23 Ara 2018
Kardelen Uysal

Nejat Satı: "Eczanelerde satılan ilaçlar toplumun aynasıdır."

  

Dr. Necmi Sönmez, Nejat Satı hakkında yazdığı bir yazıda şöyle diyor: “Nejat Satı’nın farklı malzemeleri, teknikleri kullanarak gerçekleştirdiği resimleri, heykelleri ve yerleştirmeleri her şeyden önce güçlü renkleriyle dikkati çeker. Satı’nın renklerinin etkileyiciliği, sanatçının daha önce denenmemiş kimyasal karışımları kullanarak kendine “özgü tonları” bir kimyacı titizliğiyle keşfetmesinden öte, “farklı formları” kendisine çıkış noktası olarak seçmesinden kaynaklanır.”

 

Nejat Satı’nın yoruma açık eserleri güncel bir üslup ile oluşturulmuş. Satı, farklı materyaller ile toplumun dertlerini de işaret ediyor. Özellikle Yeni Nejat Eczanesi serisinde, toplumun sıkça yaşadığı sağlık sorunlarını, absürt politik söylemler ile birleştiriyor. Onunla bu seriyi, farklı materyal kullanımını, minimalizme evrilişini ve daha pek çok konuyu konuştuk. Kendisini Instagram hesabından takip edebilirsiniz.

 

 

 Fotoğrafta Nejat Satı, siyah bir tuvalin önünde gülümseyerek durmaktadır.

 

Dayatmacı bir tavır yerine eserlerini yoruma açık bırakıyorsun. Kişilerin yorumları sana eserlerin hakkında yeni bilgiler sağlıyor mu?

Kesinlikle sağlıyor. Yaptığım resimlere bazen isim koyuyorum bazen koymuyorum. 2010’da yaptığım bir resme ‘Kuaförde Sosisini Yerken Antidepresanlarını Yere Döken Kız’ ismini koydum. ‘Kriz’ adında bir resmim var. Ancak Strüktür serisi Strüktür 1,2,3 diye gidiyor. Özellikle bu seride insanlar resme baktığında “Burada bir yüz mü var?” gibi sorular sorabiliyorlar. Olabilir, o kişinin bilinçaltı… Rorschach Testi gibi bazı resimlerim. İnsanların bilinçaltındakileri ortaya çıkaracak resimler yaptığımı düşünüyorum.

Bununla ilgili bir hikayem var. Bir koleksiyoner vardı. Resmimle ilgili şöyle bir yorum yaptı: “Çok güzel resim ama alamam ben bunu, evde çoluğum çocuğum var, çok pesimist bir resim bu.” demişti. Resimlerimi kişilerin yorumlarına açık bırakıyorum. Bu durumda hem onlar hakkında fikir edinmiş oluyorum hem de onlar benim hakkımda fikir edinmiş oluyorlar.

 

Farklı malzemelerle kişilere alışılmışın dışında bir deneyim yaşatıyorsun. Farklı malzemelerin kişilerin üzerinde nasıl etkisi var?

Onu tam olarak bilmiyorum ama 2007 yılında "Yeniden resim yapmak istiyorum.” dediğimde bu resmi güncel bir üsluba, materyale oturtmaya karar verdim. 21. yüzyılda yaşıyoruz. 1900’lerden itibaren petrol, 1950’den itibaren plastik hayatımıza girdi. "Plastik bir resim yapmak istiyorum." dedim ve malzeme arayışına girdim.

İnsanlar resimlere baktığında minimal abstract bir resim görüyorlar. Bunu birçok ressam yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Ben materyal orijinal olsun, insanlar şaşırsın istedim, yoksa dünyayı yeniden keşfetmiyoruz.

  

Fotoğrafta ilaç kutusunun üzerinde 30 tablet ve konsantre ol yazısı var. Altında da Yeni Nejat Eczanesi yazısı bulunmakta.

 

Yeni Nejat Eczanesi’nde antidepresanların getirdiği geçici mutluluk hissine vurgu yapıyorsun. İlaçlarla derdin nasıl başladı?

Eczacı bir ailenin çocuğu olduğum için hastalarla çok karşılaştım. Esasında eczanelerde satılan ilaçlar toplumun aynasıdır. Bir toplumda çok tüketilen ilaçlar, o toplumdaki sorunları işaret eder. Mesela özellikle 2014 yılından sonra Türkiye’de ortalama 8 milyon insan psikiyatriste gitmiş. Bu ne demek oluyor? Demek ki ülkede ciddi bir sorun var. Bu sorun insanları bu tip ilaçlara yönlendiriyor.
Daha mutlu bir toplum olsaydık, politik anlamda daha uzlaşmacı bir toplum olsaydık muhtemelen insanlar iç dünyalarında bu kadar hesaplaşmaya girip bu ilaçları kullanmaya ihtiyaç duymazlardı. Benim ilaçlarla derdim böyle başladı. Protest bir tavırla Yeni Nejat Eczanesi’ni yapmaya karar verdim. Bunu absürt ve komik bir biçimde ifade etmek istedim. Mesela Lifta adlı ilacın üzerine “En Az 3” yazdım. Bu politik bir göndermeye de sahip ancak aynı zamanda performans ile ilgili bir göndermeye de… Ritalin’in üzerine “Konsantre Ol” yazdım çünkü konsantrasyon bozukluğuna sahip bir ülkeyiz. Etrafımızda çok fazla şey olup bitiyor, sokağa çıktığımızda ilgimizi dağıtan çok şey var. Ben eczane ve ilaçları kendimi ifade edebilmek için kullanıyorum. Ben ölene kadar Yeni Nejat Eczanesi serisi çıkacak. Mevcut ilaç tüketimi hep değişecek. Yarın ,belki ülkede en çok kalp hastalıkları ilaçları satılmaya başlanacak.

 

Görselde Yeni Nejat Eczanesi 2 Damar Damar Üstüne Bindi yazan bir cam ve eczaneye benzer bir yapı görüyoruz.

 

Toplum ve ilaçlar arasında daima bir bağ bulup bunu yansıtacaksın, diyebilir miyiz?

Kesinlikle öyle. Toplumda en çok politikacıların kullandığı ya da toplumun ağzına yerleşmiş sözcükleri kullanıyorum... Mesela, Yeni Nejat Satı Eczanesi 2’nin sergi başlık adına ‘Damar Damar Üstüne Bindi’ koydum çünkü bunun tıbbi bir nitelendirmesi yok. O sergideki işler de biraz bu tip halk söylemlerinin üzerine gidiyordu.

 

İlaçları seçme yöntemin nedir?

Burada politik göndermeler de toplumsal göndermeler de var. Eczaneye girdiğimizde çok fazla Viagra görüyoruz. Zannedersin toplum genelinde bir ereksiyon sorunu var. Hayır, bu performans ve kendini ispatlama derdiyle ilgili bir şey. O zaman üzerine “en az üç” yazayım dedim. İlaçları seçerken bunları kullanıyorum.

Gelecek sene yapacağım sergide kullanacağım ilaçlar daha çok sindirim sistemiyle ve tüketim alışkanlıklarımızın getirdiği hastalıklar ile ilgili olacak. Örneğin çok fazla sucuk, salam yediği için kolon kanseri olabiliyor insanlar ya da genetik yatkınlıktan dolayı sigara içmemesine rağmen akciğer kanserine yakalanabiliyorlar. Türk toplumu olarak lif içeren sebze yemeklerini fazla tüketmediğimiz için hemoroit sorunuyla da sık sık karşılaşıyoruz. Gelecek sene sergide hemoroit ilaçlarına da yer vereceğim.

Bir de nörolojik ilaçları kullanmayı düşünüyorum. Mesela Alzheimer, genetiğimizde var ama tam tespit edilmese de yine tüketim alışkanlıklarıyla da bağlantısı var. Bir de toplumsal hafızamız zayıf olduğu için ona da göndermeler mevcut.

Hemoroit ilaçlarıyla ülke genelindeki kabızlık durumuna da işaret ediyorum, Alzheimer ilaçlarıyla da unutkan bir toplum olduğumuzu ifade etmeye çalışıyorum. Önümüzdeki sergide sindirim sistemi hastalıklarına ve nörolojik hastalıklara odaklanacağım. Hastalıklarda kullanılan ilaçların üzerine kişisel notlarımı, anekdotlarımı yazacağım.

 

Görselde sanatçının Tilbe adlı resmi var. Mor, siyah, beyaz, mavi renkler birbiriyle kaynaşmış durumda.

 

İnsanlar sence mutluluğa yapışma halini fazla mı abartıyorlar?

İnsanlar mutsuzlar. Anti-depresanları bu mutsuzluk hallerini kontrol atına almak için kullanıyorlar. Performans ilaçları dediğimiz Viagra türevi ilaçları da kendilerini daha çok tatmin etmek, daha çok ispat etmek için kullanıyorlar. Ülkenin büyük çoğunluğunda iktidarsızlık sorunu yok ancak eczaneye girdiğin zaman seni ilk karşılayan ilaçlar cinsel içerikli ilaçlar oluyor.

Yaşadığımız toplum o kadar yorucu ki... Sağlıklı bir kent yaşamına sahip değiliz, insanların nefes alacağı yerlerin olmadığı kentlerde yaşıyoruz. İnsanlar anti-depresan kullanmadan psikolojilerini düzeltemiyorlar.

 

 

Görselde sanatçının Cracks adlı eseri bulunmakta. Siyah bir fon üzerine kırık cam parçaları gibi görünen bir materyal yerleştirilmiş. 

 

WKA'ya verdiğin röportajda resim yaparken kendini de araştırdığını dile getirmişsin. Kendini araştırma hali nasıl ortaya çıkıyor? Orada ortaya çıkan duygular, eseri oluştururken veya eserden sonra dönüşüyor mu?

Resim yaparken kendini keşfediyorsun, ölene kadar da keşfedeceksin. Bu sadece resim yapan için geçerli değil, sanat izleyicisi için ve hayatında kendini sorgulayan, araştıran herkes için geçerli.

Bir resmi yaptıktan sonra anlamlandırıyorum bazen... Baştan tasarlayarak başladığım çok az resim var. Mesela "Kriz" diye bir resmim var.

Kriz ile ilgili bir resim yapmak istediğime karar verdiğimde krizin simgesini düşündüm ve aklıma zigzaglar geldi. Bu planlı bir resimdi.

‘Mars Olan Esnafın Ruh Hali’ adlı bir resmim var. Mesela bu resmin ne olacağına yaparken karar verdim, baştan tasarlamadım. Her atölyeye geldiğimde resimlere farklı bir ruh haliyle müdahale ediyorum.

Kısacası bazen kurgu olmuyor, kendimi keşfediyorum. Sonra resim bittiğinde ve ona baktığımda o resim bana bambaşka bir resmin yolunu açmaya başlıyor. Özellikle sergi kurmak bu anlamda çok önemli. Son bir yıl içerisinde yapmış olduğun resimleri kendin de görmüş oluyorsun. O zaman orada, zihinsel halini de görmüş oluyorsun.

 

Görselde sanatçının Bakteri adlı eseri var. Tuval üzerine akrilik. Kırmızı, yeşil, siyah, sarı renkler iç içe geçmiş.

 

Minimal üretime evrilmen nasıl oldu? 

Yoğun renk ve form kullanımının ardından gözler dinginliğe ihtiyaç duyuyor. Ruhsal dinginlik de gelmeye başlıyor. Politik olaylarda, çevremizde ve hayatımızda olup bitenlerde, resim ile ilgili tecrübeler de buna neden oluyor. Yavaş yavaş minimal bir çizgiye gidiliyor böylece. Şu aralar çalıştığım “melankoli serisi” (cam kırıkları) esasen minimal çünkü monochrome ancak baktığın zaman pek çok detayı da içinde barındırıyor. Önceki resimlerin çok katmanlı deneyimleri, minimalleşme konusunda yardımcı oluyor. Minimal resimlerde bir sürü şey ifade etmeye, hissettirmeye çalışmıyorsun belki de. Tek bir ifadeye iniyorsun ya da tek bir ifade ile pek çok şey anlatabiliyorsun. Rafine oluyorsun.

Bunu Gerhard Richter’de de görüyoruz. Adam, fotorealistik resim yapıyor. Analog ya da dijital makinenin verdiği bir enstantane hızını ayarlıyor ve o ışık ve hızla beraber o fotoğraf makinesinin tespit edebildiği görsel durumu değerlendiriyor. Bu da bir ressam için romantik bir durum. Ardından Richter abstract resimlere yöneldi. Richter, eserlerini de minimalize etti ve görüntüyü de tamamen manipüle etmeye başladı. Onunla tabii ki kendimi kıyaslamıyorum ancak evrilme durumunu anlatmaya çalışıyorum. 

 

Not: Haber kapağındaki fotoğraf Özgür Demirci'ye aittir.