Beni Güzel Bir Yerlere Götür - Take Me Somewhere Nice

Cuma, 20 Aralık 2019 17:30
Akdeniz Mahallesi, 35210 Konak/İzmir, Türkiye

Kültür için Alan tarafından desteklenen Monitor, 2019’un son sergisinde Hale Tenger ve Šejla Kamerić’i ağırlıyor. Geride kalan sessizlik ve sekteye uğratılan günlük yaşamın akışı üzerinden toplumsal travmaların konu edildiği “Beni Güzel Bir Yerlere Götür” başlığını taşıyan sergi, 20 Aralık’ta Hale Tenger ve Özlem Altunok söyleşisiyle Kardıçalı Han’da ziyarete açılacak.

Hale Tenger’in Beyrut isimli çalışmasında, 2005 yılında Refik Hariri’ye karşı düzenlenen bombalı suikast sonucu önemli hasar alan St. Georges Hotel’in pencerelerini görürüz. Etrafında çekim yapmanın yasak olduğu otelin daha az zarar görmüş cephesi, başka bir otel odasının penceresinden sanatçı tarafından kayıt altına alınır. Benzer kaderi paylaşan coğrafyalardan bir bakış sunan çalışmada, gündüz ve gecenin, umudun ve kaygının birbirine dönüşümünü izleriz. Bombanın etkisiyle patlamış camlardan rüzgârın kuvvetiyle dışarı çıkan beyaz perdelere, sanatçının uzun yıllar birlikte çalıştığı Serdar Ateşer’in özgün müziği eklenir. Gün geceye döndüğünde rüzgarın şiddeti artar ve 2005 yılında olaydan kısa süre sonra kaydedilen videoya 2007’de eklenen İsrail saldırısının bombalama seslerini duymaya başlarız. Geride kalan yalnızca hasar görmüş ve terk edilmiş binanın ayakta kalan kısmı değil, aynı zamanda tüm katliam ve zorbalıklara rağmen toplumların ayakta kalmaya çalışan, umut eden ve direnen yanlarıdır.

Šejla Kamerić, 2011 yılında ürettiği “Kırmızısız 1395 Gün” isimli çalışmasını, 1992’den 1996’ya dek süren Saraybosna kuşatmasının toplum psikolojisi üzerindeki etkisinden yola çıkarak hazırlar. Çalışmada, kuşatma zamanlarında, Saraybosna’yı saran tepelere yerleşen keskin nişancılardan dolayı “Keskin Nişancı Sokağı” adını alan bölgede yürümeye çalışan kişiler görürüz. Bu kişiler dikkat çekmeyen renklerde giyinip hedef olmaktan korunmaya ve günlük yaşamlarını sürdürmeye çalışan halktan başkası değildir. Eugenio Borgna, “Bekleyiş ve Umut” isimli kitabında, kaygılandığımız zaman yaşamımızın girdiği çıkmazlardan söz eder. Aynı kitabında ise umudun geldiği yeri algılamamız için Maria Zambrano’nun Resim Yerleri kitabından yararlanır ve onun köprü bir yol olduğundan ve yokluğu halinde insanı uçuruma sürükleyeceğinden bahseder**. Umut, geçilemez yerleri, geçilebilir kılar. Kamerić’in çalışmasında, bu görevi müzik üstlenir. Filmde, kameranın takip ettiği kadın Çaykovski’nin 6. Senfonisi Pathétique’ten aldığı güçle yoluna devam eder.

Olaylar geçmişte kalır, kayıplar yaşanır, içinde bulunduğumuz zamanda günler geçmeye devam eder, fakat yaşanılanların anısından kurtulmak dünya, güneş etrafında defalarca dönmesine rağmen mümkün olmaz. Gökyüzünde izler bırakıp geçenin, gösterinin bir parçası olmadığı o günün ardından iyileşmesi nesiller boyu mümkün olmayacak ruhsal travmalar ortaya çıkar. Buna rağmen, Karl Raimund Popper’a göre “tüm canlılar daha iyi bir dünya arayışındadırlar”*** ve tüm değişimler bu arayış sayesinde gerçekleşir.

Birlikte yaşanılan tüm toplumsal travmalar ardından belirmesi beklenen dingin bir gökyüzü düşü “Beni Güzel Bir Yerlere Götür”, 30 Aralık’a dek Kardıçalı Han’da ziyarete açık olacak.

*Emily Dickinson, Bir Başka Gökyüzü – Seçme Şiirler, Çev. Nurbanu İnan, Kopernik, Şiir:188, Sf. 129
*Eugenio Borgna, Bekleyiş ve Umut, Çev. Meryem Mine Çilingiroğlu, YKY, Cogito, Sf. 263
*Karl Raimund Popper, Daha İyi Bir Dünya Arayışı, Çev. İlknur Aka, YKY, Cogito, Sf. 7