Ömür Tokgöz - Kırılganlık
Yağmurlu bir Alsancak günü “Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz…” sözü geçerken aklımdan 01 - 22 Mart 2018 tarihleri arasında Galeri A Güncel Sanat Merkezi'nde gerçekleşen “Kırılganlık” sergisine gidiyorum. Serginin sahibi Ömür TOKGÖZ ile tanışıyorum farkına varmadan. Dilim tutuk, sadece beni çok etkiledi diyebiliyorum. Ne hissettiniz? Sorusu geliyor peşi sıra ve sonrası da bugüne ulaşan yolculuğumuz. Şu an karşımda oturuyor. Kırılganlık öykümüz, serginin ve röportajın hayatımla kesiştiği an ve Ömür TOKGÖZ işte karşınızda!
Ömür TOKGÖZ’ü biraz tanıyabilir miyiz?
1966 doğumluyum. 1988 yılında Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Uzun yıllar kendi mesleğimde çalıştım. 2003 yılında seramik sanatçısı Mehmet Tüzüm KIZILCAN ile yollarımızın kesişmesiyle seramik çalışmalarına başladım. Bir süre sonra seramiğin dışında porselen ile de çalışmalar yapmaya başladım. 2006 yılında kendi atölyemi açtım. Çeşitli uluslararası sergi ve sempozyumlara katılarak çalışmalarımı sergilemeye devam ediyorum.
Sizin için seramik tutkusu nasıl başladı?
Çalıştığım dönemde çok heves etmiştim. Kısa zamanlar ayırarak yapabileceğim bir şey olarak düşündüm ancak öyle olmadığını anlayıp vazgeçtim. Aradan zaman geçti ve işi bıraktım önüme Mehmet Tüzüm KIZILCAN atölyesinin öğrenci alımını atölyeye başlayacak bir arkadaşımdan öğrendim ve ben de oraya başladım. Bir adım attım olmadı, bir sonrakinde o benim karşıma çıktı ve bu yoldaydım. Bütün günümü atölyede geçirirdim zaten bir süre sonra da kendi atölyemi kurdum. Porselen fikri ise atölyede geçen bir günümde yaptığım çalışmaların içlerinden ışık geçirmelerini istememle başladı. Bunu bana getirecek tek malzeme porselendi. Bir sene sonra da porselene başladım. Bir süre uygun çamuru bulamadım. Bone China bugün önemli bir porselen çamuru. Aynı ülkedeki porselen fabrikalarının dahi kendilerine özel geliştirdikleri porselen çamurları var ve bunların bileşimleri sırdır. Kimse kimseye çamurunu vermez. Böyle bir dünya var… Her bir çamurunda kendi özelliğine göre çalışma biçimi değişiyor. Ben 2009 yılından beri Alman Wittgert firmasına ait porseleni kullanıyorum.
Biraz “Kırılganlık” ile ilgili konuşsak, Ömür TOKGÖZ için kırılganlık nedir?
Pozitif enerji almak, anı yaşamak gibi oluşmuş kalıp cümleleri bir kenara bırakıyorum yani benim ilgilendiğim kısım orası değil hatta karşı çıktığım nokta: Görmenin haricinde anlamak ya da bilmenin haricinde anlamak. Anlamak en önemli noktayı oluşturuyor burada. Kırılgan olduğunu biliyorsun ama aslında bilmek bir şeyi değiştirmiyor ama anlamak çok şeyi değiştiriyor. Aslında sergideki karanlık odanın hikayesi de buydu. İnsanları anlamaya yöneltmek ve benim yaşadığım sürece ortak edebilmek… O yüzden o kırılma sesi vardı karanlık odada. Karanlık odada amacımız buydu insanların kırılganlığı sadece görmesini değil aynı zamanda kırılganlığı hissetmelerini sağlamak…
Sergide beni en çok etkileyen şey karanlık odada kırılganlığı deneyimlemekti. Peki aldığınız dönüşler nasıl oldu, insanları etkileyen serginin geneli miydi yoksa karanlık oda mı?
Karanlık odaydı. İnsanların çoğu orada kalıp daha fazla deneyimlemek istediler hatta serginin açılışından birkaç gün sonra oraya ufak bir kanepede koyduk. Acıyı görünür kılmak tedavide önemli bir nokta olabilir aslında, mesela Frida Kahlo saçını keser ve acıyı görünür kılar. Belki de insanlar bunları hissettiler orada. Aslında onlara sormak lazım. (Gülüşmeler)
Serginin ortaya çıkış hikâyesi nedir? Kırılganlık çalıştığınız bir tema mıydı yoksa “Kırılganlık” sergisi için özel olan bir süreçte mi gerçekleşti?
Aslında ben sergi için sadece kırılganlığın olduğu karanlık odayı organize ettim. Diğer hepsi elimde vardı bir şekilde. Kırılganlık tanımı için kullanabileceğim parçalarım da hazırdı, kırıklarıyla birlikte. Sergide de yer alan "Görünmez Kentler" serisi vardı. Çanaklar üzerindeki şehir görüntülerinin istediğim gibi olması için yaklaşık iki yıl uğraştım. Italo Calvino’nun görünmez kentler kitabı başucu kitabımdır, o beni çok etkilemiştir. Aynı zamanda kentler benim üzerinde düşündüğüm bir konudur. On seneden fazla. Oradaki fotoğrafların hepsini ben çektim. Uzun bir süreden beri şehir fotoğrafları çekerim. Onlardan bir kısmını çanakların üzerine basarak ayrı bir düzen oluşturdum. Siyah beyaz olarak ikili bir düzeni vardı. Genel anlamıyla Görünmez Kentler’i simgeliyor. Dünya’nın beş ayrı şehrinden Çin’den bir şehir, Münih’ten, Barcelona’dan, İzmir’den ve Macaristan Keşkemet’te çekilmiş fotoğrafların bir araya gelmesiydi.
Sizin için şehir nedir?
İnsanın kendi ürettiği nesne, bina, yol… İnsanın tamamen müdahale ettiği bir kavram. Şehirler ilk başta geleneksel aile yapısından kopuş modernizm, özgürlük olarak algılanmış daha özgürsün şehrin içinde ama zamanla bağımlı olmaya mahkûm kılan bir kavram aslında. Bağlılık duygusu yerini korkuya bırakıyor. Güvenlik kargaşası ve bitmeyen istekler şehir yaşamının ta kendisi. Kendi ürettiklerimizin önce esiri olduk şimdi de bize verdiği duygu güvensizlik.
Şehirlerin sanatınıza katkısı nedir?
Şehirler binalar yahut gezilecek yerler dışında orada yaşayan insanlar ve yaşanmışlıklardır. Mesela Münih’te bir meydan da sadece adım seslerini duyuyorsun bu çok enteresan bir şey. Bir taraftan hayat var bir taraftan da sadece adım sesleri. Şehirlerin ruhları var bu mitolojik bir şey değil. Mesela İzmir’deki ruh keyifli bir ortamda olmanın verdiği rahatlığı hissedersin bunun gibi. Şehirler gezilecek yerlerin ötesinde orada yaşanan hayatı ve insanları gözlemlemektir. Bu gözlemi deneyimlemek çok hoşuma gidiyor.
İzmir’in sizin hayat öykünüzdeki yeri nedir?
Valla İzmir yaşanabilecek en güzel şehir diye düşünüyorum. (Gülüşmeler) On yedi yaşımdan beri İzmir’deyim. Her şeyim burada geçti. İzmir, benim için önemli. Bazen kaçmak istersin ya hani gitmek istersin. Bakıyorum kaçılacak başka bir yer yok yine İzmir’den başka. Şehirde yaşayacaksam yine İzmir’de yaşarım.
İlhama inanıyor musunuz?
İlhama inanmıyorum. İlgi alanlarının yahut beslendiğin şeylerin kısacası birikim noktalarının ortaya çıkarak dönüştüğüne inanıyorum. Ortaya çıkan üründen çok süreç önemli aslında hepsi sürecin ürünü.
Ödüller
2004, VIII Rotary Golden Pot Ceramic Competition, Special Prize, Turkey
- 2006, IX Rotary Golden Pot Ceramic Competition, Special Prize, Turkey
- 2010, 3rd International Ceramic Magazine Editors Conference, FuLe Prize, China
- 2011, 3rd International Triennial of Silicate Arts, Hungary'Honourable Mention of the Jury'and 'Special Prize of the International Ceramic Studio'
- 2014, 4th International Triennial of Silicate Arts,Second Prize, Hungary
- 2015, 59th Faenza Prize, Prize of the Lions Club Faenza Host, Italy
- 2015, 2nd Cluj International Ceramic Biennale,Honourable Mention, Romania
- 2016, 8th Ceramics Talent Award of the Nassauische Sparkkase, Honourable Mention,Germany
- 2016, 1st Latvia International Ceramics Biennale, Honourable Mention, Latvia
- 2017,3rd Cluj International Ceramic Biennale, Award of Excellence, Romania
- 2017,5th International Triennial of Silicate Arts, First Prize, Hungary