28 Kas 2017
Otuzbeşlik

İzmir'in Saklı Hazinesi Agora

Dünya'da kent merkezinde olan agoraların en büyükleri arasında yer alan Smyrna Agorası hemen Havra Sokağı'nın karşısında yer almaktadır. Smyrna Agorası üç katmanlı yapısıyla da dünyadaki tek örnektir. Agora, “politika, ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alanlara verilen isim, forum, çarşı” gibi anlamlara gelmektedir. Antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini işlevlerinin dışıda, sanatın ve birçok sosyal olayın gerçekleştiği yer olarak da bilinmektedir. Büyük kentlerde genelde iki agora bulunurdu. Bunlardan biri, devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet agorası, diğeri ise ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı ticaret agorasıdır. Günümüzde ziyaret edilen Namazgah semtinde bulunan Smyrna Agorası, kentin devlet agorasıydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Agora Helenistik dönemde inşa edilir, MS 178 yılında yanar sonra tekrar inşa edilir. Bugün ziyaret ettiğimiz Agora bize Roma döneminden kalmıştır. Smyrna Agorası, dikdörtgen formda planlanmış, ortada geniş bir avlu etrafı sütunlu galerilerle (stoa) çevrili bir yapıdır. Kazılarla açığa çıkarılan kuzey ve batı stoanın bodrum katı üzerinde yükselmektedir. Kuzey stoanın plan özellikleri açısından bakıldığında Bazilika olduğu anlaşılmaktadır.

 

KUZEY STOA (BAZİLİKA)

Agoranın kuzey kanadında yer alan Bazilika, dıştan dışa 165x28 m ölçülerinde, diktörtgen bir plana sahiptir. Günümüze ulaşan görkemli bodrum katının doğu ve batı uçlarında görülen çapraz tonozlar Roma Dönemi mimarlığının en çarpıcı örnekleri arasındadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BATI STOA

Üç sıra sütun dizisiyle ayrılmış neflerden (galeri) oluşan batı stoa da, Bazilika gibi bir bodrum kat üzerinde yükselmekteydi. Günümüzde daha çok, kemerli bodrum katları görülen batı stoanın antik dönemde bodrum katı üzerinde yükselen iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır. Avludan üç sıra basamakla çıkılan zemin kat ve ahşap tabanlı ikinci kat, Antik Çağ’da insanların yağmur ve güneşten korunarak gezinti yaptığı yerlerdi. Olasılıkla Roma Dönemi sonlarında bodrum kat galerilerinin bazı duvarları örülerek yapılan sarnıçlar, bunun en güzel örneği olarak günümüze ulaşmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FAUSTİNA KAPISI ve ANTİK CADDE

Izgara planlı olan Smyrna kentinin, doğu-batı yönlü paralel caddelerinden biri agoradan geçiyordu. Olasılıkla agorayı iki eşit parçaya bölen caddenin batı yandan agoraya giriş yaptığı yerde görkemli bir kapı bulunmaktadır. İki gözlü olduğu düşünülen kapının kuzey kemerinin merkezinde Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın portre kabartması yer alır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GRAFİTİLER

Helenistik ve Roma döneminden kalan dünyanın en zengin Yunan grafitti koleksiyonu olarak kabul edilen duvar çizimleri 200 yıldır bozulmadan Agora'nın duvarlarında durmakta. Duvar resimleri ve yazıları olan grafitiler bazilika bodrum katı duvar ve kemer ayaklarında yer alan sıvalar üzerine yapılmıştır. Demir ve meşe kökü karışımı bir mürekkeple çizilmiş olanlar dışında kazıma yöntemiyle yapılmış örnekler de vardır. Bu grafitiler demir ve meşe kökü içeren bir malzeme ile yapılmış en eski grafitiler olma özelliğine de sahiptir. Bu grafittiler keşfedilmeye değer değil mi sizce?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AGORA’NIN TÜRK DÖNEMİ

Geçmişi M.Ö. 4.yy’a kadar uzanan Agora, bugünlere kadar ulaşabilmesini Türklere borçludur. Büyük bir kısmı yüzyıllar önce toprak altında kalmış ve unutulmuş olan Agora’nın önemli bir bölümü Osmanlılar Döneminde “mezarlık” olarak, çevresi ise “Namazgah” (Namaz kılınan ve üstü açık yer) olarak kullanılmıştır. Böylece Agora'nın bulunduğu alana “mezarlık, namazgah” gibi, dini iki kavramın uyandırdığı saygıdan yararlanılarak bir çeşit “dokunulmazlık” sağlanmıştır. Neticede Agora’ya “define avcıları, tarihi eser kaçakçıları ve benzerlerinin zarar vermeleri önlenmıştır.

 Agora’nın yeniden ortaya çıkarılması maksadıyla ilk olarak 1932 yılında başlatılan çalışmalar, “Agora ve Çevresi Koruma- Geliştirme ve Yaşatma Projesi” ile son yıllarda yeniden hız kazanmıştır. Bu projenin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile Dokuz Eylül Üniversitesi'nden bir ekip tarafından İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Ticaret Odası ve Total Oil A.Ş.’nin katkılarıyla kazı ve restorasyon çalışmaları yürütülmektedir.  Şehrin göbeğindeki bu saklı hazine ziyaretçilerini bekliyor.