15 Şub 2018
Erdem Tursen

Tutunamayanlar Sahne Terminal'de

Tutunamayanlar... Neredeyse her Türk gencinin bildiği fakat bazılarımızın tamamıyla sonuna gelemediği, sosyal medya hesaplarında mutlaka kitaptan bir söz gördüğümüz son dönemin en popüler kitaplarından sayılabilecek postmodern bir Oğuz Atay romanı. Tutunamayanlar, bu sefer bir sosyal medya hesabında ya da bir kitap rafında değil de bir tiyatro sahnesinde karşımıza çıkıyor. Ben gittim, gördüm, yazdım... 
Tutunamayanlar De Tiyatro tarafından oyunlaştırılmış bir şekilde Sahne Terminal'de. 

"Hayatım ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu"
Oğuz Atay 
 
 Kaynak: kastamonukultur.gov.tr
 
"Tutunamayanlar" ve Oğuz Atay
Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar"ı Türk edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir. Gerçek anlamda başarılı olmuş ilk postmodern roman olarak kabul edilir fakat bunun dışında Türk edebiyatına yeni bir dil, yeni bir bakış getiren bu eser ilk çıktığında sanılanın aksine eleştirmenler tarafından pek fazla hoş karşılanmamıştır. Oğuz Atay, "Tutunamayanlar"ı bitirdiğinde takvim yaprakları 1970 yılını gösteriyordu. Aynı sene TRT Roman ödülünü kazandığında eleştirmenler onu kullandığı dil nedeniyle eleştirmişti. Bütün bunların yanı sıra "Tutunamanlar" romanı 1971 yılında basıldı. Peki neydi Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar"daki amacı? Sadece Türk edebiyatına yeni bir bakış açısı getirmek mi? Evet. Oğuz Atay, "Tutunamayanlar" romanıyla Türk romanında bir devrim yaptı. Aydın kesimin kabul edemeyeceği bir tarz oluşturdu. Daha doğrusu kendi dilini, kendi edebiyatını oluşturmak istedi. Bu kadar mıydı istekleri peki? Bu sorunun yanıtını benden değil de gelin Oğuz Atay'dan öğrenelim.
 
Kaynak: Tr. Vikipedi

Not: Pakize Kutlu’nun Oğuz Atay‘la yapmış olduğu , Yeni Ortam'da 30 Eylül 1972 tarihinde yayımlanan röportajdan bir bölüm alınmıştır.
 
Pakize Kutlu: 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazanan ilk romanınız "Tutunamayanlar"a karşı eleştirmenlerimiz genellikle yaklaşmaktan kaçınır bir tavır takındılar. Romanınızı ödüllendiren TRT seçici kurul üyesi edebiyatçılarımız da bu suskunluğa katılır göründüler. Tavrı bütün olarak nasıl yorumluyorsunuz?

Oğuz Atay: Eleştirmenlerimizin daha doğrusu uzun süredir yazmayanların dışında olanların kafasında belirlenmiş, sınırları çizilmiş bir roman tanımı var sanıyorum. Bu yüzden bir kitabı bu ölçülere uyup uymamasına göre değerlendiriyorlar. Belki de benim yazdığım, bir bakıma karmaşık ve alışılmadık sayfalar için henüz yeni bir kalıp bulamadılar.

Pakize Kutlu: Oğuz Atay, romanınızın yapı, içerik ve anlatım çeşitliliği bakımından alışılandan farklılığı hemen dikkati çekiyor. Anlatım özelliğindeki değişiklikler, sıçramalar ve hız okurun romana girmesini bir ölçüde güçleştirmiyor mu? Bu, okurla aranızda kurmak istediğiniz bağ bakımından düşündürücü değil mi? 

Oğuz Atay: Ülkemizde okur sayısı oldukça düşük. Büyük kalabalıklarla bağ kurduğu sanılan romanların bile aydınların dışında bir okuyucu kitlesi bulunduğunu sanmıyorum. Üstelik aydınlar, bir de kendileri hakkında yazılanları okumak zorunda. Bu bakımdan benim gibi yeni yazmaya başlayan birini arayıp bulmak ve alıp okumak zahmetinin üstesinden gelmiş okuyucuların, ilk bakışta yorucu görünen sayfalar arasında güçlük çekmeyeceğine güveniyorum. Okur yazarı az olan ülkemizde bile okuyucular böyle bir kitap yayımlandığını haber alırlarsa birçok yazarımızın aklından bile geçiremeyeceği bir yetenekle daha neler neler okuyabileceklerine inanıyorum. Okuyucuyu yeteneksiz sayarak yazmak istediklerini sadeleştirme çabasına girişenlerin de neden oturup yazdığını anlamıyorum.

Pakize Kutlu: Tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz? 

Oğuz Atay: Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, “Peki herkes ne yapıyor?” diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum. Ben, kahramanlarımın iplerini istediği gibi oynatarak insanlardan kuklalar yaratan büyük romancıların yeteneklerinden yoksunum. Roman kahramanlarına uygulayacak büyük nazariyelerim, onları peşinden koşturacağım büyük ülkülerim yok. Ya da insanlara, özellikle "Tutunamayanlar"a saygım büyük olduğu için acıyorum onlara; böyle büyük büyük meselelerin makale, inceleme, deneme gibi yazı türlerinin konusu olduğunu sanıyorum.
 
İşte böyle diyor Oğuz Atay bir röportajında. Tutunamayanlar için.

“Alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için, sizin de yokluğunuza alışacaklardır” s.350
TUTUNAMAYANLAR
 
Kaynak: Televizyongazetesi
 
De Tiyatro ve Tutunamayanlar
Tutunamayanlar ve Oğuz Atay'ı elimden geldiğince kelimelere sığdırmaya çalıştım. Şimdi gelelim oyun olarak "Tutunamayanlar"a. Öncelikle Sahne Terminal'e bir teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum. Böyle bir oyunu şehrimize kazandırdığı için teşekkür etmek gerek.  "Tutunamayanlar" 31 Ocak ve 2 Şubat tarihinde Sahne Terminal'de olmaya devam edecek. 
Açıkça söylemeliyim ki oyuna giderken ve öncesinde oyun hakkında tanıtım videoları izlerken bir ön yargım vardı. Beklentimi düşürmüştüm. Peki buna ne sebep oldu? Hemen anlatayım; Oğuz Atay eserlerini oyunlaştırılmış şekilde iki kere izleme fırsatı buldum. İlki Seyyar Sahne tarafından sahneye konulan "Tehlikeli Oyunlar". Oyun hakkında pek çok eleştirim var ama burada uzun uzun anlatamayacağım için tek bir şey söylemek istiyorum. Oyunun gereksiz bir uzunluğu ve durgunluğu vardı ve bu beni epey rahatsız etmişti. Oyundan sonra Oğuz Atay oyunlarına karşı bir ön yargım oluşmaya başladı. Daha sonra İzmir Devlet Tiyatrosu'nda oynanan "Oyunlarla Yaşayanlar" oyunu ile birlikte ön yargım ikiye katlandı.  Bu oyunlardaki en büyük sorun tekdüzelikti. Hikayenin sadece bir bakış açısından anlatılması ve farklı oyunlar olmasına rağmen karakterlerin aynı kalması. Şimdi kafanızda küçük bir soru işareti olabilir. Demek istediğim şudur ki; Oğuz Atay'ın yazdığı karakterlerde tabii ki ortak noktalar olabilir fakat hepsinin farklı kişilikleri var. Farklı olaylar yaşamışlar. Bütün bu karakterleri sadece deliye büründürmek hoş değil. Mutlaka karakterlerin birçok duygusal tarafı var, mutlaka o kadar duygusallıktan delirme ihtimalleri var; fakat bu karakterlerin tamamen deli olma olasılığı yok bence. Bu yüzdendir ki bu tür oyunlara karşı ön yargılı bakmaya başladım.

"Tutunamayanlar"ın öyle olmadığını oyun başladığı an itibari ile anladım. Hızlı bir akışla oyundan hiç kopmadım. Hem hikayenin birden fazla karakterle anlatılması hem de oyuncunun seyirciyi bir hikaye objesi olarak kullanması beni çok etkiledi. Oyuna iyice ısınmıştım. Ön yargım artık kırılmıştı. Karşımda tam da 'tutunamayan' bir adam vardı. Oyuncunun ağzından çıkan her söz ve yaptığı her hareket kalbimin derinliklerine işleniyordu. Oyun hiç bitmesini istemedim bir an. Oyun beni o tutunamadığım günlere geri götürüyordu. Özlediğim o günlere. Bazen ben de tutunamamak istiyorum ve Olric olmak istiyorum.

 -Selim Baba oğlunla gurur duyuyor musun? 
    TUTUNAMAYANLAR.
 
Kaynak: Sahne Terminal

Oyunda ön yargımı kırmama sebep olan bir diğer faktör ise oyundaki şiirsel anlatım ve tam zamanında kullanılan müzikalite. Diğer oyunlarda ön yargı oluşturmama sebep olan durgunluk bu oyunda kesinlikle yoktu. Kullandıkları şiirsel anlatım ve müzikalite beni çok etkiledi. Oyun ile ilgili son söyleceğim şey ise oyuncunun hikaye objesi olarak kullandığı seyircileri oyun sonunda alkışlatması. Oyun sonunda onlar da gerçekten oyunun parçası mıydı acaba gibi kafamın içini yiyen sorular sorsam da yanıtı her ne olursa olsun güzel bir uyum ve ahenkle son buldu "Tutunamayanlar".

Oyunculuk;
Tek kişilik oyunda Serhat Barış hikayeyi anlatırken bütün "Tutunamayanlar"ı canlandırdı.  Biraz da onu tanıyalım. Televizyon ekranlarında fazlaca aşinayız ona. Tabii ki tiyatro sahnesine daha çok yakıştığı kesin. Pek çok oyunda oynadı Macbeth'den Woyzeck'e kadar. Bu oyunda aynı zamanda çok etkili bir fiziksel performans gösterdi. Butik tiyatro sayesinde oyuncu ile aramızda oluşan yakın iletişim nedeniyle her hareketini izleme fırsatı bulduk. Her hareketin bir anlamı vardı. Her hareketin sonucu bir yere götüyordu bizi. Oyunda şiirsel anlatım, müzikalite ve hikayeyi farklı kişiler üzerinden anlatması oyunu beğenmemde etkili oldu.

Reji ve Oyunlaştırma;
Yönetmen koltuğunda BBŞT'den tanıdığımız And Aksan var. Basit ve etkili bir reji olmuş diyebilirim. Hikayeyi ön plana çıkarmış And Aksan. Başarılı da olmuş bence. Ayrıca De Tiyatro'yu da ilk oyun olarak "Tutunamayanlar"ı seçmiş olmaları nedeniyle tebrik ederim. Gerçekten çok cesur, zor ve biraz da riskli bir karar. Oyunlaştırmaya gelecek olursam da romanı daha şiirsel bir anlatıma dönüştürmeleri çok etkili olmuş. Son olarak benim için manevi anlamı çok yüksek olan bir oyunda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Alkışınız bol olsun. Selim Baba'ya selamlar.
Herkesin Tutunamaması dileğiyle!
 
 
 Kaynak: Sahne Terminal
 
Yazan: Oğuz Atay 
Yöneten: Ant Aksan
Oynayan: Serhat Barış
Metin Düzenleme: Ayça Üzüm, Heves Berksu, Ant Aksan, Serhat Barış
Şarkı Sözleri Düzenleme: Ayça Üzüm
Müzik: Sedat Utku Gücoğlu
Kostüm Tasarım: Gamze Şatana
Organizasyon: Kemal Burhan Şahin
Reji Asistanları: Elif Arslan, Sezgin Güneyli
Fotoğraflar: Lütfü Üre
Afiş Tasarım: Sahir Erdinç