Resimleri Düşe Benzeyen Sanatçı Dağhan Özek
Dağhan Özek, hayatımda tanıdığım en üretken insanlardan biri. Çocukluğundan beri bir şeyler çiziyor. Büyük bir istikrarla durmadan üretiyor. Sonunda ne olacağını düşünmeden, yaratmanın büyüsü içinde yuvarlanıp gidiyor. Dağhan’ın sinema ve dizilerle ilgili Acayip Filmler adında bir YouTube kanalı var. Kendine has çizimleri, figürleri, kolyeleri var. Çizimlerini ve yaptığı figürleri Instagram hesabından görebilirsiniz. Instagram hesabından ona ulaşarak sipariş verebilirsiniz ayrıca.
Özek, aynı zamanda "Yerden Yukarı Gökten Aşağı" adlı bir roman da yazdı. Kitabın editörü Janset Karavin onun ilk kitabını şöyle anlatıyor: "Yerden Yukarı, Gökten Aşağı, tam da adına uygun biçimde karakterlerinin hiçbiri “kahraman” ya da “anti-kahraman” olmayan, olamayan, okurken özdeşleşim, duygudaşlık kurmada güçlük çekeceğiniz, itici hatta ahlaksız kişiler, fakat kişiliklerindeki bu çarpıklıklar onları, gündelik hayatımızın dışına iteleyerek, tabiri caizse “roman kahramanlarına” da çevirmiyor; onlar aslında sokakta, işte, pazarda, otobüste her gün karşılaştığımız “sıradan insanlar” belki de bizler gibi. Anti-kahraman kavramının postmodern süreç aşılıp hakikatin büküldüğü içinden geçtiğimiz çağa erişene dek geçirdiği değişim, daha doğrusu mu yaşadığı çürüme aslında bireysel ve toplumsal çürümeden bağsız değil. Duruma böyle yaklaşınca, kendilerini toplumdan intikam alma güdüsüne kaptırmış karakterlerin, yer yer anlamsız, yer yer şaşırtıcı hatta ürkütücü bağıntılarla yollarının kesiştiği Yerden Yukarı, Gökten Aşağı işte tam da bu çürümenin, çağın hikâyesi.Kimsenin “hakiki” olmadığı, herkesin “rol kestiği” bir sahneye dönüşünce hayat, birilerinin “esas kız” ya da “esas oğlan” ve berikilerin de “kötü adam” olmaları kaçınılmaz. Bu itilmişlik, ötelenmişlik hissiyle kendisine yabancılaşmış, kötülüğün çoktan sıradanlaştığı dünyada, kötülükle iyilik arasındaki çizgiye basmadan rol kesmeye üşenenlerin iç karartıcı hayatlarına, edepsiz bir davette bulunuyor Dağhan Özek bu ilk kitabında."
Ama bizim asıl konumuz onun kendine has dünyasından renklerin aracılığıyla hayata getirdiği çizimler. İçinde bir başka evren taşıyan karakterler, içinde onlarca 'ben' taşıyan çocuklar, balıkların minik minik yediği insanlar... Ama hep bir masalı andıran düş gibi resimler... Keyifli okumalar.
Görselde 24 adet yüz figürü bulunmakta. Mavi saçlı bir kadının kafasında mavi bir tilki, kızıl saçlı bir kadının kafasında kurbağa kafası var örneğin.
Çocukken bir sürü şey çizerdin. İlk çizgilerin nelerden oluşurdu? Şu anda olduğun noktaya nasıl geldin?
Kardelen, sanırım o zamanlar en çok kadın yüzleri çizmeyi severdim. Kendimi bildim bileli hep bir şeyler karalarım. Klasiktir ya okulda ders dinlerken deftere durmadan bir şeyler çizersin vs. Kafa dağıtmak için yapardım ben de. Gerçi resim dersinde hiç iyi bir öğrenci değildim. Kurallar var ya... “Şunu, şunu yapman gerekiyor” denilince kendimi rahat hissedemiyorum. Neyse belli bir süre çizmeyi bıraktım, daha doğrusu kendimi rahatlatmak için arada bir saçma sapan suratlar çizerdim ama çizimimi geliştirmek için ya da ne biliyim renkleri tanımak için en ufak bir çaba içine girmedim. Yıllarca böyle sürdü. Sonra bir roman yazmıştım, bir arkadaşımın resmini kitap kapağım için kullanacaktık, sonra bir şekilde olmadı. Kapaksız kalınca ben de kendi kapağımı kendim çizeyim dedim. Ardından yayınevi sahibi birkaç tane daha kapak resmi çizmemi isteyince bir baktım acayip mutlu hissettiriyor, bu tarz şeyler yapmak ve birilerinin bu çizimleri beğenmesi. Son iki yıldır da resim ve kilden yaptığım figürleri geliştirmeye çalışıyorum. Benim gibi bu konuda hevesli insanlar varsa da şunu diyebilirim: YouTube’da çok güzel çizim videoları var. Pinterest’i önünüze açın, resimleri inceleyin, önce çizgileri taklit etmekle başlayın, sonra yolunuzu buluyorsunuz. Çok klişe ama içinde varsa insan her şekilde öğreniyor ve gerçekleştiriyor.
Üç insan suratı ve aralarında mavi bir balığın yüzünü görüyoruz. Profilden görülüyor her biri. En baştaki karakterin suratında biri pembe biri yeşil olmak üzere iki balık, hilal ve yıldız resimler var.
Bildiğim kadarıyla sürekli bir üretim hali içindesin. Bunu nasıl yapıyorsun? Beslenme noktaların neler?
Yarın ölecek gibi üretmeye çalışıyorum. Şaka bir yana evet sürekli bir üretim içindeyim çünkü ancak bir şeyler yaparsam öğrenebilirim gibi geliyor. Bir bakıma öğrenmek için üretiyorum. Çok kolay öğrenebilen biri değilimdir, mesela dile yeteneğim yoktur, matematiğe de öyle ki adamakıllı bir şey ortaya çıkarmak için işin matematiğini iyi kavramak gerekir. Bende o yok işte. Allah ne verdiyse giriş. Plan program yok. Zaten çoğu zaman çıkan şeyler de abudik gubidik şeyler. Sadece içgüdüler ve hayallerle hareket ediyorum. Üretmekten başka bir şansım yok açıkçası. Bir şeyi tam olarak anlamam için onlarca, belki yüzlerce kez üstünden geçmem gerekiyor. Bu sadece resim için geçerli değil, yaratmaya çalıştığım her şey için geçerli. Pratik bir zekamda yoktur benim. Olsun ben de böyle bir insanım.
Beslenmeye gelince; beni gaza getirecek o kadar şey var ki. Çoğumuzda olduğu gibi aslında. Güzel bir film, güzel bir kitap, güzel bir yere gitmek ya da sana zenginlik katacak bir an yaşamak, biriyle olmak, kendinle olmak; görmek, duymak hepsi bir şeyleri tetikleyebilir bence. Olayın içindeyken insan es geçiyor ama geriye dönüp baktığında daha iyi kavrayabiliyorsun bunu. Bu arada üretim ruh halim iyiyken oluyor diye düşünüyorum. Kendimi iyi hissetmem lazım yaratmak için. Çok mutsuzken bir şey yapamam ama kızgınken o zaman pek çok şey yapabilirim. Öfkeden gelen yaratıcılık bambaşkadır. Tabii müzik olmazsa olmaz. Çizerken, yazarken müzik olmalı.
Dağhan Özek'i görüyoruz. Üzerinde turuncu üzerine siyah çizgiler olan bir gömlek giymiş. Önündeki figürü boyuyor. Figürde bir adam ve kadın ortalarında çocuk var.
Bu kadar üretmek hayatına, hislerine nasıl yansıyor?
İki cevabı var sanki. Bazen çok yüksekte hissettiriyor, enerji patlaması gibi. Bak özellikle geceleri. Sonra ertesi gün bir bakarsın üstüne üstüne gelen bir yetersizlik hissi. Onca güzel şey varken yaptığın şeyin pek bir anlamının olmadığını düşünürsün. “Ne yapıyorum ki ben? Neden?” diye sorarsın. Ancak en nihayetinde üretmeye devam ediyorum. Yanıtı da çok basit, çünkü bundan acayip mutluluk duyuyorum. Kendimi işe yarar hissettiriyor. Ne kadar iyi resimler yaptığın, ne kadar iyi kurgular ya da ne bileyim ne kadar iyi besteler yaptığın belli bir süre sonra göreceli bence, çok bir önemi yok. Önemli olan en dürüst halinle bu işi yapman, kendini kandırmaman. Sonucunda zaten tatmin de oluyorsun, inanılmaz yetersiz de hissediyorsun. Hepsi karışıyor. Bende durum şimdilik böyle.
Görselde Pink Flamingos filminin baş karakteri bulunuyor.
Bazı resimler görüyorum. Pink Flamingos ya da Beetlejuice gibi filmlerdeki karakterlerin resimlerini yapıyorsun. Nasıl belirliyorsun bunu? Sende nasıl bir yeri var bu figürlerin?
En büyük hayallerimden biri de bir gün çok sevdiğim korku film karakterlerinin figürlerini yapmak. Önce kendime yapacağım. Henüz bu konuda pek bir deneyimim olmadı. Hayal ediyorum sadece. Bu tarz kurgusal karakterler benim hayattaki motivasyonumu sağlıyor. Günün sonunda her şey yalan, Freddy Krueger gerçek mesela. Hayat gri, ölümler gerçek, savaşlar var, açlık var, toplum olarak berbat bir haldeyiz, dünya da öyle. En büyük sığınak kitaplar, filmler, resimler, oyunlar, animeler; neyi seversen, neyi seçtiysen o işte. İster amatör ister daha profesyonel bir tavırla, her ne yaparsak yapalım kendi hobilerimize zaman ayıralım ve üretelim bence.
Edward Scissorhands filminin baş karakteri Edward Scissorhands figürü. Duvara asılabilecek şekilde tasarlanmış.
Acayip Filmler adlı bir YouTube kanalın var. Burada film ve dizi incelemeleri yapıyor, ‘Sinemada Cadılar’ ve ‘Atomic Kitten ve Kadın Aksiyon Filmleri’ gibi özel dosyalar hazırlıyorsun.
Evet, bir süredir kendimce sinema yazıları yazıyorum. Aslında yazılar da kanal da çok mühim şeyler değil ama sen arkadaşım olduğun için bunu soruyorsun tabii. Yoksa kendimce eğleniyorum işte. Çocukluğumdan beri sinemaya tutkum var biliyorsun. Bir şeyler karalamak, film listeleri yapmak bana iyi geliyor. Hem yeni şeyler öğreniyorum hem de yazmakla ilgili pratik yapıyorum. Keşke daha fazla sinema yazısı yazsam. Kanalı bir süredir boşladım ama devam edeceksem de az bilinen filmlerle ilgili içerikler yapmak isterim. Ama çok amatör bir girişimle yapıyorum bunu da söyleyeyim.
Sinema evreniyle haşır neşir olmak üretimine bir katkı sağlıyor mu?
Yaşım çıkmasın ama sinemada ilk izlediğim film Jumanji’ydi. Sanırım üç- dört yaşlarındaydım. O zaman başka bir hayatın olduğunu, olabileceğini görüp aydınlanmış gibi hissetmiştim ya da şu an böyle tanımlıyorum. Sürekli filmler izler, hayaller kurardım. Vhs’nin son dönemleriydi Addams Family, Beetlejuice gibi filmler aldırtırdım aileme. Bütün bir gün o filmleri izlerdim. Bunlar hayal gücümün gelişmesini sağladı. Çok kötü bir gün geçirdiysem hemen şahane bir film izlerim, motivasyonumu sağlarım böylece. Üretime kesinlikle katkı sağlıyor, yapabilme isteğini artırıyor en azından. Gazlıyor ya!
Dağhan Özek'in ilk romanı Yerden Yukarı Gökten Aşağı'nın kitap kapağı. Dağhan bu kapağı kendisi tasarladı. Kapakta 6-7 adet kadın suratı görülmekte. Kadınların hepsinin gözü kapalı, biri baş örtüsü takmış, biri ağzını çığlık atar gibi açmış. Hepsinin suratında mutsuz bir ifade var.
Yerden Yukarı Gökten Aşağı adlı ilk romanında etiket anlamında baktığımızda birbirinden çok farklı karakterler var. Tutucu bir kadın, eşcinsel bir genç, öğrencilerinden nefret eden bir öğretmen. Bu insan mozaiğini nasıl yarattın? İçinde bulunmadığın çevrelerden olan insanları bile oldukça iyi betimlemiştin o kitapta. Nasıl başardın bunu?
Aslında hepimizin içinde her şey varmış gibi geliyor bana hep. Kendimden en uzak olarak tanımladığım birinde bile, bir bakmışım çok tanıdık bir şeyler var. O yazdığım karakterlerin tam olarak gerçek hayatta bir karşılığı var mı bilmiyorum ama benim hayali dünyamda bir karşılığı vardı en azından. Karakter yaratmak ve onu kurgusal bir metnin içinde anlatmak oyunculuk yapmak gibi bir şey. Hem kendinden bir şeyler bulmaya çalışıyorsun hem tanımadığın bir dünyayı tanımaya başlıyorsun hem de bir karakter ortaya çıkartıyorsun. Yazarken de aslında ne kadar uzağımda olursa olsun onları tanıdığımı fark ettim. Ha sorarsan ilk kitabı biliyorsun hiç sevmem, amatör ve kimi yerlerde çok zorlama bir kurgu içeriyor. Hikayesi de beni boğuyor. Neredeyse nefret ediyorum diyebilirim. Gene de bir şeyler öğrendim işte o süreçte.
Bir kadın karakter var. Boynunda insan suratlarından yapılmış bir kolye var. Altında ise ruhum arabesk yazıyor. Kadının sırtında çivili bir testere var. Saçları açık mavi. Sol gözünde korsan gözlüğü var, desenlerinde ise pek çok göz bulunuyor.
Bir yandan resim ve seramik yapıyorsun, öte yandan YouTube kanalına için içerik üretiyorsun, diğer yandan kitap yazıyorsun. Zor oluyor mu? Herhangi birinde uzmanlaşmayı mı tercih edeceksin yoksa hepsini bir arada yürütmeye devam mı edeceksin?
Bana kalsa daha bir sürü şey yapmak isterim ama bu çok kolay bir şey değil tabii ki. Şimdilik hepsinden yarım yarım. Buna öğrenme süreci diyorum. Bence öğrenirken birçok şeyi yapmalıyız. Belki bu süreç hiç bitmeyecek. Gene de birbirinden çok uzak olmadığını düşünüyorum bu yaptıklarımın, hepsi birbirini besliyor, birbirine bağlanıyor. En azından yeni sorular sordurtuyor bana. Hep tetikte olmamı sağlıyor vs. Tabii ki de bir işi hakkıyla yapmak, kendini adamak çok önemli. Bunun olmasını ben de istiyorum ama canım şu an resim yapmak istiyor, ardından da bir yazı yazmak; buna engel koymuyorum. Devamlılığını getiriyorum. En iyi halini bulmaya çalışıyorum.
Beetlejuice filminin karakterlerinden duvara asmalık bir süs.
İnsanlar sana nasıl sipariş verebilirler?
Özellikle kilden yaptığım duvar süsleriyle yavaş yavaş siparişler almaya başladım. Şimdilik bir satış sayfam yok. Biraz daha hazır hissetmem gerekiyor. İnstagram'a Salvo Noyan ya da Dağhan Özek yazdıklarında sayfam çıkacak oradan bakabilirler ve hoşlarına giderse bana yazabilirler ya da istedikleri bir şey varsa belki yapabilirim. Elimden geldiğince güzel bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışırım. Şimdilik öyle. Bana bu fırsatı verdiğin için ayrıca buradan da çok teşekkür ederim sana Kardelen.
Resimde bir kadın ve bir erkek görüyoruz. Kadının sarı elbisesinin üzerinde üç adet agresif görünüşlü balık var Ayrıca kadının ellerine doğru gelen 4 adet pembe küçük balık. Bir başka büyük balık ise kadının kafasını ağzına sokmuş. Arkasında duran üstü çıplak göbekli adam yere doğru bakıyor. Resmin sol tarafında 1her balığı sen tut, her balığı sen yut, her balığı sen yala, beni hatırla" yazıyor.