20 Ağu 2020
Kardelen Uysal

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi: Para düşünerek oyun sahnelemek bir özel tiyatronun en büyük acısıdır

Küresel salgından tüm meslek grupları gibi tiyatrocular da olumsuz biçimde etkilendi. 1 Haziran'da normalleşmelerin başlayacağı söylense de sıkıntılar devam ediyor. İzmir'de faaliyet gösteren 16 bağımsız tiyatro topluluğu, Öteki Beriki Tiyatro Topluluğu kurucularından Yılmaz Tüzün'ün çağrısı ile İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi çatısı altında bir araya geldi. Pandemi döneminde yaşanan sorunların çözüme kavuşması, sorunların belirlenmesi ve yeni projelerin üretilmesi amacıyla bir araya gelen tiyatrocular, eşitlik ve şeffaflık ilkeleri ile hareket ediyor. 

 

İnisiyatifin dönem sözcüsü Yasemin Şimşek Tüzün ile eylemlerindeki farklılığı, İzmir'deki bağımsız tiyatroların mevcut dertlerini, sürdürülebilir tiyatro için gerekli koşulları konuştuk. 

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi nasıl bir mücadele ve dayanışma için bir araya geldi? Daha önce bu tip örgütlenmeler başarıya ulaşamadı. Sizin eylemlerinizdeki farklılıklar ne olacak?

İnisiyatifimiz tüm estetik ve disiplinel normlarda sadece üretmek, dayanışmak, paylaşmak esaslarıyla bir araya gelirken daha önceki tecrübelerden hareketle "Nerede hata yapılıyor?" sorusuyla yola çıktı. Bu sorunun cevabı da son derece netti; eşitlik ve şeffaflık. Eşit söz hakkı, ortak akıl, liderlik mekanizmasının oluşmaması, seçilmiş kişi veya kişilerin tüm sanatçılar adına karar verme ve uygulama yapma veya herhangi bir demeç vermemesiydi. Bu yaklaşım bizim en temel farklılığımızdır. Kendi içimizde çatışmamanın konforunu yaşıyoruz. Dış ilişkilerimizde ise gerek ilkelerimiz ve işleyiş yöntemimiz, gerek kurucu üye olan tiyatroların yeterlilikleri kent genelinde ve Türkiye içinde bilinip görüldüğü için son derece saygın bir imaj oluştu bizimle ilgili.

 

Eşyanın tabiatı gereği eylemlerimiz nitelikli tiyatro üretmek olacak. Pandemi gerçeği içinde doğru ortak projeler oluşturmak, iç ve dış eğitimler uygulamak, birbirimizle sanatsal dayanışmalar göstermek. Sadece ve gerçekten tiyatroyla meşgul olmak olacak elbette. E daha ne olsun tek bir işimiz, tek bir yaşamımız ve aşkımız var; o da tiyatro. Doğru ahlak, doğru etik, doğru demokrasi, doğru estetik...

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi dönem sözcüsü Yasemin Şimşek Tüzün

İzmir’de yer alan bağımsız tiyatrolar pandemiden nasıl etkilendi? Bu zararların telafisi adına yetkililer neler yapabilir?

Tüm ülke ve tüm dünyada olduğu gibi İzmir’de de tüm tiyatro sanatçıları işsiz kaldı. (Hala işsiziz.) Bu aşamada öncelikle Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi hareketiyle tüm Türkiye’den 400’e yakın tiyatro bir araya gelip yaşamsal haklarını resmi olarak talep etti. Halihazırda resmi olarak bir karşılık alamamış olsak da haklarımızı alma mücadelemiz devam etmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İzmir tiyatrolarına destek çabaları ve projeleri hızla devam etmektedir. Aynı ilgiyi elbette ilçe belediyelerimizden de görme arzusundayız. Bunun ötesindeyse tiyatro, ülkemizde her zaman özel ve fazla çaba isteyen bir sanat olmuştur. Dolayısıyla bizler zaten alışık olduğumuz üzere çabalamaya, pes etmemeye, yaratıcı olmaya devam etmek durumundayız. Hepimiz bu mesleğe aşık olurken zaten bizi bekleyen savaşı hep bildik. Yetkililer sadece yapmakla yükümlü olduğu şeyleri yapsın, biz fazlasını beklemiyoruz.

İzmir’deki bağımsız tiyatroların en büyük dertleri nedir? Çözüm önerileriniz var mı? Başka kentlerdeki tiyatrolara göre avantajlarınız ve dezavantajlarınız nelerdir?

Sanırım birçok dert var ve hepsi de çok büyük. Ama bir ucundan başlayacak olursak sahne sayısı yetersizliği, sahnelerin teknik koşulları ve sahne kiraları diyebiliriz. Belediye sahnelerinin tiyatrolardan çok STK vs. tahsislerinden oyun oynayabilecek gün bulamamamız. Telif tekeli ve çok yüksek aracı firma ödemesi yapmamız. Sponsorluk destekleri alamamamız. Organizasyon firmaları, belediyeler ve her türlü şahıs ve kurum tarafından, içinde TV ünlüsü geçen yapımların tiyatro eseri olarak değerlendirilip kıymet verilmesi. Sorunların bu kadarından bahsettiğimizde çözüm önerilerimizin başında kente sahne kazandırılması, sanayici ve iş adamlarının yüzünü sanata çevirmesi, var olan tiyatro salonlarının yalnızca tiyatro oyunları için tahsis edilmesi ve tiyatroların gelir durumu; vergi ve görülmeyen, bilinmeyen masrafları göz önüne alınarak insani kiralar talep edilmesi, tiyatro sanatının içinde ün gerekliliği içermediğinin toplumsal bilinçlendirme çalışmaları ve belki de içinden ünlü geçmeyen oyunlara verilen destekle televizyon kültürü ve tiyatro arasındaki farkların halka alıştırılması diye sıralayabilirim.

 

İstanbul haricindeki başka kentlere göre çok daha iyi koşullara sahip olduğumuz yadsınamaz elbette. Kentte bir tiyatro okulunun olması bu durumun en büyük gerekçesidir belki de. Ayrıca daha özgür yaşama kültürüne sahip olunması ve yaşam yolunu sanattan yana seçen gençlerin aile ve toplum tarafından daha çok destek alıyor olması da etkendir elbette. İstanbul ise sektörün merkezidir ve kentimiz için söylenen İstanbul’un köyü metaforu burada biraz devreye girebilir. Bu noktada İstanbul’dan gelen bir tiyatro oyununun İstanbul’dan gelmiş olması yeterlidir İzmirli için. Oyunun sanatsal değeri, içeriği ve hatta adı vs. hiçbir şeye bakmadan koşarak İstanbul oyunlarına giderler. Burada asla şovenist bir tavırla yaklaşmıyorum meseleye. Sadece İzmir insanın oyunun oyun mu yoksa hoşça vakit geçirme aktivitesi mi olup olmadığını ayırt etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sanatın memleketi yoktur. Sanat her yerde iyi, doğru, kötü, başarısız, nitelikli veya niteliksiz üretilmiş olabilir. Tiyatro sanatçıları televizyona çıkmak zorunda değildir ve seyir yerini doldurabilmek için de izlemesi gereken yol, içinden ünlü geçirmek değildir. Bugün bir yarışmaya katılan kişiye dahi sanatçı denilen bir ülkede yaşamanın derin acısı içindeyiz gerçekten.

Sürdürülebilir bir tiyatro için sağlanması gereken koşullar nelerdir?  Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Gusto! Her tiyatronun kuruluşunun bir amacı olmalı ve repertuarını bu gusto ile belirliyor olması gerekir. Ekol böyle yaratılır. Seyirci de seçimini bilinçli yapmalıdır elbette. Bir tiyatro sadece vodvil yapıyor olabilir, bir başka tiyatro yalnızca toplumsal sorunlar üzerine repertuar oluşturuyor olabilir. Bir başka husus da tiyatrolarının ayakta kalabilmesi, çalıştığı tüm sanatçılara hak ettikleri maddi karşılığı verebiliyor olmasıdır ki böylece kalıcı kadrolar oluşabilsin. Para düşünerek oyun sahnelemek bir özel tiyatronun en büyük acısıdır.

Pandemi süresince tiyatrolar oyunlarını çevrimiçi olarak erişilebilir hale getirdiler. Kimi tiyatrocular bunu destekledi kimisi desteklemedi. Tiyatronun çevrimiçi olarak erişilebilir olması sizce tiyatro sanatı için nasıl değerlendirilebilir?

Pandemi dönemi tüm sanat alanlarında yeni arayış ve bakış açılarının belki de dünyada ilk kez bu denli ağırlıklı olarak gündeme geldiği bir süreçtir. Arşivlemek yahut oyun satışları için veya reklam için oyunların video çekimleri yapılmaktadır elbette. Ancak tiyatronun sahnedeki gerçekliğini ve canlılığını hiçbir zaman herhangi bir dijital platformun sağlaması mümkün değildir. Bu durum tiyatro sanatının varlığına terstir.

 

Arşivlerin açılmasının tek heyecan verici ve olumlu yanı ülkemiz tiyatro sanatçılarının (ekonomik olanaklarının malum olmasından dolayı) canlı olarak izleyebilme olasılıkları olmayan dünya sahnelerini izleyebilmesi oldu diyebiliriz. Bu biraz da dünyayı görüp kendimiz ve dünya arasında bir değerlendirme yapabilmemizi, “Biz dünya tiyatrosunun neresindeyiz?” sorusunun bir nebze de olsa cevaplanmasını sağladı diyebiliriz.

 

Zaten dizi seyretmekten evden çıkmayan halkımız tiyatroyu da evden izlemeye başlarsa bu gerçekten binlerce yıllık tiyatro sanatını yok oluşa doğru sürükleyebilir. Elbette yaşayabilmemiz için oyun oynamak zorundayız ve perdeleri açamıyorsak bu alternatifi değerlendirmekten başka seçeneğimiz yok ama bunu geçici bir çözüm olarak görmek gerektiğine inanıyorum.

Peki bu noktada insanları tiyatro salonlarına çağırmak doğru bir hareket mi?

Camiye, AVM’ye, kahveye, bara gidilebiliyor veya uçaklara tam kapasite binilebiliyor da neden tiyatroya gidilemesin anlayabilmek mümkün değil. Elbette gidilir ve gidilmelidir de. Halkımız emin olsun ki gittikleri her mekândan daha güvenli ve temiz halde bulacaklar tiyatro salonlarını. İnsan ve insanlık için bir şey söylemeye çalışan tiyatrocular emin olun ki insan sağlığına herkesten daha fazla değer verir.

İnisiyatife katılmayı reddeden bağımsız tiyatrolar oldu mu? Gerekçeleri nelerdi? Katılanların katılma nedenleri nelerdi?

Yılmaz Tüzün inisiyatif çağrısını yaptığında davet ettiği iki tiyatro hariç tüm tiyatrolar heyecan içinde kabul ettiler ve iyi ki ettiler. Harika bir dayanışma oluştu. Diğer iki tiyatro ise yıllardır kentte oluşan girişimlerden yorgun olduklarını ve sürecimizi izleyip daha sonra dahil olabileceklerini ilettiler. Son derece saygı duyduğumuz bir tavır bu. Ben de başka bir tiyatrodan bu çağrıyı almış olsaydım aynı çekinceyi yaşayabilirdim. Katılan meslektaşlarımızın da sağ olsunlar bize olan inançları başta olmak üzere, sürecin başından beri eşitlik, şeffaflık, oy birliği, kimsenin kimseyi yönetmeyeceği ve tüm tiyatrolarda nitelikli, düzenli üretim esasının olması bu birliğin oluşmasının ve kabul görmesinin temelidir.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Varlığımıza değer verdiğiniz ve görünür olmamıza destek sağladığınız için çok teşekkür ediyoruz. Tüm Türkiye’ye örnek olabilecek, önce İzmir sonrasında da Türk tiyatrosuna değerli katkılar sunacak bir aile kuruldu. Birlikte, dayanışmayla aydınlık yarınlar için... Yaşasın Tiyatro!

İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifini Twitter, Instagram ve Facebook üzerinden takip edebilirsiniz.