26 Şub 2020
Gülay Güler

Selçuk Dinçer: Uluslararası İzmir Kukla Günleri İzmir'i dünyaya tanıtıyor

Dünyanın en iyi kukla sanatçılarını ağırlayan Uluslararası İzmir Kukla Günleri, 5-22 Mart tarihleri arasında tüm İzmir'i karnavala dönüştürecek. Festival süresince İzmir'in birçok ilçesinde kuklalarla karşılaşma fırsatı yakalayacağız. Festivalde 52 farklı oyun, 37 farklı mekanda, 223 kez gösterilecek. Bunların dışında yurt dışı ve yurt içinden gölge sanatını en iyi aktaran sergiler sanatseverlerin beğenisine sunulurken profesyonel tiyatro sanatçıları için atölye çalışmaları ve eğitime gönül verenler için ise kuklanın eğitimdeki önemini anlatan bir panel gerçekleşecek.

 

Uluslararası İzmir Kukla Günleri'nin direktörü Selçuk Dinçer ile festivalin doğuş hikayesini, bu sene festivalin kaçırılmaması gereken gösteri ve etkinliklerini, Türkiye'de modern kukla sanatının gelişememe sebeplerini, İzmir'in sanat kenti olması için neler yapılması gerektiğini konuştuk. 

Uluslararası İzmir Kukla Günleri'nin yaratıcısını tanımak isteriz.

Ben Selçuk Dinçer, İzmirliyim. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü'nden mezunum. Mezun olduğum yıllarda benim gibi genç sanatçılar için İzmir’de çok fazla iş imkanı yoktu. Mesleğimi yapabilmek için İstanbul’a gitmek zorunda kaldım. 26 sene İstanbul’da yaşadım. Oyunculuk, yönetmenlik, seslendirme yaptım, daha sonra prodüksiyon ve sanat organizasyonu işlerine girdim. 25 yıl önce de kendi şirketimi kurdum. 

Selçuk Dinçer'in her iki elinde de, etrafında da kuklalar var. Bir elinde Uzak Doğu'dan bir karakter diğer elinde de kırmızı sakallı bir kukla tutuyor.

Uluslararası İzmir Kukla Günleri’nin doğuş hikayesini sizden dinlemek isteriz.

İzmir’e dönmeye karar verdiğimde İzmir için bir şeyler yapmak vardı aklımda. İzmir’in daha fazla sanat etkinliğine ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. İzmir kuklayı çok sever, benimser, kukla ile mutlu olur öngörüsüyle ve İzmir’in her sanat dalında uluslararası sanat etkinliklerine ihtiyacı var düşüncesiyle 14 yıl önce kukla festivalinin temellerini attık. Küçücük bir etkinlik olarak başladık. Ertesi yıl olması gereken boyuta getirmeye çalıştık. Altı, yedi senedir de her yıl düzenlenen festivaller arasında dünyanın en büyük kukla festivalleri arasında yer alıyoruz. Bu yıl yine dünyanın en büyük festivali unvanına sahibiz. Bizim festivalimizden daha büyük bir festival var ama o festival iki yılda bir Fransa’da düzenleniyor. Onun düzenlenmediği yıllarda dünyanın en büyük kukla festivali bizimkisi oluyor. Dünyada bizden daha eski olan birçok kukla festivalini geçtik. 

Türkiye’de modern kukla sanatının gelişememesinin nedeni nedir?

1950 ve 60’larda bazı vizyoner batılı sanatçılar, kukla sanatının geleneksel formlarına, başka sanat dallarındaki formları, teknikleri ve uslupları katarlar. Ve kukla sanatı, multidisipliner sanat dalı haline yükselmeye başlar. Ben bu yeni sanat dalına modern kukla sanatı diyorum. Bugün batıda kukla en fazla devinen ve gelişen sanat dalı durumunda. Bizim tam tersimize birçok batılı ülke kendi geleneksel kukla formlarını müzelik halleriyle de korumayı başarmış. Batılı birçok ülkede drama tiyatro topluluğu kadar kukla tiyatro topluluğu var. Batıda kukla sanatı hızla gelişip kabuk değiştirirken, büyük bir izleyici kitlesiyle buluşurken bizde kukla sanatı yerinde saymış hatta sürekli geriye gitmiş. Örneğin İbiş'imiz çok zor durumda, Kargöz'ümüz daha iyi durumda ama onu bile iyi koruyabildiğimizi düşünmüyorum.

Bir kadın ve erkek tamamen siyah giyinmiş, kafalarında siyah şapka ve tepelerinde ışık var. Ellerinde ise erkek ve kız çocuktan oluşan kuklalar var.

Bu gerilemenin nedenlerinin başında bence kukla sanatını icra eden sanatçıların mücadeleci yapılarının eksikliği ve yeniliklere açık olmayışları geliyor. Bütün dünyada 1940’larda ve 50’lerde sinema sonrasında televizyon, büyük izleyici kitlelerini kendine bağlayıp diğer sanat dallarını unutturmuş. Bu dönemlerde batılı bazı sanatçılar bu durumu kabullenmeyip bununla mücadele etmeyi seçmişler. Kukla sanatını bambaşka hale getirip, yeni baştan izleyicisini yaratıp, izleyicilerine yaptıklarını beğendirmeyi başarmışlar. Aynı sorunlar bizde belirince bizim sanatçılarımız yaşam telaşına düşmüşler. Batıdaki bu çabalar birçok ülkede kukla okullarına dönüşmüş. Bugün dünyanın birçok ülkesinde çok iyi kukla okulları var. Bizde böyle bir arayış olmadığı için bir kukla okulu da açılmamış. Bugün hala bir kukla okulumuz yok. Kukla okulunun olmayışı, usta çırak eğitimlerinin de yetersizleşmesi kuklanın çocuk eğlencesine dönüşmesine yol açmış. Biz bu algıyla hala mücadele veriyoruz. On dört yıl önce bu festivale başladığımızda kukla sadece çocuklar için bir eğlence aracı olarak algılanıyordu. Kuklanın elbette çocuk hayatında çok önemli bir yeri var. Gelişmiş ülkelerde kuklanın eğitimdeki yeri çok büyük. Ülkemizde kukla, çocuk eğitiminde çok ihmal ediliyor. Festivale başladığımız ilk günden beri dünyadaki modern kukla sanatının en iyi örneklerini getirip bu sanatın dünyadaki yerini yansıtma çabasındayız. O günden beri kuklanın sadece çocuk eğlencesi olmadığını, her sanat dalında olduğu gibi çocuklar, gençler, aileler için farklı nitelikte eserlerinin olduğunu anlatıyoruz. Bu konuda çok ciddi yol aldık. Bir yandan da kuklanın çocuğun hayatında eğlence aracı olmasının ötesinde eğitim aracı olduğunu anlatma mücadelesi içerisine girdik. Bunun için birçok konferans, panel, sempozyum düzenledik. Bu sene de bu çabayı bırakmıyoruz. Kuklanın çocuk hayatında yeri ve önemini araştıracağımız çok değerli katılımcıların bildiriler sunacağı bir panel hazırladık. 

Bu sene kaçırılmaması gereken gösteriler ve etkinlikler neler?

Almanya’dan gelen Theater Strahl'ın Sınıf Sınıf gösterisi, çok önemli bir mask tiyatrosu örneği. Ayrıca oyunun müziklerini ve efektlerini canlı olarak yapan kişi Almanya'da birçok yıl üst üste beatbox şampiyonu olan Mando. Mutlaka görülmesi gereken en iyi oyunlardan biri.

 

Fransa’dan gelen Vu adlı oyun, İzmirli seyircinin daha önce hiç görmediği tarzda bir gösteri gerçekleştirecek. Etienne Manceau’nun solo sahnelediği sıradışı, sözsüz gösteri, günlük yaşamdaki küçük saplantılardan söz ediyor.

 

Neville Tranter, muppet tarzı kuklalarla çalışan dünyanın en usta sanatçılarından biridir. Bu sene Babylon adlı gösterisiyle bizlerle beraber olacak. Hırvatistan’dan Marangozun Köpeği Kaştanka, Çehov tadında çok güzel bir oyun. Fransa’dan gelen Uç Uca adlı gösteri hassasiyet ve mizahla aile hayatı ve insan ilişkileri üzerine kurgulanmış, iplerle oluşturulan muhteşem bir performans. İtalyan tiyatrosunun ve kukla sanatının en önemli sanatçılarından biri olan Claudio Cinelli de bizlerle olacak. Pandomim sanatını dansla birleştiren, modern kukla sanatının zirvelerine ulaşan sanatçıyı izlemeye doyamayacaksınız. Festival programındaki bütün oyunlar türünün iyi örnekleri. Türkiye’den de en iyi kukla oyunlarını getiriyoruz. Karagöz ve İbiş her yıl seçkimizde bulunuyor. 

 

Neville Tranter, Kuklanın Gücü Atölyesi

Gösterimler dışında sergiler, atölye çalışmalarımız, panelimiz olacak. Tayvan’dan bir sergi geliyor. Sergide Tayvan gösteri sanatının örnekleri de sunulacak.

 

Atölye çalışmalarımız arasından Neville Tranter’in bir master class’ı var ki kaçırılmamalı. Biz bu atölye çalışmalarını profesyonel tiyatro sanatçıları için ücretsiz olarak gerçekleştiriyoruz. Çok yoğun bir talep var. Başvuruları değerlendireceğiz. Neville çok da başarılı bir eğitmendir, dünyanın her yerinde eğitimler verir, bu eğitimler ücretlidir ve çok pahalıdır. Biz Hollanda Büyük Elçiliği’nin desteği ile ücretsiz gerçekleştirebiliyoruz. 

 

Çocuk Eğitiminde Kuklanın Yeri ve Önemi adlı paneli çok önemsiyoruz. Bugün iyi özel okullar kuklanın değerini biliyorlar ve eğitimin birçok alanında kullanıyorlar ama bu okullar çok azınlıkta kalıyor. Eğitimde kukla kullanımın yaygınlaşması, eğitim kalitesini artırır. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Çiğdem Dağtekin hem okul öncesi öğretmeni hem vantroloktur. Panele Marmelat ile katılacak. Bir pratisyen olarak kuklanın eğitimde nasıl kullanılması gerektiğini anlatacak. 

Kukla Günleri’ne İzmir’den ve yurt dışından ilgi ne düzeyde?

İzmir’den festivale çok büyük bir ilgi var ama festivale sadece İzmir'den katılım olmuyor. Türkiye’nin her yerinden; Antakya’dan, Diyarbakır’dan, Konya’dan, Antalya’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan gelen izleyicilerimiz var. Festivale her yıl on binlerce izleyici katılıyor. Bu yıl yüz binin üzerine çıkacağımızı öngörüyoruz. 

 

Festivaller kentlerin malıdır; kurumların, şahısların malı değildir. İzmir Kukla Günleri, İzmir’in festivalidir. Festivalimiz İzmir’in kültür sanat alanındaki en güçlü markasıdır. Uluslararası İzmir Kukla Günleri İzmir'i dünyaya tanıtıyor. Her yıl birçok kişi ve kurumdan övgüler alıyoruz. Yabancı basında festivalimiz dünyanın en iyi kukla festivalleri arasında yer alıyor. Her festival döneminde birçok yabancı kukla festivali yöneticisi gelip, oyunları izleyip, buradaki ortamı soluyor. Bu sene de festivalimize birçok yabancı festival yöneticisi katılacak. 

 

Yabancı seyirci çekmek ise çok başka bir mesele. Her sene yurt dışından seyirci geliyor ama biz yurt dışından izleyici çekiyoruz demek için yeterli sayımızın olduğunu söyleyemeyiz. Bunun için çok farklı girişimlerde bulunmak, çok farklı ortamlar yaratmak gerekiyor. Festivalimizde üç-dört kuşağın bir arada izleyebileceği birçok oyunumuz var. Gelen aileler burada beraber kaliteli zaman geçirebiliyorlar. İzmir'de bu tip etkinlikleri artırırsak yurt dışından daha fazla ziyaretçi çekebiliriz. Bugün İzmir'e gelen ziyaretçilerin yapabileceği şeyler çok az sayıda ve tanıtım zorluğu içerisindeyiz. Aslına bakarsanız festival olarak İzmir’in turistik amaçlarını, hedeflerini de destekliyoruz. Biz İzmir’e gelecek bir turist için, yapılacaklar listesinin en başına koyacağı bir etkinlik yapıyoruz. 

14. Uluslararası İzmir Kukla Günleri Afişi

Nasıl bir katılımcı profiliniz var?

Bizim izleyicilerimizin %60'ı çocuklardan oluşuyor. Kukla çocuğa en yakın sanat dalı. Böyle bir gerçeklik var ortada. Küçük bir çocuğun eline bez bir bebek verin, verdiğiniz anda o bebektir. Çok kısa bir zaman içerisinde çocuk, bebek ile konuşmaya başlar, bebeğin çocuğun elinde canlandığını görürsünüz. Bebek de çocukla konuşmaya başlayınca, bebek olmaktan çıkıp kuklaya dönüşür. %60 çocuklara, %40 yetişkin ve ailelere yönelik oyunlarımız var. 

İzmir'in sanat kenti olması için neler yapılmalı?

İzmir’de gerçek anlamda bir elinin parmakları kadar bile uluslararası sanat etkinliği yok. Ben dört tane sayabiliyorum. İzmir’in gerçek anlamda sanat şehri olabilmesi için bu festivallerin sayılarının artması gerekiyor. İzmir’de sanat üretimi de çok yetersiz. Biz İzmir’e dışarıdan sanatı taşıyoruz. Oysa İzmir’de çok iyi sanat okulları var. Bu okullardan mezun olan gençler, bu kentte sanat üretemeyip, buradan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Biz İzmir’de sanat üretilmesini sağlamak zorundayız. İzmir’den sanatı dünyaya taşımalıyız. O zaman İzmir sanat kenti olabilir.