18 Nis 2019
Kardelen Uysal

1. Uluslararası Mülteci Film Festivali Başladı!

 

Görselde Uluslararası Mülteci Film Festivali'nin afişi yer almakta. Afişte17-20 Nisan 2019 yazıyor. Ayrıca festivalin web sitesi, gösterim yerinin adresi yer almakta Bir kamyonun arkasında çizilmiş göçmen insanları görüyoruz.

 

Halkların Köprüsü Derneği’nin düzenlediği 1. İzmir Uluslararası Mülteci Film Festivali 17 Nisan’da açılışı Fransız Kültür Merkezi’nde yaptı. 3 aydır bu etkinlik için çalışan Halkların Köprüsü Derneği kendini şöyle tanımlıyor:

“Halkların Köprüsü Derneği, asıl olarak halklar arasında eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde kamusal dostluk ve dayanışma kurmak üzere kurulmuştur.

Biz kendimizi bir sivil toplum örgütünden çok bir dayanışma grubu olarak tanımlıyoruz. Siyasi olandan uzak durmuyoruz. Çünkü yaşam ile siyaseti birbirinden koparmıyoruz ve yaşamdan yana tavır alıyoruz.

Gönüllülükle, çıkar beklemeden ortaya koyduğumuz kolektif emek ile toplumdaki nefretin, korkunun ve yalnızlaşmanın üstesinden gelmeyi, çatışma gütmeyen, ötekine karşı konumlanmayan dostça bir siyaseti, dostça bir yaşamı; kamusal dostluğu yeşertmeye çalışıyoruz.”

Metnin tamamı için buraya tıklayabilirsiniz, aşağıdan da tanıtım videosunu izleyebilirsiniz.

 

 

Açılış, Prof Dr. Cem Terzi’nin konuşmasıyla başladı, yangında büyük zarar gören Notre Dame Katedrali için Fransız halkına "geçmiş olsun" denildi. Halkların Köprüsü Derneği Korosu sahnede şarkılar söyledi. Ardından Vegerin adlı filmin gösterimine geçildi. Vegerin, Hasan Halime ve  Miras Kilo’nun 2017’de çekilen bir kısa film. Festival 3 gün sürecek. Program için tıklayabilirsiniz. Ayrıca görme engelliler için de filmlerin sesli betimlemesi mevcut.

 

Koro şarkı söylerken.

 

Cem Terzi’nin konuşmasında dikkat çekici satırlar şöyleydi:

“Mülteci kriziyle ilgilenmemizin nedeni Türkiye’nin yaklaşık 3 milyon Suriyeli ile karşılaşması ve İzmir’in de ev sahipliği yapması. Başta sağlık olmak üzere 1.5 yıldır bu alanda çalışmalar yapıyoruz. Her zaman mültecinin yanında durup onun sesini yükseltmesi, onun kendi mücadelesini vermesi üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Avrupa Birliği projesi yapmıyoruz, yardım kabul etmiyoruz. Sadece üyelerimizin aidat ve bağışları ile işleri yürüten, gönüllük üzerine çalışan bir yapımız var. Toplantılarımız herkese açık.

Ortadoğu ve Afrika coğrafyalarında savaşlar, çatışmalar devam ediyor. Kaos hali devam ettikçe göçler de devam edecek. Türkiye ana göç noktalarından biri haline geldi. Önümüzdeki dönemde de göçlerin devam edeceğini düşünüyoruz. Toplumsal entegrasyonla ilgili sorunlar çıkacak. Göçmenler ve mültecilerle doğrudan yatay ilişki kurarak, onların seslerinin kamuoyuna duyurulması için Halkların Köprüsü Derneği elinden geleni yapacak.

Biz Halkları Köprüsü Derneği olarak bu festival aracılığıyla Suriye’de emperyalist devletlerin sürdürdüğü vekalet savaşının artık tamamen son bulmasını ve Suriye’de kalıcı barışın sağlanmasını diliyoruz. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, özellikle Suriye’de askeri aktivasyon gösteren ülkeler, devletler mülteci sorumluluğunu üstlenmeli ve sınırlarını mültecilere açmalıdır. Göçmen ve mülteci karşıtı politikalardan, göçmenlerin ve mültecilerin içerideki düşmanlar olarak ilan edildiği bu tip politikalardan vazgeçmelerini talep ediyoruz. Bunun bir çeşit yeni ırkçılık olduğunu düşünüyoruz. Tüm mülteciler ve göçmenler için sınırlar açılmalı ve güvenli geçiş sağlanmalıdır. Bu sorun hala tüm ciddiyetiyle insanlığın önünde durmaktadır. O yüzden buradan bir kez daha sesleniyoruz: Sınırları açın, güvenli geçişi sağlayın. Türkiye Cumhuriyeti Devleti için de ülkemizde yaşayan mülteciler ve yabancılar için zaten hak etmiş oldukları mülteci statüsünün verilmesini talep ediyoruz. Bu insanlara hala geçici kimlikle misafir muamelesi yapılması her türlü hukuka aykırıdır Suriyelilere mülteci statüsü verilmelidir. Bizlerden biri haline gelmiş olan Suriyelilere vatandaşlık hakkının verilmesini, koşul aramadan vatandaşlık hakkının verilmesini talep ediyoruz. Bununla da yetinmeyip sosyal entegrasyon için yapılan çalışmaların hızlandırılmasını talep ediyoruz. Biz Suriyeli insanlara koşulsuz konukseverlik göstermeliyiz. Her birinin eşsiz olduğuna inanıyoruz ve her birini olduğu gibi kabul ediyoruz. Şans eseri bu topraklarda doğmuş olmak bizi ya da sizi ev sahibi yapmaz. Topraklar herkesindir. Yeryüzü hepimizin olana kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.”