11 Eki 2021
Otuzbeşlik

Psikolojik Danışman Abdurrahman Akdoğan: Hatalı bina edilmiş, yanlış tabulaşmış düşünce kalıplarımızı bulup yıkmalıyız ki yerine yenisini yapalım.

Ruh sağlığı çalışanı ve psikolojik danışman Abdurrahman Akdoğan ile pozitif psikolojiyi, kişilerin psikolojik açıdan sağlıklı olup olmadığını nasıl anlayabileceğini, hangi aşamada psikolojik destek alınması gerektiğini, psikoloji ile ilgili doğru bilinen yanlışları ve online terapinin avantajları ile dezavantajlarını konuştuk. 

Kısaca kendinizden, çalışmalarınızdan ve odaklandığınız alanlardan bahseder misiniz? Danışanlarınızı hangi tekniklerle veya yöntemlerle tedavi ediyorsunuz? 

Bir ruh sağlığı çalışanıyım ve psikolojik danışmanlık hizmeti vermekteyim. Ruh demişken gıdası olan müziğe aşığım. Malumunuzdur ki duyguların en güzeli sevgidir; sevginin kelimelerle en güzel şekilde dile dökümü şiirlerdir. Şiirlerin ise en ahenkli ve en etkili iletimi müzikle sağlanır. İletişimde müzik kanalını sevdiğimden çeşitli Klasik Türk Musikisi korolarında kendimle ve başkalarıyla müzik vasıtasıyla iletişim kurmak adına faaliyetlere katılıyorum. Tutkum olan müziği mesleğime entegre edip kullanabilir hale getirmek için çalışmalar yaptım. Kadim literatürlerde “müzikle tedavi” şeklinde ibareler vardır. Ben bunu “müzikle terapi” şeklinde amaç olmaktan çıkarılmış biçimde, gerektiğinde ve uygulanabildiği durumlarda araç olarak kullanıyorum. Bu araçların üretimi için eskiden müzikal bir eser ortaya çıkarmak anlamındaki “bestelemek” kavramı yerine “tespit” kelimesi kullanılıyor. Yani doğada ve insan doğasında mevcut olan sevgiyi bulmak, tespit etmek var. Sevgi konusunu her yönüyle çalışmayı seviyorum. Örneğin bir öğrencinin en başarılı olduğu ders en sevdiği öğretmeninin dersidir. Bunu akademik olarak öğrencilerin öğretmen sevgileriyle ilgili bir tezle tespit etmeye çalışıyorum. Lise kademelerinde öğrencilerin kendi cevherlerinde olan sevgiyi açığa çıkarabilmeleri için ilk olarak kendilerini tanımaları ve mesleki rehberlik faaliyetleri adında seminerler verip mizaç envanterleriyle atölye çalışmaları yapıyorum. İnsan sevmeyi ve sevilmeğe değer olduğunu ilk olarak anneden öğrenir. Anne ile kurulan bu sevgi ve güven bağının sağlığı, kişinin arkadaşlarına, okula, işe, eşine, çocuklarına, çevresine ve dünyaya nasıl anlam yüklediği ve bağlandığı hakkında muazzam ipuçları verir. Ben de bu ipuçlarını seanslarda yakalayıp bireysel, ergen, çocuk ve aile danışmanlığında kullanıyorum.

Kişi psikolojik açıdan sağlıklı olup olmadığını nasıl anlar; hangi aşamada psikolojik destek almalı?

Büyük buluşları olan bilim adamları, sanat eserleri ortaya koyan sanatçılar normal midir? Anormal midir? Zeka puanı skalasına göre anormallerdir. Fakat toplum için normal hatta idealize bile edilmiş olabilirler. Spesifik psikolojik rahatsızlıklarda normal-anormal ayrımı için sınır belirlemek kolay olabilirken, normal insan kavramı için psikolojide ekol sahipleri tarafından birçok tanım yapılmıştır. Üreten, çalışan, seven, yalnızlıkla yüzleşebilen, ölüm kavramı ile barışmış, özgürce karar alabilen, anlam arayışında olan gibi birçok tanım... Dünyadaki insanlar adedince cevap alınabilir. Mesela hızlıca bir tane de ben yapayım: İnsanlar normalini anlamak için yola çıkmalı. Günümüzde kıymeti yeni anlaşılmaya başlanmış bir husus var. Mesela modern dünya saatine dahil olup çark olabilmiş çalışkan bir insan düşünün. Bu insan birçok imkana sahip olsun. Soruyorum bu insan mutlu mudur? Hayır. Bu insan mutlu olabilir veya olmayabilir. Peki normal olan insan mutlu mudur? Üzgün insan anormal midir? Bu konunun kadri intihar olayları artışı, psikolojik ilaçsız yaşam sürdüremeyen insanların artışı, madde bağımlılıklarının yaygınlaşması, boşanmaların artışı, suç oranlarının artışıyla anlaşılmıştır. Buna binaen Pozitif Psikoloji dalı önem kazanmıştır. Pozitif psikolojiyi biraz açacak olursak şöyle bir benzetme yapabilirim: Günümüz tıbbında doktorlar iyileştirdiği hasta başına ücret alırken, kadim uzak doğu tıbbında hekimler sorumlu olduğu insanlar hasta olmadıkça ücretlerini alırlardı. Buna koruyucu hekimlik deniyor. İşte koruyucu hekimlikte olduğu gibi pozitif psikoloji de ne yapılırsa psikolojik zafiyetlerin önüne geçilir ve mutluluk hali açığa çıkar diye bakar. Buradan pozitif psikoloji mutluluk bilimiymiş gibi bir sonuç çıkarılmamalı. İnsan mutluluktan ibaret değildir. Her daim mutlu olunmaz. Hüznün de yeri vardır insanda.

Özetle pozitif psikoloji: Bir sayı doğrusu düşünün. Genel itibariyle psikoterapi kuramları sayı doğrusunun eksi tarafına ne yapılırsa sıfır noktasına gelinir. Eksiler nasıl tolere edilebilir diye bakar. Pozitif psikoloji eksiye ne yaparsak artıya dönüşür, ne olduğunda düşüş yaşanmaz olarak konuya bakar. Ortada zaten bir düşme durumu varsa kalkmak için psikolojik destek alınması gerekebilir.

 

İnsanlar psikolojik problemlerle başa çıkma becerilerinin sınırlarına dair semptomlar görmeye başladığı aşamalarda psikolojik destek almaları gerektiğini anlayabilirler. Nedir bu semptomlar?

İntihar ve kendine zarar verme düşünceleri olduğunda,

Günlük aktivitelere katılımı engelleyen korkular ve fobiler varsa,

İnsanlardan uzaklaşma ve geri çekilme eğilimlerinde,

Romantik ilişki ve arkadaşlık kurmaktan çekinme durumlarında,

Bir travma sonrası uzayan depresyon ve umutsuzluk hissine kapıldıklarında,

Stresin uzun bir döneme yayılıp günlük rutinlerinde isteksizlik ve benlik saygılarında aşırı düşüş yaşandığında psikolojik desteğe baş vurulmalıdır.

Mesleğinizle ilgili, sizin de kariyeriniz boyunca karşılaştığınız doğru bilinen yanlışlar veya tabular neler? 

“Kişi kendinin doktorudur” diye bir söz vardır. Çok doğru bir sözdür. Lakin şu unutulmamalıdır. Ne zaman doktora gidilmesi gerektiğini en iyi bilenler doktorlardır. “Psikolojik destek gören delidir” tabusu yıkılmaya yüz tutmuş olsa da psikolojik desteğin işlevi bilinmiyor. Tavsiye mercii, bir otorite figürü olarak bilinebiliyor. Psikoloji ve kişisel gelişim kitaplarının yok sattığı şu günlerde bilhassa gençlerin ağzından psikolojik terminolojiler eksik olmuyor. Okumalar yaparken şu hususun göz önünde bulundurulmasını diliyorum:  Psikolojinin teknik tabirle iki yönü vardır. Statik psikoloji ve dinamik psikoloji. Statiği, işin nazariyatı yani teorik kısmı. Dinamiği ise nazariyatın kendi iç seyrindeki karşılığı. Psikoloji okumalarımda, tahsilimde, psikolojiyi öğrenirken, öğrendiklerimin bendeki karşılığını görmeye çalıştım. Bu karşılaştırmalar anlam bulduğunda kıymetli oldu. Eski tabirle bildiğimle amel edemediğimde öğrendiklerim yük oluyordu. Kendimize bir şeyler katmak için okumalar yapıyoruz. Fakat bu okumalar entelektüel bilgi bazında kalıyor. İçselleştirebilene aşk olsun. Unutulmamalıdır ki bir şeyi bina etmenin şartı zemin hazırlamaktır. Hatalı bina edilmiş, yanlış tabulaşmış düşünce kalıplarımızı bulup yıkmalıyız ki yerine yenisini yapalım. Yıkmak ise içe dönüş ve tefekkür dozeriyle mümkün olabilir. Meslek hayatımda bu yanlış düşünce kalıplarına çokça rastlıyorum. Bilişsel Davranışçı Terapi kuramına göre bunlara bilişsel çarpıtmalar deniyor. Bu tabular günlük hayata bakış açımıza maalesef olumsuz etkiliyor. “Sınavı geçemeyeceğim ve hayatım mahvolacak” şeklindeki felaketleştirmeler. “Şu sınavı geçtim ama sadece şanslıydım” tarzındaki düşüncelerle olumluyu yok sayarak yanlış düşünceleri tabulaştırabiliyoruz. Düşüncelerimizin ne denli nedenlerini irdelememiz gerekiyor. Çünkü ne düşünürsek o’yuz. “İyi düşün iyi olsun” sözünü boşa söylememişler.

Yasaklarla birlikte danışanların da sıklıkla tercih etmeye başladığı online terapiyle ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Online terapi seanslarının birebir fiziksel terapiden farkları veya varsa iyi-kötü yanları nedir? 

Online terapi danışanın ve danışmanın gizlilik ilkesine binaen sükunetili bir ortam sağladığı takdirde yüz yüze danışmanlıktan farkı bulunmayan psikolojik danışma türüdür. Gurbette olup ana diliyle psikolojik destek almak isteyenler, mesai saatinde danışmana gidemeyenler için avantajlıdır. İletişimde şöyle bir şey vardır. Ne konuştuğumuzdan çok nasıl konuştuğumuz da mühimdir. Jest ve mimikler karşı taraf için kullandığımız kelimelerden önemli olabiliyor. Bunun için ben online seanslarımda hatta görüntülü herhangi görüşme yapacaklar için olabildiğince geniş ekran tercih etmelerini ve kollarımızın da çıkacağı perspektife kameranın yerleştirmelerini tavsiye ediyorum.

Geçtiğimiz yıldan bu yana pandemiyle birlikte hayatımızda birçok şey değişti ve hepimiz adapte olmaya çalışsak da bu süreçten etkilendik. Tüm dünyanın içinde olduğu bu belirsizliğin psikolojimiz üzerindeki etkileri ve sizin danışanlarınıza bu konuda verdiğiniz tavsiyeler neler?

Karşılaşınca sarılamayıp yumruk tokuşturduğumuz şu günlerde. Ansızın covid’e yakalanıp kısa süre içerisinde yakınlarını kaybedenler oldu. Pandemi ile ekonomik problemler baş gösterdi. Bazı sektördeki çalışanlar artık evlerinden online işlerini yürütüyor. Pandemi başında eğitim kademesinin bir üst basamağına geçen öğrenciler adaptasyon problemi yaşadı. Bu durumlar doğal olarak insanın kaygı düzeyini yükseltir. Pandemi bundan çok daha fazla uzarsa ve mücadelede yetersiz kalınırsa kaygı bozukluğuna meyyal kişilerin tedavileri zorlaşıp kronikleşebilir. Bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için kaygıyı biraz açalım. Kaygı, aslında kötü bir şey değildir; insanı tehlikelerden korumayı amaçlayan, beynin insanı kayırıp uyarma şeklidir. Kaygıda önemli olan dozajdır. Pandemide az çok az kaygılanırsak ne olur? Maske takmayız, sosyal mesafeye riayet etmeyiz. Anksiyete dediğimiz kaygı bozukluğunda ise sürekli korku ve endişe hali vardır. Günlük işleri ve rutinleri sekteye uğratır.

Mesela ekonomik problemler kaygıyı yükseltir. Gece uykuya dalmada güçlük yaşatır. Yani stresi arttırır. Stresin bağışıklık sistemini düşürdüğü bilimsel bir gerçek. Yapılan bir araştırmaya göre düşük kaygılıların, yüksek kaygılılara göre aşıyla daha çok antikor üretebileceğini ortaya koyuyor. Kaygısız bir dozda yeterli antikoru üretebilirken kaygılı üç doz aşı ile üretebiliyor. Yani özetle insanın fizyolojisi, psikolojisi ayrı gayrı değildir. Pandemiden neden etkilendiğimiz onu nasıl okuduğumuzla alakalı bir durumdur. Pandemiyi travmatize etmiş biri için evi ona zindan olur. Yani hayat eve sığar mı? Evet sığabilir. Evine göre değişir. Evinde elem, keder mi var umutlar, mutluluklar mı var? Biz eve neyi sığdırmaya çalışıyoruz? Olumsuzluklar kirli su gibidir; sıçrar, bulaşır ve taşar. Olumlular ise temiz hava gibidir; solunur, ferahlatır ve sıkıştırılabilir. Bünyeye de mutluluklar sıkıştırılabilir, hüzünler sıkıştırılamaz taşar, patlar. Olumsuzluklar bulaşır. Hastalık gibidir. Ev ahalisine de sirayet eder. Pozitifliklerle bitki gibi olunur. Oksijen üretir ve enerjinden çevren de istifade eder. Mutluluklar paylaştıkça artar, hüzünler paylaştıkça azalır.

 

Tavsiyelere gelecek olursak şöyle sıralayabiliriz.

Uykumuza ve zaman yönetimimize özen göstermeliyiz. Kaliteli ve doğru saatlerde uyunan uyku bağışıklığa ve mutluluk hissine doğrudan etkili.

Pandemide paket servis sağlıksız yemekleri daha çok tüketir olduk, aynı zamanda kilo alanlarımız oldu. Bağırsak ikinci beyindir. Ne düşünürsen sen o’sun, ne yersen de sen o’sun.

Egzersiz yapmak. Egzersiz yapmak eğer zor geliyorsa günlük rutin yürüme güzergahlarımızı biraz daha uzatabiliriz. Eve farklı yollardan gidip gelmek bile zihinsel bir egzersizdir.

Yatkın olduğumuz veya istediğimiz bir hobi veya sanat dalıyla iştigal edebiliriz. Görsel sanatlar, işitsel sanatlar neye meylimiz varsa. İnsan kendine iyi gelebilecek şeyleri pekala bulabilir.

Pandemi ile ilgili haberleri takip etme alışkanlığı olanlar için haber pehrizi yapılabilir.

Abdurrahman Akdoğan'ın çalışmalarını Instagram sayfasından takip edebilirsiniz. 

 

Kapak Fotoğrafı: Hrustall