25 Haz 2019
Seçil Şeker

İzmir Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alpaslan Elektrik Fabrikası Projesini Anlatıyor!

İzmir Mimarlar Odası Başkanı Halil İbrahim Alpaslan ile "İzmir Elektrik Fabrikası Ne Olmak İster" Ulusal Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması ve İzmir Elektrik Fabrikası'nın geleceği hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. 

Halil İbrahim Alpaslan'ı yakından tanıyabilir miyiz?

Merhaba. 1995 yılında Bornova Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra mimarlık lisans ve yüksek lisans eğitimimi İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, doktora eğitimimi ise Dokuz Eylül Üniversitesi’nde tamamladım. Uzmanlık alanlarım Antik Yunan mimarisi ve Osmanlı Dönemi İzmir’i. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim. Ayrıca 2016 yılından beri Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktayım.

Mimarinin önemini biraz anlatır mısınız?

Mimarlık insan hayatını doğrudan etkileyen mesleklerden bir tanesi. Yaşadığımız çevre ve mekanlar hem birey hem de toplum ölçeğinde önemli etkilere sahip. Yaşam alanlarımız fiziksel ve psikolojik sağlığımızın, üretkenliğimizin, konforumuzun en önemli belirleyicisi olabiliyor. Dolayısıyla iyi tasarlanmış bir mekanın bireysel ve toplumsal dünyamıza katkılarının bazen yaşamsal boyutlarda olduğunu söylemek yanlış olmaz. En küçük birimden en kompleks yapıların tasarımı ve inşaatından sorumlu olan mimarlık gerçekten de çok önemli bir meslek ve bilgi alanı.

Ayrıca mimarlık daha üst ölçekte bir toplumun geldiği uygarlık düzeyinin de en önemli göstergelerinden biri olarak değerlendirilir. Dolayısıyla mimarların böyle bir göstergeyi biçimlendirme ayrıcalıklarının yanı sıra ciddi bir sorumlulukları da vardır.

Günümüzde yapıların restorasyonunda orijinallerine uyum sağlanmıyor. Çok kötü mimari örnekler görüyoruz. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mimari restorasyonun kuramsal altyapısını oluşturan tartışmalar dünya ölçeğinde 18. yüzyıldan beri sürmektedir. Ülkemizde, biraz gecikmeyle de olsa özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde ve günümüze yaklaştıkça artan bir ivme ile bu tartışmalar yapılmakta, ilkeler ve kurallar geliştirilmektedir. Ayrıca mimarlık fakülteleri bünyesinde verilen restorasyon yüksek lisans eğitimleri de uzmanlar yetiştirmekte, oldukça başarılı restorasyon uygulamaları gerçekleştirilmektedir. Ancak yine de değindiğiniz gibi halen restorasyon konusunda iyi bir noktada olduğumuzu söylemek mümkün değil. Bunun yasal, ekonomik ve kültürel olmak üzere üç temel alandaki eksikliklerinizden kaynaklandığını düşünüyorum. Tüm bu sorunları bu röportaj kapsamında yanıtlamak kolay değil ancak özetle yasal mevzuatımızı ve koruma kurullarını daha da geliştirerek, restorasyon alanına özellikle konutlarını restore ettirmek durumunda olan ancak maddi güçleri olmayan mal sahiplerine ekonomik desteği arttırarak, mimarlık ve tarihi eser konusunda toplumsal bilincimizi ilköğretimden başlayarak arttırarak daha iyi bir noktaya gelebiliriz.

Tarihi Elektrik Fabrikası için mimarlık öğrencileri arasında düzenlenen bir yarışma yaptınız. Birinci nasıl seçildi? Neleri göz önünde bulundurarak kazananı seçtiniz?

Mimarlar Odası olarak yarışmaların adil ve şeffaf olarak düzenlenmesine dair bir yarışmalar yönetmeliğimiz var. Bu yönetmelikte jürinin nasıl oluşturulacağı, projelerin nasıl değerlendirileceğine dair maddelerimiz bulunuyor. Biz de bu yönetmeliğimize uyarak ülke çapında başarılı meslektaşlarımızdan oluşan bir jüri kurduk ve bu jüri projeleri müelliflerinin kimlikleri gizli olacak şekilde değerlendirdi ve ödüllendirilecek projeleri belirledi.

Yarışmaya katılan tüm projeler bence belli bir düzeyin üstünde, yoğun emek harcanmış nitelikli projelerdi. Birinciyi biraz daha öne çıkaran şey sanırım fabrikanın kimliğini bozmadan kentin bugünkü hayatına katmak üzere önerdiği müdahalelerin ustalığıydı. 

Elektrik Fabrikası’nın yeni haline ne zaman kavuşacağız?

Elektrik Fabrikası’nın kentin hayatına yeni bir işlevle katılmasını biz de heyecanla bekliyoruz ancak bunun için bir zaman vermek kolay değil. Büyükşehir Belediyesi’nin burayı satın alma kararını çok doğru buluyoruz. Öncelikle bu satın alma işleminin resmi prosedürün tamamlanması gerekiyor. Ardından yapı tescilli bir tarihi eser olduğu için özenli bir çalışma ile rölövelerinin alınıp restitüsyon ve restorasyon projelerinin oluşturulması gerekli. Ardından da gerekli izinler alınarak inşaat başlayacak. Tüm bu sürecin ne kadar süreceği şüphesiz belediyenin ekonomik kaynakları ve projeyi uygulama kararlılığı ile doğrudan bağlantılı.

Çevreci bir alan mı olacak?

Burada öncelikle şunu vurgulamalıyım ki bizim açtığımız yarışma öğrencilere yönelik bir fikir projesi yarışması idi. Dolayısıyla yasal mevzuat veya ekonomik girdileri arka planda tutarak öğrencilerin özgürce fikirlerini ortaya koymalarını istedik. Dolayısıyla her ne kadar başarılı projeler de olsa bu projeleri uygulamak mümkün değil. Dolayısıyla yapının restorasyonu için profesyonel meslektaşlarımızın oluşturacağı restorasyon projelerine ihtiyaç duyulacaktır. Bu projeler de yine yarışma yolu ile elde edilebilir. Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’in de bu yönde beyanları var. Yapının dönüşümü ve çevreci yönü o aşamalarda gündemde olacaktır ve doğal olarak biz de yapının olabildiğince çevreci bir tutumla hayata dönmesini isteriz.

Eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak mimarlığı kent gündemine taşımak için yoğun çaba harcamaktayız. Olumsuz örnekleri eleştirirken olumlu örnekleri de ön plana çıkararak hem meslektaşlarımız motive etmek hem de hemşerilerimizi bilinçlendirmek önemli diye düşünüyoruz. Bu çabalarımızın daha fazla görünür olması için yazılı ve elektronik ortamların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan röportaj teklifiniz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.