30 Eki 2018
Gülay Güler

Kahkaha Yogası ile Hayata Kahkaha Atmayı Öğreniyoruz

Hayata kahkaha atmak, hayatın da size kahkaha atmasını ister misiniz? Kim istemez ki... Filiz Öğüt; gözlerinin içi gülen, kahkaha yogası eğitmeni. Kendisi maddi boyuttan manevi boyuta geçtiği için artık özel ders vermiyor ama Bolluk Bereket Festivali sayesinde siz de kendisi ile tanışabilir, hayata kahkaha atma tüyolarını kapabilirsiniz. Kahkaha dolu bir röportaj sizleri bekliyor, keyifli okumalar... 

 
 

 

 Seferihisar'a ne zaman taşındınız?

14 Kasım 2014 tarihinde İstanbul'dan Seferihisar'a yerleştim. Seneler öncesine dayanıyor buraya taşınma hayalim. Uzun yıllar Migros'ta müdür muavinliği yaptıktan sonra yedi yıl Zeyland'ta satış koordinatörlüğü yaptım. Daha sonra işimi daha bağımsızlaştırma yoluna girdim. 2013 yılında Hint asıllı bir okul olan Brahma Kumaris Ruhsallık Üniversitesi ile tanıştım ve öğrenci oldum. Deneyimlerim arttıkça eğitmenliğe geçtim. Farkındalığım arttıkça "Ben ne yapıyorum, neredeyim?" diye sorgulamaya başladım ve adres arayışı içine girdim. Bu arayış beni Sığacık'a getirdi. Hayatta tesadüfler yoktur, Gülay. (Gülüşmeler) 

Buraya üç günlüğüne gelmiştim. Şuradaki tepeden baktığımda büyülenmiştim. "İşte benim adresim burası." dedim ve buraya taşınmaya karar verdim. Buraya taşındığım ilk sene Brahma Kumaris'in şubesi burada da vardı ve burada eğitmenliğimi sürdürdüm. Geçen sene okul buradaki faaliyetini bitirince benim de eğitmenliğim bitti ama Didem Sayas ile bağımızı hiç koparmadık. Her sene Bolluk Bereket Festivali'ne  kahkaha yogası ile dahil oluyorum. 

  

Kahkaha yogası ile yollarınız nasıl kesişti? 

Kahkaha yogası ile karşılaşmam uzun yıllara dayanıyor. Los Angeles'taki okulunda Madame Katara ile karşılaştım. Ailem Amerika'da yaşadığı için oraya çok sık gidiyorum. Enerjisel boyuttaki eğitimlerimi hep oradan aldım. Bu yolculuk aktif bir şekilde bende 1984 yılında başladı. Gülmeyi zaten çok seven biriydim. Bir bebek günde 400 kez gülerken büyüdükçe gülümsememiz azalıyor ve günde ortalama on beşe iniyor. 

Gülmek, kahkaha atmak insanlar tarafından yargılanıyor, eskiden ağzımı kapatıp gülerdim ama şimdi kahkahayı basıyorum. (Gülüşmeler) 

Arkadaşım Güler Özsoy ve eşi  İsviçre'de kahkaha yogası eğitimi almışlar. Onlarla beraber sekiz sene çok keyifli bir şekilde çalıştık. Onlar kahkaha yogasını şirketlere taşıdılar. Ben işi hiç ticari boyuta taşımadım, böyle bir niyetim de hiç olmadı. 

  

Kahkaha yogasında nasıl bir eğitim veriliyor? 

Çoğu İnsanda çok kronikleşmiş, kalıplaşmış blokajlar var. Her şeye agresif, kuşkulu bakıyorlar. Acılar içerisinde olan insan mutlu olabilir mi? Madame Katara bu insanları okuluna alıyor ve onları acılarına götürerek önce onları ağlatıyor. Depresif hallerini ortaya çıkarıp, depresif halleriyle nelere takılıyorlar, korkuları neler, bunları ortaya çıkaracak sahneler yaratılıyor. Mesela parasız kalmaktan mı korkuyor ya da aile içinde tacize mi uğramış... Bu duyguları içine atmış, kimselere söyleyememiş, özü gitmiş sadece nefret kalmış. O nefretle yüzleşmesi lazım. O nefreti çıkarmak için bir hafta boyunca çalışmalar yapılıyor ve kişinin gerçeğine dönmesi sağlanıyor. Kendinle yüzleştikten sonraki kısımda korkular, endişeler başka alışkanlıklara dönüştürülüyor. Anda kalarak geçmişin yaralarının ne kadar hafif olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Daha sonra güldürmeye başlıyorlar. Madame Katara hayatın oyundan ibaret olduğunu öğretiyor. 

  

Bolluk Bereket Festivali hakkında neler söylemek istersiniz? 

Bolluk Bereket Festivali'nde kahkaha yogası yaptıkça katılım arttı. Didem Ayas ile aynı bilinç düzeyindeyiz. O da sağ olsun benimle çok ilgili ve her sene beraberiz. Aramızda ticari bir ilişki yok. Festival süresi boyunca inanılmaz dostluklar ediniyorum. Orada her sene bulunmaktan çok büyük keyif alıyorum. 

  

Festivalde nasıl bir eğitim vereceksiniz? 

Kahkaha yogasının belli kalıpları var tabii ki. Bu festivalde onları kullanacağım ama daha çok nefes çalışacağız. İnsanların nefesi hiç kullanmadıklarını görüyorum. Hiç diyafram kullanmıyorlar ki kahkahada diyafram çok önemlidir. Diyaframlarını açacağız, biraz canları acıyabilir( Gülüşmeler) daha sonra da güldüreceğiz. 

  

Bu öğretileri günlük hayatlarında uygulayabilecekler mi? 

Tabii, günlük hayatlarında kullanmaları için çok güzel ipuçları bırakıyorum. "Sabah gülümsemeden çıkarsanız, çıplak çıkmış gibi olursunuz." diyorum. Ben her gün 15 dakika ayna ile kahkaha egzersizi yapıyorum. Ben anda yaşıyorum, hiçbir kaygım kalmadı. Ne geçmişle uğraşıyorum ne de gelecekle. Ben, şu an buradayım ve anı yaşıyorum. Biz doğayız, her şeyi doğa ile enzimliyoruz. Bakın ağaçlar her dakika gülüyor, biz niye gülmeyelim.(Gülüşmeler) Ben gülen bir dünyaya bakıyorum. Ben ona gülünce o da bana gülüyor. Ben ona suratımı asarsam o da bana suratını asar. Dünya benim, ben güzel olursam, dünyam da güzel olur.  

  

Özel ders veriyor musunuz? 

İstanbul'dayken bu işlerle ilgileniyordum. İstanbul beni enerjisel anlamda yoruyordu. Kendimi inandırmıştım. Benim inançlarım yer değiştirdi. Empatiyi olma halinde kullanmaya başladım. İnsanlara yardım değil destek verilmesi gerektiğine inanıyorum. Onlara yardım etmenin benim gibi olmalarını sağlamak adına yaptığım bir şey olduğunu algıladım. Ben Filiz'im, benim yolum ayrı. Herkes bir yere gider ama farklı farklı yollardan. Bana göre bilinç tek. Hepimiz aslında bu bilincin yansımalarıyız. O ayrı ayrı yansımalar toplanacak ve tek bir bilinç halline gelecek. Tek bilinci çözdükten sonra her şeyi kendim için yaptığımı fark ettim. Başkası için bir şey yapmıyordum. Ben bu tarafımı keşfettikten sonra eğitim vermek bana yoz geldi. Kimseyi ikna etmeye mecbur değilim artık. Kendim ikna edemediğim zamanlardı; herkesi ikna etme dönemim. Şimdi parasız kalma kaygılarım, yarın burada olacak mıyım kaygılarım kalmadı. Beklentilerimi en az seviyeye indirdim. Madde değil manevi penceremi açtım. Maddede olduğum zaman insanları ikna etmek için onlara eğitimler veriyordum. Herkes bu dünyaya armağanla gelir ama armağanlarının hangi adreste olduğunu kendileri bulmaları gerekiyor. 

  

Hayattan çıkardığınız en büyük ders nedir? 

Hayat iki taraftan bakılıyor. Bir siyah taraftan bir de beyaz taraftan. Beyazın içinde de bir sürü ton var. Beyaz taraftan baktığım zaman ışığın süzmelerinde pembeler, morlar yeşiller, maviler görebiliyorum. Ama siyah taraftan baktığım zaman her yer kapkaranlık. Orada çok küçük bir aydınlık var. Işığa gidebilmek için karanlıkta körler gibi sağa sola çarptığımı gördüm. Ne zaman aydınlığa çıktım o zaman her şeyin berrak, saflık içinde hakikatime giden bir yol olduğunu gördüm. Ondan sonra dedim ki "Filiz, bakış açını değiştireceksin." Karanlıkta sağa sola çarpmaya başladığımda "Filiz değiş tonton diyorum." Aa aydınlandı" diyorum ve bir bakıyorum her şey değişiyor, güzelleşiyor. Her şeyi geçmişte bırakmayı öğrendim. Bir nehir akar ya bıraktım kendimi, ellerimi başımın altına koyarak. Nefes alıp vermenin arasındaki dengeyi kurdum. Ne kadar nefes alıyorsam o kadar vermeyi öğrendim. "Akış, an, şu an buradayım." dedim.