20 Ara 2016
Otuzbeşlik

Avradinova - Edepsiz olun!

Gülsün Öykü Doğan kimdir?
 
5 Şubat 1982 İzmir’de doğdum. İlk ve orta eğitim hayatım Ankara’da geçti. Üniversiteyi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. iktisat bölümünde okudum. 2006 yılında mezun olduktan sonra Ankara’ya dönüş yaptım. Bir tanıdığımızdan photoshop dersleri almaya başlamamla her şey gelişmeye başladı. Ufak tefek grafik tasarım işleri ile uğraştıktan sonra grafik tasarımdan pek keyif almadığımı ve sadece çizim yapmak istediğimi fark ettim. 2011 yılında 1000 Volt Post Prodüksiyon şirketinde görsel efekt asistanlığı için çıkan bir fırsat sonucu apar topar İstanbul’a taşındım. Yaklaşık sekiz–dokuz ay görsel efekt asistanlığından sonra animasyon departmanına sızmayı başardım fakat her şey tam güzel gibi olabilecekken işten atıldım. Aslında bir bakıma başıma gelen en iyi şeylerden biriydi bu! Böylece gerçekten ne istediğime odaklanabildim… Çizim yapmak!
Şimdi “arthereistanbul” isimli oluşumda çalışıyorum, daha ne olsun.(gülüyor)


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Neden resim? Şaka şaka! Resim yapmaya başlamanız, bu istek, yetenek? hikayesini anlatır mısınız?
 
Biraz klişe gibi olacak ama çocukluğumdan beri resme karşı ayrı bir ilgim, sevgim vardı. İlkokuldayken annemin heykeltraş arkadaşı (ki benim için oldukça önemli biridir) hayal gücüme ket vuracağı için okuldaki resim derslerine katılmama engel olmak istemişti. Zira haklıydı da, kendimce resimlediğim mor çatılı evlerin yerini kiremit renkli evler aldı bir süre sonra... Eğitim sistemimizde pek hayal gücüne destek yok ve yoktu taaa o zamanlarda da! İlk ve orta eğitim boyunca az çok resim yaptım liseye geçiş bir felaketti, daha doğrusu üniversite sınavına hazırlık dönemi! Resim falan yalan oldu...
 
Sizi resim alanında destekleyen özel birisi ya da birileri var mıydı?
En yakın arkadaşım Mercan… Çok severdi çizdiğim şeyleri, bakış açımı… İlk destekçim odur diyebilirim.
 
İdolüm diyebileceğin ünlü ressam? Bunun dışında başka sanat dallarından sevdiğin ilgi duyduğun sanatçılar var mı?
 
Frida Kahlo’nun yeri bir ayrıdır tabi içimde…Picasso, Miro, Toulouse Lautrec..Ayrıca edebiyattan da fazlasıyla besleniyorum. Virginia Woolf, Ingeborg Bachmann, Emile Zola, Orhan Veli, Oğuz Atay, ohooo saymakla bitmez… Sonra vazgeçemediğim çocukluk kahramanlarım Samed Behrengi, Piyale Madra, Sempe ve Gosciny, Roald Dahl… Daha o kadar çok isim çıkar ki aslında ama düşünmek lazım işte…
Mesela Levent Gönenç’ in “Zamanın Çizgili Tarihi” beni ben yapan kitaplardan biridir!
 
Tarzını nasıl tanımlıyorsun ve çalışmalarında vermek istediğin şey nedir? Mesaj verme kaygısı taşıyor musun?
 
Edepsiz kadınlar çiziyorum ben, her zaman olmasa da genelde böyle. Yani edepsizlik nasıl algılanıyorsa işte... Vajina kelimesini duyunca rahatsız olan insanlarla birlikte yaşıyoruz en nihayetinde, edepsiz olmak direnişin en güzel yolu bence bu ülkede.
Çok kafiyeli konuştum bundan da bir iş çıkar gibi! Bir de kendi günlüğümü tutuyor gibiyim çoğu çizgimde... Kelimelerle anlatmak zor çoğu zaman benim için, kelimlerle çizgileri karıştırıp ortalığa bırakıyorum güzel oluyor.
 
Resim yaratım sürecini bizlerle paylaşır mısın?

Bazen çok sakin bazen çok hareketli bir süreç olabiliyor, ruh haline göre... Çok yavaş çalışıyorum bazen bunaltıcı olabiliyor bu kendim için... Aşırı küçük detaylarda boğulabiliyorum, en azından son zamanlarda böyle hissetmeye başladım diyebilirim.
Bir yandan da aşırı seviyorum o küçük detaylara küçük ayrıntılar saklamayı, çelişkili durumlar işte!
 
Yeni projeler var mı?
 
Kadınlar, bir sürü kadınlar çizmeye devam edeceğim sanırım…
Çıplak kadınlar… vajina kelimesinden utanılmadığını görünceye kadar inadına memeli, popolu, edepsiz kadınlar çizmeye devam edeceğim! Araya edepsiz adamlar da sokabilirim tabi.(gülüyor)
 
Son olarak  söylemek istedikleriniz?
Edepsiz olun direnin!!