Murat Türkay - Reklamcılık Salkım Saçak

İzmir beyin göçüne engel olmalı.
Donanımlı beyinler sanatlarını icra etmek için İstanbul'u seçiliyor.

Neden mi?

Çünkü  bir nokta İzmir onları tatmin edememeye başlıyor.
İzmir, lütfen böyle harika insanların İstanbul'a gitmelerini engelle…
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yeni fikirler ticaretten değil kültürümüzden çıkıyor ve reklamcılık pastanın üzerindeki kremaya benziyor. Akıllara reklamcılık ile çok soru takılıyor: İknayı sanatsal yolla mı yapmak? Sanatı iknayla mı icra etmek?.. 

Sorular zihninizi meşgul etmeden sizi benim tanıdığım en babacan reklamcı ile tanıştırmak istiyorum. Murat Türkay, 1955 Konya Aksaray doğumlu. Zaman değişip, reklamcılık geliştikçe Murat Bey İzmir'den İstanbul'a göçmüş. Reklamcılık alanında yaptıklarını öğrendikçe, imrenerek ve kulaklarımı dört açarak dinledim. Öğrenmek istedim. Şayet Murat Bey'den reklamcılığa dair duyacağım bir söz 40 yıl işime yarayabilecek cinstendi; çünkü o ayrıca iyi bir öğretmendi. Peki bu öğretmenin eğitim hayatı nasıl şekillendi diye merak ettiğimde sohbetimiz şu şekilde ilerledi:
 
Murat Türkay Matematik Bölümü mezunu bir sayısalcıymış aslında.
Matematik Bölümü'nü bitirdim; çünkü babam öyle istedi. Daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi, şimdiki adı Mimar Sinan Üniversitesi'nde kendi istediğim bölümü okudum. İç Mimari Endüstriyel Tasarım'ı bitirdim. Okurken hem çalıştım hem müzisyenlik yaptım.
 
Müzisyenlik mi? Daha reklamcılığa gelmeden gizli yeteneklerinizi de öğrenmiş olduk...
Gizli yetenek denilmesi ne kadar doğru bilmiyorum ama benim için hobiydi. Üniversite yıllarında arkadaşlarımla kurduğumuz bir müzik grubumuz vardı. 
 
Matematik Bölümü'nde okumanızın artılarını reklamcılıkta gördünüz mü?
Tasarım odaklı olmak ufkumu açtı. Hayata tasarımın gözünden bakmak güzel bir şey.
 
Sizce matematikle reklamcılığın kesiştiği noktalar var mı?
Olmaz mı?(Gülüyor). Matematiğin özellikle tasarım odaklı düşünmek adına katkısı var. Bir problemin çözülüş yolunu tasarlayabilmek ya da onun nasıl çözülebileceğini farklı yollarla bulabilmek adına matematik ufuk açıcı bir yöntem.
 
İş hayatınız nasıl şekillendi?
Üniversite üçüncü sınıf itibariyle İstanbul’da çalışmaya başlamıştım. Sırasıyla Koç Holding AR-GE, Profilo Holding AR-GE ile devam ederken babamın rahatsızlığı nedeniyle İzmir'e dönmek zorunda kaldım. Aile her şeyden önemli.
 
İzmir’e ailevi sebeplerden dolayı geri döndünüz. Peki, İzmir’de kalmanızı sağlayan etkenler nelerdi ve İstanbul’a geçiş evreniz nasıl oldu? 
İzmir’e gelince o zamanlar Türkiye çapında yer edinmiş bir ajans vardı tasarımcı olarak orada çalıştım; sonra askerlik geldi çattı. Askerlik sonrası Bisan Bisiklet Sanayi’de hem reklam-halkla ilişkiler hem de endüstriyel tasarım ile uğraştım. O zamanlar pazar bu kadar açık değildi. Sadece tek bir tip bisiklet üretiliyordu ve üretilen satılıyordu. BMC’ye transfer olduğum burada 2 sene reklam uzmanlığı yaptım ve 1987’de İzmir’de kendi ajansımızı kurduk.
 
Aşağı yukarı 25 sene İzmir’de reklamcılığın hemen her yerindeydim. İzmir Reklamcılar Derneği’nde çok uzun süre hem başkanlık hem yönetim adına arkadaşlarımla birlikte çok şey yaptık. İzmir Ticaret Odası’nda Meclis Üyeliği yaptım. İstanbul Reklamcılar Derneği’nin ve Reklamcılık Vakfı'nın kuruluşunda ve yönetimindeydim. Mesleğimin hakkını ödemem gerekiyordu, ödediğimi düşünüyorum. Ödenmez ama gene de ödemeye çalıştım. Bu süreçte birkaç üniversitede öğretim görevliliği de yaptım. 
 
Sektörü emanet edeceğiniz yeni nesil gençler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Arkadan gelenleri merak ediyorum tabii ki. Gençler için geleceğin güzel olması adına yapılabileceğim bir şey varsa, destek vermek beni mutlu eder. 
 
Arkadan gelen genç meslektaşlarınızı zorlayan en önemli konu sizce nedir?
Piyasaya ve pazara uzak olmaları; çünkü İzmir’de sektör maalesef küçük. İzmir’deki reklam harcamaları Türkiye pazarının toplamın binde ikisini oluşturuyor. Çok küçük ama Ankara'dan daha iyi durumdayız.
 
Okulda alınan eğitimle profesyonel hayat çok farklı. Buradaki açığı nasıl kapatabilirler?
Piyasada çalışan profesyonellerin öğrencilerle buluşması bu açığın kapanmasında büyük rol oynayacaktır. Her şeyin merkezini İstanbul yaparsanız maalesef geriye kalan 80 il küçücük parçalarla hayatını idare ettirmeye çalışır. Ne zaman yapılır, kim yapar bilmiyorum ama bir şeyler yapmak lazım.
 
Gençlerin en büyük sıkıntısı mezun olunca iş bulamamaları. Bu konuda gençlere tavsiyeleriniz var mı?
Hayata ve mesleğe asılıyorsan aslında açıkta kalmak diye bir şey yok. Çabadan söz ediyoruz. Öğretim görevliliğim sırasında bir sınıfta en az 20-25 öğrenci olurdu ama bazılarının, özellikle iki üç kişinin gözleri parlardı. Gözleri parlayanlar hiçbir zaman açıkta kalmazlar. Herkes aynı aslında bizleri birbirimizden ayıran noktalar; tavrımız, kurduğumuz iletişim, peşinden koşulan amaç ve amaca ne kadar ulaşmak istediğimiz ile alakalı. Önemli olan bitirilen okuldan ziyade yapılan işler. Okul projesi olsa bile okul portfolyon olması lazım. Profesyonel göz o cevheri görür.

Kaynak:magnetdijital.net
Reklamcılığın bir sürü tanımı var. Peki, sizin için reklamcılık nedir?
Bu zor bir soru benim için (gülüşmeler); çünkü kavramları kendi içimde segmente edemezsek ve kategorize edemezsek konuşmak mümkün değil. Reklamcılık adına genel bir tanımla var; ama reklamcılık salkım saçak. Reklamcılığın neresinden söz ediyorsunun adını koymak lazım. Aslında; pazarlama iletişiminden söz ediyoruz. Teknik alt yapısı olan ve en az 5-6 alt koldan desteklenen bir süreçten söz ediyoruz. İllaki bir tanım yapmam gerekiyor ise (gülüyor) bence reklamcılık haber vermektedir. 
 
Yapboz olarak değerlendirebilir miyiz reklamcılığı?

Müthiş bir lego diyebiliriz. Modüler bir sistemden söz ediyoruz. Reklamcılığın sanat ile ilgili çalışmaları var ama o da tartışılır bir şey.

Dijital çağdaki hız sektörü yoruyor mu?
Ciddi oranda yoruyor tabii; çünkü elimizin ortasında yepyeni bir mecra bulduk. Kitle iletişim araçlarına yeni medya gelince oyunun kuralları değişti. Her yeni bir mecra çıktığında adaptasyon süreci var oryantasyonun sağlanması lazım. İletişimin özünde değişen hiçbir şey yok. Şu sıralar durulma söz konusu. Taşlar yerine oturuyor. Markalar sosyal medyayı nasıl kullanacaklarını öğrendiler.
 
Sektöre kendinizi adamak sizin için neyi ifade ediyor?
Bu sektörde çalışmak benim yaşam biçimim. Ne kadar adanmışlığa girer bilmiyorum (Gülüşmeler.)

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kaynak:slideshare.net