16 May 2017
Erdem Tursen

İzmirde "Mutlu Son" Rüzgarı

Tiyatro eleştirisinin eserin tanıtılmasında çok büyük pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Ama Türkiye'de oyun eleştirisi eser ile ilgili bir hata bulmak, eser sahibine yol biçmek için yapıldığı için yanlış bir yöne çekiliyor. Şu şöyle olsun bu böyle olsun gibi çok sığ bir üslup kullanıldığından kimse için bir yarar sağlayamıyor. Çünkü eser sahibi o eleştiriyi okumuyor. Ayrıca Ferhan Şensoy'un da dediği gibi eser sahibi eleştirmenden bir eser öndedir. Sanatçı eserini yaptıktan sonra geriye dönüp eleştirmen dedi diye düzeltmeye kalkmıyor. Tabii ki bu öznel bir düşünce. 

Kaynak: Erdem Tursen


Kırık Testi ile başlayan Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Deneme Topluluğu oyunları, bu sene 48.ci oyunları olan Mutlu Son'u sergilediler.

OYUNUN KONUSU
Bertolt Brecht ve Elisabeth Haupthmann ortaklığında yazılan bu oyunda epik tiyatronun unsurları oldukça önemli bir yer kaplamakta. 1929 yılında yazılan oyunu izlerken 1900'lü yılların Chicago'suna gidiyorsunuz. Oyunda bir çok çatışma var bu da oyunu sürdürülebilir kılıyor. Oyundaki çatışmalar tartışılmaz gücü elinde bulunduran kutsal ordu ve kirli işlerin içinde bulunan gangster çetesi ile başlıyor. Bunun yanı sıra oyunun devamında iyilik ve kötülük, doğru ve yanlış, erdem ve erdemsizlik kavramları üzerinde de çatışma yaratılıyor. Görevi insanları ulaştırmak olan kutsal ordu ile gangster çetesi birden kendini değişik olayların içinde buluyor ve bütün bu karmaşıklıkların arasında oyun mutlak bir son ile sona eriyor.

BERTOLT BRECHT VE EPİK TİYATRO
Bu ikiliyi çoğu yerde gördüğünüze şüphem yok. Çünkü bu ikili Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi birbirinden ayrılmaz bir ikili. Peki kimdir bu hep ağızdan ağza dolanan Bertolt Brecht? Asıl adı Eugen Berthold Friedrich Brecht. Özgeçmiş sayfalarında 20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı ve yönetmeni olarak nitelendirilmiş. Aynı zamanda epik bir diğer deyişle diyalektik tiyatronun kurucusudur.

Brecht, eserleri ile toplumsal yapıyı şeffaf hale getirmeyi, özellikle yapının değiştirebileceğini göstermek istiyordu. Ona göre edebi metinler bir işe yaramak zorundaydı. Bu nedenle eserlerini hep bu yönde geliştirdi.

Peki Brecht kişisel olarak bu kadar dünyaya aykırı iken onun yarattığı tiyatro sıradan olabilir miydi? Tabii ki olamazdı. Epik tiyatro kuramı neyi temel alarak gelişti? İfadesi biraz kötü olsa da epik tiyatro kuramı seyircinin kendisi ile hesaplaşmasını temel alır. Seyirci, sahnelenen oyunu eleştirmeli, bu oyundan yola çıkarak eleştirel sonuçlar çıkarmalıdır. Öncelikli amacı toplum gerçeğini somut bir şekilde sahneye aktarmak olan epik tiyatro, bununla birlikte ikincil amacı seyirciyi sahnede yaşanan olaylarla ilgili düşünmeye zorlamasıdır. Peki seyirci bu konu hakkında neden düşünmeli? Çünkü yozlaşmış toplum yapısını ancak düşündürerek değiştirebilirsiniz.

Epik tiyatro hakkında Özdemir Nutku'nun Epik Tiyatro kitabınızı okumanızı tavsiye ederim. Brecht'in yabancılaştırma efekti olarak kullandığı müzikleri, sahnede olan aykırılık öğesini ve daha fazlasını o kitapta bulabilirsiniz.

Kaynak: Erdem Tursen
 

Ne demiş Bertolt Brecht?

"Özgürlük neye yarar? Yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar."

SEYİRCİDEN NOTLAR; SAHNELEME, DRAMATURG, OYUNCULAR

Bertolt Brecht ve Elisabeth Haupthman'ın ortaklığında yazılan oyun Kerim Dündar rejisiyle sahneye konulmuş. Kerim Dündar'ın kendi bakış açısıyla modernleştirdiği oyun, seyircilere güzel bir iki saat yaşattı.

Oyunu beş kez izleme fırsatı buldum. Hepsinde dolu salona oynadı. Çoğu kez merdivenlerde zor şartlar altında oyunu izlediğimi belirtmek isterim. Bu da gösteriyor ki oyuna oldukça ilgi gösterildi.

Oyunu Bertolt Brecht oyunu olarak izlemeye gidenler yanılgıya uğramış olabilir. Çünkü bu oyun her ne kadar epik tiyatro öğeleri barındırsa da izleyenler oyunun sonunda tam bir epik tiyatro örneği olmadığını anlayacaklardır. Bunun nedeni de oyunun ortak değerle yazılmış olması.

Oyunun orijinal metnini okuduğum zaman oyunun üç sahne olduğunu öğrendim fakat dramaturg ekibi bunu farklı bölümlere ayırarak tek sahneye indirmiş, iyi de yapmış. Bu sayede şarkılarla birlikte daha bütünsel bir oyun olmuş. Bölümlere ayırması nedeniyle de oyunun gelişimini rahatça görebiliyorsunuz.

Sahne tasarımı daha merdivenlerde 44. Cadde'ye gider yazısıyla başlıyor. Sahne tasarımı ayağıma 1900'lü yılların Chicago'suna getirmiş gibiydi. Bunun için Atalay Gergin ve öğrencilerine teşekkür etmek gerek. Oyunu farklı yere taşıdıkları tartışma götürmez bir konu.

Sıra nabızı doksan atan, oyunun en canlı öğesi olan oyuncular hakkında bir kaç söz söylemeye geldi. Hepsi birer harikaydı. Oyun 13 kişilik bir oyuncu kadrosuna sahip. Bu oyuncu kadrosu 8 Erkek 5 Kadın oyuncudan oluşmakta. Hepsini anlatamayacağım için dikkatleri çeken oyuncular hakkında bir kaç söz etmek istiyorum.

OYUNCULAR:

Sinek: Çağla Nefesoğlu
Bill Craker: Özgür Molla
Lilian Holiday: Ceren Türk
Sam Worlitzer: Burak Talı
Doktor Nakamura: Aykut Züngür
Albay: Akın Berk Sağıroğlu
Jimmy Dexter: Akın Kurt
Bob Dexter: Deniz Kayas
Johnny Dutsch: Erdem Kahraman
Mary: Duygu Demir
Jane: Özge Eren
Hanibal Jackson: Ulvi Kahyaoğlu
Mirjam: İlayda Akkın
1. Yabancı: Yusuf Nebioğlu
2. Yabancı: Gökmen Göçbeyli
Dedektif: Merve Nur Bengi
Clark: Faik Gürbüzlü
Ceset: Metehan Kaya

Bill Craker rolüne hayat veren Özgür Molla’yı "7 Santimetre" kısa filminden tanıyor olmalısınız. İzmir Kısa Film Festivali'nde "Gelecek Vaat Eden Oyuncu" ödülünün sahibi olan Özgür Molla bu oyunda, aldığı ödülün tesadüf olmadığını çok net bir şekilde gösteriyor. Karaktere has tavırlarını, duygu değişimlerini, oyundaki birçok çatışmayı seyirciye çok güzel bir şekilde yansıttığını söyleyebilirim.

Bill rolünü gestuslarla farklı bir boyuta taşıyan Özgür Molla, bütün sempatikliğiyle birlikte iyi kötü çatışmasını en doğru şekilde yansıtmaya çalışıyor. Geleceğinin temellerini sağlama almış durumda gözüküyor. İleriki zamanlarda onu perde de daha çok göreceğime şüphem yok. Yolun açık olsun Özgür Molla.

Oynadığı karakteri bir üst noktaya getiren bir başka isim Çağla Nefesoğlu, bu oyunda Sinek rolünü canlandırıyor. Keskin tavırlarıyla, karaktere özel jest ve mimiklerle Sinek rolünü sempatikleştiren Çağla Nefesoğlu, aynı zamanda siyahı çok güzel bir şekilde temsil ediyor. Bir gangster çetesinin liderliğini yapan Sinek, oyunun sonunda mutlu bir sona eriyor. O da Özgür Molla gibi sahnelere çok yakışanlardan. Yolun açık olsun Sinek.

TEŞRİFAT EKİBİ

Sıra oyunlarda en önem verdiğim kadroya geldi. Tiyatronun emekçileri... Oyunların geleceği teşrifat. Prömiyer oyununda onların heyecanlarını görmek beni çok mutlu etti. Seyirci sayısının artışıyla birlikte onların da heyecanı arttı. Seyircilerin rahatlığı için her şeyi yaptılar. Teşekkürler Teşrifat... 

SON NOTLAR...
Bu oyunun sahneye taşınmasında rolü olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Onlar dünyanın güzelleşmesi için bir adım daha attılar.

Oyunda olduğu gibi yazı da mutlu sonla bitecek.

Tiyatro ile kalın, hoşçakalın.