08 Tem 2019
Gülay Güler

Open Campus: Yaratıcı İnsan Çekim Merkezi

OpenCampus bilim, teknoloji, tasarım konularıyla ilgilenen insanların yeni şeyler öğrenebildikleri, beraber iş birlikleri üretebildikleri, aynı zamanda eğlenceli vakit geçirip tatil yapabildikleri yeni nesil bir yaşam alanı. OpenCampus; her yıl Urla'da aynı konulara ilgi duyan insanları farklı gündemlerle buluşturuyor.

OpenCampus'ün temelleri, teknoloji konularına odaklı insanları ve kurumları buluşturan Türkiye’nin ilk ve tek açık inovasyon kampı Hack'n Break ile atılıyor. Hack’n Break, Açık İnovasyon Derneği’ni yaratıyor. Dernek ise OpenCampus alanını... OpenCampus bir nevi etkinlik kuluçka merkezi. OpenCampus'un kapıları, yaratıcı etkinlik formatı üretebilen ve beraber çalışabilen herkese açık.

OpenCampus'un nereye doğru evrildiğini sorduğumda OpenCamus'un kurucularından Murat Küçükgirgin: "Bu bir yolculuk ama bu yol bizi akademiye götürsün istiyoruz. Beş yıl sonra OpenCampus; insanların özgürce düşündükleri, ürettikleri bir akademi olsun istiyoruz. Gündelik hayattan, yarın kaygısından koptukları, iş odaklı benzerlerini benzerlerini bulup, birbirlerini tamamladıkları bir ekosistem yaratmak istiyoruz." diyor. OpenCampus'te neler oluyor, Murat Küçükgirgin ve Zehra Doruk anlatıyor…

(2018 HB nasıl geçti? videosu için tıkla!)

Hack'n Break Açık İnovasyon Kampı ve Konferansı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve Teknopark İzmir iş birliği ile düzenleniyordu. İki yıldır OpenCampus adında yeni bir alanda yapılıyor? Şu an nasıl bir yol izliyorsunuz?

Murat: Okul, etkinliğin arkasında durmuyordu. Yük tamamen bizim üzerimizdeydi. Biz de yollarımızı ayırdık. Etkinlik zaten açık inovasyon kavramına dayanıyordu. Bu kavramı sahiplenen Açık İnovasyon Derneği’ni kurduk. Şu an dernek üyelerimiz yüz kişi civarında. 300 civarında da dernek üyesi olmak isteyen ama henüz pratikte iş birliği yapmadığımız, içerisinde akademisyenlerin de kurumsal şirketlerin de olduğu bir grup var. Onlar da dernek faaliyetlerine dahil olmak istiyorlar. 

Biz de İstanbul'dan göç edenlerdeniz. 2000-2009 yılları arasında İstanbul’da bol bol etkinlikler düzenliyorduk. O zamanlarda teknoloji etkinlikleri yoktu. Hatta yatırımcı- girişimci ekosistemi bile yoktu. İlk yatırım etkinliklerinin ve teknoloji etkinliklerinin olduğu o dönemde; etkinlikleri beraber yaptığımız arkadaşlarımız, etkinliğe katılan akademisyenler ve öğrenciler Hackn Break’i sahiplendiler. Onlar şu an 150- 200 konuşmacının kemik kadrosunu oluşturuyorlar. Hatta o dönemin hatrına Amerika’dan, Avrupa’dan gelen konuşmacılarımız var. 150- 200 konuşmacının %50’si her sene geliyor. Katılımcıların da %50’si her sene geliyor. Dolayısıyla çoğu kişi birbirini tanıyor. İnsanlar burada sekiz gün, sekiz gece formal olmayan bir şey yaşıyorlar, arkadaş oluyorlar, dost oluyorlar. 

Daha önce konuştuğumuzda Hack'n Break’e katılımın İzmir’den az olduğunu söylemiştiniz. Şu an durum nedir?

Murat: Geçen sene İzmir’den katılım %20’ye kadar çıktı. Bunu çok büyük bir başarı olarak görüyoruz. Ama İzmir’in hem HacknBreak’i hem de OpenCampus’u sahiplenmeye başladığını da görüyoruz Bine yakın insanın sadece iki yüzü İzmir’den geliyor. %35'i İstanbul’dan, diğerleri Ankara ve diğer illlerden gelmekte.

Hack'n Break’e destek ne durumda, büyük şirketler sponsor oluyor mu? 

Murat: Bu 4 yıl içinde öğrenci olarak etkinliğe katılan, ortaklarını, yatırımcılarını HackNbreak’te bulan ve global pazara ürün çıkartıp, etkinliğimize destek olan startupların sayısında artış var. Bu bizim için çok değerli. Bu seneki iki destekçimiz şu anda 23- 24 yaşlarında üniversiteden yeni mezun genç arkadaşlar.

Etkinliğin değerini ve firmalarına katkılarına anlayan kurumsal şirketler destek olmaya devam ediyorlar. Tabi, bazı firmalar da ekonomik krizden ciddi şekilde etkileniyorlar. Yine de son dönemde büyük kurumsal şirketlerin de faaliyetlerimizi desteklemeye başlaması bizi sevindiriyor.

Kamu kurumlarından ise kısmen ilgi görmeye başladık. Avrupa’da, Amerika’da böyle bir etkinlikler yerel yönetimler, bakanlıklar, kurumlar tüm imkanlarını seferber ediyorlar. Onlar yüz yıl önce ulusal kalkınmaları için aklın ve işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu anlamış toplumlar. Türkiye'nin de birgün bu noktaya geleceğini umuyoruz.

Hack’n Break'e katılmak için ön eleme oluyor diye biliyorum. 

Zehra: Evet, her yıl 2000- 3000 kişi arasında başvuru oluyor, malesef belli kriterlere göre başvuruları değerlendirip, uzmanlaşma potansiyeli olan odaklı katılımcıları seçiyoruz.

 

Bu kriterler neler?

Bizim için en önemli kriter, “Neden bu etkinliğe katılmak istiyorsun?” sorusuna verdikleri yanıt. Etkinlik dahilindeki bir konu ya da bir kişi ile ilgi olduğunu, bir uzmanlaşma sürecinde olduğunu göstermesi yeterli.  

İkinci önemli kriterimiz ise bir topluluğa ya da bir STK’ya üye olması. Bu sayede, sosyal uyum gösterebileceklerini kanıtlamış oluyorlar. Bir de şöyle bir eleme sistemimiz daha oluyor: Etkinliği, Zeytinli Rock Festivali ile çakıştırıyoruz. (Gülüşmeler)  

Etkinliğe gelen nasıl bir tecrübeyle karşılaşıyor?  

HacknBreak tam anlamıyla bir community etkinliği. Daha doğrusu topluluklar topluluğu.

Bir hijyen sorunumuz yok ama bir otel konforu da sunamıyoruz. İnsanların bazıları ilk geldiklerinde hayal kırıklığı yaşayabiliyor. Sonuçta tarladan bozma bir yerdeyiz ama bu insanların çoğu daha sonra ben burayı nasıl güzelleştirebilirim duygusuna kapılıyor. Biz hiçkimseye “Gel, bu işin ucundan tut.” demiyoruz. İlk iki gün bir kaos oluyor sonra her şey çözülüyor. İnsanlar eksikleri, hataları çözmeye başlıyor. Bu büyük oranda kolektif akılla oluyor. Etkinlik bir topluluk oluşturuyor, bunu her sene deneyimliyoruz.

Burada güvenlik elemanı yok, hijyen ile ilgilenen bir sorumlu yok. Yemek dağıtımı, tuvaletlerin temizlenmesi, çöplerin atılması gibi işler gönüllülerin kendi aralarındaki iş birliği ile oluyor.

Bazı etkinliklerimiz sıcaktan dolayı geceye alındı. Gecenin üçünde yapay zeka etkinliğine katılmanın deneyimini yaşamak bambaşka bir şeydi. Boğaziçi’nden, ODTÜ’den gelenler şok yaşadılar. "Biz niye okulumuzun amfisinde böyle şeyler yapmıyoruz ki?" diye sorgulamaya başladılar.

Burada, projeksiyon cihazı güneşten görünmediği için projenin linkine tıklayıp cep telefonundan sunumu takip etmeyi akıl eden bir kitle var.

Zehra: Eğitim verenlerin çoğu aslında ekrana bağlı olmadıklarını keşfetmiş oldular. Anlatmak istediklerini ekransız daha keyifli anlattıklarını söylediler.

Murat: İletişimi iyi olan hocaların çoğu masanın üstüne çıkıp ders anlatmaya başladı. Masalar başka fonksiyonlarda kullanılmaya başlandı. Mesela güneşin açısını ayarlamak için projeksiyon, perdelerinin asıldığı ünitelere dönüştü.

Bir örnek daha anlatayım. Burada biz istemesek de yaklaşık 10 bin civarı plastik şişe tüketildi. Yanlarına mug getirsinler, biz onlara ücretsiz su sunalım istedik ama bunu duyuramadık, olmadı. İkinci gün çöp dağı ile karşı karşıya kalacağımızı anladık. Az kovamız vardı ve kovalar taşıyordu. Ben de sitem edercesine sahneye çıktım ve “Arkadaşlar, şişelerinizi yere atabilirsiniz ama küçülterek atın.” dedim. Bu duruma liseli arkadaşlar üzüldüler ve o gün bunu nasıl farkındalık konusu haline getirebileceklerini düşünüp bir kampanya başlattılar, afiş tasarladılar. Sloganları da “Hacmi küçült, dönüşümü büyüt”tü. Kampanya ciddi bir fayda sağladı. Onları da geri dönüşüme verdik, küçük de olsa ekonomik bir geri dönüş de oldu. Beş kişilik çöp öğütücü ekibimiz vardı. Onlar, plastik ve kağıt atıklarının aslında çöp olmadığını deneyimlemiş oldular.

Buna benzer yüzlerce vaka anlatabilirim. Bunlar konforlu bir otelde gerçekleşecek bir etkinlikte göremeyeceğiniz şeyler. Orada aklı kullanmaya ihtiyaç olmuyor. Zaten senin adına birileri düşünmüş oluyor.

Bu bizim içinde çok büyük aydınlanma yaratıyor. Büyük plazalarda, şirketlerde çalıştık, yaklaşık 20 yıldır Teknopark’ta yaşıyoruz. Birçok farklı sosyal katmanın içinde bulunduk ama hiç böyle bir deneyim yaşamadık. Çok ciddi zorluklara rağmen bu işe gönülden bağlandık.

Zehra: Başvuru formu açık şu an, yorumlardan okumak istiyorum. Bu yorumu yazan arkadaş etkinlikten bir hafta önce gelmişti. Çadırları ve kamp alanını birlikte hazırlamıştık. Nasıl bir deyim yaşadığını çok güzel anlatmış.

Neredeyim, burası neresi, ilk katılımım. Gönüllü katılımcı olarak yoğun ama deneyimsel bir süreçten geçerken 2018 için yeni bir gezegen yaratıyoruz. Bu süreç, “Bize katıl!” çağrısına kulak asıp gelecek olanlara uygun koşulları oluşturup heyecanla beklemekle, bu gezegeni birlikte güzelleştirip sorunlara çözüm bulmakla geçti.”

Murat: Bir katılımcı da Twitter'a: “Keşke benim üniversitem Hack’n Break olsa!” yazmış. Bunlar gibi birçok güzel yorum alıyoruz. Eleştiriler olsa da bu eleştiriler hep çözüm odaklı oluyor.

İnsanlar birlikte öğrenmeyi, başkalarına bir şey öğretmeyi, başkalarına destek olmayı, iyi olmayı özlemişler. Üniversite böyle bir imkan sunmuyor. Üniversitede hiyerarşik bir yapı var. Doktora yapan bir arkadaş geldi ve bana dedi ki: “Lisans, yüksek lisans, doktora; 8 senede öğrendiklerimin on katını bu 8 günde öğrendim.” Bu bizi çok duygulandırıyor.

 

Murat: Gençler, gelecek kaygısıyla ve korkuyla yaşıyorlar. Biz kaygılarını, sunduğumuz bu ortamla bir nebze giderdiğimizi düşünüyoruz. 100’den fazla kişiden “Buradan gitmek istemiyorum.” cümlesini duyduk ve 20-30 kişi etkinlikten sonra gerçekten gidemedi.

Biz burada bir deneyim sunuyoruz. Atatürk, hedef olarak hep Batı’yı göstermiştir. Türkiye’nin batısı İzmir’dir. Burada ekonomik, kültürel liberalizm var. Kimse kimseye karışmıyor. Sosyal geçirgenlik var, tolerans var. Yurt geneline bakarsanız İzmir bu konularda daha ileride. İzmir’i anlatmak değil de yaşatmak lazım. Burada akademi deneyimi, kültür deneyimi, coğrafya deneyimi sunuyoruz.

Zehra: İki sendir türbanlı arkadaşlarımız geliyor. Üniversite ile çalıştığımız dönemlerde yurtta kalıyorlardı, bu sene sadece çadır olanağımız vardı ve çadırda kaldılar. Onlar harika bir deneyim yaşadıklarını söylediler.

Burada bilgi ortaya konuyor ve kimlikler yok oluyor. Farklı kimlikler bir araya gelip beraber iş çıkarabiliyorlar. Biz üç- dört yıldır bunun büyüsündeyiz. Amacımız bu durumu toplumsallaştırmak, daha fazla katılım sağlamak, kolektif hale getirebilmek.

Bunun hakkında bir katılımcı yorum yazmış onu da sizle paylaşmak istiyorum.

Herkesten bir şeyler öğrenilebilir. En üst düzey bilgisayar mühendisinden psikoloğa kadar her çeşit insanın katılımından oluşan bu kamp sayesinde varlığından bile haberdar olmadığım konularda bilgi sahibi oldum. Üstelik bunlar eğitimlerin dışında gerçekleşti. Eğitimler o sıcakta, açık alanda olmasına rağmen zorluk çekmeden dinleyebildim çünkü öyle bir ortam vardı ki bahsettikleri konuda bilgim olup olmaması önemli değildi, önemli olan ilgimin olmasıydı. Konuşmacılarla etkileşimimiz çok güzeldi. Konuşmalar dışında da kendileriyle bolca vakit geçirebildim. Kimse "Konuşmam bitti, ben artık gideyim." demedi. Çok sıcak bir ortamdı ve bu ortamın bir parçası olmak istedim.”

Endüstri Ürünleri Tasarımcısı ...

Zehra: Bu ortamı gördükten sonra o kadar çok gönüllü olmak isteyen oluyor ki. Biz de onların bu ortamın bir parçası olmalarını sağlamak istiyoruz ve gerçekten katkı sağlayabilecekleri çok fazla şey oluyor. Bunu sürekli hale getirecek yapıyı oturtmak istiyoruz. Şu an onun üzerinde çalışıyoruz.

 

OPENCAMPUS'U, ETKİNLİK KULUÇKA MERKEZİ OLARAK GÖRÜYORUZ

 

Murat: Biz daha fazla insanın projenin içinde olmasını ve destek olmasını bekliyoruz. Bu iş, 5 –10 kişinin yapabileceği bir işin ötesine geçti. İnsanlardaki o duygusal bağlanma hali, onları burada kendilerini konumlandırmaya zorluyor. Biz dernekleşerek, kolektif hale getirerek, istedikleri sorumlulukları vererek burada aidiyet, var olma kanallarını yaratmaya çalışıyoruz. Bizim içinde Hack'n Break birkaç yıl sonra devrettiğimiz bir deneyim olacak. Hack’n Break gibi etkinliklerin bir model olmasını istiyoruz. Open Campus’u, etkinlik kuluçka merkezi olarak görüyoruz. Başka etkinlik formatlarını beraber üretelim. Bu Otuzbeşlik için de geçerli. Bunu yapabilecek bir zeminimiz de var. Zeitgeist (zamanın ruhu) “beraber bir şeyler yapın” diyor yoksa ülkenin bir şey yapmak istemeyecek kadar kötü bir atmosferi var. Yarına bakan insanlar, 50 yıl öncesini hatta 150 yıl öncesini gözlemlemeye başladı, bu patolojik bir şey. Nedeni de yarın korkusu. Yarın korkusu da ancak bir aradayken ve bir şeyler üretirken kayboluyor.

 

O yüzden ilk yılki sloganımız “Gelecek için kısa bir mola”ydı. Hala o söylemimiz devam ediyor. Onun yanına da “Biz benden akıllıyız”ı ekledik. Bu iddiayı da görüyoruz, bu iddianın içi doluyor. Birçok insan inisiyatif alıp birilerine gidip etkinliğe sponsor arıyor, bizim adımıza görüşmeler yapıyor.

Zehra: Hack’n Break’e katılan insanlar kendilerini Hack’n Breaked olarak tanımlıyorlar. Gittiği her yere Hack’n Break rozetiyle katılan bir kitle var. Bir kültür oluşmaya başladı. Şu an onlara sürece de dahil olabildikleri online bir alan yaratmak istiyoruz ve onları online bir community (topluluk) haline dönüştürmeyi hedefliyoruz.

Open Campus’te, Hackn Break’ten başka ne gibi etkinlikler düzenliyorsunuz?  

Murat: Biz aslında etkinlik düzenleyen bir şirket olmak istemiyoruz. Buradan bir akademi çıkarmak istiyoruz. Üreten insanların özgür olması lazım. İnsanlara bunu göstermek istiyoruz. Buraya entelektüel, belli alanda otorite diyebileceğimiz insanlar geliyor. Konuşmacılar, Amerika’dan, Avrupa’dan uçak biletlerini kendileri karşılayıp geliyorlar. İş tamamen gönüllülüğe dönüştü. Dolayısıyla ego çatışması olmuyor. Gelen otoritelerin çoğu “Bir hafta boyunca insanlarla aynı düzlemde olmak, bana iyi geldi” diyor.

Bilim, teknoloji, ekoloji, temiz enerji, kalkınma ile ilgili konularda etkinlikler yapmayı tercih ediyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.

Burada geçen yaz, liseliler için beş günlük bilim kampı düzenledik. Hack'n Break’ten bir ay önce gerçekleşti. 70- 80 kişi katıldı. Türkiye’nin her yerinden robotik kodlama ile uğraşan liseli takımlar geldi. Bizim için Hack’n Break testi gibi oldu.

Abel ödülü alan matematikçi Robert Langlands geçen sene OpenCampus’e geldi. Robert, 1977-78 yılları arasında ODTÜ’de konuk öğretim üyeliği yapmış hatta Cahit Arf ile çok iyi ahbapmışlar. O dönemde Türkçe öğrenmiş. Yaklaşık 50 yıldır Einstein’ın ofisinde çalışıyor. Robert Langlands dünyada "bilim insanı" diyebileceğimiz ender insanlardan biridir. Burada forum düzenledik ve genç bilim insanlarına nasıl bilim adamı olduğunu anlattı. 85 yaşında bilge bir matematikçi, 16-17 yaşındaki insanlarla aynı düzlemde yer aldı. İşte biz bu kültürü yaymak istiyoruz.

İzmir Kalkınma Ajansı ve İYTE ile Hack4Enerji etkinliğini düzenledik. İsmi, logosu, kurgusu tamamen bize aitti. Hack for Enerji; İzmir Kalkınma Ajansı’nın düzenlediği 10 civarı hackathonun ilk pratiği oldu ve onlarda “biz bu işi yapabiliyoruz” duygusu oluştu. Bizim de İzmir’e böyle bir katkımız olduğu için mutluyuz.

Hack’n Break için otuza yakın hackathon ve ideathon yaptık, yapmaya devam ediyoruz. İstanbul ve Ankara'daki kurumlardan hackathon istekleri geldi, onlarla iş birlikleri yaptık.

Geçen sene Mercedes-Benz Türk'ün Açık İnovasyon Derneği için düzenlenen Türk StartUP yarışmasının koordinasyonunda dernek olarak yer aldık. Anadolu Sigorta ile benzer bir hackhaton yaptık.

Bu sene bilim üzerine bir etkinlik yapmayı planlıyoruz. Bilimle gündelik hayatı birleştiren etkinlikler bu aralar yapılıyor ama biz olaya biraz farklı yaklaşıyoruz. Gastronomi ve Mikro biyoloji Kampı; tamamen fermantasyonla, mayalarla, bakterilerle alakalı 4- 5 günlük bir kamp. Bunun içerisinde kefirden peynire, şaraptan biraya, yoğurttan gravyer peynirine kadar aklınıza gelebilecek fermente her şey hem akademisyen gözünden hem de köylü deneyiminden aktarılacak. Bilim, gastronomi, tasarım eşit ağırlıklı olacak. Amaç dolma yutmak değil. Tamamen öğrenme öğretme odaklı bir kamp olacak.

Gündelik hayatta insanların ilgisini çeken özel etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Bu sene 20 civarında kamp yapmaya çalışacağız. Birkaç fon yazıyoruz. Fonların da desteklediği İstanbul’da ve Ankara’da birkaç konferans, çalıştay düzenleyeceğiz. Ona yakın yayın basmayı düşünüyoruz.

 

 

 YARATICI İNSAN ÇEKİM MERKEZİ OLMAK GİBİ BİR AMACIMIZ VAR

Open Campus’un gelecek için başka planları var mı? 

Murat: Open Campus’u önümüzdeki yıldan itibaren özellikle yaz dönemleri Türkiye’ye geneline, yaz- kış da İzmir’deki STK’lara, inisiyatiflere, topluluklara bir yaşam alanı olarak sunmak istiyoruz. Tam co- working space gibi “Ne kadar oturdun, sandalyenin parasını alayım” modeliyle değil de ortak iş yapmak, akademik program yürütmek istiyoruz. Bunun üzerine çalışıyoruz. Bu yayın da olabilir, çocuklar için bir atölye de olabilir, medya ile ilgili bir program da olabilir. Bunları mümkünse en az iki paydaş olacak şekilde beraber çalıştıkları aynı zamanda ekonomik bir değer ürettikleri, fiziksel başarı ürettikleri bir modeli yaratmaya çalışacağız. Yazdığımız fonlar da bununla alakalı. Bir tür “yaratıcı insan çekim merkezi” olmak gibi bir amacımız var.

Her şey gaz ve toz bulutuyken Hack’n Break başladı. Hack’n Break, Açık İnovasyon Derneği’ni yarattı. Dernek böyle bir alanı; Open Campus’u yarattı daha sonra başka bir şeye evirilecektir, başka insanlar dahil olacaktır. Buraya insanlar geliyor, başka etkinlikler düzenlemek istiyorlar. Dolayısıyla sürekli çeşitleniyoruz. Bu bir yolculuk ama bu yol bizi akademiye götürsün istiyoruz. Beş yıl sonra Open Campus; insanların özgürce düşündükleri, ürettikleri bir akademi olsun istiyoruz. Gündelik hayattan, yarın kaygısından koptukları, birbirlerinin iş benzerlerini buldukları, birbirlerini tamamladıkları bir ekosistem yaratmak istiyoruz. Bu ekosistem, lüks binalar yapınca oluşmuyor. Bu sistem, birlikte zaman geçirmekle, etkinliklerde kazağını paylaşmakla oluyor. Teknoloji insani bir şey.