Doğanın Çocukları

Kâr ve yayılma saplantısı yüzünden, üretimi ve dolayısıyla doğal kaynakların tüketimini arttırmak zorunda kalan sermaye hareketi, doğanın kendine özgü yaşam döngüsüne her geçen gün daha büyük darbeler indirmektedir. Ortaya çıktığı andan itibaren ekosistemleri kenarlarından aşındırmaya başlayan sermaye hareketi, bugün gelinen noktada bütün ekosistemleri yok olmanın eşiğine getirerek tarihte ilk kez bir gezegen krizi yaratmıştır.
Öte yandan, yaşam dünyalarımızın derinlerine nüfuz ederek bu alanları kendi birikim sürecini arttıracak bir şekilde dönüştüren sermaye hareketi, kitleler üzerinde -kendi deyimiyle pazarda- tatminsizlikler, eksiklikler, mutsuzluklar, yatıştırılamayan arzular yaratır. Bu durum daha fazla tüketimi körükler. Böylece doğanın kendi döngüsüne yabancılaşmış ekoloji karşıtı bir toplum yaratılır. Açıkçası kapitalizmin içsel döngüsü, doğanın içsel döngüsünün en büyük düşmanıdır.
Doğa İçin Örgütleniyoruz!
Kapitalizmin doğa karşıtı olduğu gerçeğini haykırmak tek başına bir ifade etmiyor. Bu gerçeğin yaşam formuna büründüğü aygıt, kapitalizm karşıtı ve ekolojist bir zeminde mücadele veren örgütlülüktür. Doğanın Çocukları olarak bu örgütlülüğü inşa etmek için yola çıkıyoruz.
Bu örgütlülük ihtiyacı, sermaye düzeninin üretim ve tüketim faaliyetlerinin hız saplantısının doğanın kendine özgü ritmi ve döngüsüne tamamen yabancılaşmış bir toplum yaratmasından ve sistemin üretim ölçeğini her geçen gün artan oranda genişletme zorunluluğundan kaynaklanır.
Bu noktada nasıl bir yönelim içerisinde olduğumuz önem kazanmaktadır. Zorlu doğa koşullarının karşısında, hayatta kalma çabasıyla doğayı sürekli dönüştürmek zorunda kalan insanlığın yüz binlerce yıldır yürüttüğü mücadeleyi meşru görmekteyiz. Bu çaba günümüzde kapitalist vahşete evrilse de, insanın zorlu doğal koşullar karşısındaki varoluş mücadelesi yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu bağlamda dikkatini çektiğimiz ekolojik kriz olgusu, birçoklarının iddia ettiği gibi insanların kötü doğalarının sonucundan değil, sermaye hareketinin içsel yasalarının işleyişinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden modern toplum, doğanın kendi döngüsüne saygı duyabilecek bir üretim ve tüketim faaliyetleri çerçevesinde köklü bir dönüşüm gerçekleştirmek zorundadır. Bu dönüşüm sonucunda yalnızca toplumsal ihtiyaçları hesap eden, kâr elde etme saplantısından kurtulmuş, ortak üreticiler toplumu hedeflenmelidir. Bu toplum, insan ile doğanın birlikte sağlıklı evrimini hedefleyen rasyonel bir toplumdur. Bu toplum geleceğin sınıfsız, sömürüsüz toplumudur.
İşte Doğanın Çocukları bu hedefle yola çıkmaktadır. Merkezinde işçi sınıfı hareketinin olduğu bir antikapitalist alanda, diğer tüm antikapitalist dinamiklerle birlikte, etkileşim içerisinde yol alacağız.
Doğal döngüyü korumazsak, elimizde o güzel ütopyalarımızı kuracağımız bir gezegen kalmayacaktır. Yolumuz uzun ve zorlu. Ama umudumuz var. Doğa ve toplum için mücadeleye!