V. Murad

Cumartesi, 30 Kasım 2019 20:00
Ergene Mahallesi, 550. Sk., 35040 Bornova/İzmir, Türkiye

I. PERDE

Sultan V. Murad’ın Çırağan Sarayı’ndaki Odası

21 Eylül 1890. Sultan V. Murad’ın 50. doğum günü sabahı. Sabık padişah Çırağan Sarayı’ndaki odasında uyumaktadır. Sabaha karşı rüyasında kendisini maiyeti ile birlikte Eyüp’te geleneksel kılıç kuşanma törenini gerçekleştirirken görür. Gerçek hayatında V. Murad bu töreni hiçbir zaman yerine getirememiş, delirdiği ileri sürülerek, 93 günlük kısa saltanatı 31 Ağustos 1876’da tahttan indirilmesi ve ailesiyle birlikte, ömrünün geri kalan 28 yılını 1904’teki ölümüne kadar geçireceği, Çırağan Sarayı’na hapsedilmesiyle son bulmuştur.

Sarayın Anıtsal Rıhtım Kapısı

Geçirdiği sinir buhranlarının bir emaresi olarak, Çırağan’a hapsinden beri devamlı surette gördüğü bu rüyalarda, Murad o töreni gerçekleştirdiğine tanık olduğu hayali benliği ile şuurunun derinliklerinde çatışmaya girer. Bu rüyalar esasında saltanatının kısa ömrüne sebep olan, dengesiz tabiatında kendi içinde düştüğü ikilem ve çatışmalara da ışık tutmaktadır. Çatışmanın sonunda hayâlinde ulaşamadığı kuvvetli Murad’a yenik düşen gerçek Murad üzerine yavaş yavaş kapanan Çırağan Sarayı’nın anıtsal rıhtım kapısı arkasında ezeli hapis hayatının başlangıcına da çaresiz bir şekilde tanık olur.

Doğum Günü Sabahı

Murad gördüğü kabustan uyanmış, doğum günü sabahı düşünceli bir halde odasında dinlenmektedir. İçeri kızları Hadice, Fehime ve Fatma Sultanlar girerler. Hadice Sultan babasının doğum günü için bir marş bestelemiştir ve kızlar bu eseri babalarına takdim ederler. Murad aldığı bu hediyeden bir hayli duygulanmış, neşesi yerine gelmiştir. O anın mutluluğu, babası Sultan Abdülmecid devrindeki saray kutlamalarını kendisine hatırlatmıştır. Kızlarına teşekkür eder ve kütüphanesinde sakladığı, benzer bir vesileyle babasına ithafen Chevalier August d’Adelburg’un besteleyerek takdim ettiği, Aux Bords du Bosphore (Boğaziçi Kıyıları’nda) senfoni-fantazisi’nin notasını gösterir. İstanbul doğumlu keman virtüözü d’Adelburg bu bestesini Viyana’da bastırtmış ve romantik eserinin temalarında Boğaz’da rüyalı ve hülyalı bir yolculuğu betimlemiştir. Murad kızlarına bu hikâyeden bahsederken bir zamanlar Boğaz kıyısında inci gibi duran, babasının inşa ettirdiği, görkemli Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu’nda şehzadeliğinde onunla birlikte izlediği bale temsilini anlatmaya başlar.

Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu’nun İçi

İstanbul’u ziyaret eden yabancı bir dans trupu, resmi geçit alayı eşliğinde, Sultan Abdülmecid, devlet erkânı ve büyükelçiler huzurunda gösterilerini sunmak üzere Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu’na davet edilmişlerdir. Trup, La Chasse de Diane adlı kısa bir bale oynar. Soytarıların dansı ve sihirbazlık gösterileri de eğlencenin bir parçasıdır. Murad temsil esnasında harem kadınları arasında görüp aşık olduğu ve sonradan ikinci eşi olacak olan Reftaridil Kadın Efendi’yi hatırlar. Onun için yaptığı besteler hafızasında canlanırken melodilerinin tiyatronun duvarlarında aksetmeye başladığını duyar gibi olur. Murad’ın büyük valsi çalarken şehzadeliğinin neşeli günleri gözünün önünde canlanmış, hayalinde artık herkes bu kutlamaya katılmıştır. Ancak dışarıda aniden çıkan bir fırtına yanlışlıkla kapıları açık bırakılan tiyatronun kandillerini söndürür; şimşekler çakar. Murad kendisine huzursuzluk veren ikinci benliğinin mevcudiyetini hisseder; bu iç çatışmalar daha şehzadeliğinde ilk emarelerini gösterirken onun trajik akıbeti de Dolmabahçe Sarayı’nın açılışında verilen bir ziyafette yaşanan bu gerçek fırtına olayında saklı gibidir.

II. PERDE

Sultan Abdülaziz’in Saltanat Kayığı

Murad geçmişten bir sahne daha hatırlamaktadır: Babasının 1861’deki vefatından sonra tahta çıkan amcası Sultan Abdülaziz 30 Mayıs 1876’da bir darbe sonucu tahttan indirilmiş ve kayıkla Topkapı Sarayı’na doğru sisli bir Boğaz sabahında sürgüne götürülmektedir. Amcasının yerine apar topar tahta çıkartılan Murad ise beklenmedik bir anda getirildiği saltanat makamında huzursuz ve isteksizdir. Dört gün sonra Sultan Abdülaziz iki bileği kesilmiş olarak kan revan içerisinde ölü bulunur. Herkese adil ve eşit davranmaya gayret eden Sultan Murad ise amcasının bu esrarengiz ölümünün mesuliyetinin kendisinden bilineceği endişesine kapılmıştır. Eşleri Eleron Mevhibe ve Reftaridil Kadınefendiler Murad’ı yatıştırmaya çalışırlar ise de bu elim olay sonucu içine düştüğü sinir buhranları giderek artmaya başlamış ve bir darbe sonucu zorla oturtulduğu makamının yükümlülüklerini yerine getiremez bir hale gelmiştir. O artık etrafa “deli padişah” ilân edilmiştir.

Çırağan Sarayı’nda Sultan Murad’ın Odası / Balo Salonu

Sultan Murad’ın 50. doğum gününe geri dönülür. Murad piyanosu başında odasında müzik öğretmeni Guatelli Paşa’nın şehzadeliğinde kendisine ithafen bestelediği Élegie’yi çalmaktadır. Yalnız ve hüzünlüdür. Saraya hapsinden beri piyanosu başında ailesi için besteler yaparak günlerini geçirmekte ve teselli bulmaya gayret etmektedir. Zira kederli hayatına rağmen ailecek hapsedildiği Çırağan’da sabık saray halkına ithafen yaptığı besteleri neşeli dans parçalarıdır. Doğum günü vesilesiyle Sultan Murad’ı eğlendirmek için harem kadınları, kızları, onun kendi besteleri ve Guatelli Paşa’nın armonize ettiği geleneksel eserler eşliğinde danslar sunarlar. Ancak Murad bu eğlenceden bir türlü teselli bulamamaktadır; kendisini iyi hissetmez ve hava almak için sarayın bahçesine çıkar.

Çırağan Sarayı’nın Bahçesi

Murad sarayın bahçesinde dolaşırken yine geçmişi ve bir türlü olamadığı o kuvvetli Murad’ı hayalinde canlandırır. İçinde bulunduğu esaret hayatı ona her bahçeye çıkışında gençliğinde duyduğu bir efsaneyi hatırlatmaktadır. Çırağan Sarayı eski bir mevlevi tekkesinin yerine inşa edilmiş ve inşaat sırasında bu tekkeye mensup bazı dervişlerin mezarları sarayın temellerinde hapis kalmıştır. Murad kendi esaretini onların akıbeti ile özdeşleştirmektedir; âdeta kendisi de bir derviş gibi bu sarayda yıllardır çile doldurmaktadır. Onların yolu aşk, sevgi, dostluk ve kardeşliktir; erdemli bir maneviyata açılan kapıdır. Murad dervişlerin mevcudiyetini içinde kuvvetle hisseder.

Sarayın Anıtsal Rıhtım Kapısı

Murad, Çırağan Sarayı’nın anıtsal rıhtım kapısının önüne gelmiştir. Boğaz’ın sularına aksederek kendi benliğiyle yaptığı son bir mücadele ve hesaplaşmadan sonra kapının bir anda açılmaya başladığını görür. Ona huzursuzluk veren hayali Murad şuurundan kaybolmuş, gerçek Murad ise yalnız kalmış olsa bile artık öz benliğinde hürriyetine kavuşmuştur. Yatay demir parmaklıklar gibi duran portelere dizili hapis ömrünün neşeli notaları ise ebediyete dek hür ve ölümsüzdür. İleride bir gün parlak bestelerine coşkuyla dans edileceğini görür gibi olur. Boğaz’da mehtap yükselmektedir. “Meğer bunlar rüya imiş, meğer ben bir rüya görmüşüm!” diye düşünür. Sanki gerçek bir rüya gibidir bu; bir gün kendi topraklarında bir baleye konu olacak olan, “rüya içinde rüya” ...

Müzik: Sultan V. Murad

Müzik Düzenleme: Emre Aracı, Bujor Hoinic

Libretto: Emre Aracı

Koreografi: A. Volkan Ersoy, G. Armağan Davran

Orkestra Şefi: Tulio Gagliardo Varas, Hakan Kalkan

Dekor ve Kostüm Tasarım: Savaş Camgöz

Işık Tasarım: Fuat Gök

Video Prodüksiyon: Ahmet Şeren

Eser Sorumlusu: Tacettin Uyanık

Koreograf Asistanı: Ayşe Fidanlık, Sanem Subaygil

Sultan V. Murad: Boğaçhan Bozcaada, Doruk Demirdirek, Çağın H. Özideş

Hayali V. Murad: Dolun Doyran, Yiğit Erhan, Sertan Yetkinoğlu

Reftaridil Kadın Efendi: Burcu Olguner, Sülün Duyulur, Oben Yıldırım

Eleron Mevhibe Kadın Efendi: Aslı Çilek, Çisil Bozcaada, Hülya Susurluk

Hatice Sultan: Sülün Duyulur, Gülfem İncecik Özcan

Fehime Sultan: Hülya Susurluk, Oben Yıldırım

Fatma Sultan: Neslihan Kılıç, Esra Bilgilioğlu,

Diana ve Apollon: Oben Yıldırım, Sertan Yetkinoğlu, Hülya Susurluk, Çağın Özideş