29 Nis 2017
Otuzbeşlik
Orkun Destici ve Tasarım İşleri
otuzbeslik.com genç tasarımcı Orkun Destici ile kariyer hedefleri ve tasarım işleri üzerine konuştu. İlham veren işlerini bizlerle paylaştığı için Orkun Destici'ye çok teşekkürler. Herkese keyifli okumalar...
Orkun Destici kimdir? Seni tanımak isteriz.
1990 yılında İzmir’de doğdum. Lisans eğitimimi Yaşar Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde okudum. Şu an Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Sanat ve Tasarım ASD’de okumaktayım. Aynı zamanda freelance tasarımcı olarak çalışıyorum.
Orkun Destici kimdir? Seni tanımak isteriz.
1990 yılında İzmir’de doğdum. Lisans eğitimimi Yaşar Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde okudum. Şu an Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Sanat ve Tasarım ASD’de okumaktayım. Aynı zamanda freelance tasarımcı olarak çalışıyorum.
Kaynak: fashionandgusto
X-SONG - Interactive Installation projesi nasıl doğdu? Projenin evriminden biraz bahsedebilir misin?
X-SONG, lisans eğitimimin bitirme projesiydi ve bu projede Daniele Savasta ile birlikte çalıştım. Bilindiği gibi interaktivite, özellikle internetle birlikte çok büyük yaygınlık kazandı ve bitirme projesi olarak bizden çalışan, interaktif bir ürün tasarlamamız istendi. Ben de bunun üstüne piyasada satışa çıkabilecek interaktif bir ürün yerine daha deneysel bir ürün tasarlamak istedim.
Projenin amacından bahseder misin? İzleyicinin nasıl bir deneyime sahip olmasını istedin? İzleyicilerin tepkileri nasıldı? Amacına ulaştığını düşünüyor musun?
Projenin amacı kullanıcılara kendi müzik üretim deneyimlerini yaşatmaktı. X-SONG’u deneyimleyen kullanıcılar, oluşturulan düzenekle kimi zaman planlı kimi zaman da rastlantısal şekilde kendi müziklerini üretebileceklerdi. Üretilen müziği destekleyen hologramlar da işin görsel bölümüydü.
Kullanıcıların deneyimleri epey olumlu yöndeydi. Olumsuz bir eleştiri duymamak beni memnun etmişti. O sergiye katılan herkesin projeyi tecrübe etme isteğinden dolayı da projenin amacına ulaştığını düşünüyorum.
X-SONG, lisans eğitimimin bitirme projesiydi ve bu projede Daniele Savasta ile birlikte çalıştım. Bilindiği gibi interaktivite, özellikle internetle birlikte çok büyük yaygınlık kazandı ve bitirme projesi olarak bizden çalışan, interaktif bir ürün tasarlamamız istendi. Ben de bunun üstüne piyasada satışa çıkabilecek interaktif bir ürün yerine daha deneysel bir ürün tasarlamak istedim.
Projenin amacından bahseder misin? İzleyicinin nasıl bir deneyime sahip olmasını istedin? İzleyicilerin tepkileri nasıldı? Amacına ulaştığını düşünüyor musun?
Projenin amacı kullanıcılara kendi müzik üretim deneyimlerini yaşatmaktı. X-SONG’u deneyimleyen kullanıcılar, oluşturulan düzenekle kimi zaman planlı kimi zaman da rastlantısal şekilde kendi müziklerini üretebileceklerdi. Üretilen müziği destekleyen hologramlar da işin görsel bölümüydü.
Kullanıcıların deneyimleri epey olumlu yöndeydi. Olumsuz bir eleştiri duymamak beni memnun etmişti. O sergiye katılan herkesin projeyi tecrübe etme isteğinden dolayı da projenin amacına ulaştığını düşünüyorum.
'NaMu' projenden bahseder misin?
NaMu (NArrator MUseum), yine bir okul projesi olarak doğdu. Yaptığım gözlemlerde, esasında İzmir’de müzelerin ne kadar az ziyaret edildiğini gördüm ve çeşitli araştırmalar yaparak bunun sebeplerinden birinin, insanların müzelerde sergilenen işler hakkında bilgi sahibi olamamalarıydı. Ben de bunun üstüne insanların müzeleri gezerken sergilenen işler hakkında bilgi alabilecekleri bir mobil uygulama yapmak istedim.
Pilot müze olarak İzmir Resim Heykel Müzesi ve Galerisi’ni seçtim. Yaşar Üniversitesi’nde söz konusu müzenin bir prototipini oluşturdum. Çakıl Ece Çakmakcı ile birlikte video-walking yöntemiyle içerikleri ürettim Türkçe ve İngilizce seslendirmelerde de Cenk Özmalatyalılar ve Dilara Kırkaç’la çalıştım ve yine Daniele Savasta ile uygulamayı geliştirdim.
Görsel sanatlarda en yakın hissettiğiniz alanlar neler?
Stickerler, afişlemeler ve fanzinler.
"Küpler" adlı serginden bahsedebilir misin?
Bir matematik terimi olan küp, kavramsal bir anlamda bakıldığı zaman tavan ve tabanla birlikte altı taraftan boşluğun kapatıldığı bir alanı ifade eder. Doğada karşılığı bulunmayan ve rasyonel aklın üretimi olan küp, kentlerin mimari dokusu bağlamıyla da, insan üretimi ekolojik bir organizmadır. Küpten referans alan bu ekolojik ortam, toplumsal bir metafora dönüşerek tıpkı küpün yaptığı gibi klostrofobik bir bölgeye dönüşür ve içtekini sıkıştırarak netameli bir alan yaratır. Söz konusu ekolojik ortamda hayatını sürdüren her unsur, hayatını sürdürdüğü ortamın hem potansiyel kurbanı hem de tehdidi olmuştur. Etki-tepki yasasını birbirlerine karşı kullanma ihtimali olan bu iki yapının karşılaşması basınç, sıkışma ve klostrofobi gibi kavramlar üstünden yaşanırken, ortaya çıkan sonuç her iki taraf ve izleyicileri için de bir gerilme ve tedirginlik ortamı yaratır. Sergide küpler ile bu klostrofobik ve gergin ortamı yansıtmaya çalıştım.
NaMu (NArrator MUseum), yine bir okul projesi olarak doğdu. Yaptığım gözlemlerde, esasında İzmir’de müzelerin ne kadar az ziyaret edildiğini gördüm ve çeşitli araştırmalar yaparak bunun sebeplerinden birinin, insanların müzelerde sergilenen işler hakkında bilgi sahibi olamamalarıydı. Ben de bunun üstüne insanların müzeleri gezerken sergilenen işler hakkında bilgi alabilecekleri bir mobil uygulama yapmak istedim.
Pilot müze olarak İzmir Resim Heykel Müzesi ve Galerisi’ni seçtim. Yaşar Üniversitesi’nde söz konusu müzenin bir prototipini oluşturdum. Çakıl Ece Çakmakcı ile birlikte video-walking yöntemiyle içerikleri ürettim Türkçe ve İngilizce seslendirmelerde de Cenk Özmalatyalılar ve Dilara Kırkaç’la çalıştım ve yine Daniele Savasta ile uygulamayı geliştirdim.
Stickerler, afişlemeler ve fanzinler.
"Küpler" adlı serginden bahsedebilir misin?
Bir matematik terimi olan küp, kavramsal bir anlamda bakıldığı zaman tavan ve tabanla birlikte altı taraftan boşluğun kapatıldığı bir alanı ifade eder. Doğada karşılığı bulunmayan ve rasyonel aklın üretimi olan küp, kentlerin mimari dokusu bağlamıyla da, insan üretimi ekolojik bir organizmadır. Küpten referans alan bu ekolojik ortam, toplumsal bir metafora dönüşerek tıpkı küpün yaptığı gibi klostrofobik bir bölgeye dönüşür ve içtekini sıkıştırarak netameli bir alan yaratır. Söz konusu ekolojik ortamda hayatını sürdüren her unsur, hayatını sürdürdüğü ortamın hem potansiyel kurbanı hem de tehdidi olmuştur. Etki-tepki yasasını birbirlerine karşı kullanma ihtimali olan bu iki yapının karşılaşması basınç, sıkışma ve klostrofobi gibi kavramlar üstünden yaşanırken, ortaya çıkan sonuç her iki taraf ve izleyicileri için de bir gerilme ve tedirginlik ortamı yaratır. Sergide küpler ile bu klostrofobik ve gergin ortamı yansıtmaya çalıştım.
Şu sıralar hangi projeler üzerinde çalışıyorsun?
Şu sıralar değil de genel olarak stickerlar, afişler ve fanzinler üstüne hem teorik hem pratik olarak çalışıyorum.
Şu sıralar değil de genel olarak stickerlar, afişler ve fanzinler üstüne hem teorik hem pratik olarak çalışıyorum.
İdolünüz var mı / kim?
İdolüm yok ancak üretim ve çalışma modellerini beğendiğim farklı alanlardan insanlar olarak Esat C. Başak, Diane Arbus ve Aykut Kocaman’ı sayabilirim.
İdolüm yok ancak üretim ve çalışma modellerini beğendiğim farklı alanlardan insanlar olarak Esat C. Başak, Diane Arbus ve Aykut Kocaman’ı sayabilirim.
Gelecek planların ve hayallerin neler?
Hayatıma akademide devam etmek ve bunun yanında, yukarıda saydığım üretimlerimi sürdürmek istiyorum.
Hayatıma akademide devam etmek ve bunun yanında, yukarıda saydığım üretimlerimi sürdürmek istiyorum.
Kahramanın?
Kaynak: fashionandgusto