01 May 2019
Kardelen Uysal

Hamdi Akatay: "Mozart Yaşasaydı Bu Orkestrayı Çok Severdi"

Hamdi Akatay elleri birbirinin üzerinde gülümseyerek kameraya poz veriyor. Altında kot pantolon, üzerinde gri ceket, boynunda turuncu bir şal var.

 

Tepecik Filarmoni Orkestrası şefi Hamdi Akatay’la görüştük. Hamdi Akatay dünyaca ünlü isimlerle çalışmış başarılı bir müzisyen ancak sadece müzisyen değil. Onun bir misyonu var; gettolarda yaşayan tüm katmanları bir araya getirmek istiyor. İlle de Mozart Olsun projesi ile bestecinin parçalarını yorumlayan orkestra, dünyaca ünlü büyük ustaların senfonilerinilerinin etnik müziğe uygun taraflarını alıp bunları işlemeye devam edecek; onları da ‘bizden biri’ haline getirecek.

Akatay ile Roman halkından, Tenekeli Mahallesi’nin günlük yaşamından, Kings of The Darbuka projesinden bahsettik. Bir de güzel haberimiz var. İlk kez Roman Karnavalı geliyor; Romanival. 4 Mayıs’ta Arena’da gerçekleşecek etkinlikte birbirinden değerli müzisyenlerle Hıdrellez’i kutlayacağız. Hamdi Akatay’ı Instagram ve web sitesinden takip edebilirsiniz.  Belirtmeden geçemeyeceğim, kendisi çok hoş sobet, kibar ve mütevazı bir sanatçı. 

 

Roman olmak sadece çiçek satmak, fal bakmak değildir denmişsiniz. Nedir Roman olmak?

Yaradan Roman halkını müzik konusunda 1-0 önde başlatmış ama sosyal konularda 2-0 mağlup başlıyoruz hayata.  Evet, Roman deyince akla fal bakmak, çiçek satmak vs geliyor. Türkiye ve dünya genelinde müzik açısından çok başarılı gençlerimiz var. Tepecik Filarmoni Orkestrası dünyanın en zor müziğini yapan bir grup mesela.

Türkiye’de Roman müziği denince akla goygoy müziği geliyor. Oysa Makedonya’da bu konu ile ilgili cidi bir repertuar arşivi bulunuyor. Çalışmalarımızdan biri de Makedonya’ya gidip gerçek Roman müzik arşivini Türkiye’ye getirmek. Bu müziğin tüm platformlarını içeren bir repertuar olacak.

 

 

Hala ayrımcılık yapıldığını Romanlar’ın konservatuara alınmadığını söylemişsiniz. Bunun nedeni ne? Bu ön yargılar nasıl kırılır?

Kendi toplumumu kötülemek istemiyorum; bu çift taraflı bir durum. Bizim toplumumuz okumayı sevmiyor, direkt konuya dahil olmak istiyor. Müzik de dahil olmak pek çok konuda eğitime ihtiyacı var. Biz şanslıydık, büyük ustalarla aynı kilometreleri yaptığımız için kestirme yoldan gittik. Babamın da müzisyen olması nedeniyle büyük ustalarla çalışarak yolumuzu kısalttık. Umarım ilerleyen zamanlarda bir kimlik ayrımı yapılmadan, “Aa bu Roman almayalım.” demeyecek akademisyenlerimizle yola devam ederiz. 

 

Halkın bu konuda yapabileceği bir şeyler var mı?

Bizim de halkın da yapabileceği pek çok şey var. Gettolarda yaşayan insanlar yaşam standartları düşük olduğu için agresifleşiyorlar. Roman toplumu tabii ki bunların başında geliyor. Gettolarda yaşayan göçmen vatandaşlarımız da var. Dominant olarak gözüken ise Roman toplumu. Getto deyince akla Türkiye’de Romanlar geliyor. İnsanların aklına “Romanlar ya uyuşturucu satar ya hırsızlık yapar ya da eline bir alet alır Kordon’da çalgıcılık yapar” gibi ihtimaller geliyor. Aslında böyle değil. Biz üstümüze düşen görevleri toplum olarak yerine getirirsek Roman vatandaşlarımız da üstlerine düşen görevleri yerine getirirlerse her şey yoluna girer. Biz bu toplumun çok güzel bir rengiyiz, bunu herkes kabul ediyor.

Ben 5 sene önce memleketime döndüğümde herkes “Sizi çok seviyoruz, siz çok iyi insanlarsınız ama şöyle durun” denilen çok toplantıya katıldım. E iyi de seviyorsunuz ne yapıyorsunuz? Yapılması için çaba sarf edilmiyor. İsmini vermek istemediğim, kurumsal dünyanın içerisinde yer alan insanlarla pek çok toplantı yaptım. Müzik alanında bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, ben öyle aman aman zengin bir insan değilim ama hayallerimin peşinden koşan bir insan olduğum için tüm ekonomik kaygılarımı İstanbul’da bırakıp İzmir’e geldim. Dönme amacım sadece Romanlar değildi. Gettolarda yaşayan tüm etnik katmanları bir araya getirmekti. O mozaiğin her alanından yararlanmak istiyorum. Getto bölgesinde yaşayan başarılı çocukları bir araya toplamak amacım. Filarmoni 125 kişiden oluşan bir topluluk, biz 12 kişiyiz. Altta çalışan 30 kişilik bir ekip daha var. Onlar da sadece Roman değil, Laz, Çerkes, Arap, Kürt… Pek çok renkten oluşuyor. Benim yapmak istediğim Türkiye Cumhuriyeti Etnik Filarmoni Orkestrasını kurmak. O yüzden gençlerimiz alttan çalışıyor, sizin aracılığınızla da bizleri yöneten insanlara sesimizi duyururuz diye umut ediyorum.

 

 

Royal Filarmoni, Berlin Filarmoni’de çaldınız, pek çok ünlü sanatçıya sahnede eşlik ettiniz. En unutamadığınız, “Ah bir daha çalsam!” dediğiniz yer neresiydi?

Tepecik Filarmoni Orkestrası (Gülüyor). Onlarla çaldığım zaman kendimi 5 cm yukarıda hissediyorum. Çok iyi çalıyorlar, çok iyi müzisyenler. Tabii ki Tarkan, Sezen Aksu, Sibel Can, İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, ismini sayamadığım yurt içi ve yurt dışında çok  önemli sanatçılar var.

Tepecik Filarmoni Orkestrası’yla, caz, Anadolu müziği, Klasik Türk ve Batı müziğini içinde barındıran zor bir müzik yapıyoruz. Biz sadece aletlerle Mozart’ın müziğini değiştirmedik, notalarla da, armonik yapısıyla da oynadık. Orada Mozart’a bir Roman bıyığı, beni yapmamın nedeni de oydu; biz onu kendimizden belledik. Onu biz yaptık. Mozart yaşasaydı bu grubu çok severdi. Biz sadece enstrümanlarla değil, Mozart’ın kendi dokusuyla da oynadık.

 

Sadece Hıdrellez’de değil normalde de insanların Tenekeli Mahallesi’ne gelmesini istiyorsunuz. İnsanlar tehlikeli diye korkuyorlar. Normal yaşantısı nasıldır Tenekeli’nin?

Tenekeli’nin uyanma saatleri, akşam yemeği saatleri daha farklıdır. Yemek kültürünün dokusu farklıdır çünkü biz Balkan göçmeniyiz, çoğumuz Yunanistan ve Yugoslavya’dan geldiğimiz için Yugoslavya ve Yunan yemekleriyle hemen hemen aynı yemek kültürüne sahibiz.

Mahallenin yaşanması gerektiğine inanıyorum. Bizim orayı büyük bir kültür platformu haline getirmemiz lazım. Örneğin İşçiler Caddesi’nin canlı renklerle pırıl pırıl olmasını istiyorum, kültür merkezi yapılmasını istiyorum. Mahallede eğitimsiz tiyatro yapan arkadaşlarımız var. Onları izleseniz gerçekten Cem Yılmaz’dan pek farkları olmadığını görürsünüz. Çok yetenekli arkadaşlarımız var. Eski Kemer İstasyonu’nu bi Roman Enstitüsü yapmak istiyoruz. Umarım yönetimler sesimize kulak verir de bunu da hallederiz; ben de misyonumu tamamlamış olurum.

 

İlle de Mozart Olsun projesinin afişi yer almakta. Mozart'ı Romanlar'a has bir bıyık ve ben ile görüyoruz. Mozart in a Gypsy way yazıyor afiş üzerinde. 

 

Ayrımcılığa müzikle isyan ederken İlle de Mozart Olsun adlı bir proje başlattınız. Neden özellikle Mozart’ı yorumlamak istediniz?

Dünyanın en zor müzisyeni. Bunu ne kadar kolay bir biçimde başardığımızı göstermek için seçtik. Arkasından Bach, Schubert, Beethoven, Chopin gelecek. Bu durdurulamayan bir his çünkü büyük ustaların senfonilerinilerinin etknik müziğe uygun taraflarını alıp bunları işlemeye devam edeceğiz. Uzun soluklu bir proje, büyük bestecilerle devam edecek. Türkiye Cumhuriyeti Etknik Filarmoni Orkestrası’nı kurduğumuzda repertuarımızın özel bir repertuar olacacağını biliyorum. Doğu ile Batı’yı aynı anda çalabilen bir orkestra kurmak istiyoruz, umarım gerçekleştirebiliriz.

 

Hamdi Akatay Sahne Sanatları Prodüksiyon Şirketi kurdunuz. Neler planlıyorsunuz?

Önceliğimiz gençler. Tüm müzik katmanlarını içinde barındıran ama önceliği gençler olan, alan bulamayan yetenekli gençlerin alan bulmasını sağlayacak bir proje bu. Biz bu gençleri araştırıyoruz. Solist arkadaşlarımız da bizimle çalışmak istiyor. Bir projenin katmanı olmak, parçası olmak insanlara iyi geliyor. Yalnızca gettoda yaşayan gençlere değil, lüks semtlerdeki gençler de gelip bizimle iş yapabilir diye düşünüyorum.

 

9/8 Doğmak (Born Into 9/8) TRAILER from RCTV Yaşar University on Vimeo.

 

9/8 Doğmak adlı belgesel uluslararası alanda ödül kazandı. Çekimler nasıldı?

Çekimler çok keyifliydi. Bizi tanımayan gençler ve film yönetmenleri gelip belgesel çektiler. Onlar geldiğinde birkaç gün içinde mahalleli oluyor. Başta mahalleye girmeye korkuyorlar, sonra mahalleden çıkmak bilmiyorlar. Çok keyifli oluyor. İşte bunu anlatmak lazım. En büyük problem bizim kendimizi dışarı ifade edemememiz. Bizi insanlar tanıyınca çok seviyor.

 

Bunun için yapmayı düşündüğünüz bir şey var mı? İnsanların sizi tanımaları için?

Belki ileride Bir Kahvemi İçer Misin? Diye bir projem var. İnsanları ziyarete gitmek, onları mahallemizde ağırlamak  gibi bir şey düşünüyoruz. Toplumumuzu anlatmak üzerine bir proje bu. İnsanlar bizi eğlenceli ama tehlikeli insanlar olarak görüyorlar ama öyle değil. Gelip tanımaları lazım.

 

Kings of The Darbuka projesinden bahseder misiniz?

Bildiğiniz gibi artık dünyanın tüm starları darbukayı sahnelerinde ve albümlerinde kullanmaya başladılar. Sting, Beyonce, Shakira gibi yıldızlar kullanıyorlar. 88 adet olan Anadolu ve Türk coğrafyasının ritmlerini 430’a çıkardım 30 yıllık bir çalışmayla.  Buna bir kimlik çıkardık. Darbukayı çaldığınızda hangi parmağınızla vuracağınıza kadar şifrelendirdik. Biz bu çalışmayı sunduk. Maalesef Berkeley’de, Royal Academy’de müfredata giren kitap Türkiye’de hala müfredata girmedi. Sebebi kurumsal kimlik altında çalışan perküsyoncu arkadaşların hala kitabı çözememesi. Onlar çalmayı ve öğretmeyi öğrenirse bu kitap yayınlanacak diye düşünüyorum. Onları yermek de istemiyorum. O insanlar da aylıklarını alıyorlar, kırk yıldır çaldıkları ölçülerin önüne arkasına bir virgül koymadan devam ediyorlar. Bu konuda da dünyada takipçilerimiz var. İlerleyen zamanlarda web sitesi üzerinden dünyaya calı olarak ders vereceğiz. http://www.hamdiakatay.com/ üzerinden ulaşılabilir olacak.

Çok emek verdik. King of The Darbuka benim olmazsa olmaz projelerimden biri. Türkiye’nin ve dünyanın en büyük darbuka üstadlarını bir araya topladık. Said Artist, Mısırlı Ahmet, Levent Yıldırım, Cengiz Ercümer, Mehmet Akatay, Memduh Akatay, Yunus Çamlı gibi çok önemli değerlerimiz var. Çalışmamız devam ediyor. Bu bir halk çalgısı. İnanın sizin kucağınıza da versek 9/8’lik çalarsınız.

Bu darbuka kimliğiyle ilgili ‘darbukatör’ diye bir kelime var. Müjdat Gezen Bey, bizi darbükatör yaptı. Kendi babası da Türkiye’nin en önemli darbukacılarından biri. O amaçla o dizileri yapmamıştır ama durum oraya geldi. profesyonel darbuka çalan arkadaşları çok rahatsız eden bir kelime darbukatör. Perküsyoncunun kullanılmasını tercih ederiz. 21. yüzyılda sadece darbuka çalmak da yetmiyor sadece. Doğu perküsyonu dediğimizde bunun içine bendir, tef, kanjira gibi aletlerin de çalınması gerekiyor.

 

Hamdi Akatay sandalyede oturuyor. Elinde tuttuğu bilgisayarda Romanival'in afişi var. Gülümsüyor.

 

Roman Karnavalı Romanival ilk kez yapılıyor. Biraz bahseder misiniz? Kimler gelsin 4 Mayıs’ta?

Çok iyi bir sanatçı kadrosu var Romanival’de; Taksim Trio, Dolapdere Big Gang, Tepecik Filarmoni Orkestrası, Kobra Murat gibi isimler var.  Gerçek roman kültürüne ve halkına dair birçok sürpriz olacak. Ayrıca atölyeler de gerçekleşecek.