15 Şub 2017
Otuzbeşlik

Uğur Uzunel - Doğru Anlamazsak, Doğru Oynayamayız

1988 yılında İzmir Kadifekale‘de dünyaya gelen Uğur Uzunel ilk okul 2. sınıftan beri tiyatro oyunlarında yer almış. Oyuncu olmaya çocukluğunda karar veren Uzunel Üniversite tercihini de bu yönde kullanmış ve oyunculuk mezunu olmuş. Şu an Atv ekranlarında yayınlanan "Aşk ve Mavi" dizisinde Topal İsmet karakterini canlandıran Uğur Uzunel ile oyunculuk kariyeri ve dizi sektörünün gerçekleri hakkında konuştuk.

 
 
Oyunculuk serüveninize nasıl başladınız?
 
Çocukken. O serüven başlasın diye can atıyordum. Sekiz yaşında Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun tiyatro kursu ilanını gördüm. Annemle gittik, yazıldım kursa. Bir süre sonra senede 3-4 çocuk oyununda görev almaya başlamıştım. Oynamadığım oyunlarında kulisine girip yardım ederdim. Yazın da mahalleden çocukları toplar, mahallenin futbol sahasında tiyatro oyunları yapardık. Genellikle oyunları da ben yazardım. Üniversitede Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girene kadar sürekli tiyatro gruplarındaydım. Okuldan sonra da devam ediyor işte.
 
Dizi sürelerinin uzunluğu hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Uzun … Gereksiz uzun. Her açıdan zorlayıcı. Bir hafta içinde 140 dakikaya yakın bir bölüm çekiliyor. Hatta bazı bölümler daha uzun. İnanılmaz bir iş yoğunluğu demek bu. Senaryolar da, rejiler de, oyunculuklar da özensiz olabiliyor bu nedenle. Daha doğrusu çok daha iyisini üretebilecek insanlar, zamanla yarıştıkları için düşündüklerini yapamıyorlar. Ayrıca set çalışma saatleri insani koşulları çok zorlayabiliyor.
 
Dizilerin başarısız olmasını neye bağlıyorsunuz?
 
Ben her şeyden önce dizilerde anlatılan hikayelerle alakalı olduğunu düşünüyorum bunun. Hikaye üretme konusunda bu kadar zengin bir ülke olmamıza rağmen, çoğu dizi birbirinin neredeyse aynısı. Ya da bir süre sonra aynılaşıyor. Neredeyse aynı senaryolar isim değiştirip başka şekillerde seyirciye sunuluyor. Bazen de reji ve yapım ekiplerinin, senaryonun anlattığı dünyayı doğru kuramadığı için dizilerin başarısız olduğunu görüyorum. Bu oyuncu seçiminden mekan ve kostüm seçimine kadar her şey için geçerli… Kesinlikle oyunculuk becerisinden yoksun insanların önemli roller alması da bu işleri başarısız kılıyor diye düşünüyorum.
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İzmir’in dizi film sektörü açısından tercih edilmemesinin sebepleri nelerdir?
 
Tam bir cevap veremem buna. Çok güzel bir şehir, çok güzel mekanlar var, denizimiz, manzaramız harika; çok iyi resimler verebilir oysa. Ama gördüğüm kadarıyla sadece yazın, Ege şivesiyle konuşulmaya çalışılan bir takım diziler çekiliyor. Yaz bitince bitiyor. Neden bilmiyorum ama sanki burada başka bir hayat yok gibi, romantik komedi dışında bir iş yapılmıyor İzmir’de. Oysa çok genç bir nüfusa sahip, tiyatrolarında çok iyi oyuncular var. Yani bir cevap olmadı bu farkındayım, çünkü ben de bu soruyu soruyorum kendime hep. Bir iki işin buraya gelmesi de önemli değil. Her sektördeki gibi bu piyasada İstanbul’da dönüyor. Belki de İzmir kendi sektörünü yaratmalı.
 
Sizin için ayrı bir yeri olan projeniz var mı? Nedir?
 
Aslında oynadığım her işi seviyorum. Çok ayırmıyorum birbirinden. Tiyatroda; diğerlerine oranla çok daha fazla sevdiğim oyunlar olsa da, asla birini seçemem. Ama kamera önü deneyimlerim için birini söylemem gerekirse 'Ferah Feza' diyebilirim. Profesyonel anlamda kamera karşısına ilk geçişimdi. İlk kez ciddi bir set gördüm, ilk defa bağımsız sinemanın içinde yer aldım. İlk deneyimim olmasının yanında, ilk başrolümdü de Ferah Feza. Her şeyiyle özeldi. Role hazırlanması bile… Filmde kullanılan mekanlar, renkler, setteki ortam … Daha önce sadece öğrenci kısa filmlerinin setlerini gördüğümden, o sete girince serseme dönmüştüm. Anlamaya çalışıyordum. Her şeye daha hakim olabilmek için son ana kadar setten ayrılmıyordum. Malzeme bile taşıyordum. Çok da kıymetli zaman geçirdik ekipteki insanlarla. Çok güzel hatırlıyorum.


Ben bu filmde / dizide oynamalıydım veya ileride böyle bir karakter oynamak istiyorum dediğiniz oldu mu? Hangi projeler?
 
İyi bir şey izlediğim zaman, “ben de oynamalıydım” diyorum genellikle. Ya da “ah be şu rolü ben oynamalıydım ki” diye çok geçer içimden. Oynama şansım olan ama bir şekilde anlaşamadığımız bazı projelerde de “ah keşke oynayabilseydim” dediğim oldu. Bu kıskançlıktan değil, oynama isteğiyle alakalı bir durum. İleride de farklı farklı karakterleri oynamak isterim. Özellikle şunu oynamak istiyorum diye bir şey yok. Gelen işin beni heyecanlandırmasını isterim. “Bu rolü oynamayı seçiyorum, çünkü başka bir şey deneyeceğim… Çünkü diğer yaptıklarımdan farklı… Çünkü çok eğleneceğimi düşünüyorum…” gibi seçimleri yapabilme özgürlüğüne sahip olmak istiyorum.


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Karakter yaratırken nelerden etkilenirsiniz? Sizi neler etkiler?
 
Her şeyden önce senaryo tabii ki. Hikayenin ne dediğini, nasıl dediğini iyi anlamak önemli bir şey. Doğru anlamazsak, doğru oynayamayız. Kendiliğinden iyi olmaz zaten o zaman. Doğru anlamak da çalıştıkça derinleşen bir mesele. Yönetmeni de iyi dinlerim. Onun dışında etkilendiğim şeyler rolün özelliklerine göre değişir. Kimi oynuyorsak ona göre bir araştırma yapmamız gerekir.
 
Aşk ve Mavi dizisinde topal bir karakteri canlandırıyorsunuz. Bu rol size neler kattı?
 
Televizyonda şimdiye kadar üç dizide oyunculuk yaptım. Topal birini oynamak televizyondaki diğer işlerime göre oldukça farklılaştırdı beni. İyi tepkiler almak da mutlu etti. Fiziksel bir engeli olan birini oynamak hem zor, hem keyifli bir durum. Denememiştim, denemiş oldum. Her halde bir şeyler katıyordur. Zamanla anlarım.
 
Çalışmak istediğiniz yönetmenler / yapımcılar var mı?
 
Var tabii olmaz olur mu? Türkiye’de çok yetenekli insanlar var. Berkun Oya’nın yazdığı bir işte oynamayı çok isterim örneğin. Nuri Bilge Ceylan’la çalışmak en çok istediğim şeylerden biri olabilir. Kamera arkalarına kadar izliyorum işlerini. Emin Alper, Yeşim Ustaoğlu, Tolga Karaçelik gibi gerçekten beğendiğim yönetmenler var. Öykülerini iyi anlatıyorlar, oyuncularından iyi performans alıyorlar. Gerçek bir şey izliyorsunuz. Hem gerçek, hem zevkli işler … Ya da Reha Erdem var örneğin, onunla da çok oynamak isterim. Yabancı yönetmenlerden ve yapımcılarından, tiyatro yönetmenlerinden de, oyunculardan da çalışmak istediğim insanlar var. Umarım hepsiyle çalışırım.
 
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
 

Sorularınız amma zordu. Ama gene de teşekkür ederim öncelikle.(Gülüyor.) İzmir’deki sanat hareketlerini takip etmeniz, duyurmanız ve İzmir merkezli bir şeylerin peşinden koşmanız çok güzel. Bunun dışında şunu eklemek isterim, önemle inandığım bir şeyden bahsetmek isterim desem daha doğru olacak; bugün yaşanan bu karanlık günler kesinlikle son bulacak. Ben buna kalpten inanıyorum. Ülkemiz en güzel günlerini henüz yaşamadı. Şu an onları göremesek de, özellikle biz gençlerin umutsuz olmaması gerektiğine inanıyorum. “Yılgın, çoktan kaybetmiş bir ruhla hareket edilmez.” demişler. Bu doğru bir şey. Biraz korkulu bir zaman ama, korkuyu yenmeyi de başarabiliriz. Hem şu olduğumuz adamlar olmamızı sağlayan Cumhuriyet'e, hem de kardeşlerimize borçlu olduğumuz şeyler var. “Hayır” dolu şeyler … Teşekkür ederim.