11 Mar 2021
Kardelen Uysal

Zem Sesini Arıyor Kitabı Kendi Sesini Arayan Çocuklara Yardım Ediyor

Çocuk kitabı yazarı Bengisu Gençay, aynı zamanda dijital iletişimci ve eğitmen. Zem Sesini Arıyor adlı çocuk kitabında herkesin ses tonuna göre üç gruba ayrıldığı bir gezegende sesi olmadan doğan bir çocuğun maceralarını anlatıyor Gençay. Aslında bu kitap hem yetişkinlere hem çocuklara bir merhem niteliğinde zira yazarın kendisi bu kitabı kendi çocukluğuna borçlu olduğu bir kitap olarak tanımlıyor. Bitkilerden, ormanlardan, yazarın kedilerinden esinlenilmiş fantastik bir çocuk kitabı bu. Aynı zamanda çocukların zor zamanlarla baş etmesi için de bir pusula niteliğinde. 

 

Bengisu Gençay'la kitaba ilham olan kaynakları, gezdiği yerleri, yazma macerasını konuştuk. 

Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Çocuk kitabı yazarı, dijital iletişimci ve eğitmenim. Yani hayatım yazmakla ve anlatmakla geçiyor. 8 yaşımdan beri yazıyorum ama ilk kitap dosyamı tamamlama ve yayınevleriyle paylaşma cesareti bulmam uzun yıllarımı aldı. Bence en büyük korkumuz, hayallerimizin gerçekleşmesi. “Ya düşündüğüm kadar iyi değilsem?”, “Ya elimdekileri kaybedersem?” gibi kaygılar çoğunlukla yakamızı bırakmıyor çünkü gerçekleşmeyen mükemmeldir ve başarısızlık olasılığı yoktur.

Türkiye dışında, Hindistan ve Güney Amerika’da yaşadım, çalıştım. Bu deneyimler hayatta ve yazıda kendi sesimi arama macerama hâlâ çok büyük katkı sağlıyor.

Carlos Castaneda’yı okuyup Güney Amerika’ya gitmeye karar veriyorsunuz ve kitabınızı da Güney Amerika’dayken yazıyorsunuz. Castaneda’da sizi bu kadar etkileyen, yollara düşüren ne olmuştu?

Ben de pek çoğumuz gibi sihre, oyuna ve şiire fırsat tanımayan bir eğitim sistemiyle büyüdüm. Örneğin, ilkokuldayken sınavlara hazırlandığımız için tüm derslerimiz matematikti. Castaneda ve pek çok sanatçı, sistemin çarkları arasında nefessiz kalan ruhuma kurtuluş şansı verdi. Bunu söylerken bile gözlerim minnetle doluyor.

Castaneda, insanın akıldan ibaret olmadığını ve mantığın sandığımız gibi tüm sorularımıza cevap veremeyeceğini anlatır. Kitaplarında Güney Amerika yerlilerinin öğretileriyle bitkilerin gizemli özelliklerini keşfeder ve kendi ruhuyla karşılaşır. Ben de hayatın içinde kaybolduğumu hissettiğim bir dönemde 17 yaşından beri duyduğum bu çağrının peşine takıldım. İyi ki de öyle yapmışım.

Egzotik hayvan ve bitkilerden ilham alarak bir çocuk kitabı yazıyorsunuz. Ne oldu da bu esinlendiğiniz kaynaklar bir çocuk kitabına evrildi. Esinlendiklerinizin yetişkinlerin anlam dünyasında edebi açıdan bir karşılığı olabilir miydi?

Zem Sesini Arıyor, büyükler tarafından da çok sevilen bir kitap oldu. Çok sayıda yetişkin okurum bana kitabı hem kendilerinin hem de çocuklarının okuduğunu yazdı. Kitabın, çocuk kitabı kategorisinde olma sebebi ise içinde anlatılan sihirli gerçekliği en çok ciddiye alacak olanların çocuklar olmasıydı sanırım.

Herkesin ses tonuna göre üç gruba ayrıldığı bir gezegende bir çocuk, sesi olmadan doğuyor. Çocukların yaşam yolculuklarındaki mücadelelerine bir destek olma misyonu var mı kitapta?

Zem Sesini Arıyor, kendi çocukluğuma borçlu olduğum bir kitaptı. Öyle bir şey yazmak istedim ki kendimi çok yalnız hissettiğim 7-12 yaş aralığını şimdi yaşayan çocuklar, benzer çıkmazlarla daha iyi baş etsin.

Şu sıra, ilkokullarda gerçekleştirdiğimiz, Kendi Sesini Bulma Atölyeleri’nde kitabımın kahramanına benzeyen çok fazla çocuk olduğunu görüyorum. Bu hikayenin onları kendi seslerini keşfetme konusunda ne kadar cesaretlendirdiğini gördüğümde sevinçten zıp zıp zıplamak istiyorum. Zıplıyorum da...

Bu ücretsiz atölyeyi daha çok okulda gerçekleştirmek istiyoruz, bu röportaj aracılığıyla ilgilenen okullar olursa bana instagram.com/aliceinlatinland adresinden ulaşabileceklerini söylemek istiyorum.

Kitabınızı yazarken gördüklerinizden, duyduklarınızdan da ilham almışsınız, kedilerinizden de. Karakterlerin oluşumunda kedilerinizin de büyük bir rolü var. İlham kaynaklarınız kimi zaman gözünüzün önünde kimi zaman dünyanın bir diğer köşesinde. Bu süreçlerden, “buldum” dediğiniz anlardan bahseder misiniz?

Bu anlardan biri, kitabı Peru’da bulunan Kutsal Vadi’deki evimizin bahçesinde yazarken her gün ziyaretime gelen sinek kuşuydu. Onu hikayedeki Ham Hum kuşuna dönüştürdüm. Bir başkası, Amazon Ormanları’nda yağmur altında ilerlerken ayaklarımızı tutup bırakmayan ve ürkütücü sesler çıkaran çamurlardı. Onlar da Zem’in hapsolduğu haykıran çamurlara dönüştü. Zem, Do ve Tiz’in ormanda karşılaştığı farklı hayvanlar ise Uruguay’da bir çiftlikte gönüllü çalışırken karşıma çıkan ilginç kuş ve memeli çeşitlerinden yola çıkılarak yazıldı.

Bir de dediğiniz gibi kedim Hamur, Zem karakterine; dişi kedim Balım ise Do karakterine temel özelliklerini verdi. 

Yerleşik göçebelik dediğiniz bir dönemde Peru’da yaşarken yazacaklarınız için vakit bulmuşsunuz. Bu dönemde yazdığınız bir yazıda “Neye inanacağını, güveneceğini bilmeyen, sürekli önlemler almaya, güvende olmaya çalışan korku dolu bir akıl hangimizin işine yarar?” diyorsunuz. Bu süreçte belirsizlikle yaşamak, cesaret etmek yazı yazmanızda ne kadar etkili oldu?

“Boşluğa düşmeyiz, düşemeyiz hiç çünkü boşluktayızdır zaten” diye bir dizesi var Oruç Aruoba’nın, yoldayken tam da bunu anladım. Hayatı belirleyebiliyormuşuz gibi bir illüzyon yaşıyoruz. Ama adı üstünde, bu bir yanılsama. Bunun en iyi kanıtı da pandemi oldu sanırım.

Belirsizlikle bu kadar net burun buruna gelmek endişelerimi artıracağına azalttı. Doğurma cesareti verdi! Önce kitabımı sonra oğlumu doğurdum. Akılla değil akışla yol almaya çabalıyorum yani.

Şu anda üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?

Evet! Çok heyecan duyduğum bir hikayem kitaba dönüşüyor. Yine içinde fantastik öğeler ve doğa var. Benden geriye tek bir cümle kalacaksa, bu yeni kitabın temel söylemi kalsın isterim. Onu, çocuklarla buluşturmayı çok önemsiyorum. Şu an yayınevim farklı çizerlerle denemeler yapıyor.

Bengisu Gençay'ı Instagram hesabından takip edebilirsiniz.