14 Oca 2018
Gülay Güler

İstanbul'un Keşmekeşinden Sıkılan Beyaz Yakalılar İzmir'e Göç Ediyor!

 

Aziz Kocaoğlu'nun da Otuzbeslik.com'a verdiği röportajda belirttiği gibi "İzmir yaşanılacak şehir". İzmir'in doğal güzellikleri ve yaşam kalitesi beyaz yakalıları cezbediyor. Taşı toprağı altın denilen, yıllarca göç alan İstanbul artık kapasitesini doldurdu, yaşanmaz hale geldi. TÜİK verilerine göre 2015-2016 yılları arasında İstanbullular en çok İzmir iline göç etti. İstanbul 440 bin göç verip, 369 bin göç aldı. Yani İstanbul, tarihinde ilk defa göç almadı, göç verdi.Peki İstanbullular bu nüfus azalışına sevinip, bir oh demeli mi? Maalesef giden kişilerin eğitim düzeyi ile gelen kişilerin eğitim düzeyi arasında çok fark var. Yani daha iyi yaşam koşullarında çalışmak isteyen beyaz yakalılar İzmir'e beyin göçü gerçekleştirirken, Anadolu'da barınamayan işçiler İstanbul'a göç etti. Gün yüzü göremeyen, kabus şehir İstanbulluların hayallerini küçük ama medeni Ege kasabaları süslüyor. Gözle görülen bu göçe Otuzbeslik.com da birebir şahit oluyor. İstanbul'un keşmekeşinden kaçıp, hayallerini gerçekleştiren başarılı birçok işletmeyle röportajlar yaptık. Gelin, o hikayeleri hatırlayalım.

 

 

 

Münire

 

"İstanbul'un karmaşasından kaçan eski eşya aşığı Özgür Çankaya'nın evine sığmayan hatıralarının kahveci-gazozcuda can bulmasıyla başlıyor bu hikaye...Gazozuyla ünlenen Münire'nin yolculuğunu sizler için derledik.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Özgür Çankaya. 38 yaşında bir İstanbulluyum. Eşimle beraber 2 yıl önce İzmir'e yerleştik. "İstanbul'u terk ettik" desek daha doğru olur.

''Münire''nin kurulum aşamasından bahseder misiniz?

Önce vintage eşyaları toplarım sosyal medya üzerinden satarım diye düşünmüştüm. Fakat evin yarısı eski eşyalarla doldu ve oluşan dağdan dolayı satamadım. Sonra bir gün eşim beni arayıp eşyalardan bıktığını, temizlik yapamadığını söyledi. Bilirsiniz evde kadınların hakimiyeti vardır. Ben de dükkan aramaya başladım. İzmir'in kalbi Alsancak. Burayı istedim ve oldu. Babaannemin ismiydi Münire. Bir kasap bile açsam hayalimdi adı Münire olacaktı."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/munire-eskici-kahveci-gazozcu


Eko Bebek

 

"Daha sakin bir hayat sürmek, İstanbul'un dayattığı stresten uzaklaşmak isteyen Birlikci çifti Urla'ya yerleşiyorlar. Urla'da ne güzel çocuk büyütülür diye düşünmeye başladıklarında hamile olduğunu öğrenen Aslı Hanım'ın bebeği ve dünya ile kaygıları artmaya başlıyor. Bebeğine sağlıklı bir ortam hazırlamak en önemli amacı haline gelen Aslı Hanım; hangi şampuanı, kıyafeti, emziği, deterjanı kullanacağına karar vermekte çok zorluk çekiyor, bu zaman diliminde birçok okumalar yapıyor ve internette uzun bir zaman dilimi geçiriyor. Sadece anne bebek üzerine güvenilir ve sağlıklı ürünlerin bulunduğu bir alışveriş sitesinin olmamasından müzdarip olan Aslı Hanım, kendi deneyimlerini paylaşacağı, oğlu için kullandığı markaları satacağı Eco bebek sitesini açarak kendi gibi annelerin işini kolaylaştırmaya karar veriyor. Urla'da bir mağazası da bulunan Eco bebek bildiğimiz mağazalar gibi değil uzun uzun sohbetler edebileceğiniz, çocuğunuzun ahşap oyuncaklarla oynayıp, resim yapabileceği, kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir dükkan... "

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/eco-bebek-annelerin-hayatini-kolaylastiriyor


Bizim Bahçe Yoga & Pilates & Sağlıklı Yaşam Merkezi

 

"Bizim Bahçe Yoga & Pilates & Sağlıklı Yaşam Merkezi; sağlık adına her ne varsa bir çatının altına toplamış bir dernek. Burada yoganızı yaptıktan sonra bitki çayınızı içebilir, sağlıklı yemekler yiyebilir, uzun uzun dinlenebilir, kitabınızı okuyabilirsiniz. Urla'da doğanın içindeki bu huzurlu bahçe; sessizlik arayan, sohbet etmek isteyen hatta canı meyve çeken ve toplamak isteyenleri bile kucaklıyor. Ayşegül Ulaç "Bizim Bahçe'nin kapıları her zaman, herkese açık" diyor ve buraya neden Bizim Bahçe dediklerini de açıklamış oluyor. Ayşegül ve Necmi Ulaç bana da bahçelerinin kapılarını açtı ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Bizim Bahçe'yi açmadan önce neler yapıyordunuz?

İstanbul'dan Urla'ya dört sene önce taşındık. Yoga eğitimi almaya başladım. Sonra kişisel gelişim ve yoga üzerine bir iş yapmaya karar verdim. Eşimle birlikte burayı inşaa ettik.

Urla'yı seçmenizin özel bir nedeni var mıydı?

Eşim Urla'yı çok seviyordu. Buraya gelmemizi o istedi. Ben Urla'yı hiç bilmiyordum. Şimdi Urlalı olduk hatta biz eskidik. Bizden sonra akın akın gelen insanlar var.

Bu göçün sizce sebepleri nedir?

Çünkü şehir hayatı insanları bunaltmış durumda. Küçük ama medeni yerleşimlere bir kaçış söz konusu. İzmir özellikle Urla'yı bir şeyler yapabilecekleri yerler olarak görüyorlar. Buraya daha çok 35-45 yaş aralığında insanlar geliyor. Onlar da oturmuyor hemen işlerinin peşinden koşuyorlar. Urla'nın spirituel bir yanı var. Çok çeşitli kariyerlere sahip insanlar geliyor ve Çoğu "Urla beni çağırdı, bir şeyler beni buraya" çekti gibi cümleler kuruyorlar. Boşuna gelmiyorlar Urla'ya."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/saglik-ve-huzur-bizim-bahcede


Ekrou Boutique

 

"Bir göç hikayesiyle daha karşınızdayız. Gökhan ve Oğuzhan Bey İstanbul'un keşmekeşine bir dur deyip Seferihisar'ın bir dağ köyüne yerleşmişler. Şans eseri geçtikleri Urla Sanat Sokağı'na aşık olmuşlar ve burada bir işletme açmaya karar vermişler. İçi dişi tasarım harikası olan Ekrou Boutique'yi yaratmışlar. Bu başarı hikayesini Oğuzhan Erbaş anlatıyor."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/ekrou-boutiquein-ici-disi-tasarim



Yaşam Vegan Kafe

"İstanbul'da yaşayan Gülçin ve Hakan'ın vegan yaşamına uygun kafe ve restoran bulamamasıyla başlayan vegan kafe açma düşüncesi İzmir'de hayat bulmuş... Hayvansal hiçbir ürünün kullanılmadığı, bademden süt ve yoğurt üreten bu tatlı mekan İzmir'in gözdesi olmuş durumda.

Vegan kafe açma fikri nasıl doğdu? Neden İzmir’i tercih ettiniz?

Vegan bir kafe vasıtasıyla vegan ve vegan olmayan insanlar bir araya gelip veganlık hakkında tartışabilir. Hayvanlara yönelik sömürünün önüne geçebilmek adına konuşup, dayanışma yaratabilirler. İzmir'de böyle bir vegan kafe olmadığı için neden yapmayalım ki diye uzunca bir süre düşündük. Sonrasında da kendimizi tabiri caizse okyanusa bıraktık."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/izmirin-ilk-tam-vegan-kafesi-yasam-kafe



Urla Surf House

"Pınar ve Nico çifti, Urla Surf House’ın ev sahipleri. Pınar, 2014 Türkiye Freestyle Kite Surf şampiyonu. Nico ise 2013, 2014 Türkiye Erkekler Freestyle Kite Surf şampiyonu. Bu başarılı çift aynı zamanda bu okulun eğitmenleri. Urla Surf House’un diğer surf okullarından farkı ise konaklamayı aynı anda mümkün kılıyor olması. Burası, sabah kalkıp kahvaltıdan önce ‘Bi Kite yapıp geleyim’ diyebildiğin, kendi yemeğini yapabildiğin ve en önemlisi de keyifli insanlarla tanışıp bol bol kahkaha atabildiğin eşi benzeri olmayan bir yer. Pınar, İstanbul’dan ve masa başındaki işinden bıkmış ve başlamış hayal kurmaya. Birden şalterleri atmış, tasını tarağını toplamış. Sörf hocası olup kendi okulunu kuracakmış. Pınar bir adım atmış ya evren de onun hayalini gerçekleştirmek için full destek olmuş. Pınar ve Nico artık her gün hayallerini yaşıyor ve arka bahçelerindeki hep hayal ettikleri kocaman oyuncakları ile oynuyorlar."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/pinar-ve-nikonun-dev-oyuncaklari-urla-surf-house


Tarla Alaçatı

"Fırından ekmek kokuları gelen, mutlu insan gülüşleri arasında kuş seslerini de duyduğumuz, kendi ağacından topladığı meyvelerle reçel yapılan, kendi tavuğunun yumurtasını servis eden, kendi tarlasından yetiştirdikleri sebzelerle yemek yapılan, yemyeşil, doğa harikası bir yer "Tarla".

"Tarla" Lara ve Vito Abuaf çiftinin gerçekleşmiş hayali. Hepimizin yapmak istediği ama çoğumuzun bir türlü veda edemediği kurumsal hayata tekmeyi basıp atmışlar kendilerini "Tarla"ya. Hikaye’nin kahramanlarından Lara, bize "Tarla"yı anlatıyor. Haydi Başlayalım.

Çok klasik olacak ama bize kendinizden bahseder misiniz?

Ben Lara. Kendinizden bahsedin deyince hemen okuduğun okul, iş deneyimlerin geliyor akla. Onlar şu an omlet pişirirken işe yaramasa da bütüne baktığında insan her deneyimden bir şey öğrenip kendi hikayesini yazıyor bir şekilde. Belki de bu bıkkınlığa, şehirde yaşayamaz oluşumuza katkısından dolayı da işimize yaramış diyebiliriz. İstanbul'dan İzmir’e taşındıktan sonra bir süre alışma süreci derken kendimi beş yıldızlı bir otelin kalabalık ofisinde çalışırken buldum. Bir şehre alışmanın en kestirme yolu, o şehirde çalışıyor olmak. Eşim Vito da aynı zamanda aile işletmesinde çalışıyordu. Ama hep daha farklı bir iş yapma hayali vardı. Vito, takım elbiseyle turuncu saatler takan; bari biraz eğlenceli olsun diye renkli renkli kol düğmeleri olan, arabasında daima açılır kapanır sandalyesi ve minik bir buzluğu olan bir adam. Fazlasıyla doğaya kaçmaya yakın ve meyilli fazla sıkıntıya gelemeyen bir adam. Sanırım dönüm noktamız iş kıyafetleriyle evden çıktığımız bir sabah oldu. Birbirimize bakıp artık buna devam etmeyelim dedik. Karar vermek zor kısmıydı, sonrası daha kolay oldu."

https://www.otuzbeslik.com/yazilar/kurumsaldan-tarlaya-bir-goc-hikayesi-tarla-alacati

 

 

Son zamanlarda "Merhaba, ben aslında İstanbul'da yaşıyordum, yeni İzmir'e taşındım, burada kimseyi tanımıyorum!" cümlesini sıkça duyar olduk. Bu etkinlikte hem benzer süreçleri yaşayan insanlar birbirlerini buluyor, kendi hikayalerini paylaşıyor hem de yeni dostlukların temellerini atıyorlar. İstanbul'dan yeni göçenleri, göçeli hayli zaman olanları ve göçenlere kucak açmak üzere tüm İzmirliler 14 Ocak gecesi Artimprojects'e bekleniyor.