04 Ağu 2018
Gülay Güler

Türkiye'nin En İyi Mastering Stüdyosu - Maven Mastering 

 

Uzun süren planlama ve tasarım sürecinden sonra Mastering Mühendisi Burak Ataş; şehrin gürültüsünden uzak, sessiz ve son derece kusursuz bir akustiğe sahip olan Maven Mastering'i İzmir Urla’da açtı. Maven Mastering’i dünyadaki diğer birçok stüdyodan daha üstün bir dinleme ortamına sahip. Maven Mastering Stüdyosu, yüksek ses yalıtımı, iyi tasarlanmış bir havalandırma sistemi ve gürültü yayan aletlerin kontrol odası dışında tutulması sayesinde oldukça sessiz bir oda. Bu da mastering sürecinde müdahale edilmesi gereken noktaların kolayca fark edilmesini sağlıyor. 

Maven'in üstün kılan özelliklerinden bir tanesi de dünya standartlarında olan mastering ekipmanlarına sahip olması. Dünyada birçok ünlü mastering stüdyosunda kullanılan tam analog ekipmanlarla çalışan Maven Mastering’in bazı ekipmanları ise Türkiye’de tek. Tüm müzisyenlere, prodüktörlere duyurulur.  

 

 

Mastering çok uzmanlık gerektiren bir sektör. Sen donanımını nasıl edindin? 

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde GSF Müzik Teknolojisi okudum sonra İngiltere'de UWL London College of Music Audio Technology master'ı yaptım, orada bir süre freelance mastering işleri yaptım. Bilgilerim ve tecrübelerim bu yönde büyümeye başladı ve bir süre sonra bu mesleği çok sevdiğime ve ileride kendi stüdyomu açarak devam etmek istediğime karar verdim. Bu kararımdan sonra daha fazla araştırarak, akustik ve mastering hakkında çeşitli kitaplar okuyarak, Bob Katz ve Tim Young gibi ünlü mastering mühendisleri ile tanışarak donanım edinme fırsatı buldum.

 

Maven Mastering Stüdyosu ne zaman açıldı? 

Maven, 2017 Kasım'da açıldı. Babam makine mühendisidir, benim akustik geçmişim ve birikimim ve onun tecrübeleri sayesinde burayı tasarladık. Stüdyonun akustik işlerinin hepsini ben üstlendim. 
 

Maven'i açmaya nasıl karar verdin? 

Türkiye’de gerçek anlamda dünya standartlarında işler çıkartabilen mastering stüdyolarının sayısının çok az olduğunu biliyordum. Burada piyasaya çıkan müziklerin duyum kalitesini dünya standartlarına getirebilmekti isteğim. Bir yandan da müzisyenlerin ve plak şirketlerinin daha iyi mastering arayışı ile yurt dışındaki stüdyolara başvurmasını azaltmak hedefim. Türkiye’de birçok iş alanında olduğu gibi bu alanda da çok geçiştirme işler yapılıyor maalesef bir çok albümde. Mastering işi üst düzey ekipmanlar ve çok iyi akustik gerektirdiği için çok maliyetli bir iş. Prodüksiyon sürecinde en son mastering yapılıyor, müzikler CD'ye basılıyor sonra dağıtıma gidiyor. İşler en son mastering mühendisinin elinden çıktığı için, en iyi ekipmanlara, çok iyi dizayn edilmiş bir stüdyoya sahip olmak gerekli. O yüzden 5-6 yıllık tasarım çalışmalarım ve planlama süreci oldu.  

  

Peki, neden Stüdyo açmak için Urla'yı seçtin? 

Mastering için ulaşılabilen bir noktada stüdyo açmaya gerek yok, çünkü mastering dünyada çoğunlukla internet üzerinden yapılıyor ve konum önemsiz bir hal aldı. Ben de uzun süredir yaşadığım ve sevdiğim bir yer olan Urla'da hem kendi evim hem de stüdyom olarak kullanabileceğim bir yapı inşaatına karar verdim. 
 

Disney'de çalışmışsın. Senin için nasıl bir tecrübeydi? 

Londra'da master'ımı bitirdikten sonra iş arama imkanım oldu. Orada okul bitirenlere belli bir süre çalışma vizesi imkanı sunuyorlardı. İş araştırması yaparken Disney Cruise gemilerindeki işler karşıma çıktı, açıkçası ne olacağını çok düşünmeden başvurdum, görüşmeden 3-4 ay sonra kabul cevabını aldım ve gitmeye karar verdim.
 

Çok sevinmiş olmalısın? 

Sevimdim tabii ama bir yandan da Londra'dan ayrılacağıma üzüldüm. Londra'da çalışmak ve orada yaşamaya devam etmek çok istiyordum ama olmadı. Disney maceram, o günlerde Los Angeles’tan kalkan Disney Wonder gemisinde ses teknisyeni olarak çalışmamla başladı. Geçmişte ses konusunda benzer işler yapmıştım ama ışık ve görüntü işleri konusunda neredeyse hiç bilgim yoktu. Canlı sistemler de ışık, görüntü, ses birlikte gider ve daha kompakt işlerde hepsini bilen çalışanlara ihtiyaç duyuluyor tabii ki. Disney’in eğitimci yönü çok iyi, sizi çalıştırırken bir yandan da ihtiyacınız doğrultusunda eğitiyorlar. Bu sayede alanım dahilindeki başka rollerde de deneyim kazandım. Müzikaller, müzik etkinlikleri, yarışmalar, tiyatrolar vs. sürekli çalışıyorduk. Bana büyük katkısı olan güzel bir deneyim oldu. Muhtemelen hiç gidemeyeceğim ülkeleri de gezme imkanım oldu.  

 

Disney maceran ne kadar sürdü? 

4 sene sürdü toplamda ama 4 aylık kontratlarımız vardı, ve her kontrattan sonra 2 ay tatil yapıyorduk bu süreç içinde. 4 ay boyunca her gün çalışıyorsun, hiç tatil yok,  bu yüzden zor bir hayat. Bu kadar yıl cruise gemilerinde çalışmak için uzun bir süre ama stüdyomu açabilmek için para biriktirmekti biraz da amacım.
 

Cruise gemilerinden ayrıldıktan sonra ne yaptın? 

Urla'ya döndüm ve stüdyomu hayata geçirmek için ciddi ciddi plan yapmaya başladım. Zaten yıllardır üzerinde uğraştığım çizimler vardı. Hiç mimari bilgim yoktu ama mimari çizimlerin nasıl yapıldığını öğrendim. Stüdyoyu ve evin geri kalanını bu arsaya nasıl oturturum diye çizimler yapmaya başladım. Mimar arkadaşım Tekin Gür’e evin ve stüdyonun çizimlerini gösterdim, çok şaşırdı ve projeyi çok sevdi. Tekin, buranın bir stüdyo için inşa edildiğini vurgulamak adına villayı modern ve farklı bir görüntü hedefi ile tasarladı ve çok iyi bir iş çıkardı. 

 

MAVEN, TÜRKİYE'NİN EN İYİ MASTERİNG STÜDYOSU DİYEBİLİRİM 
 

Türkiye'deki en iyi ekipman sende var, diyebilir miyiz? 

En iyi ekipman diyemem ama en iyi mastering stüdyosu diyebilirim. Türkiye'de bendeki ekipmanların aynısı olmasa da benzer kalitede ekipmanları olan stüdyolar tabii ki var ama akustik kalitesi ve elektrik / topraklama sistemi olarak bu kadar iyi tasarlanmış ve sıfırdan oluşturulmuş hiç bir mastering stüdyosu yok. Genelde stüdyolar apartmanın bir katı oluyor ya da müstakil bir evin bir odası ya da bodrum katı oluyor. "Hadi burayı dönüştürelim" gibi bir planla başlıyorlar. Ben Maven’i planlarken bu kontrol odasını inşaat alanıma istediğim gibi oturtma şansım vardı. O yüzden bu odanın en, boy ve yüksekliğinin birbirine oranı akustikte ideal olan oda oranlarından biri, 1:1,40:1,90 kullanılarak oluşturuldu. Yerdeki ahşap parkelerden, topraklama ve elektrik sistemine, havalandırma sisteminden ses difüzörlerine kadar her şey özenle planlandı ve hayata geçirildi. Arka tarafa yerleştirdiğimiz difüzorler de stüdyonun en önemli parçalarından ve uzun süren araştırma, tasarım ve yapım sürecinden geçtiler. Tüm bunlar sayesinde burayı dünya standartlarında, hatta dünyadaki birçok benzeri stüdyodan daha iddiali bir stüdyo bir hale getirdik.

 

 

 

Ben onları dekor sanmıştım.  

Değiller ama dekor kadar güzeller. Difüzörler ses yaymak amacıyla kullanılıyor. Ses doğrusal bir yere vurduğunda ayna gibi yansır, difüzörler ise sesi her yere yayarak yansıtıyor. Bunlar belli bir matematik hesaplama ile dizayn ediliyor. Ben tasarladım ve Urlalı bir marangozla çalıştık, o da hayatında ilk defa böyle bir iş yaptığı halde çok iyi bir iş çıkardı. Dünya'da çok az stüdyoda bu difüzörlerden var, ve içerideki akustiğe katkıları çok büyük.  

 

Burada kayıt yapıyor musun? 

Stüdyoyu kayıt için tasarlamadım. Bu sistem mastering için kuruldu ama bazen kendim için veya bazı diğer projeler için kayıtlar alıyorum. 

 

Sen de müzisyensin. Neler yapıyorsun müzikle ilgili? 

Zaman buldukça Elektronik Ambiance Pop tarzında bir proje üzerinde çalışıyorum. Bittiğinde kendi adım ile değil de projeme bir isim bularak bu isimle piyasaya çıkartmak istiyorum. Ben ünlü olmak isteyen veya adımı müzisyen/ besteci olarak duyurmak isteyen biri değilim. Sadece şarkımın duyulmasını istiyorum, severek ve özenle üzerinde çalıştığım bir proje bu.

 

Ödül de almışsın.  

Evet, Lovescandal adlı bir grubun albümünün prodüktörlüğünü üstlenmiştim. Grubun bir şarkısı İngiltere'de Mp3 Müzik Ödüllerinde bir ödül kazandı. 

 
İnternet siten de çok başarılı olmuş, her detaya yer vermişsin. 

Bu işi açtık, ismini koyduk, şimdi bu işin duyulması ve yayılması gerekiyor. Bu sektör Türkiye’de yüzde 90 çevre, yüzde 10 internet şeklinde ilerliyor maalesef. İnsanlar daha önce çalışmadıkları kişilerle çalışmaya çekinirler doğal olarak. Ben de elimden geldiğince daha önce yaptığım işleri koydum siteme; ne yaptığımı, nasıl yapabildiğimi insanlar görebilsin diyerek. Türkiye'de nedense özellikle mastering alanında gizemli bir sis perdesi var. Adı duyulmuş Türk mastering mühendislerin kendileri, nerede nasıl bir stüdyoda çalıştıkları, bu işi kaç paraya ne kadar sürede yaptıkları hakkında bilgi çok nadir bulunuyor. Ben her şeyin net olmasını severim, özellikle mastering için böyle olmalı ve insanlar bu işi ciddiye aldığınızı bilmeli. Stüdyonun fotoğraflarını, bilgilerini paylaştım, ne yapıyorsam, ne kadara yapıyorsam hepsini web siteme koydum.

 

 

Mastering için seni neden tercih etsinler? 

12 yıllık bir deneyimim var. Bu zamana kadar çalışmadığım müzik dalı kalmadı. Mastering mühendisleri her müzik dalını çok iyi bilmeli ve hepsinde tecrübe sahibi olmalıdır ve çok fazla müzik dinlemeli ama öyle arka planda dinlemek değil, sadece müziğe odaklanarak dinlemek bu. Ben bir iş aldığımda o müzik tarzının nasıl duyulması gerektiğini bunlar sayesinde biliyorum. Mix'te benim düzeltemeyeceğim sorunlar varsa onları düzeltmek adına mix'i yapan mühendise veya mix'i yapan müzisyenin kendisi ise müzisyenlere tavsiyelerde bulunarak şarkıyı en iyi noktaya getirmek için çalışıyorum. Benden önce kayıtta, mix'te hata yapılabiliyor ama benden sonrası yok. İş bir kez mastering'den geçip basıma gittikten sonra geri dönüş yok. Bu büyük bir sorumluluk ve bu yüzden her zaman sonucun mükemmel halinde olduğundan yüzde yüz emin oluyorum. İşimi en iyi biçimde yaptığımdan eminim. Bu konuda mütevazı olamayacağım. 

Bazı kayıt ve miks mühendis arkadaşlar "Mastering'i biz de yaparız, ne olacak." diyorlar. Yapılıyor yapılmasına ama (özellikle bütçe işlerde) sonuçlar ortalamanın üzerine çıkamıyor maalesef. Müzik prodüksiyonu sürecinde her zaman en ideali tüm aşamaların (kayıt, miks, mastering) ayrı mühendisler tarafından yapılmasıdır ve tüm profesyonel işlerde böyle olduğunu görürsünüz. Tüm bu kulaklar ayrı bir perspektiften bakarak deneyim ve tecrübe katarlar kayıda. İnsan kulağının sürekli maruz kaldığı seslere adapte olmaya çalıştığı bilimsel bir gerçek. Eğer bir müziği (örneğin kendi kaydettiğiniz ve mikslediğiniz şarkıyı) sürekli dinlerseniz o müzikteki yanlışlar ve sorunlar artık normal ve doğru gelmeye başlar. Doğal olarak bir şarkının kayıt süreci zahmetli ve uzun olduğu için tek başına bitirilmeye çalışılan bir iş ne kadar deneyimli olursa olsun mühendisin kulağına oyunlar oynamaya başlayacak ve idealden uzak bir sound ortaya çıkmasına sebep olacaktır.

 

Genelde müzisyenlerle mi prodüksiyon şirketleriyle mi çalışıyorsun? 

Hepsiyle. Hem plak ve prodüksiyon şirketleriyle hem de direkt sanatçılarla çalışıyorum. Artık birçok sanatçı kendi kayıtlarını, mix'lerini yapıyor hatta dijital dünyada işler kolaylaştığı için dağıtımını dahi kendi başına yapan müzisyenler ve gruplar dünyanın her yerinde çok var. Bu tarz bir çok müzisyenle de iletişim halindeyiz.

 
Son zamanlarda en çok hangi işlerinden keyif aldın? 

Amerikalı bir prodüktör DJ Ten ile Retro Wave tarz albümü Trinity üzerinde çalıştık, bu işten çok keyif aldım. Daha önce pek dinlemediğim bir tarzdı açıkçası. 80'lerin Synth Pop tarzının hafif modernize edilmiş hali gibi aslında. DJ Ten, Amerika'da  Retro Wave tarzında en çok isim yapmış prodüktörlerden biri ve NRW records’un ve Youtube'de en çok abonesi olan retrowave müzik kanalı olan NewRetroWave’in sahibi. Türkiye'den de takip edenler varmış gördüğüm kadarıyla.

Bir de İsrailli grup Anna RF var, geçen ay çıkan Flight Mode albümlerinde beraber çalıştık. Elektronik etnik müzik yapıyorlar ve farklı ülkeleri gezerek oralardan çeşitli sanatçılar ile iş birlikli bir albüm kaydetmişler. Çok güzel bir sound yakalamışlar, benim de çalışırken çok zevk aldığım bir iş oldu. 

 

Sen ne tarz müzikler dinliyorsun? 

Mastering mühendisi olarak ben her türü dinliyorum tabii ki. İş dışında son zamanlarda yabancı Pop, Caz ve Alternatif dinliyorum. Bir de dinlediğin zaman "Bu elektronik mı, etknik mi, caz mı bilemedim." dedirten tarzda müziklere bulaştım son zamanlarda çok. (Gülüşmeler) 

  

Türk müzisyenlerle çalıştın mı? 

Türk müzisyenlerle çalışma fırsatım açıkçası az oldu. Stüdyoyu yeni açtığım için stüdyomun varlığı daha pek duyulmadı ama İstanbul ve İzmir’den müzisyenlerle birkaç iş yapma fırsatım oldu. Saygın Mehmet Çağlar, Esra Üçcan, The ODA Project gibi müzisyenlerin albümlerinde çalıştım. Geçmişimden kaynaklanan yurt dışından gelen müşterilerim olduğu için burada da o kitle devam etti biraz da. Dolayısıyla daha çok yurt dışına iş yapmaktayım halen. 

 

Son olarak neler söylemek istersin? 

Mastering nedir diye sormanı beklerdim, sen araştırıp gelmişsin. (Gülüşmeler) "Bir albüm yapılıyor, kaydediliyor hop basılıyor" gibi bir konsept var insanların kafasında. Dinleyiciler mastering ne demek bilmiyor adını bile duymayanlar var. Bu, işi müzik olmayanlar için belki normal denebilir ama halen dünyanın her yerinden müzisyenlerin bile mastering konusunda bilgisiz olduklarına şahit oluyorum.

 

Çok iyi bir kulağa sahip olmak gerekiyor değil mi? 

Çok iyi bir kulak, iyi bir ekipman, iyi akustik gerekiyor. Çok iyi bir kulağa sahip olup çok kötü bir ortamda çalışsan büyük bir ihtimalle berbat bir iş ortaya çıkar. (Gülüşmeler) Hepsinin iyi bir kombinasyon oluşturması gerekiyor. İyi hoparlör, iyi kulak, iyi akustik ve iyi bir deneyim. "Bu biraz tiz mi oldu ya?" deme şansın dağıtıma gittikten sonra yok. O yüzden ne yaptığını ve ne duyduğunu çok iyi bilmek gerek. 

 

 

http://www.mavenmastering.com
http://www.facebook.com/mavenmastering
http://www.instagram.com/mavenmastering