12 Nis 2019
Otuzbeşlik

Edin Aslantürk ile Müzik Üzerine

Müziğiyle Dubai'de kendisine dinleyici kitlesi yaratmış Edin Aslantürk, müzisyen olmasaydı ne olurdu? Edin Bey'in Dubai'ye gitme hikayesi nasıl gerçekleşmiş? Dubai müzik anlamında kendisine neler katmış? Türk ve Dubai dinleyicileri arasındaki farklar neler? Edin Bey ile samimi bir sohbet gerçekleştirdik, keyifli okumalar.

Çok güzel ve değişik bir adınız var. Edin’in anlamı nedir? İsminizin Edin olmasının bir hikayesi var mı? 

Öncelikle Dubai'den tüm www.otuzbeslik.com takipçilerine, okurlarına, izleyicilerine ve sizin aracılığınız ile benim için dünyanın en güzel şehri İzmir'e ve İzmirlilere hasret dolu selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum. Çok özlüyorum. 

Adımın ilginç hikayesi; beş ablamdan sonra doğan, ailenin altıncı üyesi olan abimin koyduğu isim. Doğmadan hemen önce evimizin tadilatını yapan Nedim Ustaya iki yaşındaki abim Nedim diyemeyip Edin diyormuş. Anne Babama da "eğer bir kardeşim olursa (-ki o zamanlar ultrason yok) adını Edin koyalım" demiş. E altı kızdan sonra gelen bir erkek evladın sözü de kanun gibi olunca adım Edin olmuş. Ben de senelerce bir anlam aradım ve Edin- Edinmek- Sahip olmak gibi bir anlam yükledim adıma. Ama adımdan memnunum. Doğuştan sahne adı gibi bir şey olmuş. 

Eğitim hayatınızdan bahsedebilir misiniz? 

Konservatuvar okuma hayali ve sevdasıyla liseden sonra üniversite için diğer hiçbir branş ile ilgilenmedim. Gece gündüz çalıştım fakat konservatuarı kazanamadım. Biliyorsunuz bu okullara yetenek sınavı ile alıyorlar. Yetenekli değildim ki olmadı demek... İki kez hayal ve sevdayla deneyip konservatuvarı kazanamayınca kazananlara okul yolu, bana alaylı olma yolları göründü. 

Müzisyenliğe geçişiniz nasıl oldu? 

Aslında çocukluğumdan beri müziğin içindeydim. Mahallede arkadaşlarım ve ebeveynlerimiz arasında sürekli şarkılar söylerdim. 12 yaşımda, 1981 yazında sokak düğünlerindeki orkestralarda hevesle def, darbuka çalarak başlamıştım. Sonra bağlama çalmaya başladım. Türküler, türkülerimiz...  Lise yıllarımda ise tamamen batı müziği ile ilgilenmeye başladım. Dire Straits (Mark Knopfler), Pink Floyd, Bon Jovi dinler; İzmir Devlet Opera ve Balesi Elhamra sahnesindeki tüm oyunları takip eder birçoğunu da izlerdim. Büyülenirdim. (Hatta burada Dubai Opera'daki eserleri de takip ediyorum. Muhteşem bir sahne var). Ama konservatuarı kazanamayınca abimin müteşebbisliği ile kendi orkestramızı kurup, hayallerimin tam zıttı bir müzik tarzıyla müzisyenliğe geçmiş oldum.   

Anladığım kadarıyla hayatınızın bir kısmı Dubai’de geçiyor. Bunun özel bir sebebi var mı? 

Bunun cevabını biraz uzatıp hikayeleştireyim. Ben 2001 senesinin ekim ayında evlenip sahneleri bırakmıştım. Ticarete atılıp ekonomik krizler derken (sanırım aslında ticaret benim işim değil) birkaç kez kaybedince dokuz yıl sonra tekrar müziğe geri döndüm ki en iyi bildiğim ve sevdiğim iş müzik. Fakat her şey çok değişmişti. Sahneler, konuklar, sanatçılar... Çok değişmişti. Birkaç bestem, şarkım ve eski dostlarım dışında beni bilen yoktu. Unutulmuştum. Açıkçası senelerce çalıştığım Alsancak'ta gönlüme göre iş bulamadım desem yeridir. Çünkü sistem çok değişmişti ve mevcut sistem beni sanki kabul etmeyip dışarı atıyordu. Seneler önce elimden bıraktığım udumu tekrar elime aldım ve sıfırdan başladım. Bu süre içinde geçmişten gelen iş ciddiyetimden, sahneye, konuklarıma ve işime olan saygımı, başarılı olma heyecanımı hep korudum ve tekrar nezih müesseselerde, nezih konuklara şarkı söylemeye başladım. Çok uzatmayayım, Dört yıl önce beni sahnede gören bir konuğum bana Dubai kapısını açtı. Açtı ama ben gelmek istemedim. Çünkü artık sahne adına hemen her şey yoluna girmişti (evliliğimin bitmesi dışında). Fakat neden olmasın? En azından bir haftalık tatil olsun diyerek Dubai'ye geldiğimde o bir haftalık tatil zihniyetim bir aylık sahne çalışmasına dönüştü. Her şey çok değişti. 

 

O dönem ben Dubai'ye, Bosporus Turkish Restaurant'a geldiğimde halihazırda üç müzisyen vardı. Bana eşlik eden müzisyenlerin yaptıkları müzik bana göre zayıf bir repertuar ve bizim kültürümüzü, ülkemizdeki müzik zenginliğini kesinlikle anlatmıyordu. Buradaki halkların bizim müziğimizin sadece birkaç sanatçıdan ve köşe başı birahanelerinde çalınan müziklerden ibaret olmadığını bilmeleri gerekiyordu. Bunu değiştirmem gerektiğini düşündüm ve kolay olmasa da değiştirdim. Hatta burada davet üzerine American University of Emirates'te Antropoloji Bölümü öğrencilerine Türk müziğinin, Türk ve Dünya Kültürüne Etkileri konulu bir toplantıya konuşmacı olarak katılıp bunları anlattım. 

 

Bir de ülkemizi çok iyi tanımıyorlar. Hemen herkes biliyor ama tanımıyor. Yani aslında örneğin sadece İstanbul, Yalova, Antalya, biraz İzmir. Ya da daha önemlisi Mustafa Kemal Atatürk. Biliyorlar ama tanımıyorlar. Bunun bir kültürel mesele olduğunu düşünüyorum. Bu konularda bir köprü görevi üstlenip bilgilendiriyorum. Aynı biçimde Türkiye'ye geldiğimde de buradaki yaşamı anlatıyorum. 

 

Ayrıca kızımın Türkiye'deki geleceği, eğitim hayatı konularında az zamanda daha çok şey yapabilecektim ve bu gibi sebepler... Kısacası Dubai ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki hayatım benim için elbette bir vizyon ama aynı zamanda misyon. 

Dubai size müzikal anlamda neler kattı? 

Öğrenmenin yaşı yok. Müzik bilgimi geliştiriyorum. Mesela bu bölgedeki müziği ve müzik kültürünü bildiğimi sanıyordum ama çok daha derin ve etkili bir müzik kültürü olduğunu öğrendim. Çok fazla şarkının ülkemiz ile Arap ülkeleri arasında ciddi bir köprü olduğunu gördüm. Birçok Türk şarkısının Arapça'ya ve başka dillere çevrilip söylendiği (Sezen Aksu-Ah İstanbul, İbrahim Tatlıses-Aramam vb) gibi Türk melodileri olduğunu sandığımız birçok şarkının da (Ada Sahilleri, Erkin Koray-Şaşkın, Ajda Pekkan-Tanrı Misafiri vb) aslında Arap ve başka ülke müzikleri olduğunu öğrendim. 

Bir de açık konuşayım; ben sahnemde hep değişik dillerde şarkılar söylemek istemişimdir. Bunun çok azını ülkemizde zaman zaman yapabiliyordum. Ama burada o konuda çok daha rahat ve özgürüm. Aynı akşamda Arapça, Farsça, İngilizce, İspanyolca, Azerice, Ermenice, Kürtçe, Yunanca şarkıları söyleyip Türk Dizi müzikleri ile ilgiyi toplayıp Erik Dalı ile coşturup Şıkıdım ile göbek attırıp sonrasında ruhumu bir derin şarkıya teslim edebiliyorum. Çok yoruluyorum ama farklı dillerde şarkılar söyleyebiliyorum. Dubai bana bunları daha rahat yapabilme imkanını kattı diyebilirim. 

Dubai'deki dinleyicilerle Türkiye'deki dinleyiciler arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir? 

Şimdi bakın, öncelikle Dubai'deki dinleyiciler dediğimiz zaman, dünyanın her yerinden millet var burada. Aklınıza neresi gelirse. Çoğunluk elbette Arap. Benzerliğe gelince; hangi milletten olursa olsun hareketli müzikte coşar, yavaş müzikte duygulanır. Ağır müziği uzatırsanız canı sıkılır. Eğer Arap halkı ile ilgili benzerlik dersek, müzik kültürü birbirine çok yakın. Kullanılan enstrümanlar da aynı. Örneğin bizde Halay var, onlarda da halay var adına Debka diyorlar. Oryantal dansöz, bizde de var onlarda da var. Birbirine çok yakın müziklerle eğlenmeyi seviyoruz. Farklılıklar konusunda en büyük farklılık tabii ki dil. Dilimizi çok seviyorlar ama bilmiyorlar. Bu benim için de Türkçe şarkıların duygusunu vermek ve sürekli ilgiyi diri tutmak açısından bazen zor oluyor. Giyim kuşam farklılığımız var. Ama şunu da belirteyim giyim konusunda herkes özgür. 

Örnek aldığınız ve tanışmak istediğiniz bir sanatçı var mı? 

Daha önce de söylediğim gibi lise yıllarımda ve tereddütsüz halen bir Mark Knopfler hayranıyım. Londra'da yaşıyor. Onunla tanışmayı çok istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Londra ve Manchester'dan iki ayrı program teklifi aldım. Önümüzdeki aylarda Londra'da bir sahne çalışmam olacak gibi görünüyor. Eğer olursa bu şansı değerlendirip Mark Knopfler ile tanışma imkanım olur diye düşünüyorum.  Bir de rahmetli Barış Manço ile tanışmak isterdim. 

Bugüne kadar gelmiş geçmiş müzisyenlerden bir tanesiyle çalışma şansınız olsa hangisiyle çalışmak isterdiniz? 

Mark Knopfler. Zaten onun şarkılarıyla ilgili bir projem var. Bu yıl sonuna kalmadan dinlersiniz. Türkiye'den de Barış Manço. 

Söz ve müziğin size ait olduğu ‘Gece Kızı’ çalışmanız çok beğenildi. Size bu şarkıyı yazdırtan hangi duyguydu? 

Ben müzikli müesseselerde her şeyin en iyi, açık ve net sahneden göründüğünü düşünürüm. Sahnemden gördüklerimin bir parçasıdır Gece Kızı. Bir aşktır Gece Kızı, sevmektir, gözlerinin içinde kaybolmaktır. Pişmanlık, mecburiyet, özlemektir, bir hasrettir Gece Kızı. Gece Kızı zannetmektir biraz da.  

Şarkılarınızı bestelerken nelerden yararlanıyorsunuz? 

Yaşadıklarımdan. Yaşadıklarımın bana kattığı duygulardan. 

Görüyorum ki ‘sevda’ şarkılarınızın birçoğunda öncelikli. Sizin için sevgi nedir? 

Valla benim hayatımın anlamıdır sevgi. Ruhumun genç kalmasıdır. Bu yüzden paylaşmayı seviyorum, nankörlüğü sevmiyorum. İlgi göstermeyi seviyorum. Dokunmayı seviyorum. Gülümsemeyi seviyorum. Mutlu etmeyi seviyorum. Mutlu olmayı da seviyorum. Hainliği sevmiyorum. Bunların sevginin şemsiyesi altında olduğunu düşünüyorum. 

Müzisyen olmasaydınız sizce hangi mesleği yapıyor olurdunuz? 

Tiyatrocu olurdum herhalde ya da felsefe alanında bir şeyler. Belki de reklamcı, yazar ya da hiçbir şey çünkü müziği bıraktığım senelerde hiçbir şey olamamıştım. Müziğe geri döndüm. 

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

Dubai için... Güvenliğin, saygının, hak ve eşitliğin olduğu bir emirlik. Dininizi, dilinizi, ırkınızı, fikrinizi, hayatınızı rahatlıkla yaşayabileceğiniz bir emirlik. Görülmesi gereken bir yer. Sistem olarak birçok konuda Avrupa şehirlerinin önünde. İmkanınız varsa Birleşik Arap Emirlikleri ve bölge ülkeleri hakkında bilgi edinin. Bu vesileyle Arap halkını da daha iyi tanımış olacaksınız. Buna bağlı olarak şunu söylemek istiyorum özellikle genç nesle... Lütfen bol bol kitap okuyun, lütfen dil öğrenin, coğrafyayı öğrenin, kültürleri inceleyin, araştırın, sorgulayın. Mümkünse bir enstrüman çalın. Ud, gitar, keman, darbuka, davul, flüt. Hiç fark etmez. Tabii ki aşık da olun, maça gidin, çimlere uzanın, gökyüzüne bakın, şarkı söyleyin. Ama mutlaka kitap okuyun. 

 

Müzik için...  

Buradaki sahnemin Türkiye'deki sahneler gibi kolay olmadığını söylemeliyim. Alkol olmayan, yemek, alkolsüz içecekler ve nargile üzerine kurulu bir restoranda dilinizi bilmeyen konukları eğlendirmek ve hep dikkati üzerinizde toplamak kolay değil. Oysa alkol olan bir eğlence yerinde bir bilemedin ikinci kadehten sonra her şey çok daha kolay oluyor. 

 

Türkiye için...  

Bir başkadır benim güzel ve yalnız memleketim. 

 

İzmir için...  

Bir Anı: Üç ay önce Mısır'a, Kahire'ye gittim. Giderken bana buradaki birkaç dostum şanslı olduğumu çünkü Kahire ve Mısır'ı göreceğimi söylediler. Fakat bir Türk arkadaşım da onlara dedi ki, "Edin İzmirli..."    

Benim için İzmir dünyanın en güzel şehri. İzmir...