenik düşeceğinden sürdürülebilir sağlıklı bir kültür, sanat politikasından ve yapılanmasından bahsedilemez.

Kültür Bakanlığı, her sene tiyatrolar için ayrılan hibenin çoğunu Devlet Tiyatroları’na ayırıyor. Özel tiyatrolar ise bu ödeneklerden yeterince faydalanamıyor. Bu eşitsizlik sanat üreticileri arasında hangi kriterleri değiştiriyor?

Harun Güzeloğlu: Çok basit bir matematikle anlatmaya çalışacağım. Bir yanda ödenekli tiyatrolar var; bütçeden aldığı pay 280 birim. Öte yanda da özel/bağımsız tiyatrolarınız var ve bütçeden -sadece seçilen ekiplere verilen özel tiyatrolara yapım desteği- aldığı pay 9 birim. Burada herkesin bildiği şeyleri tekrar etmeyeceğim. Sanat kamusal hizmettir zaten, yapma biçimleriniz sizin özel tercihlerinizdir. Her kumpanya kendi sanatsal izahıyla çalışır. Doğrusu da budur. Ama rakamlar bize izahı olmayan bir durumu anlatıyor. O da şu: Haksız bir rekabet söz konusu ve ortada büyük bir adaletsizlik var.

 

Pınar Yıldırım: Kadıköy Emek Tiyatrosu olarak Kültür Bakanlığı desteğine hiç başvurmadık. Desteğe daha önce başvuran arkadaşlarımıza sormak lazım. Buna ne cevap versem eşitsizlik olur şimdi.

Yeni normalleşme planı diye dolaşan bir takvim var ortalıkta. O takvime göre 1 Temmuz’da tiyatrolar açılabilir deniyor. İnisiyatifin buna karşı tutumu nedir?

Harun Güzeloğlu: Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi fikri bir imza kampanyasının ülke çapında aldığı yoğun destekten sonra ortaya çıktı. Neden buradan başladım? Çünkü ilk imza kampanyasında ortaya çıkan güçlü ve haklı sesi temmuz meselesinde de ortaya çıkarmak gerekiyor bence. Sezon olmayan bir tarihte yani temmuz ayında açılıyorsunuz demek hem komik, hem de ayıp olan bir uyanık tavır. Zaten açamayacağınızın bilindiği bir ayda açabilirsiniz demek, ödemelerinizi başlatıyorum demektir. Mücbir sebebiniz kalktı, zorunlu ödemelerinize başlayın demektir. Sadece gişe geliriyle yaşayan kurumlara gişe açamayacakları bir ayda salonlarınızı açın demek gerçekten tuhaf. Bir de daha pandemi mağduriyetlerimize dair hiçbir şey yapmamışken… Kampanyayla duyurduğumuz ve 32 bin imzaya ulaşmış taleplerimize dair kılını dahi kıpırdatmamışken... Daha bir kuruş destek, söz, vaat vb. hiçbir şey ortada yokken açılabilirsiniz demek bize nasıl bir uzaklık? Her gün o salonu dezenfekte et, ekipmanlarını kur, personelini eğit vb. Hijyen koşullarını uzun süredir sıfır geliri olan bir tiyatro nasıl sağlar? Sosyal mesafe kurallarına göre seyirci kapasiteniz de en iyi ihtimalle yarıya düşecek. Kazanç yarım, kira aynı, vergi aynı, SGK primleri aynı… Açık alanlarda oynayabiliriz diyoruz. Ama zaten festival ayları olan açık alanlardan toplanan gelirler hangi birimizin ihtiyaçlarına yetecek. Gerçekten anlamak mümkün değil. Bu ve bunun gibi başlıkların çoğunu inisiyatifteki dostlarımızla enine boyuna konuştuk. İnisiyatif bununla ilgili “Tiyatroların bu ortamda normalleşmesi zor” başlığını taşıyan ve ortak taleplerimizin karşılanmadan sezona başlayamayacağımızı anlatan bir basın bildirisi yayınladı. Taleplerimizin ve sözümüzün daha çok kesim tarafından duyulabilmesi için de hep birlikte çalışıyoruz.

 

Pınar Yıldırım: Açamayız demek doğru olur düşüncesindeyiz. Salonlar açıldığında seyircinin girip girmeyeceği, girse bile hangi koşullarda kaç seyircinin gireceği bugün için muamma. Pandemi sağlık koşullarına uyulması halinde salon kapasitelerinin yarı oranında seyirci girecek salonlara. Tiyatro salonlarında toplum sağlığı açısından salgın riskini bertaraf edecek ne gibi düzenlemeler yapılmış? Bize kimse gelip buyrun dezenfeksiyon bütçeniz bu ya da temmuzda sahnenizi açmak için bizi belediye, Sağlık Bakanlığı gönderdi diye gelen giden yok.

Salonların hijyen şartlarına uygunluğunu kontrol etmek ve her gösterimden sonra salonun dezenfekte edilmesini sağlamak üzere bir hijyen desteği mi veriyorlarmış da biz sahnelerimizi açabiliyormuşuz? Peki çalışan tiyatro emekçilerinin Kovid-19 testine tabii tutulması, test sonuçlarına göre çalışmaya başlamalarına yönelik bir girişimleri mi olmuş? Ne yapmışlar da biz sahnelerimizi normal, anormal, yeni normal bir şekilde açabiliyormuşuz ?

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Sizlere bizim dertlerimize ortak olduğunuz için çok teşekkür ederim. Tiyatromuz yaşasın…

Tiyatromuz Yaşasın İnsiyatifi'ni Facebook, Instagram ve Twitter hesaplarından takip edebilirsiniz.