Benden Selam Söyle Anadolu'ya

Perşembe, 21 Şubat 2019 20:00
Mimar Sinan Mahallesi, 26 Ağustos Kapısı Yanı, 35220 Konak/İzmir, Türkiye
ÖTEKİ BERİKİ TİYATRO TOPLULUĞU
BENDEN SELAM SÖYLE ANADOLU’YA
YAZAN: DİDO SOTİRİYU
OYUNLAŞTIRAN: HALUK IŞIK
YÖNETEN: YASEMİN ŞİMŞEK TÜZÜN
ÇEVRE DÜZENİ: ÖBTT
MÜZİK TASARIM: ALPDOĞAN SELÇUK
IŞIK TASARIM: ALPDOĞAN SELÇUK
KOSTÜM: ÖBTT
AFİŞ TASARIM: ASLIHAN IŞIK
OYUNCULAR:
YILMAZ TÜZÜN
YASEMİN ŞİMŞEK TÜZÜN
ALPAY YURTSEVENLER
UĞURCAN GÜMÜŞ
KOZAN S. ERKAN
FATİH TAZEOĞLU
SEDEN TURAN
MUSTAFA ARAN
BARIŞ MİMAN
KONU: Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'daki Rum köylüleriyle Türkler arasında yaşanan tarihsel bir "dram"ı anlatıyor «Benden Selam Söyle Anadolu'ya» Manoli Aksiyotis adlı bir Rum köylüsünün gerçek yaşamından kaleme aldığı anılarını anlatır oyun. Sotiriyu, "Bu romanın dokusunu ben, işte bu denli gerçek tanıklardan süzüp çıkarttım. Bir daha geri gelmemek üzere çökmüş bir alemi gözlerinizin önünde canlandırmak amacıyla yaptım bu işi. Yaşlılar unutmasın; ve gençler, bütün olup biteni çırılçıplak bir şekilde görsün, öğrensin diye.." derken gerçek bir yaşanmışlığı niye bugüne aktardığını vurguluyor.
Yunanistan’da 50 baskı yapan, dünyada 10 dile çevrilen, 1909`da Aydın`ın Şirince`sinde doğan Dido Sotiriyu’nun ‘Benden Selam Söyle Anadolu’ya’, özgün adıyla ‘Kanlı Topraklar’ (Matomena Homata) 1970’li yıllarda Türkiye’de en çok okunan romanlardan biridir.
1982 yılında Abdi İpekçi Türk-Yunan Dostluk Ödülü’nü alan bu kitap, kökleri Türkiye’de olan, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye’den göç etmek zorunda kalan ünlü Yunanlı yazar Dido Sotiriyu’nun en önemli etkileyici kitabı.
Dido Sotiriyu, gazeteci yazar Zeynep Oral’a Atina’da “Bir tek düşman vardır: Düşman , ne Türklerdir , ne de Yunanlılar’ Düşman, savaştır. Savaş ve onu körükleyen çıkarlar?’ der yazar

Ege’de yüzyıllardır birlikte yaşayan Rum ve Türk halkları 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte kendilerini savaşın orta yerinde bulur. O güne kadar komşu olan, acılarını, sevinçlerini paylaşan, birbirinin geleneklerine, değerlerine saygıyla yaklaşan bu iki halk birdenbire birbirini düşman görmeye başlar.
Kitabın kahramanı Manoli Aksiyotis’in yaşam öyküsü anlatılırken halkların birbirine nasıl düşman edildiğini tarafsız bir gözle anlatılıyor. Manoli 1. Dünya Savaşı’nın sonunda Yunanlıların Anadolu’yu işgal etmesiyle Yunan üniforması altında Türklere karşı savaşa katılıyor. Daha sonra kaçarak Yunanistan’a dönüp mülteci olarak yaşamını sürdürüyor.
Manoli Aksiyotis’in yaşam öyküsü Türk ve Rum halklarının birlikte yaşadığı günlerin anlatımıyla başlıyor. Manoli, “1914’e gelinceye kadar köyde adam öldürüldüğü işitilmiş şey değildi. Sadece bir kere, o da dilberin güzel gözleri için ve tanıklar önünde olmak üzere, iki delikanlı mertçe vuruşmuşlardı” diyor. Ve iki halkın geleneklerini, aynı toprak parçası üzerinde kardeşçe yaşayışlarını, aralarındaki dostluk ve dayanışmayı, ortak yaşamlarının kaynaşmasını anlatıyor.
“… Her Allahın günü, dağlardan akın akın Türk köylüleri inerdi pazarımıza. Odun, kömür, kümes hayvanı, kaymak, yumurta, peynir, sözün kısası Anadolu’nun zenginliğini yapan ne varsa satar; ihtiyaçlarını bizim dükkanlardan alıp akşama dönerlerdi. Kimisi dostlarının evinde misafir kalırdı; bizimle birlikte yer, bizimle birlikte yatarlardı. Türk köylerine kocabaş hayvan, at veya süt almaya gittikleri zaman bizimkiler de oradaki dostlarının evinde ağırlanırdı. Ve dağ yollarında karşılaştığımız vakit, kocaman selamünaleykümler çekerdik karşılıklı…”
Türk ve Rum halklarının bu kardeşçe yaşamı 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte aniden değişiyor.