07 Kas 2019
Kardelen Uysal

Call Me Yesterday: Kurmaca Karakterlerden İlham Alan Grup

Adnan Girgin (davul), Atahan Gökdel (gitar) ve Mert Deliktaşlıdan (gitar, vokal) tarafından 2018 yılında hayata geçirilen Call Me Yesterday grubu son olarak 2019 yılında Halil Özlü’nün (bas gitar) katılımıyla son halini aldı. Grup garage rock, punk ve stoner müzik türlerinde besteler üretiyor. Sarkılarında çeşitli duygusal devinimleri anlatmasının yanı sıra kurgusal olay ve karakterlere yer veriyor. İlk EP’sini de yayınlayan grupla buluşup grubun kurulma hikayesini, şarkıların ardındaki hikayeleri, müzikle ilişkilerini konuştuk. Call Me Yesterday, 14 Kasım’da Up Stage Performance’ta saat 20.00’de sahne alacak. CMY’den sonra One Against All sahne alacak. Keyifli okumalar.

Kendinizi, müzikle olan ilişkinizi anlatır mısınız?

Mert Deliktaşlıdan: Grubun vokal ve gitaristiyim. On üç yaşında ilk gitarımı aldım. Sınıf arkadaşlarımla beraber o dönem grup kurduk. Lisede, üniversitede çeşitli gruplarda yer aldım. İki sene önce bu arkadaşlarla tanıştım. Yolda Projesi’ne vokal olarak dahil oldum.

Adnan Girgin: On yaşında enstrüman çalmaya başladım. Okul harçlıklarımı biriktirerek perküsyon aldım. Meğerse davulmuş o. İlkokuldaki müzik öğretmenim müzik hayatımda büyük rol oynadı. Bize Pink Floyd, Queen, klasik müzik dinletiyordu. Ayrıca babam da gençliğinde basgitaristmiş. Okul gruplarında çaldım. Atahan benim mahalleden çocukluk arkadaşım. O mesaj attı, iki farklı grubumuz oldu. Ardından Yolda Projesi ve şimdi de Call Me Yesterday ile yola devam ediyoruz.

Halil Özlü: On altı yaşında ilk başta basgitara başlamak istedim. Sonra bir arkadaşım elektrogitara başlamamı söyledi. Üç aylık bursumla bir elektrogitar aldım. Çok fazla müzik türü değiştirdim. Üniversitede ev arkadaşım olan Kerem’le çalmaya başladık. O dönem bir grup kurduk, Ege Rock Fest’e çıktık, gerçekten çok kötü bir gruptu. Ardından amfimi satıp basgitar aldım. Atahan beni gruba çağırdı, şimdi buradayım.

Atahan Gökdel: Ortaokulda başladım. Davulla başlayıp gitara yöneldim. Sonra da Adnan’la ilerledik.

Grubun dört elemanı, garda tren önünde poz vermiş.

Call Me Yesterday adı nereden çıktı?

Adnan Girgin: Bu adı Halil buldu. Bir ara kendimize The Uncles demek istedik kendi aramızda birbirimize dayı deyip duruyorduk. Ancak aynı isimde farklı gruplar vardı. Şarkılar absürt, değişik hikayeleri var. Kendi içinde bir şey anlatmayan ama bir yandan da anlatıyor gibi görünen şarkılarımız var. O zaman isim de absürt olsun dedik. Halil’in izlediği Call Me By Your Name adlı filmden etkilenerek grubun adını Call Me Yesterday koyduk.

Mert Deliktaşlıdan: Intro’nun da Call Me Yesterday’ı anlatan bir teması var.

Grubun kurulma hikayesini anlatır mısınız?

Adnan Girgin: Yolda Projesi adında bir projemiz daha var. Mert’in gelişiyle Yolda Projesi’nin sound’u da değişti. Yolda Projesi bizi ticari kaygılar nedeniyle biraz yıprattı. En son çalmak istemeyecek bir duruma geldik. Üretim isteği, sahnede olma arzusu devam ediyordu. Bu şekilde de Call Me Yesterday’ı kurduk. En son Halil dahil olup bass’ları yazdı. Ancak Yolda Projesi için de bir albüm yapacağız.

Mert Deliktaşlıdan: Yolda Projesi farklı tarzda müzik yapan bir gruptu. İstediğimiz tarzda bir grup olamadı. Farklı bir dilde ve tarzda olan Call Me Yesterday ile devam ediyoruz. Yolda Projesi de bir yandan devam ediyor.

Bu özgür olduğunuz bir grup mu?

Adnan Girgin: Evet, ticari kaygımız da yok. Tamamen canımızın istediğini yapıyoruz. Yaşanmış absürt olayları da kurgusal karakterleri de şarkıların içine sokabiliyoruz. Hiçbir şey anlatmayan şarkılarımız da var. Yolda Projesi’nde genelde Atahan’ın aşk hayatını anlatan şarkılar vardı.

Bir EP yayınladınız. Nasıldı süreç?

Mert Deliktaşlıdan: En fazla 5-6 şarkıdan oluşan bir şeyler kaydetmek istedik. Bir EP yayınlayıp piyasaya girelim ne olacak görelim istedik.

Adnan Girgin: Atahan’ın Asfalya Record adında bağımsız bir şirketi var. O etiketle çıkardık. Şu an müzik piyasası tüketmek üzerine. Bir albüm yaptığında bir şarkı seçiliyor, diğerleri dinlenmiyor bile. Artık albüm yapmak çok da mantıklı bir şey değil. Böyle kısa kısa yayınlamak daha mantıklı. Bizim beş şarkımız da Beetlejuice kopup gitti, sıyrıldı içlerinden.

Bu grubun yayınladığı albümün kapağı. Mor, mavi, pembe bir gökyüzü çizilmiş. Bir erkek vurulmuş, yaralı ve düşmek üzere. Telefonu havada asılı kalmış. Telefon aslında o karakter vurulduktan sonra çalıyor. Grubun adına bir gönderme niteliği taşıyor.

Genç ve yeni bir grup olmanın getirdiği bir cesaretle mi hareket ediyorsunuz?

Halil Özlü: Müzisyenlerin üretim yapabilmeleri için içlerindeki ergeni öldürmemeleri gerekiyor. Ergenlik, insanın içindeki duygusal karışımları korumasına yardım ediyor. Ergen üretiminde sürekli bir heyecan var. Eskimemek var. İnsan sürekli üretimde kalabiliyor.

Türkiye’deki punk, garage rock kültüründen bahseder misiniz?

Mert Deliktaşlıdan: Çok az üretim var. Garage rock yok gibi bir şey aslında. Klorak, Parazit Kolektif gibi pek çok müzik kolektifi var. Bağımsız pek çok plak şirketi var. Bağımsız plak şirketleri en azından müzisyenleri destekliyorlar. Kolektiflerin içinde dinleyiciler, müzisyenler, destekçiler herkes var. Mainstream dinleyicisi çok yok ancak bu kolektifler sayesinde dinleyiciye ulaşılabiliyor. Özellikle İzmir’den İstanbul’a bir grubun gitmesi kolay değil. Rozet, çanta vs satarak bunlar yapılmaya çalışılıyor. Az grup var ama güçlü gruplar.

Adnan Girgin: Türkiye’de özellikle de İstanbul’da büyük bir underground kitlesi var. Bu şarkılar radyoda çalmıyor ancak seven insanlar bir şekilde buluyorlar. Bir konserde çaldığınızda bu tip müziği seven herkesi orada görebiliyorsunuz. Ancak değerinin anlaşılması adına biraz daha üretim yapmak gerekiyor. İnsanların da üretimlerinin karşılığını alabilmesi gerekiyor.

Neden punk, garage rock müzik?

Adnan Girgin: Biz stüdyoya girdik Yolda Projesi’nden sonra ve bizden bu çıktı. Bir sound aramadık. Mert çok güçlü bir gitarist, Atahan iyi bir ritim gitarist. Ben Yolda Projesi’nden çok farklı çaldım. Belli line’lar üzerinde gittim, gitarları ön plana çıkarmaya çalıştım. Halil punk kökenli bir adam. Alakası olmayan şarkıları bile punk yaptı. Aslında tarzımıza mecburiyetten bir isim verdik.

Mert Deliktaşlıdan: Zaten birçok insana göre de punk müzik değil bizim yaptığımız. Black Sabbath’a benzeten de oldu, bir başka şarkıyı Clash’e benzeten oldu. Aslında rock müzik yapıyoruz, sadece biraz daha alt kültüre hitap eden bir tarz.

Bir yandan Atahan ve Adnan siz tiyatrolara müzik yapıyorsunuz. Bu sizi nasıl besliyor?

Atahan Gökdel: Geçen sene de bu sene de yaptığımız müziğe istediğim elektrogitarı az da olsa katabildim. Gelen talep arabesk üzerineydi. Bu grubu etkilemiyor orada yaptığımız müzikler. Besleyici bir yanı yok, ikisi çok farklı.

Adnan Girgin: Bir metin geliyor sana ve metin üzerinden şarkıyı yaptığımız için bir şarkıda atmosfer kurmayı öğreniyor olabiliriz.

Şarkı sözleri yazarken ilham aldığınız yerler, kurgusal karakterler var mı?

Adnan Girgin: The Acarians şarkısındaki karakter kurgusal aslında ama bizim başımızdan geçen absürt bir olay sonrasında yazdığımız bir şarkı. Yolda Projesi’nin konserinden sonra bir şeyler yemek için çıktık gece üçte. Acarlar’a oturduk kalabalık bir grupla. Otururken uzaktan old school giyimli bir çocuğun geldiğini gördük. Mert de çocuğu garson sanıp sipariş verdi. İki tane şu peynirli domatesli acar denen poğaçalardan istendi. Artık o çocuk ne içtiyse birden durup “Evet abi Acaryanlılar geliyor, kalkın” demeye başladı. Birden bir ırk çıkardı kendi kendine. O arada bizden uzakta oturan Erkan adlı arkadaşımız da olay çıktı zannedip “Hayırdır” diye geldi. bunlar biraz küfürleştiler, çocuk sonra çöküp ağlamaya başladı. Biz onu teselli ederken de koşarak uzaklaştı. Aradan beş dakika geçti, çocuk geri dönüp hayali silahlarla bize ateş etmeye başladı. The Acarians, Atahan’ın bu olay üzerine yazdığı bir şarkı. Hatta parça içinde de Türkçe diyaloğu seslendirdik. Hep bir yaşanmış olay var şarkıların arkasında. O çocuk bu röportajı okursa lütfen bizi bulabilir mi?

Mert Deliktaşlıdan: Beetlejuice çok sevdiğimiz bir film. Seyirciyle de etkileşime girecek şekilde yazdık. Slipping Lies’ın sözlerinin çoğunu Atahan yazdı. İlk yazıldığında Türkçeydi sonra çevirdik. Take It Away’i ben yazdım. Yolda Projesi zamanında yazmıştık. Forfeit Song ise benim çok sinirli bir anımda yazdığım bir şarkıydı.

Önünüzde bir konser var. Hollandalı Antillectual grubunun ön grubu olarak çıkacaksınız. Kimler gelsin o konsere?

Mert Deliktaşlıdan: Parazit Kolektif’in getirdiği bir grup Antillectual. Ünlü bir punk grubu. Konser 14 Kasım’da Up Stage’de olacak. İlk grup biziz. Biz EP’mizi çalacağız. Belki birkaç tane de cover çalarız. Herkesi bekleriz.

Tüm bunları neden yapıyorsunuz?

Atahan Gökdel: Zevk aldığım tek şey müzik. Maddi bir beklentimiz de yok.

Mert Deliktaşlıdan: Üç sene hiç müzik yapmadığım bir dönem vardı, ölü gibi yaşıyordum. Sonra bu çocuklar can verdi bana. O sahnede çalarken, söylerken hayatta olduğumu hissediyorum. Kız tavlama faktörü de var aslında.

Adnan Girgin: Üretmeyi çok seviyorum. Senden olanı ortaya koymak çok güzel bir şey. Yaşadıklarını öğütüp ortaya koyma, kusma hali çok güzel. Sahnede olmayı, alkış almayı çok seviyorum. Biraz da kendini tatmin etme işi aslında. Okul yıllarında çok sünepe bir tiptim ama sahneye çıkınca her şey değişti.

Halil Özlü: Geçen sene ev arkadaşımla viral reklam işine girmeye çalıştık. İkinci el ses kartı vs. aldık. Reklam işi tutmadı, yaptığımız videolardan da epey utandık. Ses kartı boşa çıktı, Cubase adlı ses programını da öğrenmiştim. Davul programı öğrendim. Post rock türünden bir üretim yapmaya başladım ve yayınladım. Çok güzel geri dönüşler aldım. İnsanların üretimim hakkında bana bir şeyler söylemelerinin bana çok iyi geldiğini, iç dünyamı aydınlattığını ve beni diri tuttuğunu gördüm.