24 Oca 2017
Gülay Güler

Burçin Esin - Karavan Sessions

Müzisyenleri çeşitli mekanlarda karavanları eşliğinde ağırlayan canlı performans serisi Karavan Sessions'ın yaratıcısı Burçin Esin'ı ve diğer çalışmalarını gelin birlikte keşfedelim.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: Facebook

Burçin Esin seni tanımak isteriz. Seni 'Balina' adlı albümün ile tanıyoruz. Müzik hayatına nasıl girdi? Albümün hazırlık aşamasından bahsedebilir misin?

Dokuz Eylül Fotoğraf Bölümü'nde okuyorum. Babam müzisyen olduğu için evde müzik hep vardı. Annem de fotoğraf ve video çekerdi. Ben ortaokul birinci sınıfta davul çalmaya başladım. İlk derli toplu grubumun adı Soygun'du. Uzun süredir arkadaştık bir şekilde hep beraberdik zaten onlarla. Daha sonra Soygun dağılınca ve Alican Öyke ile çalışmalarımıza devam ettik. Emprovize çalıyorduk ve bir süre sonra stüdyoda kaydetmeye başladık sonra dinledik ve bazı fikirler oluşmaya başladı. Alican onları düzenledi. Bir sene boyunca uğraştık ve 2011'de çalışmalarımızı bitirdik ama maddi imkansızlıktan dolayı 'Balina' albümünü 2013'de çıkarabildik. Şimdi yeni albüm hazırlıklarına başladık.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: Facebook
Balina ne tarz müzik yapıyor?

İçimizden ne geliyorsa o oluyor. Bizi dinleyenlerin kategorize etmesi daha doğru olabilir. Karanlık riffleri ve acılı saykedelik sesleri seviyoruz. Belki Post-metal diyebiliriz.  
 

Nerelerden dinleyebiliriz?
 
Bandcamp'den  albümü bedava dinleyebilirsiniz.
https://balina.bandcamp.com/
https://www.facebook.com/balinamusic
Alican İstanbul'da ben İzmir'de yaşadığım için istediğimiz hızda ilerleyemiyoruz. Konserler daha çok İstanbul'da oluyor. Yeni bir albüm olmadan da pek çalmak istemiyoruz. Çünkü yeni şeyler çalmak istiyoruz. 


Peki, fotoğraf ve video ilgi alanına ne zaman girdi?

2006 gibi fotoğraf alanına ilgi duymaya başladım. Çocukluğumdan beri fotoğraf makinesi ve kamera kullanıyordum. Ama fotoğraf çekeyim diye bir olayım yoktu. Bir şekilde geldi o his ve çekmeye başladım. Evimizde çok eski makineler var ve ilk onlarla çekmeye başladım. Dijital makineler de vardı o zamanlar ama öyle bir imkanım yoktu. Bu işi o zamanlar çok ciddiye almadığım için ailemden bir talepte bulunmadım. Baktım oluyor güzel bir şeyler çekiyorum işi ciddiye almaya başladım.
 

Üniversite'de fotoğraf okumaya nasıl karar verdin?

Üniversitede güzel sanatlara girmeyi hiç düşünmemiştim. Sayısal okuyordum bizim ailede çok doktor olduğu için ben de tıp düşünüyordum. İlk sene istediğim puanı alamadım. Öğrenmeyi seven ama ders çalışmayı sevmeyen bir öğrenciydim. Aslında istediğimin bu olmadığının farkına vardım. Fotoğraf çekmek, müzik yapmak istiyordum. Son anda fotoğraf yetenek sınavına girdim geçemedim, ikincide geçtim. O sene aynı zamanda sinema sınavına da girmiştim. Ben ikisini de kazandığımı düşünüyordum ama sinema listesinde adım bile yoktu. Herhalde hocalar beni paylaştılar diye aklımdan geçiriyorum. Okul başladıktan sonra bir hocaya şakayla karışık durumu sordum. Hocam şaşırdı sen nereden biliyorsun diye. Teorim doğru çıktı yani.(Gülüyor.) Bir kişi, iki sınavı kazanabilir. Tercihi benim yapmam gerekirdi. Neyse ki sonradan Fotoğraf Bölümü'nün benim için daha uygun olduğunu anladım.

Akademik olarak sinemayı hocalardan öğrenmek istemiyorum. Çok fazla yönlendirme yaptıklarını hissediyorum. Fotoğrafta da durum böyle ama ben fotoğraf çekmeyi daha önceden bildiğim için çok fazla etkilenmedim. Teknikleri de, karanlık odayı da kendi başıma öğrendim. Ergun Turan'ın Siyah Beyaz Baskı ve Siyah Beyaz Negatif diye çok güzel iki kitabı vardır, birçok tekniği bu kitaplardan öğrendim. 2009'da girdim hala mezun olmadım. Tezim var sadece. Yakın zamanda kurtulmayı planlıyorum.
 

Müzik yapıyorsun, fotoğraf çekiyorsun, sinema konusunda neler yapıyorsun?


Görüntü yönetmenliği yapıyorum. Kendi işlerimin yönetmenliğini de yapıyorum. "İt" ve "7 Santimetre" kısa filmlerinin görüntü yönetmenliğini yaptım. Bu filmler bu sene İzmir Kısa Film Festival'inde gösterimde idi. 7 Santimetre" festivallerden eli boş dönmüyor, bakalım. Bu sene başında Lamba Film Yapım Şirketi'ni kurdum. Bu iki kısa film Lamba Film ortaklığıyla çekildi. Aynı zamanda reklam çekiyorum. Ayrıca Karavan Sessions, Lamba Film'den çıkan bir prodüksiyon. Bu sene sinema adına yoğun ve hızlı başladı diyebilirim. 
 

Film çekmeyi düşünüyor musun?


Düşünüyorum. Ama Karavan Sessions'ın düşünsel süresi çok uzun sürmüştü biraz da tabii maddi anlamda konu uzadı. Bir iş yapacaksam tam olmasını istediğim için böyle oluyor. Film için de uzun bir süreç bizi bekliyor.  Film işi, ekip işi ve beraber çalışacağın kişileri çok iyi tanıyor olman lazım. Herkes tam olarak filmden veya projeden ne çıkması gerektiğini hazmetmiş olmalı ki o iş "olsun". Türkiye'de üretilen birçok işte bunun olmadığını hissedebiliyorum. Bu çok bariz bir şekilde anlaşılıyor.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak: Facebook

Görüntü ve ses konusunda aşırı bir hassasiyetin olduğunu görüyorum. İzlemeyi çok fazla sevmiyorsun. Sanırım, kendi izlemek isteyeceğin tarzda işler çıkarıyorsun.

Evet hassasiyetim var doğru. Bir müzik programı yapılıyorsa, özel bir amaç güdülmediği sürece kaydın belli bir standardın üstünde olması gerek. Aynı şekilde görüntü de öyle. İzlediğim şeylerde bu ikili uyumlu ya da teknik anlamda bir estetiği yakalayamayınca açıkçası biraz heves kırgınlığı yaşıyorum. Bunu nasıl yaşamak istemiyorsam, kendi işlerimde de bunun olmaması için özenle çalışıyorum. İzlemeyi tabii ki seviyorum. İzlemek elbette ki çok seviyorum. Ama dediğim uyuşmazlık yaşanınca biraz zor oluyor. Neyse ki Dünya'da çok fazla izlenecek ve keyif verecek şey var.


"Karavan Sessions müzisyenlerle yollara düşer, sohbet eder. Performansları görüntülü ve sesli olarak kaydeder"


Karavan Sessions'a gelelim nasıl başladı hikayesi?

2013'te bu proje üstünde düşünmeye başladım. Zaten her zaman bir karavanım olsun istiyordum. Karavanı aldığımda aklıma hem gezip hem güzel müzik yapılabilir fikri geldi. Sonra neden bir program olmasın diye düşündüm. Araştırmaya başladım. Benzeri bir çalışma da yok diyebilirim. Jam In The Van var ancak mantık olarak çok farklı yerlerdeyiz. Bu yüzden Dünya'da tek olması beni ayrı bir motive etti. En büyük soru elektrik nasıl sağlanır idi, ben bunu güneş enerjisi ile çözdüm. Diğer soru mobil olarak nasıl kayıt alabilirim idi. Ses kartlarını araştırdım ve onu da çözdüm.

Bu süreç çok uzun sürdü ancak bu sezonun başında halloldu. İlk bölümü şöyle çektik: Nisan ayında İzmir'in ilk açık hava alternatif müzik festivali "Epic Fair"e çok sevdiğim ve çekmek istediğim gruplar geldi. 'Palmiyeler', '123', 'The Ringo Jets' ... Festivalden bir gün önce Çeşme'de ilk bölümü 'Palmiyeler' ile çektik. Çok keyifli ve yorucuydu. Ses kaydını Yiğit Yeşildağ yaptı. Yiğit de Güzel Sanatlar Ses Teknolojileri mezunu. Balina albümümüzün gitar kaydını da Yiğit yapmıştı. Görüntüyü; abim Orçun, Alper Çanakçı, ben üçümüz çektik. Üç şarkı çalındı. Sonrasında mix yapılıyor onları da Yiğit yapıyor.
Palmiyeler'i Alaçatı'da Delikli Koy'da çektik, çok rüzgarlıydı.O yüzden kayıt bizi çok zorladı. Karavan Sessions'ın 3 bölümü çekildi. Diğerleri de Lara Di Lara ve Nilipek.
 

Logonuzun da tasarımı çok orijinal olmuş. Kim yaptı öğrenebilir miyiz?


Karavan Sessions logosunu yakın arkadaşım Fırat İtmeç yaptı. Fırat İtmeç ve Ali Ünal bir çizgi roman ikilisi; ORTADOĞU ismi altında kendilerine has şahane çizgi romanlar üretiyorlar. Fırat çizimleri yapıyor, Ali hikayesini yazıyor. Alsancak'ta atölyeleri var. Fırat daha önce Balina için de çizimler yapmıştı. Afişleri de şölen gibidir.

 
Kaynak: Youtube

Yeni projeler var mı?


Karavan Sessions'i sadece müzikle sınırlandırmamayı düşünüyorum. Komedyen Deniz Alnıtemiz ile bir turne yapmayı planlıyoruz. Anı zamanda yeme-içme ile ilgili şeyler yapmak istiyorum. İşin gezgin boyutu da var, İzmir sınırımız değil. Karavan Sessions'ın her bölümü farklı yerlerde çekildi öyle de devam edecek.

Seneye Karavan Sessions Festival'i yapmayı düşünüyorum, bakalım. Planlama aşamasındayız. Tabii dev sahneler olmayacak gene karavanın önünde çalacak herkes. Sınırlı sayıda bilet olacak, hengame olsun istemiyorum. Katılımcıların da çalabileceği emprovize bir ortam olsun istiyorum. 
 

Nish creative house ailesine nasıl dahil oldun?

Aslında bir anda gelişti. Dört kişi bir araya gelip oluşturduk. Herkes aynı anda dahil olmuş oldu. Üretmeyi seven ve çalışkan üç kişiyle yaşamak ve çalışmak çok keyifli. Burası sonsuz bir yer ve burada her şey yapılabilir. 
 

Son olarak neler söylemek istersin?


Herkes kendine has bir şeyler üretsin. O zaman zevkli oluyor. Keyifle izlemek-dinlemek istiyorum. Bu bir süreç güzel ve bulaşıcı bir süreç. İnsanların bir araya gelip ya da tek başına motive olup biricik şeyler üretmesi kadar güzel bir şey yok. 

Artılar: