Yapika ile İçindeki Sanatçıyı Özgür Bırak

Yapika Yaratıcı Yolculuklar Atölyesi ile içindeki sanatçıyı özgür bırak, ruhunu iyileştir ve kendini daha yakından tanı. Ben çöp adam bile çizemem diyorsan korkma, önemli olan güzel bir ürün çıkartmak yerine içindeki duyguları dışa vurmak. Daha fazlası röportajda, keyifli okumalar.

 

Kaynak: Yapika

Görselde Yaprak Hanım bir duvarın önünde kameraya doğru gülmektedir.

 

Çok sakin bir yapınız var. Bu sakinliğin psikoloji okumanızla bir alakası olabilir mi?  

Sanırım hem doğam da olduğu için sakinliğe yöneldim hem de psikoloji alanında çalışmak, sakinleşme halini güçlendiriyor.  

   

Yurt dışında eğitim almanın katkıları sizin için neler?  

Klinik psikoloji master'ını yurt dışında yaptım. İlk defa o kadar uzun süre yurt dışında kaldım. Bu süreç beni çok büyüttü diyebilirim çünkü o zamana kadar ailem ile kendi konfor alanımdaydım. Aslında bana en büyük katkısı varsayımlarımı değiştirmek oldu. Yani bildiğim dünyayı algılayışım değişti çünkü burada olan her şeyiher yerde aynı olduğunu düşünüyordum ama yurt dışına çıkınca orada yaşam tarzının, insanların, ilişkilerin, kuralların çok farklı olabildiğini gördüm ve bence bu durum bana özgürlük kattı. İlla ki belirli bir kalıpta hareket etmem gerekmediğini, yani biraz esnemeyi öğrendim, diyebilirim.      

Onun dışında psikoloji alanında yurt dışında okumak, Türkiye'de okumaktan farklı bir deneyimdi. Buradakinden çok daha fazla orada öğrencilere kıymet veriyorlardı. Hem de yoğun bir staj programıyla deneyimin kazanmaya başlıyorsunuz. Yurt dışını tercih etme sebeplerimden birisi daha terapi deneyimi kazanabileceğim, uygulama ağırlıklı bir programa kabul oluşumdu.     

 

 

 Kaynak: Yapika

Görselde bir çift el boyama işlemiyle uğraşmaktadır.

 

Yurt dışının sizi zorladığı alanlar nelerdi?  

İlk zamanlar sudan çıkmış balığa döndüm, diyebilirim. (Gülüşmeler) En basitinden markete gittiğimde hangi ürünü seçeceğimi bilmem bile öğrenmem gereken şeyler haline geldi. Bocalama, alışma dönemi oldu. İkincisi, ne kadar İngilizce biliyor olarak gitmiş olsam da hele ki psikoloji alanında çalışıyor olmak, kendi duygularını ifade etmek ve başkalarının duygularını çok iyi anlamaya, dinlemeye dair dilin derinliğini geliştirmek zordu. 7-8 ay aldı, gerçekten orada kendimi rahat ifade edilebilir hissetmem. O noktada da yaşadığım duyguları insanlara aktaramama stresi oldu dilin yetersizliği nedeniyle. Bu kısımlar benim için zordu ve tabi özlem her zaman oluyor ama her şeye rağmen hiçbir şeye değişmeyeceğim bir deneyimdi yurt dışında olduğum süreç.      

 

Sizce doğduğumuz coğrafya bizleri nasıl etkiliyor?  

Bence çok etkiliyor ama bunu zorunluluk ve çaresizlik gibi düşünmeyelim. Bizim varoluşumuza anne babalarımızdan başlayarak ve onların ailelerinden, geleneklerinden gelen pek çok katkı var. Dolayısıyla yaşadığımız yer hayatımızı etkiliyor, bizim kim olduğumuzu çok etkiliyor. Bir kültür, bir öz taşıyoruz ama bunun aşılamaz bir engel olduğunu düşünmüyorum. Hepsinin bir zenginlik olduğunu düşünüyorum. Benim gördüğüm ve deneyimlediğim kadarıyla hiçbir yerde hiçbir şey pürüzsüz ve kusursuz değil. Sadece baş ettiklerimizin niteliği, şekli ve görüntüsü değişiyor.       

 

Sizce aile coğrafyadan daha çok bizleri etkiliyor olabilir mi?  

Aile yapımız bize aktarılan bir miras aslındaOlayları bireysel bir yerden aldığımız zaman dışarıdaki birçok şeyi, birçok kişiyi suçlamaya meyilli olabiliyoruz. Annemin bana böyle davranmasının kendi çocukluğundan getirdiği bir şey var. Ananemin anneme öyle davranmasının da kendi çocukluğundan getirdiği bir şey var. Aile coğrafyadan daha belirleyici olabilir ama toplum da aileyi şekillendiriyor.      

 

Kaynak: Yapika

Görselde sulu boya ve kağıt vardır.

 

Sivil toplum örgütlerinde çalışmak nasıl bir deneyim?  

Çok güzel bir deneyimdi sivil toplum da çalışmak. Amerika dönüşümde bir terapist olarak çalışmaya başlayacağımı düşünürken bir anda kendimi TEGV'de buldum ve projelerden girdim deneyimin içine yani aslında terapist olarak çalışmadım. Çok güzel bir deneyimdi ilk defa Türkiye'yi bu kadar yakından tanıdım, gezdim, dolaştım. Çocuklarla olmak zaten başlı başına ayrı bir duygu. Bir de sivil toplumun yapısını görmekte benim için çok öğretici oldu. Bir sürü gönüllüyle çalıştım, pek çok insan tanıdım. Yoğun bir deneyimdi gönülden olmayınca yapılacak bir iş değil. Sivil toplumla bağım hala devam ediyor, şu anda İzmir'de EÇEV'e destek vermeye devam ediyorum, orası dabenim gönlümde ayrı bir yere sahip.   

   

Amerika'dan sonra Türkiye'de Türkiye'nin gerçekleriyle yüzleşmeye çalışmışsınız. Bunun acı ve adapte olması zor olan bir tarafı olmalı. Bu duygularının üzerinden nasıl geldiniz? Psikolog olmanın kendinize faydası oldu mu bu dönemlerde?  

Adaptasyon hiçbir zaman kolay değil. Bu bir süreç, bir düşüşü olduğu gibi bir çıkışı da var. Amerika'nın bana şöyle bir katkısı oldu. Orada sivil toplum ve gönüllük daha görünür ve hayatın içinde. Benim staj yaptığım yerlerden bir tanesi çok uygun ücret karşılığında terapi süreçleri yürüten bir kurumdu örneğin, Orada pek çok farklı sivil toplum kuruluşunun işleyişine, gönüllü aktivitelere şahit oldum. O yüzden Türkiye'ye dönünce bir sivil toplum kuruluşuyla çalışmak beni daha çok besledi ve büyüttü.     

 

 

 Kaynak: Yapika

Görselde bir sehpa üzerinde Yapika tanıtım borşürü ve kartvizitleri yer almaktadır. 

 

ZAMANLA KEŞFETTİM Kİ SANATÇI OLMASAM DA SANATI VE RESMİ KENDİ İYİLİĞİM İÇİN YAPABİLİRİM

 

Peki, sanat terapisi ile tanışmanız nasıl oldu?  

TEGV'den sonra Nisan Psikoloji Merkezi'nde gençlerle çalışmaya başladım. O sırada da kendi gelişimim için katıldığım gruplardan bir tanesinde sanat terapisini keşfettim ve benim için inanılmaz bir keşif oldu. Ben küçüklüğümden beri kendi çapımda resimle uğraşıyorum ama kendimi yetenekli konumda da görmedim ve zamanla keşfettim ki sanatçı olmasam da sanatı ve resmi kendi iyiliğim için yapabilirim. Sanat terapisiyle tanıştıktan sonra kendi seanslarıma da uygulamaya başladım.     

 

Türkiye'de köstek olma durumu hep var. Sanatçı gibi güzel resim yapamazsan bir sürü eleştiri kapıda bekliyor. Bu bilinç hakkında ne düşünüyorsunuz?  

Sanat deyince genellikle hep bir endişe hali var ve deneme, öğrenme alanımız yok. Genellikle ürettiğimiz şeyin iyi olmayacağından endişe ediyoruz, oysa ki sanat tam bir deneme yanılma alanı. İyi bir ürün için defalarca hoşunuza gitmeyen denemeler yapmanız gerekiyor. Genel olarak okuldan ve çevreden de bu konuda olumlu geri bildirimler, teşvikler almıyoruz bizim kültürümüzde böylece öğrenme alanımız da kalmıyor. Oysa estetik öğrenilen bir kavram, daha çok üreten bir toplum olsak daha çok takdir eden de bir toplum olurduk bu alanda. 

 

  

 Kaynak: Yapika

Görselde üç orta yaşlı hanım resim bir masanın etrafında oturmuş, resim ile ilgilenmektedirler.

 

Anadolu Jam, The Way of Council ve Şiddetsiz İletişim Atölyeleri'ne katılmadan önceki siz ve katıldıktan sonraki siz de farklılıklar neler?  

Aslında bu üç yaklaşımın özünde de aynı şey var bence, insanlarla ve yaşamla ilişkimizde önce kendimizi anlamak, kendimize dürüst olmak sonra da karşımızdakilerle bu dürüstlükle, maskesiz kendi gerçeğimizle iletişim kurmak. Kendi içimizde yaşadığımız duyguları genellikle dışarı aktaramıyoruz ya da görünmek istendiğini düşündüğümüz şekliyle aktarıyoruz. Anadolu Jam içinde yaşadığımız dünyaya dair dert ettiğimiz sorunları dönüştürebilmek için kendi içimize, ikili ilişkilerimize ve topluma aynı anda bakmak gerektiği fikrinden yola çıkıyor ve hiyerarşik olmayan iletişim yöntemleri kullanıyor. The Way of Council kadim bir çember geleneği, bu topraklarda da benzerleri olan, eski bir topluluk iletişim aracı, herkesin birbirini dinlediği ve ortaya ortak bir bilginin ya da anlayışın çıkabildiği bir alan. Şiddetsiz İletişim ise bence bu iki oluşumun da temelinde biraz var. Benim için insan ilişkilerine bakış açısını toptan değiştiren bir yakalaşım. Herhangi biri ile bir çatışma yaşadığımda karşımdakini suçlayarak başlamak yerine önce kendime bakıyorum, duygularıma ve bu duyguların altında yatan ihtiyaçlarıma bakıyorum, senin davranışının altındaki duyguyu ve ihtiyacı anlamaya çalışıyorum. Bu beni olaydan uzaklaştırıp kendime döndürüyor. Bunu fark ettiğimde o ihtiyacı illa seninle de karşılamak zorunda kalmıyorum ve böylece çözümlerimiz artıyor. Bütün bu deneyimler benim hem kendime hem de terapi sürecine dair varsayımlarımı değiştirdi ve mesleğim adına da çok güçlü araçlar sundu    

    

Resme hayran olan, resim çizmek isteyen birisi yeteneğim yokmuş, çöp adam bile çizemem dediği noktada siz devreye nasıl giriyorsunuz? Kendisine inancı olmayan bir insana inanç aşılıyor gibisiniz.  

Bu farklı şekillerde olabilir yani bu kişinin kapıdan nasıl gireceği ile alakalı çünkü ilk olması gereken şey kişinin cesaret etmeye karar verip adım atması. Mesela salı günleri stüdyo saatleri açıyorum, ben resim yapmak istiyorum ama cesaretim yok, yeteneğim olduğunu düşünmüyorum diyenler için ideal bir keşif alanı oluyor. Aslında resim yapmak için illa yeteneğe ya da bir bahaneye ihtiyacınız yok, sadece rahatlamak ve içinizi boşaltmak ya da kendinizi daha yakından tanımak için de resim yapabilirsiniz. Ben size bu alanı açıyorum. Resim yapmak bazen yalnızca o süreci yaşamak ve o süreçte yaşadığınız duyguları, engelleri, korkuları, hayatta yaşadığınız olaylara dair bir farkındalık kazanmak için de bir araç olabilir örneğin. 

 

Resim yaparken sohbet oluyor mu?  

Özellikle stüdyo saatlerinde ve grup çalışmalarında resim sürecinin içinde o kadar sohbet olmuyor, genelde herkesin o an kendi sürecine odaklanması, bir akışta olabilmesi önemli ama resim sürecinin sonunda kişinin ilk başta bu çalışmaya başlama amacı / sorusu ile ilişkili olarak resme birlikte bakıyoruz. Bireysel terapi seanslarında süreç biraz daha farklı ilerliyor, orada yaratıcı çalışmalarda bazen sürecin içinde konuşuyor, devam ettiriyor ya da dönüştürüyoruz. 

 

Sizce sanatla uğraşan insanlar daha duygusal oluyorlar mı?   

Pek çok insan duygusal olabilir ama biz bunu görmüyor olabiliriz. Sanatçı bunu gösterme cesaretine sahip birisi. Sanatçıyı sanatçı kılan da bu değil mi zaten?     

 

 

 Kaynak: Yapika

Görselde yerde minderler ve mum bulunmaktadır.

 

Mesleğinizi aile ilişkilerinde kullandığınız oluyor mu?  

Terzi kendi söküğünü dikemez. (Gülüşmeler) Evde psikolog olma şansım işin doğası gereği yok. Ancak, bir psikoloğun sahip olduğu en büyük kaynak kendisiyle çalışabiliyor olması. Benim kör noktalarım varsa sen bana o konularla geldiğinde ben seni göremem o yüzden bir psikoloğun kendiyle hiç bitmeyen bir öğrenme, gelişme süreci var. O yüzden de aldığımız eğitimlerin, katıldığımız çalışmaların sonu gelmiyor. Ev yaşantımda ise bunu şöyle kullanıyorum diyebilirim: Kendimi tanıdıkça biraz daha esnek ve şefkatli olabiliyorum hem kendime hem aileme karşı.   

 

Sitede yer alan yapikart kısmı ilgimi çekti. Kendi sanatını oyunlaştırma fikri nereden çıktı?  

Yaptığım şeyin yayılmasını seviyorum. İlham verici kartlar tasarladım mesela. Hatta iki arkadaşımla "Kalpten İşler" diye bir oluşumun içindeyiz, benim resimlerimi de kullanarak "Kalpten Sorular" diye bir kart destesi hazırlıyoruz mesela, içinde arkadaşlar arasında ya da eğitimlerde kullanıbilecek, daha yakın tanışmaya olanak veren sorular var. Başka ürünler de olsun istiyorum zamanla.   

 

Seanslar hakkında genel bilgi alabilir miyiz?  

Bir yandan Yapika'da bireysel seanslar terapi seansları uygulamaya da devam ediyorum. Benim terapi yaklaşımım; Gestalt Terapisi üzerine sanat terapisini de bu yaklaşımla uyguluyorum. İlla her seans resimle ya da sanatla çalışacağız diye bir kural yok, bazen yalnızca konuştuğumuz oluyor. Sanat ise bir araç bizim için o sırada dile gelmeyen şeyleri dışavurmanın, görünür kılmanın bir yolu. Dışavurumcu ifade için her zaman resim olmak zorunda da değil bazen hareket, yazı, ses gibi diğer unsurlar olabilir. Yine sanat terapisini de kullandığımız terapi grupları da açıyorum. Bu dönem Yakın İlişkiler üzerinde çalıştığımız bir grubu tamamlıyoruz. Yakında altı haftalık bir anne grubu açacağım. Bu gruplarda da çalıştığımız temada derinleşmek için sanat malzemelerini ve kili kullanıyoruz. Tek seferlik atölye çalışmaları var, Yaratıcılıkla Barışmak mesela yine yaratıcılığımızın önünde duran engellere dair farkındalık kazandırmak üzerine bir çalışma.   

 

Kaynak: Yapika

Görselde Yapika atölyesinin iç fotoğrafı yer almaktadır.

 

Blog kısmına herkes yazabiliyor mu?  

Hiç öyle bir şey düşünmedim. Blog kısmı aslında biraz benim niyetim. Hem sanat terapisi ile hem kendim ile ilgili şeyleri yazıp paylaşmak istiyorum ve biraz geriden geliyor, yetişemiyorum pek. Şu anda açık bir şey olmasını hayal etmedim ama kimbilir neden olmasın.     


Başka kişiler de Yapika’da atölye düzenleyebiliyor anladığım kadarıyla. Bu atölyeleri nasıl belirliyorsunuz? Gelen talepler üzerine mi, atölyeye inancına bağlı olarak mı?  

Birlikte çalıştığım kişiler var. Ayda bir Zehra Dönmez nefes atölyesi için İstanbul'dan geliyor. Onunla iyi bir birlikteliğimiz var. Hatta mayıs ayında Assos'ta sanat terapisi ve nefes çalışmalarını birleştirdiğimiz bir grup çalışması planlıyoruz. Onun dışında zaman zaman burayı başkalarına açıyorum ancak bu konuda mümkün olduğunca Yapika'nın ruhuyla tutarlı bir çizgide kalmaya çalışıyorum. Kişisel farkındalığın ön planda olduğu, kendimizle, başkalarıyla ve dünyayla bağları güçlendiren işler olmasını önemsiyorum, buradaki etkinliklerin.