16 May 2019
Gülay Güler

Woodsurla - Doğadan Sanata

Hiç planlamadan İzmir’den Urla’ya taşınan Merve Alagil; kendini doğada bulur, doğanın kendi sanatını icra ettiğini fark eder; doğanın sunduklarını gören ve sunulanı sahiplenip üzerinde çalışan Alagil, doğadan aldıklarını, sanat eserlerine dönüştürmeye başlar. Tasarımlarında geri dönüşüm önemli bir yer tutan Alagil; işlenmemiş materyalleri kullanmayı tercih ediyor. Doğadan alarak oluşturduğu eserleri Woodsurla markası adı altında sunuyor. Alagil'in eserlerine kendi Instagram hesabından ulaşabilirsiniz. Gelin doğanın sanat halini keşfeden Merve Alagil'i ve markası Woodsurla'yı daha yakından tanıyalım.

 

.

Alagil fotoğrafta, çalışma masasında tahta bir objeyi yontuyor.

 

Merve Merhaba, tasarım sürecine başlamadan önce neler yapıyordun? Biraz kariyer geçmişinden bahsedelim.   

Bahsedelim. Ben Bilkent'te İç mimarlık ve Çevre Tasarımı okudum ve bir süre mesleğim üzerine çalıştım ama sevemedim ardından bir ajansta grafik tasarım bölümünde çalıştım ve orada Illüstratör öğrendim. Daha sonra bir markanın vitrin tasarımını yaptım ve sosyal medya görsellerini hazırladım. Son işimden de ayrılıp Urla’ya taşındım. Üç seneyi aşkın bir süredir buradayım, kendimi doğada buldum ve kendiliğinden üretmeye başladım. 

  
 

Alagil'in doğada gezerken fotoğrafladığı 8 şeklindeki karınca yuvası. Doğadan İlham almaya çok iyi bir örnek diye bahsediyor.

 

O zaman tasarımlarında doğadan ilham aldın diyebilir miyiz?  

Kesinlikle... 

 

 İlk ne tasarlamıştın?  

Yakacak olarak aldığım bir odunu bıçakla kaşığa dönüştürmüştüm ve aynı tarzda da devam ediyorum.   

 

   

Alagil'in Ortaya Dükkan'da satışa sunduğu çerçevelenmiş kaşığı.

 

Çok sık yurt dışına seyahat ediyorsun, bu tasarımlarına yansıyor mu?  

Evet, yurtiçi yurt dışı farketmeden gezmeyi çok seviyorum. “Bugün güneye gideceğim” deyip hiçbir plan yapmadan gidebiliyorum. Bazen evdeki tek başınalık bile yetmiyor daha da yalnız olmak için gidiyorum. Bu sırada da neler neler keşfediyorum.   

En son yolda ilerlerken Geyik Kanyonu’na saptım. Orada üç saatimi geçirdim coğrafi yapısı, yer şekilleri beni çok etkiledi ama en çok da araba dolusu topladıklarım... Gezdiğim gördüğüm yerler tasarımlarıma yansıyor. 

Bir cismi elime aldığımda zaten o bana neye dönüşeceğini söylüyor. "Ben bir heykelim ya da şu parça ile birleşsem daha güzel olacağım." gibi. Bana sadece makyajını yapmak kalıyor.  

 

 

 Alagil, sahilden biriktirdiği kuru bitkilerle çerçeve oluşturmuş.

  

Sokaktan da parçalar topladığını biliyorum. Tasarımlarında geri dönüşüm önemli bir yer tutuyor mu?   

Çook... Kışın atlıyorum arabaya Çeşme’de site site geziyorum. Neler neler buluyorum sokağa atılmış. En son 6 tane fırıncıların kullandığı tahtalardan buldum onlarla da sehpa yaptım. Atılır mı onlar? (Gülüşmeler)  

Sahile gidip düşünmeden, o an gözüme güzel gelen her şeyi topluyorum. Üç senedir evde duran bir parça da var, bir hafta durmayan parçalar da... O parçanın evde üç sene durmasının bir nedeni var. Tam bir istifçiyim, her şeyi değerlendirebilirim. Üç sene önce topladıklarımı bilenereden, hangi sahilden toplamış olduğumu unutmam. Evde her birinin yeri de belli. Kabuklar bir yerde, taşlar ayrı bir yerde hatta taşların deliklileri ayrı, yarı değerliler ayrı, büyükleri, küçükleri ayrı yerdedir. Düzenim bozulmasın diye kimseye eşyalarımı dokundurtmam. İnsanların sadece basıp geçtiği sahilden ben sanat eserleri çıkartıyorum. Sanırım görmesini biliyorum. 

Mesela, Muğla’nın Balcılar Köyü’nü çok merak ediyordum, tepelere tırmandım, ormanın içindeyim. Arıcıların kullandığı arıların petek yaptıkları kasaları görüp aldım, şimdi onları çerçeve yapacağım. Satmaya kıyabilir miyim onu hiç bilmiyorum.  

 

Fotoğrafta Alagil'in Marmaris'in Balcılar Köyü’nde bulduğu arı kasalarını görüyoruz.

 

Başka bir örnek daha anlatayım. Stratonikeia Antik Kenti’ndeyim. Orada fotoğrafçı bir arkadaşla ile hoş sohbetimiz oldu. Bana bir ağaç gösterdi, ağacın gövdesinde çığlık atan bir surat vardı resmen. Hemen fotoğraflarını çektim. Bu fotoğraflardan desen çıkaracağım. 

 

Bir ağaçtan ilham alıyorsun sonra ondan desen çıkarıyorsun, harikaymış. 

Zaten her şey doğadan değil mi...

 

  

 Alagil, bulduğu kuru bitki üzerine çalışıp çerçeve oluşturmuş.

 

Uzak doğu felsefesiyle ilgileniyor musun? 

Öyle yoga, meditasyon gibi şeylerle ilgilenmiyorum. Şöminede ateşim; onun rengi, her dakika değişen görselliği ve çıtır çıtır sesi... Yürüyerek ulaştığım denizin, dalgaların sesi, Ege'nin rengi, rüzgarın müziği, gökyüzündeki yıldızlar... Benim meditasyonum bunlar. Son üç senedir kendimle kalabildim. O yüzden üretebiliyorum. 

 

   

Alagil'in tasarladığı ıhlamur ağacından yontulmuş bir kaşık.

 

Kullandığın malzemeler de organik değil mi?  

Tamamen organik diyemem ama olması için elimden geleni yapıyorum. Bir şeyleri birleştirmek için yapıştırıcı yerine eski çivileri, çaput gibi bağlayıcı malzemeleri kullanmaya çalışıyorum. Çizimler dışında boya kullanmayı tercih etmiyorum. Zaten en çok kaşık yapmayı seviyorum. Bir kaşık yapmak için üç saatimi de üç günümü de verebiliyorum. Tahta yontmak için dremer adında alet vardır. Bazı insanlar onunla çalışmamı öneriyor. Alet çok vakit kazandırsa da ben Urla merkezden aldığım zeytin aşısı bıçağını kullanıyorum, onu seviyorum. Tamamen eski usul, elimle, sabırla, yavaş yavaş üretiyorum.

 

Alagil'in baharatlık olarak tasarladığı tahta bir kaşık.

 

Bu kaşıklar dekor amaçlı kullanılıyor değil mi?  

Kaşığı heykelleştirdiğim zaman dekor, fonksiyonuna yöneldiğimde ise yemek kaşığı olarak kullanılıyor.

 

Alagil'in Ortaya Dükkan'da satışa sunduğu akrilik boya çizimlerinden.

    

Ürün skalanda neler var?  
Ürün skalam değişkenlik gösteriyor. Her şeyi denemeye açım. Daha bu hafta bitkileri örerek birleştirmeye başladım mesela. Bu konuda geliştireceğim kendimi. Bir yandan da daha önce ürettiğim zeytin ağacından yüzükleri artık üretmiyorum. Genellikle farklı ağaçlardan düğmeler, çizimlerim, zeytin ağacından toka (hair pin), ağaç çerçeveler, tahta kaşık ve türevleri, sofra gereçleri ve heykel... İşlenmemiş, ham materyalleri kullanmayı seviyorum. Bazı tasarımcılar, ağaç yarıklarını epoksi malzemesiyle dolduruyorlar, ben o kimyasalları kullanmak istemiyorum.
 

Alagil'in zeytin ağacından yaptığı toka.

 

İlham aldığın tasarımcılar var mı? 

Gördüklerim elbette hafızamda kalıyordur, epey sanatçı takip ediyorum ancak ilham aldığım bir tasarımcı yok. Ben Ege Bölgesi'nden ve doğada var olandan besleniyorum ve yöresellikten hoşlanıyorum.

 

 

Alagil'in son üretiminden, servis tabakları.