11 Oca 2017
Gülay Güler

İzmirKültür Pla+formu Girişimi

“İçe kapanmak yerine açılmak, eleştirmek yerine üretmek, beklemek yerine yapmak”
 
Nisan 2017’de üçüncü yılını tamamlayacak İzmirKültür Pla+formu Girişimi, İzmir Akdeniz Akademisi çatısı altında yürüteceği faaliyetlere karar verirken İzmirli kültür aktörlerini buluşturmayı, künyelemeyi ve haritalamayı öncelikli hedef olarak belirlemiş. Bu hedefe ulaşabilmek adına, Haziran 2015’ten itibaren aylık olarak düzenlediği İzmirKültür İletişim Toplantıları’nda farklı disiplinlerde kültür ve sanat üreten bireylerin, kolektiflerin, inisiyatiflerin yanı sıra akademisyenleri, sanat mekânı sahiplerini, yayıncıları, yazılımcıları, eğitimcileri, etkinlik tasarımcılarını ve medya mensuplarını aynı çatı altına toplamış. Her aşamada bileşenlerinin katkısını ve desteğini almayı gözeterek ilerlemiş; girişimin kolektif çıktıları olarak tarif edebileceğimiz İKPG bülteni “Pla+form” ve İKPG Yıllık’ı hazırlayarak bizzat yayıncılığı deneyimlemiş. Beşinci sayısı itibariyle içeriğini sürekli genleştiren bir “kent ve kültür” dergisine evrilen Pla+form, gittikçe genişleyen bileşen ağı sayesinde ekolojiye, bağımsız tarım modellerine, spora, gastro kültüre, tasarıma beraberce bakabilen, yurtiçindeki kültür odaklarının beğeniyle takip ettiği bir yayın kimliği kazanmış. 
 
İKPG ekibinden Sarp Keskiner ve Ebru Atilla Sağay; girişimin nasıl oluştuğunu, neler yaptığını, önümüzdeki dönemde neler yapmayı planladığını ve Pla+form’un yayınlarını Otuzbeslik.com'a anlattı.


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İzmirKültür Platformu Girişimi'nin oluşum hikâyesini bizlerle paylaşır mısınız? 
 
Sarp: Hareket noktası olarak, iki önemli olgudan bahsedebiliriz. Bunlardan ilki, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2009’da düzenlediği, İzmirli veya İzmir ile ilişkisini koruyan kültür aktörlerini bir araya getirdiği Kültür Çalıştay'ı. Bu çalıştayda alınan kararlar ve ortaya konan vizyon, yürüttüğümüz çalışmalara temel teşkil ediyor. İkincisiyse “Kıyı Tasarım Projesi” olarak bilinen İzmirDeniz Projesi. Elfin Yüksektepe Bengisu ve ben, Kıyı Tasarım Projesi’nin Kültür Sanat Çalışma Grubu’nda yer alıyorduk. İKPG’nin adına ilk defa, 2012 yılında bu grubun sunduğu, önerdiği kültürel yönetişim modeli şemasında rastlıyoruz. İKPG henüz oluşmamışken, İzmir Akdeniz Akademisi’nin faaliyete geçmesiyle beraber, Bengisu ile ikimiz koordinatörlüğünü Doç. Dr. Serhan Ada’nın yürüttüğü Kültür Sanat Koordinasyon Birimi’ne dâhil olduk. Bu birime kısa zaman içerisinde Borga Kantürk ve Cenker Ekemen eklendi; böylece çalışmalara başladık. Bu dörtlü grup, aynı zamanda İzmir Akdeniz Akademisi Kültür Sanat Danışma Kurulu üyesiydi. İKPG, bu yapılanmaların sonucunda, Danışma Kurulu’ndan çıkan tavsiyesi kararı üzerine kuruldu. 
 
Hepimiz doğma büyüme İzmirliydik, kariyerlerimizi inşa ederken uzunlu kısalı sürelerle İstanbul’da yaşamıştık ama fark ettik ki şehirdeki kültür üreten aktörler, mekânlar, oluşumlar ve yapılar hakkında çok az şey biliyoruz. Bunun üzerine şöyle bir karar aldık: Buluşma toplantıları düzenleyerek tanıdığımız aktörleri davet edelim, kafa yormayı düşündüğümüz meselelere dair onlardan öneri ve görüş alalım. Böylece başladık; başladık ama yapısal anlamda ne tür bir çatı kuracağımıza baştan karar vermedik. Buradan bakarsak, İKPG; kendi kendini zamanla eklemlenen bileşenlerin katkısıyla icat etti. Nelerle uğraşacağımıza bu toplantılarda ortaya çıkan başlıklar üzerinden zamanla karar verdik. Bir yandan İzmir’e ve kültür hayatına dair meselelere bakarken, diğer yandan Pla+form adını verdiğimiz bülteni yayınlamaya ve yaymaya başladık. 2015 yılında Ebru Atilla Sağay, Zeynep Gönen, Onur Kocaer ve Hale Eryılmaz’ın ekibe katılımıyla görüş açımızı ve hareket alanımızı genişlettik. Bugün itibariyle çeşitli alanlarda bize destek çıkan arkadaşlarımızla beraber, on bir kişilik bir ekibiz.

Ebru: Bu çekirdek kadro toplantılar dışında sosyalleşmek için de sık sık buluşuyor. Bugün itibariyle amacımız, İzmirli olan veya dışarıdan gelip şehrimize yerleşen kültür sanat üreticileri arasındaki yatay ilişkileri güçlendirmek, üretimin görünürlüğünü artırmak, izleyici geliştirmeye ve mekânları ortaklaştıracak stratejiler üretmeye dair dayanışarak neler yapabileceğimize bakmak. Şimdiye kadar biriktirdiklerimizi toparlayıp nasıl daha ileriye taşıyabileceğimize beraberce kafa yoruyoruz. İKPG, son derece demokratik bir platform; her kararı açık çağrıya çıkarak bileşenleriyle beraber alıyor. Çekirdek ekip de böyle çalışıyor, herhangi bir kararı ekip içerisinde konsensüs oluşturana kadar irdeleyip, oybirliğiyle alıyor. 
 
“Pla+form”un ilk sayısı ne zaman çıktı? Yayınlarınızın içeriği hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz? 
 
Sarp: İlk sayı, Nisan 2014’te çıktı. Bu ay beşinci sayı yayınlanıyor. Bültenin çok düzenli bir periyodu yok; yılda üç sayı yayınlanıyor. Her aralık ayında İKPG bileşenlerini merkeze koyarak İzmir’de süregiden kültür ve sanat üretimine mercek tutan, şehrin kültürel üretim potansiyeline görünürlük kazandıran, forumlara ve esin verici modellere, stratejilere sayfalarını açan “İKPG Yıllık” ise bir anlamda ilerlemekte kararlı olduğumuz yolun izini çiziyor. 

Ebru: Bültenimizin ücretsiz olduğunun, İzmir’in önde gelen kitabevlerine, kültür merkezlerine dağıtıldığının ve her sayının başka şehirlerdeki kültür aktörlerine ulaştırıldığının altını çizelim. İKPG Yıllık’ın şöyle bir faydası oldu: Liselerden üniversitelere, sanat üreticilerinin uğrak noktası mekânlardan barlara kadar uzanan geniş bir ağa dağıtılıyor. Meselâ kısa film çekmek isteyen bir lise öğrencisi “kime, nereye başvurabilirim; kimden destek alabilirim” dediğinde bu isimleri Yıllık’tan rahatlıkla bulabiliyor. İletişim toplantılarına katılan bileşenlerimizi tanıttığımız “Fihrist” bölümü de bu işe yarıyor. 
 
Bültenin içeriğinden bahsedecek olursak, “İzmir'den” bölümünde güncel sanattan sinemaya, festivallerden kooperatiflere uzanan çok geniş bir skaladan haber paylaşıyoruz. Her sayımızda bir güncel sanatçının portfolyosuna yer veriyoruz. Bizce önemli isimlerle İzmir ve kent kültürü üzerine röportajlar yapıyoruz. “Bellek” ve “Kıyı” bölümlerinde toplumsal hafızamızı tazeliyoruz, Körfez’in kıyısını nasıl kalabalıklaştırabileceğimize katkı sunacak yaratıcı projeleri, bireyleri gündeme taşıyoruz. “Akdeniz’den” bölümü, İzmir’in önüne koyduğu “Akdeniz’in önde gelen kültür merkezlerinden biri olma” vizyonunu destekler şekilde havzada kültür üreten oluşumlarla ilgili tanıtım metinlerine, haberlere yer açıyor. İstanbul’dan İzmir’e bakıp, “ben gelip oyunumu oynamak, atölye açmak, konser vermek istiyorum” diyen herkes için başvuru kaynağı olarak görev görebilecek yayınlar bunlar. 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İletişim Toplantıları’nın formatı, içeriği hakkında neler söyleyebilirsiniz? 
 
Sarp: Ayda bir kez, İzmir Akdeniz Akademisi’nde toplanıyoruz. Her toplantıya farklı alanlardan kurum, kolektif ve inisiyatif temsilcilerini; farklı disiplinlerde çalışan sanatçı, tasarımcı ve akademisiyenleri davet ediyoruz. Katılımcılar; bize kim olduklarını, çalıştıkları alanı, üretimlerini ve yakın gelecekte neler yapmayı planladıklarını içeren on beş dakikalık bir sunum yapıyor. Forum formatında ilerleyen toplantının ikinci kısmındaysa şehre, güncel kültürel meselelere, sorunları aşmaya yönelik modellere değiniyoruz. Her toplantı, daha sonra Pla+form bülteninde yayınlanmak üzere görsel ve işitsel olarak kayda alınıyor.  

Ebru: Şöyle de bir şartımız var; kültür sanat alanında önümüzdeki engellere ve sorunlara odaklanmıyoruz. Onun yerine, var olan üretimin boyut, çeşit ve niteliğinin altı çizilirken bu birikimle gelecekte neler yapılabileceğine bakıp bir sinerji yaratmaya çalışıyoruz.

Sarp: Sorunlara odaklanmaktan kaçınarak ilerlediğinizde somut öneriler ve projeler ortaya çıkmaya başlıyor. Birbiriyle tanışıp ortak bir şeyler yapmaya başlayan, dayanışmayı gözeten çok sayıda bileşenimiz var artık. Sıkışmışlıklara, bireysel hayâl kırıklıklarına ve engellere saplanıp kaldığınızda sonuca doğru ilerleyemiyorsunuz. Kabul edelim ki aşamayacağımız şeyler var. Bunlara odaklanmak yerine omuz omuza durarak ne yapabiliriz, ona bakmaya çalışıyoruz. İzmir Akdeniz Akademisi Kültür Sanat Koordinasyon Birimi Koordinatörü Serhan Ada'nın beni çok heyecanlandıran bir yaklaşımı var: “Kendi kendini fethetmek”…


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Katılım ne durumda, üye olmak için herhangi bir kriter var mı? 
 
Sarp: Bugüne kadar on beş toplantı gerçekleştirdik; yüzü aşkın bileşenimiz var. Üyelik için herhangi bir kriter veya koşul yok ama üretmekte ısrar eden, bu şehrin kültürle kalkınmasına ilişkin vizyonu ciddiye alan, yanındakini ötekileştirmekten ve ezmekten sakınan, herkesin bu davaya katkı sunabileceğine inanan, hiyerarşi kurmaktan kesinkes kaçınan herkes aramıza katılabilir. Potansiyel bileşenleri toplantıya davet ederken bu ölçütleri gözetiyoruz. Sonuçta somut şeyler çıkartabilmek ve zamanı efektif kullanabilmek adına da her toplantıya katılımı on kişiyle sınırlı tutuyoruz. Sunum yapmak için bize ulaşmanız yeterli. İKPG, az önce sözünü ettiğim kriterlere dikkat ediyor olacak, tabii ki. “Benim bir projem vardı ama şu reddetti, şu kurum bize mekân ve bütçe versin, bu şehirde bir şey üretmek çok zor, kimse bir araya gelmiyor” diyenlerin çalışmalarımıza somut katkı sunabileceğini düşünmüyoruz.
 
Ebru: Sanırım, bu yaklaşımı doğru bir biçimde yansıtmayı başarmışız ki potansiyel bileşenler bizim ne beklediklerimizi bilerek geliyor. Platformun mottosunu hatırlatalım: “Kapanmak yerine açılmak, eleştirmek yerine üretmek, beklemek yerine yapmak”. 
 
Sarp: İzmirKültür İletişim Toplantıları, karışık disiplinlerden katılımcılarla ilerlerken bu yıl ilk defa disipliner forumlar düzenleyerek meselelere daha derinlikli bakmaya çalıştık. “İzmir’de Müzik Üretimi”, “Kültür İçin Mekân”, “İzmir’de Sinema Sektörü”, “Tiyatro’da İzleyici ve Mekân”, “İzmir’de Bağımsız Yayıncılık”, “İzmir’de Güncel Sanat Yapmak” başlıklı altı forumda yüz elliyi aşkın kültür aktörünü ve sanatçıyı bir araya getirdik. Bu forumlar, sorunlara yaratıcı çözümler üretmekle beraber, “Sinema Platformu”, “Sinema Ofisi”, “Film Fuarı” gibi somut yapılanmalara ön ayak oldu. Yanı sıra, bileşenlerimiz tamamen dayanışma üzerinden yürüyecek bağımsız dağıtım ağlarıyla üretimlerini daha geniş kitlelere ulaştırmaya, teknolojiden daha ileri seviyede faydalanarak görünürlüklerini artırmaya, kolektif olarak matbu yayınlar üretmeye, mekânlarını birbirilerinin sergileyeceği performanslara ve işlere açmaya karar verdi. Bu somut sonuçlara bakarak, İKPG’nin özellikle adında yer alan girişim kelimesinin temsil ettiği kavramların hakkını vermek için elinden geldiğince çaba sarf ettiğini söyleyebiliriz. Ne mutlu ki, toplantılar esnasında üzerinde sözleşilen teşebbüslerin lafta kalmadığına, ay be ay hayata geçtiğine beraberce tanık olduk.
 
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da İzmir Akdeniz Akademisi’nin desteğiyle yurt içinden ve dışından deneyimleriyle bize ışık tutacak kültür yöneticilerini, inisiyatif temsilcilerini, medya mensuplarını ve akademisyenleri konuk ettik. İstanbul’dan Cem Avcı (Sulukule Gönüllüleri Derneği), Zeyno Pekünlü (Dünyada Mekân), Asena Günal (Depo), Cem Erciyes (Doğan Kitap),  Özhan Önder (Akdeniz Dayanışma Kampı) ve Metehan Kayan (Sanatta Görünürlük Festivali - İstanbul); Afyon’dan Hüseyin Başkadem (Afyon Caz Festivali – Afyon Klasik Müzik Festivali); Prizren’den Ares Shporta (Lumbardhi Vakfı); Casablanca’dan Al Mahdi Azem (L’Association Racines) ve Tunus’tan Sofiane Ouissi (Dream City – L’art Rue), örgütlenme yapısı, ağ kurma, sosyal içerme, fonlama, mekânların yerinde dönüşümü, ortaklaşarak mekân yaratma, sürdürülebilirliği sağlama, kamusal alanda sanatsal pratikler gibi konularda ufkumuzu açacak perspektifler sundu. 
 
Ebru: Çekirdek kadroda yer alan herkes, farklı branşlarla ilgileniyor. Meselâ benim alanım tiyatro. Tiyatrocuların ortak sorunu, performans için kolayca mekân bulamıyor olması. “Tiyatro’da İzleyici ve Mekân” başlıklı forumun sonunda, kimse şuradan yürümedi: “Yerel yönetimler yapsın, onlar bize destek olsun.” Tam tersine, "çuvaldızı önce kendimize batıralım; yerel yönetimlere sunduğumuz eserlerin kalitesini arttıralım”, “ortaklaşa bilet satacak bir ofis kuralım, duyurularda dayanışalım”, “bana gelen seyirciyi sana da yönlendireyim ki İzmir seyircisi İzmir tiyatrosunu tanısın” gibi tespitler, öneriler ortaya çıktı. Belediye de sesimizi duydu; “sınırlı sayıda sahnemiz var, bize bile zor yetiyor ama tiyatroların duyurularına destek verebiliriz” dediler. Sonuç olarak, İzmir Devlet Tiyatrosu İzmir tiyatrolarını tanıtmak adına bir levha yaptırdı. Bunu gören Konak Belediyesi, İzmir tiyatrolarına özel bir bilet satış gişesi açtı.

Sarp: Çok net şeyler konuşuyoruz çünkü amacımız süreçle oyalanmak yerine sonuca varmak. Örneğin, sorumluluk sahibi tiyatro gruplarına şunu sorduk: “Müzisyenler barda çalmaktan bıktı, zaten çalacak yer bulamıyorlar ve kendi konserlerini düzenlemek istiyorlar. Mekânınızı konserlere açar mısınız?". Bir cenahtan gelen talebi çözüm sunabilecek başka bir cenaha ulaştırmaya çalışıyoruz. “Aktivite mekânı olmayan yerler, nasıl aktivite düzenleyebilir” sorusuna karşılık, işe yarar cevaplar arıyoruz. Bir de dillere pelesenk edilen “İzmir’de bir şey olmuyor” lafı var ama listeleyecek olursanız şehirde çok fazla etkinlik oluyor. Temel sorun, bu etkinliklerin çoğu yeterince görünür değil. Görünürlük mekanizmalarında problem var. Bunun nasıl aşılabileceğine dair akıl fikir üretmeye çalışıyoruz. 

Önümüzdeki yılı ağırlıklı olarak bileşenler arasındaki iletişimi güçlendirmeye ayıracağız. Katılımı artırmak adına forumların sayısını çoğaltmayı ve bu forumları şehir içerisinde farklı mekânlara taşımayı planlıyoruz. Bir de 2017 boyunca, şehirde farklı rotalarda, “Artwalk” benzeri zincir etkinlikler gerçekleştirmeyi planlayan bileşenlerimize destek vereceğiz. 




 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Başka şehirlerde ve ülkelerde yaşayan okurlar size ve yayınlara nereden ulaşabilir?
 
Sarp: Facebook grubumuz, en kolay ulaşabilecekleri adres. Yürüttüğümüz tüm çalışmaları içerecek web sitemizi ise 2017’de tamamlamayı umuyoruz. Bültenlerin tamamına ve Yıllık’lara www.issuu.com’dan, “pla+form” kelimesini arayarak ulaşabilirsiniz.   
 

 
Son olarak neler söylemek istersiniz?
 
Sarp: İzmir, yakın tarihi boyunca sürekli İstanbul’a göç ve güç verdi. Bugünlerde kiminle konuşuyorsak İzmir’e dönmenin veya yerleşmenin yolunu arıyor. Başta İstanbul olmak üzere, farklı şehirlerde ve ülkelerde yaşayan, yaratıcı sektörlerde faaliyet gösteren İzmirli kültür sanat üreticilerinin bizimle temasa geçmesini, şehirle bağını tazelemesini çok önemsiyoruz. Bu teması sağlayacak ortamları yerinde yaratmak, 2017 için belirlediğimiz önceliklerden biri.