İzmirli Gezgin - Orçun Dalarslan  

Küçük yaşlardan itibaren dünyayı gezmeyi kafaya koyan Orçun, kendi oluşturduğu fırsatlarla hayalini gerçekleştiriyor. Kendisiyle, marka yönetimi alanında çalıştığı kurumsal hayatı bırakıp gezginliğe evrilen hayatını ve seyahatlerini konuştuk. Samimi, sempatik, kızların ilgi odağı olan bu gezgini tanımayanlar ve dünyayı gezmek isteyenler için geliyor bu keyifli röportaj…  

 

Orçun Dalarslan kimdir?  

Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Şu anda seyahat yazarlığı yapıyorum ancak uzun süre marka yöneticisi olarak kurumsal hayatta çalıştım sonra da sevdiğim hobimi işime dönüştürdüm.  

  
Peki bu hobi nasıl işe dönüştü? 

Kendimi bildim bileli dünyayı görme arzum vardı. Ortaokul ve lisede seyahat dergileri okurdum. Üniversitede okurken çalışıp, kendi paramı kazanmaya başladığım anda İnterrail ile Avrupa seyahatine çıktım.  Üniversiteden sonra Paris ve Brüksel’de çalışmaya başladım. Orada kaldığım yaklaşık iki yıl boyunca da bol bol seyahat ettim. Daha sonra İstanbul’a yerleştim ve uzun bir süre kurumsal hayatta çalıştım. O zaman da hafta sonları her bulduğum fırsatta seyahat ediyordum. İşimi severek yapsam da seyahat tutkum daha ağır bastı. Blog'umda seyahat yazıları yazmaya başlayınca, dergilerin dikkatini çektim ve sonrasında çeşitli dergilere de yazılar yazdım. Böylelikle seyahat yazarlığı kariyerim başladı.   

 

Nereyekacsak.com’da gezi blog'u yazıyorsun. Bunun dışında National Geographic, Tempo Travel, Skyscanner ve Çok Gezenler Kulübü’ne ve birçok internet sitesine gezi yazıları yazdın. Seyahat yazarlığı hakkında ne düşünüyorsun?  

İlk önce nasıl başladığımı anlatayım. (Gülüşmeler) Aklımda yazarlık hiç yoktu. Yurt dışında yaşayıp döndükten sonra o kadar yer gezip gördüm ki bunları eşime dostuma anlatma ihtiyacı hissettim, anlatınca da insanlar bir süre sonra sıkılmaya başladı. Blog kavramının daha pek bilinmediği o dönemde bir arkadaşım bana blog açmamı önerdi. "Gördüklerini paylaşabileceğin bir internet siten olmuş olur" dedi. Mantıklı geldi. İhtiyacı olan tanımadığım insanlar da faydalanmış olur diye düşündüm. Öyle başladım yazı yazmaya. Benim bir edebi dilim yoktur; ama Türkçeyi mümkün olduğunca doğru kullanmaya çalışırım, sanki bir arkadaşıma anlatıyormuş gibi bir dil kullanırım. Gezi yazıları yazmak hiç de göründüğü kadar kolay değil aslında. Seyahatlere gidince bol bol fotoğraf çekmek ve sürekli notlar almak gerekiyor. Döndükten sonra fotoğrafları elemek ki yüzlerce fotoğraftan bahsediyorum, işlemek, defterdeki notları bilgisayara dökmek, bilgileri teyit etmek, hepsini akıcı bir şekilde sırayla yazmak ve son olarak da internet sitesine yüklemek baya bir zaman alıyor.   

İki tip gezgin var; birincisi otellerde konaklayıp araç kiralayan, ikincisi sırt çantasıyla otostop yaparak gezen. Sen hangi tarz gezginlerdensin?  

Ben biraz daha konforlu gezmeyi tercih edenlerdenim. Yaşla da alakalı biraz. Öğrenciyken hostellerde de kalıyor, hızlıca da olsa mümkün olduğunca çok yer görmek istiyordum. Şimdi gittiğim şehri yaşamaya, hissetmeye çalışıyorum. Sokak lezzetlerini de tadıyorum, lüks restoranda da yemek yiyorum. Mümkün olduğunca orada yaşayan insanlarla iletişim kuruyorum. 

  
Kaç dil biliyorsun? Dil olmadan gezilemez mi? Dil ile seyahat ilişkisini nasıl kuruyorsun?  

İngilizce ve İtalyanca konuşuyorum. Tabii ki dil seyahati kolaylaştırıyor; ama dili olmayanlar da gezebilir. Mesela annem, yurt dışında yaşarken ziyaretime geliyordu. Kendisi birkaç kelime dışında İngilizce bilmiyor; ama herkesle gayet iyi anlaşabiliyordu. Mesela mağazaya gidip, "How much?" diye fiyat soruyor ama söylenilen rakamı anlamayacağını bildiği için kağıt kalem verip, yazdırıyordu. Türkiye’de mağazada çalışan kızlara "Ah güzelim, iyi olmuş mu?" diye soran annem, orada da aynı şekilde el işaretleriyle anlatıyordu. Bir şekilde anlaşabiliyordu yani. Bir de artık Google ve çeviri uygulamaları var. Dil zorunluluğu hissetmesin kimse. 

 

 

 

Dünyayı gezmek birçok kişinin hayali, birçoğumuz hayal bile edemiyor. Dünyayı gezmek zor mu?  

Bence hiç zor değil. Biz Türk milleti olarak biraz korkuyoruz. Hiç gezmeyenler çok maliyetli olduğunu düşünüyorlar. İnsanların Çeşme veya İstanbul'da gece dışarı çıkarken harcadığı paralarla Belgrad veya Saraybosna’ya gidiş-dönüş uçak bileti ve konaklama karşılanabilir. Çeşme’deki otel fiyatları uçmuş durumda. Halbuki tam karşısındaki Yunanistan’ın Sakız Adası’nda üçte biri fiyatına güzel otellerde kalınabiliyor. Bir akıllı telefon fiyatına üç farklı ülke, uçak bileti, konaklama ve yeme içme dahil rahatça gezilebilir. Havayollarının maillerine üye olarak kampanyaları yakalamak ve çok uygun fiyatlara bilet almak da mümkün. Ayrıca gezi yazılarını okuyarak da kolayca gezmenin püf noktalarını öğrenebilirler. Konaklamada otele alternatif olarak ev kiralama seçeneği de değerlendirilebilir. Hem daha ucuz oluyor hem de gittiğin şehirde yaşıyormuşsun hissi veriyor.  

  
Hangi ülkelere gittin, en unutulmaz ülke ve anın nedir?  

Saymadım ama elliyi geçkin ülke gezdim. Hepsini çok sevdim; en etkilendiğim ülkeler İzlanda, Uganda, Küba diyebilirim. Bir de mesela Svalbard, yani Kuzey Kutbu’nu bunların arasında sayabilirim. Seyahatlerimdeki tüm anılarım benim için unutulmaz ve değerli. 

 

 

Gezginlerin fotoğrafları genelde güzel bir manzara önünde, elinde kahvesi uzun uzun uzaklara bakarken ve hüzünlü. Senin ise “Acayip eğleniyoruz, sen de gelsene" enerjisi olan fotoğrafların var. Gezerken çok mu eğleniyorsun?  

Benim fotoğraflarımda da o klasik kompozisyonlar var. (Gülüşmeler) Ama kesinlikle çok eğleniyorum. İnstagram’da öyle klasik fotoğraflarım olsa da hikayeler kısmı çok eğlenceli oluyor. Çünkü genellikle eğlenceli arkadaş gruplarımla geziyorum ve herkes birbiriyle çok uyumlu. Kalabalık olunca küçük sorunlar yaşanabilse de biz oraya farklı bir yer görmeye, keşfetmeye, birlikte mutlu vakit geçirmeye gidiyoruz. Gezerken hep birlikte mutlu olduğumuz için fotoğraflara ve videolara yansıyor. Enerjisi yüksek bir grubuz.  Çok mesaj atan oluyor "Biz de sizinle seyahat etsek, bizi de alın" diye… Bunun için de artık takipçilerimizle de gezebileceğimiz turlar düzenlemeye başladık.  

  
Onedio web sitesinde seni anlatan çok güzel bir yazı var. Nasıl oldu?  

Onedio’dan bir editör mesaj attı. "Sizinle ilgili yazı yazmak istiyoruz, sakıncası var mı?" diye sordu. Popüler bir site olduğu ve eğlenceli içerikleri nedeniyle "Aksine hoşuma gider" dedim. Güzel ve esprili bir yazı olunca da dikkat çekti. İki yüz elli binden fazla okundu ve yazı sayesinde beni tanıyarak çok fazla kişi takip etmeye başladı. 

Elliden fazla ülke yüzden fazla şehir görmüş biri olarak, İzmir’i tanımlar mısın, senin için ne ifade ediyor?  

Benim için İzmir; huzur, mutluluk, çocukluğum demek. Çok seviyorum İzmir’i. Mesela ben aylarca kesintisiz seyahat edemem. Peş peşe seyahat etmem gerektiğinde, İzmir’e bir günlüğüne bile olsa gelip sonra başka bir ülkeye gidiyorum. Beni toprak çekiyor. İzmir benim kendimi en mutlu hissettiğim yer. İzmir’de bulunduğum zamanlarda arkadaşlarımla buluşup İzmir’in bilinmeyen yerlerini geziyoruz. Enteresan ama Kemeraltı'nda yaptığımız keşif turlarındaki paylaşımlarıma, diğer seyahatlerimden daha çok mesaj alıyorum.  

  
İnsanların gezdikçe ufuklarının genişlediğini düşündüğünü söylemişsin. Sen de çok fazla yer gezdin. Seyahatlerin sana neler kattı?  

Birincisi empati yeteneği, pozitif olma ve hayatı yaşarken birçok alternatifin olduğu bilincine varmak. Bir de tabii ki insan gezerken çok şey öğreniyor ve vizyonu genişliyor. 

 

"Ben de seyahat etmek istiyorum" diyenlere ne demek istersin?  

Öncelikle ilk adımı atmaları gerekiyor. Yani planı olsun olmasın fark etmez, ilk önce on yıllık pasaport çıkarsınlar kendilerine. Başka bir yerden kısıp kıyafet vs. o pasaportu alıp kenara koysunlar. Onlarca arkadaşıma böyle pasaport aldırttım ve birçoğu ilk yurtdışı seyahatini benimle yaptı sonrasında 250 TL'ye bile yurt dışına gidiş-dönüş uçak bileti bulabilirler. Uçak bileti alınca sonrası da çok daha kolay. Otel ayarlamak, planını yapmak, izinlerini almak… Seyahat planlaması da çok keyifli bir aşama bence. Gitmeden önce seyahat yazıları okuyup, fotoğraflara bakmak çoğu zaman seyahatin kendisinden bile keyifli olabiliyor. Adım atsınlar yeter ki. İlk adımı atmak çok önemli.  

  
Bundan sonraki hedeflerin neler?  

Dünyanın üzerinde 200’den fazla ülke var mümkün olduğunca oraları görüp yaşamak ve paylaşmak istiyorum.