27 Eyl 2016
Kerem D. Sürmen
Mutsuzluğun nedeni bulundu. İşte formülü...
Çok düşündüm, çok
taşındım; mutluluğun anlamını bulamadım ama mutsuzluğun nedenini buldum
arkadaşlar. Mutsuzluğun nedeni mutluluk ile aramızdaki zaman dilimidir. Biz bir anı yaşarken mutluluk hep arkada kalır. Yaşadığımız anda
değişiklikler olduktan, hayatımız başka bir dönüş yaptıktan sonra aptal
bir mutluluk gelir geçmiş zamanla ilgili, ama artık adı pişmanlıktır. Örneğin
“lisede ne kadar mutluymuşum derdim tasam yokmuş, tek derdim yüzümdeki
sivilcelerimmiş” diyen bir Hakan West'imiz (bkz. yukarıda solda) olsun. Hakan böyle
fütursuzca isyan ederken “Ohoooo sivilcede dert midir? Ben onun üstüne ne
dertler ne çileler çektim” mi demektedir? Bana kalırsa Hakan’ın bütün yüzü yine
lahmacundaki kıyma gibi sivilceyle dolu olsa dertlenecek ve üzülecektir,
hayatından tiksinecektir. Bence hayat ileriye doğru giderken hep daha kötüye
gidiyor tezi doğru değildir, hayat sadece ileriye gitmektedir, mutlulukta onu
nedense hep arkadan takip etmektedir. Mutlulukla aramızda hep belli bir zaman
dilimi bulunmaktadır. Peki, bu zaman dilimi kaç yıla, kaç aya, kaç güne tekabül
ediyor? Ayıptır söylemesi mühendis olduğumdan sayılarla aram iyidir, işte bu
yüzden evreni ve yaşayışımızı değiştirecek bu zorlu soruyu yanıtlamak için
matematiği kullandım ve bir formül oluşturdum.
Bu formülün doğru sonucu vermesini engelleyecek tek olasılık var; dürüst davranmamanız.
Formülü verdikten sonra, bir örnek üzerinde çalışıp nasıl kullanılması gerektiğini açıklayacağım. Akıllı olanlar ezberlemektense, mantığını öğrenir ve bir daha akıllarından çıkarmazlar.
Önceden söyleyeyim formül biraz uzun olduğundan verilen, istenen, çözüm şeklinde çalışmanız kavramanızı kolaylaştıracaktır.
Değerlendirmeyi yapabilmek için öncelikle değerlendirmek istediğiniz süreci belirlemelisiniz.
A= Değerlendirilmek istenen sürecin ay olarak uzunluğu
B= Değerlendirilmek istenen süreç bittiğindeki yaşınız
C= Genel Huysuzluk/Tatminsizlik Oranı (Bu oran 10 üstünden hesaplanır, genel olarak çok huysuz elinizdeki şeylerin değerini bilmeyen bir insansanız bu oran 10’dur, tersi durumda ise 1’dir.)
D= Süreç bittiğinde hayatınızda yaşanan değişimin şiddeti (Bu oran 10 üstünden hesaplanır, eğer çok şiddetli bir değişim yaşıyorsanız bu oran 10’dur, tersi durumda ise 1’dir.)
Şimdi de “Baz Mutluluk” dediğimiz oranı belirleyelim. Baz Mutluluk eğer beynimiz doğru düzgün çalışıyor olsa yaşayacağımız mutluluktur. 80 üzerinden hesaplanır, her biri 10 üzerinden (10=çok iyi; 1=iğrenç) hesaplanması gereken 10 bileşeni ise şu şekildedir;
E=Sağlık Durumu
F=Ekonomik Koşullar/Sosyal Statü (Boğazda oturmak ve Ferrari kullanmak istiyorum, ama hiçbiri yok, o yüzden 1, dememelisiniz, Türkiye şartlarına göre gerçekçi hedeflerle kendinize uygun bir oran belirlemelisiniz)
G=Sevgili Katsayısı (Düşündüğümüzden daha önemli bir etkendir)
H=Ailevi/Sosyal Durum (Aileniz ve çevrenizde değer verdiğiniz arkadaşlarınızla ilgili değerlendirmenizdir.)
I=Pratik Yaşam Oranı (Bu oran hayatın size çıkardığı zorluklarla alakalıdır; örneğin her gün iş için Büyükçekmece’den Gebze’ye gitmeniz gerekiyorsa bu oran sizin için 1 olmalıdır.)
J=Kariyer/Eğitim Oranı (İşinizden ya da eğitiminizden memnuniyet oranınızdır.)
K=Gelecek Umudu (Gelecek ile ilgili beklentilerinizin ne kadar pozitif olduğunu gösterir.)
L=Fiziksel Durum (Fiziksel olarak kendinizi ne kadar yeterli gördüğünüzü gösterir, Allah belamı versin ben çirkin ve şişman bir domuzum diyorsanız bu oran sizin için 1 olmalıdır.)
Time Frame for Happiness (TFH)=A*B*C/((E+F+G+H+I+J+K+L)
Örnek:
24 yaşındaki Gencay (bkz. yukarıda sağda) 2009 Mayıs ayında 2 yıldır devam etmekte olduğu İTÜ Metalürji Yüksek Mühendisliği Bölümü'nden mezun olmuştur ve mutsuzdur. Gencay’ın ne zaman aslında bu dönemde mutlu olduğunu anlayacağını bulmak için öncelikle onu biraz daha yakından tanımalıyız;
Lise hayatı boyunca zamanının çoğunu okuduğu Fen Lisesi’nde ders çalışmaya harcadığından spor yapmaya vakit bulamamıştır, ara sıra yaptığı halı saha maçlarında defans oynamaya mahkumdur. Atletik bir yapısı olmasa da yavaş yavaş dökülmeye başlayan saçları dışında belirgin bir sağlık sorunu bulunmamaktadır.
Ailesi memleketi olan Bayburt’ta yaşamaya devam etmektedir. Babası her ne kadar sert bir adam olsa da kendisi yaşlanıp yumuşamış ve son zamanlarda yüksek mühendis oğluyla gurur duyduğunu belli eder olmuştur, annesi de oğlunu çok sevmekte ve özlemektedir. Evli olan Ankara’da yaşayan ablasıyla da ilişkisi oldukça sıcaktır. Gencay 6 senedir 1’i Konya, 1’i Çankırı ve 1’i de Trabzonlu üç arkadaşıyla beraber İstinye’de bir dairede yaşamaktadır. İstanbul’a geldiği ilk 2 sene içine kapanan Gencay daha sonra kendine gelmiş ve ortalama sayılabilecek bir çevre edinmiştir. Bu arkadaşlarıyla arada sırada evde Counter partisi yaparlar, arada sırada ise Taksim ve Beşiktaş civarında barlara giderler. Bu grup içinde sakin yapısıyla ve arada sırada patlattığı esprilerle bilinen, sevilen bir gençtir. Yine bazen neden bölümün en popüler çocukları ile arkadaş olamadığını merak etmektedir. 2 senedir aldığı TÜBİTAK bursu Gencay’ı geçindirse de artık öğrenci hayatı yaşamaktan sıkılmıştır ve iş hayatıyla beraber biraz daha iyi standartlarda bir hayat yaşayacağını düşünmektedir.
Gencay karşı cinsin çok da ilgisini çeken bir erkek olmasa da, yüksek lisansın ilk senesinde tanıştığı Çevre Mühendisliği ikinci sınıf öğrencisi Burcu ile çıkmaktadır. Gencay ilişkilerinin ilk 5 ayında kız arkadaş bulamadığı zamanları düşünerek; çok mutlu olsa da, sonradan Burcu’nun basenlerinin çok geniş olduğunu düşünmeye başlamış, favorilerinin çok belirgin olduğunu fark etmiş, ''acaba daha iyisini bulabilir miyim?'' diye düşünmeye başlamıştır, ama ayrılmaya cesareti asla olamayacaktır.
Neyse ki Gencay’a hayatı zehir eden etkenler bulunmamaktadır. Okula otobüs ile rahatça ulaşmaktadır. Hayatını zorlaştıran tek etken evlerindeki tuvaletin sık sık tıkanması ve evin yeterince ısınamamasıdır.
Gencay İTÜ’ye ilk girdiğinde çok mutludur, ne de olsa ülkenin en iyi mühendislik üniversitesine girmiştir. Lisansı bitirmeden İTÜ’nün beklediği kadar muhteşem bir yer olmadığını, hiç ortam olmadığını anlamış olsa da, iyi bir eğitim aldığını düşünmektedir. Metalürji Mühendisliği'nden hiç memnun değildir. Yüksek lisansa başlama nedeni ise; iş hayatına atılmaya kendini hazır hissetmemesidir ve o zaman aldığı TÜBİTAK bursu sayesinde hayatını sürdürebileceğini anlamıştır. Oysaki son dönemlerde alfa beta derken hesap yapmaktan sıkılmıştır ve mühendislik yapmamayı düşünmektedir.
Son dönemde yaşanan kriz onu korkutmaktadır ve bu krizde nah iş bulurum diye düşünerek kaygılanmaktadır.
Gencay çirkin olmadığının bilincindedir ancak ne yaparsa yapsın kareli gömleklerinden vazgeçememektedir, saçları istediği gibi değildir ve kızlarla konuşurken erkeklerle olduğu kadar rahat değildir. Bu nedenlerle kendisini asla karizmatik bulmamaktadır.
Gencay iş hayatının başlamasıyla birlikte hayatının büyük oranda değişeceğini bilmektedir, ancak hangi yönde değişeceğinden emin değildir. Elindekilerle yetinmeyi bilen biri sayılabilir, ancak yine de; “Kaç senedir ömrümü çürüttüm şu İTÜ’de, ne oldu sanki şöyle adam gibi coşamadan, kızlı erkekli eğlenemeden, düz bir mühendis oldum.” demektedir ve yüksek lisans dönemini mutsuz bir dönem olarak hatırlayacağını düşünmektedir.
Gencay aslında yüksek lisans döneminde mutlu olduğunu ne zaman anlayacaktır?
Çözüm:
Öncelikle Gencay’ın Baz Mutluluğunu hesaplamalıyız;
• E=9
• F=6
• G=6
• H=8
• I=8
• J=7
• K=6
• L=6
• Mutlak mutluluk: (9+6+6+8+7+6+6)=56.
Gencay aslında bu dönem içinde 56/80 gibi bir mutluluk oranındadır. Oysaki diğer etkenler nedeniyle bu mutluluğu tam olarak hissedememektedir.
• A= 24
• B= 24
• C= 5
• D= 9
Anın özleneceği süre=24*24*5/((9+6+6+8+7+6+6)*9
Gencay mezuniyetinden tam 5,7 ay sonra Şişecam’da işe girip 2 ay geçirdikten ve burada mutlu olmadığını fark edip yüksek lisans döneminin aslında çok eğlenceli ve mutlu geçtiğini düşünecek ve eskiye özlem duyacaktır.
Ölmek üzere olan 88 yaşındaki Rıza Amca hayatını değerlendirmek isterse A ve B çok büyük olacaktır, buna karşın E, K ve L çok düşük olacağından Rıza Amca’nın hayatından mutlu olabilmesi için gerekli olan zamana ömrü yetmeyecek ve gözü açık gidecektir.
Neden böyleyiz acaba?